45nci DONANMA KOMUTANI (E) ORAMIRAL NUSRET GÜNERİN 25 EKIM 2013 - TopicsExpress



          

45nci DONANMA KOMUTANI (E) ORAMIRAL NUSRET GÜNERİN 25 EKIM 2013 GÜNÜ, HÜRRİYET İLE YAPTIĞI, ANCAK YAYINLANMAYAN ROPORTAJI İSTİFA KARARINI BALYOZ KARARLARI AÇIKLANDIĞI GÜN ALDIM Bu davaların başından beri, iddiaların doğru olmadığını ben ve benim gibi işin içindeki tüm subaylar biliyordu. Ama yine de devlet adabı neyi gerektiriyorsa onu yaptık. Bunu yargıya güvendiğimiz için yaptık. Ama zaman geçtikçe gördük ki, yargıya nerede güveneceksin? Adamlar savunma yapıyor. Yargıç başka tarafa bakıyor. Yargıya nasıl güveneceksin? Benim için kırılma noktasi 21 Eylül 2012 tarihidir. Ne oldu o gün? Mahkeme karar verdi. Benim 160 tane pırıl pırıl silah arkadaşımı 18 yıla mahkum etti. Ben hamaset yapmıyorum. Ben bu denizcileri tanıyorum. Yüzde 90ı ile beraber çalıştım. Ben bu insanları tanıyorum. Bu insanlar pırıl pırıldır. Bunlara 18 yıl hapis cezası veriyorsun. Olacak şey değil. Çıldırdım. O an benin kırılma anımdır.i İSTİFAMI BIR HAFTA BEKLETTİM Balyoz kararlarının verildiği 21 Eylül 2012 günü, istifa etme kararını verdim. Ancak kendi kendime dedim ki, Nusret bir hafta bekle. Demesinler ki, hemen feveran ediyor. Bir hafta sonra da 28 Eylül günü istifamı verdim. SİVİL OLARAK MÜCADELE ETMEK DE GÖREVİM Sivil olarak mücadele etmek de benim görevim. Ben Oramiral oldum. Harbe hazırlıktan sorumlu insanlardan birisiydim. Türk Silahli Kuvvetlerinin harbe hazırlığından sorumlu 14 Orgeneral/ Oramiralden biriydim artık. Ben öyle hissediyordum. Ama bir baktım ki, Deniz Kuvvetleri büyük bir zaaf içine düşürülmüş. Bu da kimsenin umurunda değil. Bunun böyle olduğunu gördüm. Kimsenin umurunda değil, kimse sesini çıkartmıyor. 160 tane pırıl pırıl insan gitmiş. Ben bunları Yüksek Askeri Şurada anlattım. Sorumlu olan insanlara bunu anlattım. Hani beni kale almadıysalar, ben de onları kale almadığım için istifamı verdim. Beni kale almıyorsa, ben onun emrinde nasıl çalışabilirim? Saygımı yitirdiğim anda da çekip giderim. Ben saygımı yitirdim. Bir dakika bile duramazdım artık. GENELKURMAY BAŞKANINA ÜZÜLÜYORUM Hani diyor ya şimdi Başbakan, Cumhurbaşkanı Necdet Özel arkadaşlarını savunuyor bize diyor. Ben çok üzüldüm, Genelkurmay Başkanı için. Sözü dinlenmiyor demek ki. Ben o sonucu çıkartıyorum. Arkadaşlarını savunacak argumanları söylüyor. Ama takmıyorlar. Ben de Donanma Komutanı olarak arkadaşlarımın suçsuzluğunu anlattım. Beni takmıyorsanız, Allahaısmarladık dedim. Ben seninle sorumluluğu niye paylaşayım ki? Türk milletine şu mesajı vermek istedim: Ey Türk milleti uyanın. Bunlar böyledir. Benim hiçbir beklentim yok.” DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANININ İSTİFA EDECEĞİNİ DÜŞÜNDÜM Balyoz kararlarının açıklanmasından sonra, Deniz Kuvvetleri Komutanının istifa