Ok: Sürecin tek şansı yeni koşullarda müzakere BEHDİNAN - TopicsExpress



          

Ok: Sürecin tek şansı yeni koşullarda müzakere BEHDİNAN 03.11.2013 KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, demokratik çözüm sürecinin yeniden başlamasının tek yolunun Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yeni koşullar ve yeni bir formatta müzakereye başlanması olduğunu söyledi. Ok, aksi halde tıkanmış olan sürecin çatışmalı bir döneme yol açacağını söyledi. ANF’ye konuşan Sabri Ok, Öcalan’ın 2013 Newroz’unda başlattığı sürece AKP’nin ve Türk devletinin karşılık vermediğini belirterek hakim olan Kürt tarafını muhatap almayan yaklaşımlarının kabul görmeyeceğini söyledi. AKP’nin Öcalan’la görüşen BDP heyetine sürekli müdahaleleriyle Kürt halkının iradesini hiçe sayıp, Öcalan’ın çabalarını anlamsız kıldığını ifade eden Ok, bu şekilde sürecin fiilen bitirildiğini belirtti. Ok fiili olarak biten sürecin artık sadece Öcalan’la yeni koşullar ve yeni bir formatta müzakereye başlanmasıyla yeniden dirilebileceğini ifade etti. Ok aksi halde sürecin çatışmalı bir döneme yol açacağını kaydetti. Ok demokratik çözüm süreci ve demokratik ulus inşası sürecinde yerel yönetimler konusundaki sorularımızı yanıtladı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozu’nda başlatığı süreç şu an hangi aşamada? Önder Apo 2013 Newrozu’yla birlikte hareketimizin şimdiye kadar uyguladığı 8 ateşkesin çok ötesinde stratejik bir karar verdi. Bu karar Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünü hedefleyen ve bu temelde Ortadoğu siyasetine, Ortadoğu’daki gelişmelere yön veren çok önemli tarihi bir karardı. Hareketimiz buna gerçekten inandı ve büyük bir kararlılıkla gereklerini yerine getirmeye çalıştı. Bu süreç yaklaşık bir yılı buldu. Ancak bu güne kadar hep tek ayak üzerinde gelişti ve hareketimizin attığı adımlarla süreç yön buldu. Güçlerimizi geri çekeceğimize dair vermiş olduğumuz karar aslında çok önemliydi. Kararın uygulanması bir tarafa, kararın kendisi çok önemliydi. Dünya örneklerinde bu güne kadar tek taraflı, böyle bir fedakarlıkla atılan bu adımın örneği yoktur. Bu bile Rêber Apo’nun ve hareketimizin Türkiye halklarına karşı sorumluluklarını ne kadar ciddiye aldığının önemli bir örneğidir. Kaldı ki sadece karar almak değil, büyük ölçüde uygulamaya da geçildi. Güçlerimiz değişik yerlerden bulundukları üs bölgelerinden Türkiye sınırları dışına çıktılar. Bu büyük bir fedakarlıkla sürdürüldü. Üstelik yoğun keşif faaliyetlerine ve yer yer operasyonlar olmasına rağmen çekilme kararı uygulandı. Güçlerimiz ateşkesi pürüzsüz uyguladı. Bu konuda da hareketimizin gösterdiği duyarlılık ve fedakarlık çok belirleyiciydi. Bununla beraber Kürdistan halkına ve Türkiye kamuoyuna sorunun demokratik siyasi yollarla çözümü için verdiğimiz mesajlar vardı. Kamuoyunu duyarlı hale getirme, bilinçlendirme yönündeki çabalarımız oldu. Fakat AKP ve Türk devleti cephesinden attığımız adımlar karşılık bulmadı. Akil İnsanlar Komisyonu oluşturuldu. AKP tarafından görevlendirilen bu komisyon bazı önemli tespitler yaptı ve raporlaştırdı. Fakat AKP bu raporları da ciddiye almadı. Çünkü raporlarda anadilde eğitim, İmralı koşullarının düzeltilmesi, hatta Önderliğin özgürleşmesi yönünde çok ciddi öneriler vardı. AKP SEÇİME KADAR OYALAMAYI HEDEFLEDİ AKP kendi tespit ettiği Akil İnsanların önerilerini değerlendirmek yerine, sanki bu süreci başlatan Önder Apo ve büyük adımlar atan Kürt Özgürlük Hareketi yokmuş gibi Kürt tarafını muhatap almayan bir yaklaşım içinde oldu. AKP bu süreçte demagoji dili kullanma ve halkı yanlış yönlendirme dışında süreci var edecek bir şey yapmadı. Sadece ‘Süreç iyi gidiyor, süreci bozan altında kalır’ gibi değerlendirmelerle herkesi sürekli bir beklenti içinde tutarak çözüm geliştirmeme politikasını izledi. Önderliğimizle yapılan görüşmeler diyalog sınırlarını aşmadı. Önderlik bir müzakerenin gelişmesi gerektiğini ısrarla vurguladı. AKP bu çağrıyı da dikkate almayarak Kürt sorununun çözümünde ciddi hiçbir adımı ifade etmeyen ve süreci anlamlı kılmayan, sadece seçime kadar oyalamayı ifade eden bir paket açarak süreci tıkatan ve anlamsız kılan taraf oldu. Hiçbir adım atmadığı gibi Önderliğin yanına giden BDP heyetine sürekli müdahale ederek ‘Benim yapacaklarım belirleyicidir ve herkes haddini bilecek’ diyerek Kürt halkının iradesini hiçe sayan ve Önderliğin çabalarını anlamsız kılan bir tutumla süreci fiili