HER GÜN BİR YAZI İZMİR, SEN GÜZELSİN Sönmüş - TopicsExpress



          

HER GÜN BİR YAZI İZMİR, SEN GÜZELSİN Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir O aşık kadınları, levent erkekleri nerde? Sahiden yaşayıp göçtüler mi kimbilir? NecatiCumalı Hacıfrangu Alanı’nın tek katlı evleri üzerinde geniş bacalarıyla üç katlı İngiliz Hastanesi kızıla boyanmış yükseliyordu. Oysa ki ileride, büyük bahçenin iri manolyalarında tek yaprak kıpırdamıyordu. El büyüklüğündeki mum sarısı çiçeklerinin kokusu boğuk havaya karışıyordu. Bu koku, baharda, ya da güzün yeniden açan limon çiçeklerinin kokusundan daha ağırdı.”* “Deniz habire sağda, martılar, köpükler, tuzlu hava, yelkenliler benek benek, suların yüzü çini gibi, kehribar gibi. Sonra liman, çalkalanıp duran boş vapurlar, renk renk flamalar, makina yağı, boya, katran ve demir kokusu (kokuların en soğuğu), vapur ve kılavuz botlarının düdükleri, tramvay düdükleri, gürültü, küfür, kaldırımlarda at nalı... Tütün balyalarını yukarı çeken vinçler mayna! Vira! (bırak, çek) öbür yanda, rüzgâr altında bir buhar kazanını havaya kaldırmış bir başka vinç, boşa atılan palamar, gemi direkleri tepesinde güneş. Ağustos sonunda Avrupa’ya gönderilecek ilk incirler yüklenecek, havada bombalar patlayacak, deniz tekneleri bayraklarla süslenecek, taşımacılardan ve acentalardan işçilere ziyafetler çekilecek.” Amazonların yaşadığı İzmir çağlar boyunca yerleşim alanı oldu. İzmir, sosyal ve ekonomik açıdan hep dalgalanan bir şehir. Geçmişten aldığı mirasa hep sadık kalmıştır İzmir. 18. ve 19. yüzyıllarda şehir yaşamında önemli bir yer tutan Kervanlar Köprüsü, İzmir’e girişi tek kemerli bir köprüyle sağlıyordu. Bu Roma köprüsünden senenin ilk incir mahsulü geçerken büyük şenlikler yapılırdı. Ayrıca orta sınıfın sevdiği bir mesireydi. Giderek Türklerin daha çok rağbet ettikleri bu yerin karşısında yukarı sınıfın gittiği rıhtım, Kordon vardı. Özellikle akşam saatleri Avrupalılar buralarda dolaşırlardı. Türkler arka kısımlarda oturdukları için buralara inmezler. Fransız, İngiliz, Avusturyalı işadamları, elit tabakadan azınlık işadamlarıyla pazarlık yaparlar Kordon boyu. Denizden İzmir’e girerken şehrin siluetini Kadifekale belirler. Sonra onun altındaki servilerle kaplı mezarlık görünür. İkinci olarak da atlı tramvayların gidip geldiği Kordon dikkati çeker. Zarif, kırılgan ve mis kokular içinde bir şehir; hülyalı kollarını boynunuza dolar, sizi içine çekivermeye hazırdır. Türk mahallelerinden kuzeye doğru Tilkilik ve şimdiki Altın Park’a çıkılır. İki Ermeni tarafından bir basma fabrikası kurulduğundan beri Basmane adını alan bölgede Basmane Garı vardır, buraları Ermeni mahallelerinin başlangıcını oluşturur. Gardan uzaklaştıkça sessiz sokaklarda kapı önlerinde çene çalan etli butlu vaftiz anaları görürdünüz. Buradaki evler mimari açıdan şehirli evleridir. İzmir’de, iklime ek yaşam tarzı bir Levanten mimari doğurur. Türk mimarisinde görülen cumbalar burada da yer alır. Cumbalardan sarkan kadınlar dedikodu yaparlar. Ermeni mahallesiyle Türk mahallesi arasında sıkışmış olan Musevi mahalleleri sinagoglarında duadadır. Türk mahalleleri denize Arap Fırını Sokağı’yla yaklaşır (şimdiki Devlet Hastanesi), diğer ucuysa Basmane Garı yakınına gelir. Türklerin sınırını; Keçeciler, Mezarlıkbaşı, Kestelli ve İkiçeşmelik belirler. Museviler bu sınırın bitiminde başlar. Havra Sokağı, Kemeraltı gibi ticarete yakın noktalarda otururlar. İzmir’i oldukça renklendiren Museviler 20. yüzyıl başına kadar 35.000 kadardı. Frank veya Frenk mahallesi İzmir’in esas kabul edilen dört mahallesinin sonuncusudur. Ayrıca Rumların yaşadığı bir bölge vardır. Ermeni mahallesiyle Alsancak Garı arasındadır. Şimdiki fuar alanında bulunan evlerin çoğu iki katlı olurdu. Azınlıklar arasında en fazla nüfusa sahiptirler. Gürültücü Rumlar “Megalo İdea”yı hiç gündemlerinden çıkarmazlar. İkide bir Yunan bayrağı asarlar evlerine. Frenk mahallesi Pasaport’tan başlar. Genellikle konsolosluklar ve belli başlı posta büroları buradadır. İran Konsolosluğu hariç, tüm konsolosluklar denize yakındır; İspanya, Avusturya, Macaristan, Portekiz, Hollanda, İtalya, İsveç, Norveç, Fransa, İngiltere, Sisam. Punta tarafındaysa (Alsancak) Almanya, Danimarka, Rusya, Belçika, Yunanistan ve Birleşik Amerika Devletleri. 