edeceğini düşündüm. Ondan önce istifamı verip, onu ezerim diye endişe taşıdım. Kendisi Karamürsele geldi. Geldiğinde görüştük. İstifa etmeyeceğini anladım. Dilekçemi o gün verdim. İSTİFADAN VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞTILAR Ankaraya çağırdılar. Deniz Kuvvetleri Komutanı çağırdı. Genelkurmay Başkanı çağırdı. Beni istifadan vazgeçirmeye çalıştılar. Orada onlara da söyledim. Beni istifadan vazgeçirmeye çalışmanız benim ela gözüme aşık olmanızdan değil, Hükümeti düşündüğünüzden benim istifa etmemi istemiyorsunuz. Açık açık söyledim bunları. BU MİLLET ARTIK BİZE GÜVENMİYOR Bu millet artık bize güvenmiyor diyorum. Nereden çıkartıyorsun bunu diyorlar. Ben demiyorum ortaya çıkan Büyük Resim bunu diyor dedim. Mahkemeler Türk milleti adına karar veriyor. Beni Türk milleti mahkum etmiş, 160 tane pırıl pırıl insanımızı Türk milleti mahkum etmiş, bir kısmı da sırada bekliyor. Bakın dedim; istifamı geciktirdiğiniz her gün bu şebekeler benim hakkımda da birtakım tasarruflar yapacaklar dedim. Bunu özelikle Deniz Kuvvetleri Komutanına söyledim. Olur mu canım öyle şey?” dedi. Bak oldu sonunda, gördünüz mü? MERCEDES YERİNE RENAULTA BİNDİM. AMİRAL RÜTBESİYLE ALBAY KATLARINDA KALDIM İstifa dilekçeniz, yasal olarak Temmuz Ağustos veya Ocak Şubat aylarinda yürürlüğe girebiliyor. Onun dışında, Kuvvet Komutanı isterse istifanızı kabul etmez. Benim istifamı yürürlüğe sokmadıklar için 1 Ocak 2013 tarihine kadar bekledim. Bu arada, rutin çalışmalar için, 34 defa Ankaraya gittim. Kuvvet Komutanına her seferinde “Ocak ayından sonra ben yokum, planlamalarınızı ona göre yapın dedim. Ankaraya bu gidişlerimde Orduevinde general katlarında kalmadım. Albay katlarında kaldım. Mercedes makam arabamı bıraktım. Bu millet bana bunu layık görmüyor dedim. Renault otomobile bindim. Ama ben tepkimi başka nasıl gösterecektim? Basına gidip konuşamazdım ki. ASKERİ ŞURADA KONUŞTUM 30 Kasım 2012. Yüksek Askeri Şura toplantısı. Şöyle dedim; Sayın Başbakanım, Sayın Milli Savunma Bakanım, Donanma Komutanınız Deniz Kuvvetlerinin düşürülmüş olduğu durum hakkında ne düşünüyor bilmek istersiniz diyerek konuşmaya başladım. Olanı biteni ve düşüncelerimi söyledim. Özgürlükse özgürlük. Ben komutanlarıma düşüncemi anlatırım. Dinleyen dinler, dinlemeyen dinlemez. Ben komutanlarımın verdiği emri son dakikaya kadar uygularım yine. Baktım ki saygımı yitirdi, çeker giderim. Ocak ayını beklememin şu yararı oldu. Milli Savunma Bakanı ve Başbakan beni dinlemiş oldu. Diyemezler ki, biz bu anlatılanları bilmiyorduk. KIZIM ÜZERİNDEN MESAJ VERDİLER Yüksek Askeri Şura cuma günü geç saatte bitti. Cumartesi günü Gölcüke döndüm. Pazartesi sabahı da gemilerimizle seyre çıktım. Küçük çaplı eğitimler de olsa personelime moral vermek istedim. Seyirdeyken, pazartesi öğleden sonra, bir de öğreniyorum ki, 