Gezi’nin geleceği varmış diyorlar inShare Kadri Gürsel - TopicsExpress



          

Gezi’nin geleceği varmış diyorlar inShare Kadri Gürsel [email protected] [email protected] Tüm Yazıları » ‘Gezi’yi Erdoğan iktidarını devirmeyi amaçlayan bir uluslararası komplonun ürünü olarak görenler... ‘Gezi’yi Erdoğan iktidarının biriktirdiği toplumsal öfke ve tepkinin patlaması olarak değerlendirenler... Veya ‘Gezi’de Türkiye’deki demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü değişimin direncini ve yeni ufkunu tespit edenler... Ya da Gezi’yi bir etken olarak, Türkiye’ye ilişkin mali ve politik öngörülerinin neresine oturtacaklarını bilemeyen dış gözlemciler... ‘Gezi’den nefret edenler ve etmeyenler, hepiniz çok merak ediyorsunuz: Bu toplumsal muhalefet hareketi devam edecek mi, etmeyecek mi? Gezi, belirli bir politik merkezden yönetilen, ideolojik bütünlüklü ve örgütlü bir protesto olsa idi kolaydı... Gezi’nin merkezine bakar, oradaki kişilerle mümkünse konuşur ve desteklenmiş öngörülerde bulunurduk. Ama “Gezi” merkezsiz, örgütsüz ve kendiliğinden. Gezi’yi tek başına temsil eden, elle tutulur gözle görülür bir odak yok ki, bulup da nabzını tutalım. İşte bu tanımlama güçlüğü yüzünden fenomenin adı “ruh” olarak kaldı. Demek ki Gezi’nin geleceği hakkında kelam etmek için önce o ruhtan anlamak, o ruhla konuşabilmek lazım. E kolay değil. Herkes başaramaz. Başarsa da başardığını başkalarına kolaylıkla inandıramaz. “Gezi sürer” derseniz, türlü argümanla karşınıza çıkar ve mesela “Toplumsal mücadeleler tarihi göstermiştir ki politik harekete dönüşmeyen kendiliğinden protestolar zamanla söner” derler. “Gezi sürmez” derseniz, buna da “Bu bir kuşağın isyanıdır; kuşak isyanları kolay sonlanmaz ve kalıcı etkilere yol açar” diye karşılık veren çıkar. O “ruh”un geleceği hakkında konuşurken söylediklerinizden hoşlanmayanlar nazarında, “temennilerini öngörü diye anlatan kişi”sinizdir ya da bir “romantik”. En iyisi aradan çekilmek. En iyisi, “Bakın ben demiyorum, iktidar ve onun medyası öyle diyor” demek... O halde başlayalım. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç 29 Temmuz’da TRT Haber’in canlı yayınında Gezi olaylarından bahsederken “yeni sokak olayları olacağına yönelik istihbarat edindiklerini” belirtti ve “halkı sağduyulu olmaya” çağırdı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın 30 Temmuz’da futbol takımı taraftar gruplarının temsilcileriyle yaptığı toplantının, ligler başladığında tribünlerde Başbakan aleyhine sloganlar atılıp pankartlar açılmasının önüne geçilmesinden daha önemli bir gündemi olamazdı. Bir gün sonra Ankara Gölbaşı’nda “Spor Müsabakalarının Güvenliği” konulu bir çalıştay düzenlendi. Açılış konuşmasında Bakan Kılıç, “Hem istihbarat alınarak olayların önceden önlenmesine hem de maçlardan sonra devam etmesi muhtemel olaylara yönelik önleyici tedbirler bağlamında, emniyetin çok ciddi bir gayreti var” dedi. Daha önce hiç görülmemiş olan bu “tribünleri disiplin altına alma” çalışması, tabii ki taraftar gruplarının Gezi’ye aktif biçimde katılmalarından kaynaklanıyor. İktidarın zihnini ve gündemini meşgul eden “eylül sendromu”nun bir unsuru, “Gezi ruhu”nun yeni futbol sezonu başlayınca kendisini bu kez statlarda göstereceği öngörüsüdür. Banal bir öngörü bu. Hiçbir ilginçlik taşımıyor. Keza diploma törenlerinde gösteri yapan “Gezi ruhu”nun, açıldıklarında üniversitelere döneceğini öngörmek için de kahin ya da istihbaratçı olmak gerekmiyor. Peki, 1 Ağustos tarihli Star gazetesinin birinci sayfasında, “Ege’deki silahlar Gezi’ye hazırlık” başlığını atmak için ne olmak gerekiyor? Yunan Sahil Güvenlik ekiplerinin Sakız Adası açıklarındaki bir botun içinde ele geçirdikleri silahlar ve DHKP-C’li teröristler hakkındaki habere sokuşturulan cümle şu: “Devletin resmi raporlarına göre eylül-ekim döneminde Türkiye’yi kaosa sürükleyecek Gezi benzeri eylemler planlanıyor”. Belli ki bu sokuşturmacı gazeteciler Gezi’nin ruhunu hiç anlamamışlar. Yoksa roket ve el bombaları ile Gezi arasında bir münasebet kurmaya yeltenmezlerdi. Ama bizim için asıl veri, “Gezi’nin geleceği”nin onlara söylenmiş olduğu. Gazetenin yazarı Fehmi Koru’nun 30 Temmuz tarihli Eylül Sendromu yazısının başlığı da “Gelecekleri varsa...” idi. İyi saatte olsunlar, “Gezi’nin geleceğini” ona da fısıldamış ki “Ben de bir şeyler hazırlandığından elbette haberdarım” diyor. İlk aşamada Mısır’da olduğu gibi halk sokaklara dökülürken AKP’yi yıpratacak çok yönlü saldırılar başlatılacakmış, ikinci aşamada da yerel seçimlerde halkın AKP dışında tercihlerde bulunması sağlanacakmış. İktidar, “Gezi’nin geleceğini” herkesten daha isabetli biçimde öngörüyor olmalı ki Gezi hakkında sözcüleri marifetiyle, uluslararası komplolar, darbeler ve terörizmle hemhal bir algı penceresi inşa edip, planladığı baskı ve şiddeti şimdiden meşrulaştırmanın yolunu yapıyor. Koru’nun mealen “Gelecekleri varsa, görecekleri de var” demesi bundan. Ancak bizim için asıl veri, “Gezi’nin gelecek olması”. Biz demiyoruz, onlar söylüyor.
Posted on: Sun, 04 Aug 2013 03:21:48 +0000

© 2015