16 devletin resmi temsilcileri İzmir’de! İzmir’in dünya üstündeki önemini varın siz tahmin edin. Bu önemin tercümesi ticaret ve kâr elbette. Fransız, İngiliz, Avusturya, Rus posta servisleri binalarını kurar, sanki küçük ve bağımsız birer devlettir buralar. Savaş gemileri de her zaman limandadır. Tüm Levanten yapıya karşın, evlerin içinde Doğu ve Türk etkisi egemendir. Bol yastıklı divanlar duvar kenarlarını tutar. Gençler önde, yaşlılar arkada oturur. Kahve içerek etrafı seyrederler. Batı modasına uygun giyinilmesine rağmen zeybek kılığı, mavi ve siyah çarşaflı Türk kadınları da görülür. Dünyanın dört bir yanından kokular, baharatlar, tarçın, kakao ve karanfil, en iyi kumaşlar ve iç çamaşırları, yünlü mamuller, Lyon ipekleri İzmir’e akardı. Avrupa’nın büyük mağazalarının şubeleri, kuyumcular, Gaziler Caddesi, Basmane, Tilkilik, Keçeciler ve Anafartalar boyunca sokaklar her türlü eşyayla dolu olurdu. Her sokağın adı oradaki aktiviteyi belirler; Bakırcılar, Peştemalcılar, Şekerciler, Sandıkçılar... Diğer ünlü bir sokak Çokina Boyacidika (Boyahane Sokağı) veya Tabakhane Sokağı, burada tabaklama ve boya yapılırdı. Punta’nın kuzeyinde İtalyan havası eserdi. Mimaride İtalyan etkisi çok fazlaydı, İtalyan tipi evler Kordon boyunca sıralıdır. Oteller, gece kulüpleri, birahaneler, bilardo ve nargile salonları, kafeler, tiyatro, sinemalar... Müzik sesleri taşar. O dönemin Elhamra tiyatrosunda Türkçe’ye çevrilmiş oyunlar Ermeniler tarafından oynanır. İzmir büyük bir ticaret merkezidir. Batı tarzı bir dokuya sahipti. Her biri küçük ve dar olmasına rağmen ayrıcalığı büyük sokaklardı. Her birinin özgün adı vardı: Çömlekçiler, Kolonyacılar ve günümüzde bile yaşayan Yemişçiler Çarşısı. Bir sultaniye üzümün salkımı iki kiloyu geçer bazan. Buğulu tanelerinden bal akar. Şam’dan, Halep’ten gelen kumaşlarsa bugün ayakta kalmış ender hanlardan biri olan Kızlar Ağası Hanı’nda satılırdı. Eski Hisar Kalesi yöresindeki Hisar Camii civarında, şimdi olduğu gibi, iplik, yün satılırdı. Baharat satılan yerin adıysa, Şeytan Çarşısı. Herkesin birbirini tanıyıp selamladığı İzmir’de Fransızca, İngilizce, Hollanda dilleri ve Rumca çok konuşulurdu. İzmir’in çevresinde ılıcalar, su kaynakları, ormanlık alanlar deniz kadar güzeldir. Av partileri vazgeçilmez bir eğlencedir. İzmirliler ava giderken Belçika tüfeklerini ve Cenova kurşunlarını tercih ederler. Köpekleri uzun kulaklı Setter’lerdir. İzmir çevresindeki yerleşim alanları genelde piknik, eğlence yeri veya yazlık olarak kullanılır. İşte Kilizman, Urla, Karaburun, Çatalkaya, Kızılçullu (Şirinyer), Manisa, Bornova, Alaşehir, Hacılar, Pınarbaşı, Buca, Karşıyaka, Halka Pınar, Darağacı, Mersinli, Bayraklı. Tepecik bile bağlık bahçelik bir tepedir. Değirmentepe ise vali Halil Rıfat Paşa zamanında gelişti. Kokaryalı (Güzelyalı) deniz kıyısıdır; bahçeli konaklarıyla, Karataş’ta Museviler oturur. Köprü, Göztepe ve Üçkuyular banliyö görünümündedir. Güzelyalı’daki deniz banyoları en sevilen eğlence yerlerinden biridir. “Sus! Siyopi!” sesleri duyulur ortalıkta, RumcaTürkçe aynı anlamda sözcükler alışkanlıktır, bir arada geçer. Çizmelerinden Giritli oldukları anlaşılan Türkler nargile fokurdatırlarken Rumca patırdarlar. “Başında altın işlemeli çevreden sarığı, sırtında gül rengi mintanı, kara yeleği, kulağında karanfil, elinde gümüş kamçısıyla yapılı bir Anadolu leventi mallarını satmaya çalışır: “Bugün var, Aglea’cığım! Yarın yok, Maria’cığım! Yani, kızlar acele edin, şekerli leblebilerim bitmeden alın,” der. Altın kabaralarla süslü kadife eğerinin iki yanında asılı iki zembil içinde beyaz ve gül kırmızısına boyanmış şekerli leblebiler satar bu levent. Başka bir eşekli satıcı küfelerinde taze nohut taşımakta, kapı önlerindeki genç kızlar, çocuklar çıtlatır durur gri yeşil kabuklarını. Bir başkası kehribar sarısı razaki üzümü ve bal tatlısı, kırmızı bardacık satar. Bardacık yiyen incir yer mi bir daha? İnsanlar serin akşamüstlerini kapı önlerinde geçirir. Beyaz badanalı bahçeler, duvarlar boyunca her dilden dedikodu yayılır ortalığa. Devamı var
Posted on: Thu, 14 Nov 2013 04:51:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015