16 yaşındaki kızımı savcılığa çağırıyorlar. Neymiş, mağdurmuş. Çıldırdım. Bana şu mesajı veriyorlar; Ey Nusret Güner, sen istifanı madem geri almadin. Biz de sana bunu yaparız. Bu, bu kadar açık. KIZIMA BİRŞEY OLURSA KENDİ HESABIMI KENDİM GÖRÜRÜM Çıldırdım, ama kendime hakim oldum. Dişlerimi sıktım. Ankaradan telefonlar geldi. Benim kızım gidecek savcılığa dedim. Beni kimseye borçlu bırakmayın dedim. Benim kızım 16 yaşında. Bu olay meydana geldiğinde 14 yaşında, kızımın 14 yaşındayken odasına güya kamera koymuşlar. Görüntüler vb. Bir de benim tüm faaliyetlerimi rapor etmişler. Bugün şunla görüştü vb. Güya benim astsubaylarım yapmış bunları. İddianamede böyle yazıyor. Kuvvet Komutanına dedim ki, Kızıma bir şey olursa dağıtırım ortalığı. Kendi hesabımı kendim görürüm. Ben 5 yaşından 60 yaşına kadar idealist yaşadım İSTİFA ETMEYEYİM DİYE DAVA AÇMAYACAKLARDI 22 Ocak 2013 tarihinde, yani İzmirdeki, önceleri kamuoyunda Askeri Casusluk diye bilinen Gizli Bilgi Temin Etme/ Bulundurma davası iddianamesi çıktığında istifamı tekrar verdim. 1 Ocaktan sonra iddianamenin çıkışını beklemiştim. Bakalım ne olacak diye. İnanıyorum ki, sırf ben istifa etmeyeyim diye Casusluk davasını ortadan kaldıracaklardı. Ama içerde uzun zamandır tutuklu olan 4050 kişi vardı. Onlara ne diyeceklerdi? Tutukluluklarının hesabını nasıl vereceklerdi? Bunun için davayı açmaya mecbur kaldılar. Bunlar benim değerlendirmelerim. İSTİFAMI TEK ŞARTLA GERİ ALIRDIM Bana dediler ki, bizden ne istiyorsun dilekçeni geri almak için. Bunu bana Kuvvet Komutanı söylüyor, ama eminim ki bunu bana daha yukarılardan soruyorlar. İstifadan vazgeçmek için ne istersin diyorlar. Çünkü, bu; hükümet içinde ve özellikle TSKnın içinde çatlak gibi düşünülüyor. Bakın dedim, bütün yargılananlar tutuksuz yargılanacak diyeceksiniz. Hayır. Hepsini af edeceğiz, af çıkaracağız diyeceksiniz. Hayır. Bir tek şey diyeceksiniz: Biz hata yapmışız. Bütün davalar düşecek. DOLMABAHÇEDE 55 DAKİKA Başbakan benimle görüşmek istemiş. Başbakan ile hem şehriyiz biliyorsunuz. Ben de aslen Rizeliyim. Sağolsun kendisi ile askeri ortamlarda bir araya geldiğimizde annemin bile hatırını soran bir insan. Aynı mahallenin, aynı sokağın havasını koklamış insanlarız. Ama bu devlet işi, kendisini yanıltabilirler. Dostluk başka, alışveriş başka. Ben Allaha da hesap vereceğim. Bunun sorumluluğu da omuzlarimda. Dolmabahçeye çağnldım. 25 veya 26 Ocak. İstifamı verişimden birkaç gün sonra. Giyindim resmi elbiselerimi. O sırada biri telefon etti, ismi lazım değil. Aman efendim sivil elbise ile gidin, basın sizi görmesin dedi. Kimi kimden gizliyorsunuz. Neyse sivil gittim. Başbakan ile 55 dakika görüştük. Başbakana orada herşeyi anlattım. 