MEHMET ALİ GÜLLER/ Ergenekon’a Atlantik - TopicsExpress



          

MEHMET ALİ GÜLLER/ Ergenekon’a Atlantik tuzakları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şeker Bayramı’nın birinci günü Silivri Özel Görevli Mahkemesi’nin kararlarına dair yaptığı açıklamalar bazı çevrelerde “iyimser” değerlendirildi. Gelin önce o açıklamaları anımsayalım, sonra da neden “iyimser” olunamayacağını ortaya koyalım. Devletin dört numarasından timsah gözyaşları Önce üç numaraya, Erdoğan’a kulak verelim: “Tabii yargı bir karar verdi. Bu karar nihai bir karar değildir. Bunun biliyorsunuz Yargıtay’da tekrar masaya yatırılması söz konusudur. Yargıtay’ın vereceği karar da aslında nihai değildir. Bunun yargı noktasındaki sürecin nihayete ermesine kadar bir yargı sürecidir. Temenni ederiz ki adalet yerini hakkıyla bulsun.” (8 Ağustos tarihli ajanslar) Bir numara Gül ise şunları söyledi: “Cezalar kesin değildir, kanun yolu açıktır. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönem içinde gerek Yargıtay, gerek diğer safhalarda varsa yanlışlar, bunlar düzeltilir ve kamuoyunun vicdanının rahatlatan kararlar çıkar.” (8 Ağustos tarihli ajanslar) İki numara olan TBMM Başkanı Cemil Çiçek de aynı doğrultuda şeyler söyledi. Cezaların Yargıtay’da onanana kadar herkesin suçsuz olduğunu belirtti, “insan olarak üzülüyorum” dedi. (TRT Haber, 7 Ağustos 2013) Eski Genelkurmay Başbakanı Em. Org. Yaşar Büyükanıt’ın açıklamaları da benzerdi: “Bırakın cezayı, suçlamaları da içime sindiremiyorum. Bir Genelkurmay Başkanı’na terörist demek çok ağır bir suçlamadır. Kamu vicdanında yer bulmaz. Nitekim suçlama duyulduğunda da vicdanlarda yer bulmamıştı. Bu suçlamaları içime sindirmem mümkün değil.” (Fikret Bila, Milliyet, 8 Ağustos 2013) Hâkim Gül, savcı Erdoğan Geçmişi, tertibin kaynaklarını, TSK’ye Atlantik operasyonlarında AKP hükümetinin aldığı rolleri, Wolfowitz’lere yazılan mektupları, Powell’la yapılan “2 sayfalık 9 maddelik” sözleşmeleri, 5 Kasım 2007’de Bush-Erdoğan görüşmesinde basılan düğmeleri zihnimizden silersek, o zaman yukarıdaki her dört açıklamayı da “iyimser” değerlendirebiliriz. Ancak bu sürecin her aşamasında hiç unutulmaması gereken iki nokta var: 1. Gül bu davanın “hâkimidir”, sahibidir. Nitekim “bulun bir savcı, delillendirin” demiştir. (İsmet Berkan, 4 Temmuz 2008) 2. Erdoğan ise kendisinin de belirttiği gibi “bu davanın savcısıdır.” Dolayısıyla Ergenekon “davasının” hâkimi ve savcısının sözleri “iyimser” görülemez! Peki, neden “iyimser” görüldü ya da Gül ve Erdoğan neden “iyimser” değerlendirilebilecek bir açıklama yaptı? 1. Çünkü Silivri Özel Mahkemesi’nin kararı kamuoyu nezdinde kabul görmemiştir. Devletin bir, iki, üç ve eski dört numarası kararı savunamamış, arkasında duramamıştır. 2. Devletin ilk dört numarası da “daha Yargıtay var”, “daha AİHM var” diyerek milletin gazını almaya çalışmıştır. 3. En önemlisi, devletin tepesi, “daha Yargıtay var” diyerek Sonbaharı atlatmaya yönelik bir manevra yapmıştır. Mesaj açıktır: “Yargıtay kararı düzeltebilir; o nedenle durun, isyan etmeyin.” Son söz milletin! Bitirirken Erdoğan’ın iki anlam çıkarabileceğimiz şu sözüne de değinelim: “En önemli savcı, en önemli hâkim millettir. Onun için zaten ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyoruz. Yargıda da biliyorsunuz ‘son söz milletindir’ denir.” (8 Ağustos tarihli ajanslar) Kuşkusuz Erdoğan’ın bu sözleri kendisi açısından şu anlama geliyor: Sandıktan ben çıktım, milletin iradesi benim. Millet hâkim ve savcı olduğuna göre, hâkim de savcı da benim! Son söz benimdir! Ancak halk açısından ise şu anlama geliyor: Verdiğiniz kararların, kestiğiniz cezaların halk nezdinde hükmü yoktur! Daha son sözümüzü söylemedik!
Posted on: Sun, 11 Aug 2013 03:05:49 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015