5 yaşından 60 yaşına kadar nasil idealist bir şekilde yaşadığımı söyledim. Şimdi “Siz bana istifanı geri al diyorsunuz, bu bana Tetiği Çek anlamına gelir” dedim. “Ama bu insanlarin başına gelenleri düzeltin, ben köşemden sizin sağlığınıza dua edeyim” dedim. Başbakan iyi niyetle beni istifadan vazgeçirmek istedi. MİT Müsteşarı da zor durumda görüyorsun” dedi. “Yargıyı görüyorsun vb.” dedi. EMEKLİ OLDUKTAN SONRA KİRADA OTURDUM İstifa ve emekliliğimin onaylandığı 28 Ocak 2013 günü, Deniz Kuvvetlerinin tüm birliklerine bir veda mesaji gönderdim. Saat 17.15te. O saat o dakika güneşin batım vaktidir. Benim için de meslekte güneşin bakma vakti gelmişti. Ertesi gün devir teslim töreni yaptım. Personeli sinema salonunda topladım. Vedalaştım. Bu arada, kızımın okulunu tamamlaması için bir süreliğine Izmit’te ev kiraladım. Herhalde emekli olduktan sonra kirada oturan ilk oramiral benim. DARBEYİ YARGILAYORLARSA KARACILAR NEREDE ? Dün ( 24 Ekim 2013) tekrar hapsihaneye silah arkadaşlarımı ziyarete gittim. İçim sızladı. Arkadaşlarım içerdeyken ben nasıl Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktım! Kimse bana, Balyoz/ Darbe davasında, neden 140 kişi Deniz Kuvvetlerinden, 40 kişi Kara kuvvetlerinden mahkum olmuş anlatamaz. Bunu ilk 28 Eylül 2012 tarihinden itibaren Deniz Kuvvetleri Komutanına da, Genelkurmay Başkanına da , Başbakana da söyledim. Türkiyenin başına bu belaları getirenlere sesini çıkarmayanlar, şimdi nifak sokuyorlar diyebiliyor. Benim dediğim şu; Balyoz, Ergenekon, Kafes , Amirallere suikast vb. tüm davalara bakın, sadece askerler için demiyorum, siviller de dahil. Kesinlikle tüm davaların çürük olduğunu anlamak için iki tane gerekçe hazır diyorum. Bir: Darbe olacaksa 140 Denizciye 40 Karacı olmaz. İki: Türkiyenin hiçbir kurumundan bu kadar yüksek oranda, hele Deniz Kuvvetlerinden 100 küsür casus çıkmaz. Bu iki iddia bile tüm davaların nasıl kurgu, nasıl yalan olduğunu ortaya koyuyor. Ben bunu olayın çarpıklığını anlatmak için, tüm davaların gerçek olmadığını vurgulamak için söylüyorum. ÇOK SADIK OLANLARDAN KORKACAKSINIZ Bakın sadık olmak iyidir de, çok sadık olmak iyi değildir. Bakın ben sadık bir insanım. Beni bir göreve getirirler, sadakatla çalışırım son dakikaya kadar, Komutanlarıma/ Amirlerime inandığım bütün doğruları hiç birşey gizlemeden söylerim ve emirlerini uygularım. Ama Saygımı/ sadakatimi kaybettiğim anda “Allahaısmarladık” derim. Kalmam görevde. Ama sen beni bir şekilde hakkım olmadığı halde bir yerlere getirmiş isen, ben sana çok sadık olurum. Mecburum çünkü çok sadık olmaya. Çünkü her şeyimi sana borçlu olurum. Onun için çok sadık olanlardan korkacaksınız. GENELKURMAY BAŞKANI PERSONELİNE SAHİP ÇIKMIIYOR Ben diyorum ki, Genelkurmay Başkanı tüm personeline olduğu gibi, Deniz Kuvvetleri personeline de sahip çıkmalı. Çıkmadığına göre demek ki onların suçlu olduğuna inanıyor. Genelkurmay Başkanı personeline sahip çıkacağına yukarıya sahip çıkıyor. Komutan lider olursa komutan olur, aksi halde kendi emreder, kendi uygular. Genelkurmay Başkanı şimdi ben kamu görevlisiyim diyor. Benim bildiğim Komutanlar, gerektiğinde ölmeyi emrederler. O halde ben de teklif ediyorum: Türk Silahlı Kuvvetlerinde komutan kelimesini kaldırsınlar artık. Emniyet teskilatinda olduğu gibi, birbirlerine amirim desinler, Komutanım demesinler. GENELKURMAY ÇOK HATA YAPTI Bana göre, Genelkurmay çok hatalar yaptı. Silahlı Kuvvetler hakkında bir çok aşağılayıcı şeyler söyleniyor, ama Genelkurmay susuyor. Adamın gözünü bağla, kapat. Sonra geç boks yaptır. Genelkurmay Baskanı Başbakana anlatmalıydı. Ben, Genelkurmayın Basına konuşmasına karşıyım. Ama siz konuşmazsanız, Amiriniz sizin yerinize konuşacak. Şimdi gazeteler sürekli yazıyor, 1 Mayıs katliamını askerler yapmıştır, 12 Eylül ortamını askerler hazırlamıştır, cami bombalayacaklarmış vb. O zaman gideceksin Başbakana diyeceksin ki, Başbakanım bu olmaz, asker cami bombalamaz. Başbakan da susuyorsa, şüpheleneceksin artık, demek ki sana güvenmiyor. Genelkurmay ırım kırım ediyor. Sen açık açık izah etmezsen insanlara, ırım kırım edersen adamların amacına hizmet etmiş olursun. Adamların amacı zaten TSKyı aşağılamak. AMAÇ TSKYI BİTİRMEK Bizi bu hale getirenlere “X Mafya Grubu” diyorum. GizliOrganizeSuc Örgütü. Bana göre en tehlikeli özellikleri de Allahtan korkmuyor olmalarıdır”. Ben hem bunları, hem de bu duruma sessiz kalan yetkilileri ve ilgilileri protesto ediyorum. Türk Deniz Kuvvetlerinin gelecek 50 yılı çalınmıştır. Bu belgeler nerden çıkıyor diye kimse sormuyor. Sorulacak soruların hiçbirini kimse sormuyor. Emekli Orgeneral Çetin Doğan diyor ki, Komutan benim, beni yargılayın; madem suç görüyorsanız beni yargılayındiyor. Ama kimsenin işine gelmiyor. Amaç suçu bulmak ve suçluyu cezalandırmak değil ki. Amaç TSKyı bitirmek. Neden Teğmeninden Orgeneraline/ Oramiraline kadar herkesi yargılıyorlar. Baştaki 5 kişiyi yargılasalardı. Problem olmaz, TSK da itibar kaybetmezdi. SAVCI BANA ŞANTAJ YAPTI İzmirdeki askeri casusluk iddianamesinde beni mağdur olarak yazmışlar. Güya Kızımın odasına gizli kamera koymuşlar, aslında telefonunuzu dinledik diyemiyorlar. İddianameye öyle yazmışlar ya. Ne olursa olsun, önemli değil. Böyle bir şey olsa da önemli değil. Bunlar bana ve eşime de olmadık şeyler söyleyebilirler. Söyledikleri gerçek de olsa, hiç önemli değil. Bana şantaj yapamazlar. Bana esas şantajı kim yaptı biliyor musunuz? Bana şantajı Savcı yaptı. Bana şantajı yapacaklar ne diyeceklerdi? Bak elimizde böyle bir kaset var diyeceklerdi. Dediklerimizi yap, yoksa kaseti ortaya çıkartırız diyeceklerdi. Şantaj böyle olmaz mı? İddianameyi hazırlayan Savcı ahlaksız ifadelerin yanına kızımın adını açık açık yazdı. Kızım 14 yaşında, o tarihte. Açık açık yazıyorsun. Şimdi burada şantajı kim yapmış oluyor? Bunlar bizleri geri zekalı mı zannediyorlar! X MAFYA GRUBU İNSANLARI BİRBİRİNE VURDURTACAKTI X Mafya Grubu; benim Amiral arkadaşıma diyor ki: “Sekreteri ile ilişkisi var”. Sekreter de, Amiralin gemisinde çalışan bir yüzbaşının eşi. Gerçek olmayan bu ifadeleri kullanmak nasıl bir söylem? Birbirlerini mi vurdurtmaya çalışıyorsunuz insanları? Bunlar vicdansız. Bunların vicdansız olmasını normal karşılıyorum. Ama sesini çıkartmayan kendi adamlarıma kızıyorum. Böyle şeylere nasıl sessiz kalırsın sen. MİT Müsteşarının ayağına basınca hemen tedbir alıyorsunuz. Bunlarda neden sessiz kalıyorsunuz? TEK RÜTBEM KALDI O DA ŞEHADET Benim bir tek rütbem kaldı. Şehadat rütbesi. En ufak bir korkum yok. Beni ortadan kaldirabilirler. Hapiste olan silah arkadaşlarımı ve Komutanlarımı kanımın son damlasına kadar savunacağım. Bana diyorlar ki istifa etmeseydin, mücadele etseydin. Bana yasa dışı hiçbir şey teklif edemezler. Deniz Kuvvetleri Komutanı olsaydım kime karşı mücadele edecektim? Komutanıma ve hükümete karşı mı mücadele edecektim? Onlar beni dinlemiyorlar. Havlu attım. Hayatımda ilk kez havlu attım. Kimle mücadele edeceğim? Ha ortada bu işleri yapan birileri, bu komploları hazırlayan X Mafya Grubu var. Görevdeyken onlarla benim direkt mücadele edecek durumum yok ki. Demokrasinin olmazsa olmazları Muhalefet ve Medya yandaş olmuş, İktidarla birlikte el ele gidiyorlar. IŞIK PAŞAYI TAKDİR EDİYORUM Işık Paşayı takdir ediyorum. Amirlerine durumu anlatmaya çalıştı. Kim amiri? Başbakan. Baktı ki dinlenmiyor, istifa etti. Işık Paşa takdir ettiğim bir insandır. İLKER BAŞBUĞ KOZMİK ODA KONUSUNDA HATALI Bir askerin kozmik bürosuna girebilirler mi ? Orgeneral İlker Başbuğun anında istifa etmesi gerekirdi. Anında. Büyük hata yapmıştır. Ben karşı gelsin demiyorum. Bir asker Genelkurmay Başkanı, Başbakanın emrindedir. Kesinlikle emrindedir. Ama sen bana güvenmiyorsun, Genelkurmay Başkanı olarak, 3540 yaşındaki Hakime güveniyorsun. Nasıl? Bilemiyorum. Lafını dinletemiyorsan, bırakıp gideceksin. Yoksa kimse sana saygı duymaz. Sen emir verdim zannedersin. Kendin emir verir, kendin dinlersin. Öl dersin, insanlar ölmez. DEVLETİN OLANAKLARI İLE RİSK ALINMAZ Ülkeyi idare eden hiç kimse ülkenin kötülüğünü istemez. Ancak öyle bir politika uygulanır ki, yanlış yöne gider. Şimdi gördüğüm kadarı ile herkes ile kavgalıyız. Şimdi Davutoğlunun kötü bir niyeti mi var? Yok. Ama Hükümet yanlış politika uyguluyor. Sen şimdi kendi paran kendi servetin ile riske gir. Sen devlet ile riske giriyorsun. Devletin olanaklari ile risk olmaz. ŞİİLERE KARŞI SUNNİLERİ DESTEKLİYORUZ Tüm operasyonların ana amacı Büyük Ortadağu Projesidir. Bölgenin şekillendirilmesi. ABD bunu açık açık ilan etti zaten. Bunda gizli saklı birşey yok. Küresel güçler bölgeyi şekillendirirken, Süper Gücün bir takım amaçları var, Türkiyeyi yönetenlerin de bazı amaçları var. Burada önemli olan, sizin çıkarlarınızla Süper Gücün çıkarlarının aynı parallelikte gitmesidir. Bunda bir problem yoktur. Büyük Ortadoğu Projesinin ana felsefesi nedir? Bana göre; Özerk Kurdistan ve Şiilere karşı Sünni bir kuşak yaratmaktır. İrana karşı sünni kuşak yaratıyoruz. Suriyedeki azınlık dediğimiz aleviler devrilsin, çoğunluk olan sünniler geçsin başa diye uğraşıyoruz. Amaç paralel. Tunusta da. Mısırda da aynı. Biz neden destekliyoruz? Hepsi sünni olduğu için destekliyoruz. Bu felsefenin uygulanabilmesi icin Turkiye’de yapılan operasyonun askeri hedefi de, Silahlı Kuvvetlerin demokratik kontrolü kapsamında, siyasilerin hareket serbestisinin arttırılması ve bunun için de TSKnin susturulmasıdır. Bu benim değerlendirmemdir. ABD TEREDDÜTTE ABD tabi ki Süper Güç, tabi ki kendi çıkarlarına hizmet edecek, tabi ki buna büyük saygı duyuyorum. Ama son zamanlarda gördüler ki, sünni kuşak da şiiler kadar tehlikeli olabiliyor. O yüzden ABD şu anda biraz tereddüt ediyor, diye düşünüyorum. Her türlü dinin radikalizmi tehlikelidir. Dini radikalizm ne yapar biliyor musunuz? Siz kendinize çok iyi bir Müslümanım dersiniz (Hristiyanlarda da aynı şey geçerli); adamı öldürürsünüz, ciğerini de yersiniz, bunu da inanarak yaparsınız. Veya Halife olursunuz, 21 tane cenazeyi peş peşe gönderirsiniz. Ben bunları Allah için, din için yaptım dersiniz. Tabi bunlar Allah katında inandırıcı değil. Dolayısı ile dini radikalizm çok tehlikelidir. TÜRKİYENİN BÖLGESEL GÜÇ OLMASI ENGELLENDİ Şimdi gelelim Türkiyedeki Operasyonun sonuçlarına. Oldukça güçlü olan Türk Donanması zayıflatılarak, Türkiyenin Genişletilmiş Bölgesel güç olması engellenmistir. Akdeniz, Pasifik ve Hint Okyanusunu da kapsayan bir çevrede, Türkiye; ancak, Donanması ile etkili olabilir. Eğer Donanmanız yoksa, oturur Kara Kuvvetleri ile birlikte kendi sınırlarınız içinde piknik yaparsınız. Siz bunlarla başka maksatla işbirliği yaparken, sizin Donanmanızı çökerttiler. Demek ki ortada yanlış bir politika var. Aslında küresel güçler, Türkiyenin, donanmasını ortadan kaldırarak Genişletilmiş Bölgesel Güç olmasını engelliyor. Hükümet düşünsün. Uygulanan politikalarla ne hale gelindiğini düşünsün. TÜRK SAVUNMA SANAYİNE DARBE VURULDU Türkiyedeki Operasyonun ikinci sonucu, Deniz Kuvvetlerindeki teknolojik atılımların engellenerek, Türk savunma sanayine darbe vurulmasıdır. Bu darbedir. Ne hava, ne kara’yadır. Darbe esasen Deniz Kuvvetlerinedir. Yok tank yapıyormuşuz, yok uçak yapıyormuşuz. Millilik oranı yüzde 510 u geçmez bunlarda. Biz de 40 senedir harp gemisi yapıyoruz, yerlilik oranı düşük. Ama Türk Deniz Kuvvetleri son yıllarda atılım içerisinde. Bunda son 50 yılın emeği ve birikimi var. Başarılı Subaylarımız Donanmada 35 yıl çalıştıktan sonra yurt dışı üniversitelerde Master, Doktora yapar; sonra döner Tersanelerimizde, Okullarimizda son teknolojik gelişmeleri aktarır. Sayın Başbakan yırtınıyor araba yapalım diye. Türk Deniz Kuvvetleri arabadan belki 1000 misli daha zor Korveti/ MILGEMi yaptı. Yerlilik oranı yüzde 70’e yakın. Deniz Kuvvetleri yapacağım diyor ve başarıyor. Deniz Kuvvetleri savunma sanayinde lokomotiflik yaptı. Siz bitirdiniz, bunların çoğuna casus dediniz, mahkum ettiniz. Özellikle Askeri Tersanalerimizde ve Türkiyenin en iyi Arastirma Merkezindeki mühendisler hedef alındı. Geri kalana da, kaçın gidin dediniz, sizin de başınız belaya girecek dediniz. Bu vicdanların alamayacağı birşey. Benim bunları Milletime söylemem lazım. Yere göğe sığdıramayacağın, pohpohlayacağın adamlara, casus diyorsun. Türk Deniz Kuvvetlerine ve dolayısıyla Türkiyeye yapılan kötülüklerin boyutlarını kimse bilmiyor. 1 MART KRİZİNİN FATURASI Türkiyedeki operasyonun üçüncü sonucu 1 Mart krizinin faturasının Deniz Kuvvetlerine kesilmesidir. ABDlileri aylarca denizde dolaştırıyorsun. Adamlara ümit veriyorsun. Adam bunun intikamını alıyor. Bunu TSKya yıktılar. TSK da Deniz Kuvvetlerine yıktı. TSKnin DİSİPLİNİNİN ORTADAN KALDIRILMASI Bence Türkiyede yapılan operasyonun en önemli sonucu, 1000lerce yıllık Türk Ordusuna özgü disiplinin zaafa uğratılmasıdır. Artik astlar, Komutanın verdiği emirleri sorgulayacak, teğmen de orgeneral/ oramiral de ayni cezayı alıyor, sorumluluklarımız aynı, bu emir belki kanunsuz olabilir diyecek, ast üst arasında sevgi/ saygı kalmayacaktır. DENİZ KUVVETLERİNE YETERİNCE SIZAMADIKLARI İÇİN HEDEF YAPTILAR Sonuç olarak; siyasilerin hareket serbestisini arttırmak için, korku salınarak, TSK susturuldu. TSK sussun ki, biz rahat hareket edelim dendi. X Mafya Grubunun, daha önce, Deniz Kuvvetlerine yeterince sızamamış olması, Deniz Kuvvetlerini hedef yaptı. Söz konusu Mafya Grubu, Emniyete sızmış, Yargıya sızmış. Büyük Resim diyor ki TSKya da kısmen sızmış.Yeterince sızamadıkları Deniz Kuvvetlerini dağıtmak zorundaydılar. Türkiyeyi dönüştürürken Türk Silahlı Kuvvetlerinden destek gerekiyordu. Bu destek ihtiyacını en kolay nasıl sağlayabilirsiniz??? KARA KUVVETLERİNDE 1500 KİŞİ CEZA ALSAYDI, NECDET ÖZEL YERİNDE KALABİLİR MİYDİ ? Simdi soruyorum size, “Eğer Balyoz Darbe Planı gerçek olsaydı, Kara Kuvvetlerinden 40 kişi yerine 7501500 kişi mahkum olacaktı; bu durumda, Genelkurmay Başkanı görevde kalabilir miydi?” HÜKÜMET/ MUHALEFET/ TBMMne TEKLİFİMDİR 3 yıl evveline kadar olduğu gibi; “Hakim/ Savcıların verdikleri kararlardan doğabilecek tazminatların, devlet yerine, kendileri ve birinci derece akrabaları tarafından ödenmesi için son 5 yılı da kapsayacak şekilde yasal düzenleme yapılması.”
Posted on: Wed, 13 Nov 2013 08:38:10 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015