olarak bitiren yaklaşımlar içinde oldu. AKP Kürt halkının iradesini tanımayarak ve Önderliğin çabalarına anlam biçmeyerek çözüm zihniyeti, iradesi ve projesi olmadığını ortaya koymuştur. AKP daha çok bu süreci bir seçim politikası olarak değerlendirmek, dolayısıyla bu süreci seçimlere kurban etme politikası izledi. Sorunun büyüklüğü, hareketimizin, Önderliğimizin gösterdiği ciddi yaklaşım karşısında bu tutum ciddiyetten yoksun büyük bir sorumsuzluktur. Bu sorumsuzluk ve ciddiyetsizlik Türkiye halklarına büyük bedeller ödetecek gerilim ve çatışmaların yaratılmasını beraberinde getirecek bir durumu ifade etmektedir. AKP böyle bir durumun yaşanacağını bile bile oyalamacı, zaman kazanma politikasını sürdürmekte ısrar etmiştir. Bu tutum halklar ve Türkiye’nin geleceği açısından sorumsuz ve tehlikeli bir politikayı ifade etmektedir. Halkımızın, Türkiye toplumunun da beklentisi olan çözüm için müzakere yaklaşımını göstermeden çözüm için var olan bir süreçten bahsetmek, halkları kandırmaktan başka anlam taşımayacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, muhatap alıp iradeyi tanıyarak müzakere yapmadan hiçbir sorununun çözülmediği ve çözülmeyeceği açıktır. Tıkanan ve AKP tarafından fiili olarak bitirilen sürecin yeniden canlanmasının tek yolunu Önder Apo net ve açık bir biçimde ortaya koymuştur. Önderlik açısından tanınan yeni koşullarda ve yeni formatta müzakereye başlamak ve gerekli adımları atmaktır. Ya süreç böyle gelişir ya da zaten tıkanmış olan süreç beraberinde çatışmalı bir döneme yol açar. Bu kime ne getirir, ne götürür, kırk yıllık mücadele bunu göstermiştir. Kürt halkı ve Kürt özgürlük mücadelesi özgür ve demokratik bir yaşama kavuşmadan mücadeleyi bırakmayacağına göre, kaybeden ve kaybettiren AKP olacaktır. AKP İLE ESKİ İKTİDARLAR ARASINDA FARK YOK AKP’nin bu süreci bir çözüm için değerlendirme yerine seçimlere kurban etme siyaseti gütmesi neyle açıklanabilir? Bu zihniyetin demokrasi ile bir alakası yoktur. AKP’nin Önderliğe yaklaşımı sürece yaklaşımdır. Kürt sorununun çözümü açısından turnusol niteliğindedir. AKP hegemon zihniyette olduğu için hiçbir sorunda gerçek anlamda bir çözüm niyeti ve projesi ortaya koyamamaktadır. Dikkat edilirse basında, ekonomide, yargıda, siyasette kısacası her alanda kendini tekleştiren ve hegemon kılan bir zihniyet ve pratik içindedir. Bu zihniyetin demokrasiyle bir alakası yoktur. Zaten sorunların varlığı ve çözümsüzlüğü bu zihniyetten kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de Kürtlerin iradesini tanıma ve muhatap alarak çözme gibi bir yaklaşım ortaya koyamamaktadır. Dolayısıyla da önüne çıkan fırsatları doğru değerlendirip muhatabıyla müzakere ederek sorunların çözümü konusunda adım atamamaktadır. Aslında AKPnin zihniyet olarak eski iktidarlardan bir farkı yoktur. Eki hegemonyacı zihniyet yerine, yeni hegemonyacı zihniyeti temsil etmektedir. Tek farkı, Kürt halkı başta olmak üzere demokrasi güçlerinin yürüttüğü mücadele karşısında dünya ve bölge koşullarını da dikkate alarak hegemonyasını ortadan kaldırmayan bazı şeyler yapmasıdır. Özde ve zihniyette farktan çok, kendini koşullara uyduran bir tutumda ısrar etmektedir. Demokrasiye ve değişime karşı direnmektedir. Özcesi, süreci tıkatmaya uğratan, demokrasiden uzak, hegemonyacı yaklaşımıdır. Bunun da cumhuriyet tarihi boyunca halklar, emekçiler ve tüm ezilen topluluklar üzerinde yürütülen kurumsal faşizmin yeni bir biçimde inşa edilmesi anlamına geldiği uygulamalardan görülmektedir. YEREL YÖNETİMLERDE EŞ BAŞKANLIK Sayın Öcalan demokratik ulus inşası için her fırsatta yeni öneriler yapıyor, yeni projeler ortaya koyuyor. Demokratikleşmeyi geliştiren ve derinleştiren tutumunu sürdürüyor. Son olarak da yaklaşan yerel yönetim seçimleri bağlamında belediyeler için eşbaşkanlık önerdi. Eğer uygulanırsa bu Türkiye geleneğinde bir ilk olacak. Bu yeni modeli nasıl değerlendiriyorsunuz? Eşbaşkanlık sisteminin siyasi partiler düzeyinde çok yaygın olmamakla birlikte başka ülkelerde de örnekleri var. Türkiyede ise bir ilktir. Bu da Önder Aponun önerisiydi. BDP zaten fiili olarak eş genel başkanlığı uyguluyordu. Şimdi bu durum hükümet tarafından da kabul edildi ve yasalaştı. Eşbaşkanlık sisteminin güzelliği cins özgürlüğünün esas alınmasındadır. Bu model kadın özgürlüğünün toplumun özgürleşmesinde temel bir gösterge olmasını esas almadır. Sosyal, siyasal, idari kısacası yaşamın her alanında kadın temsiliyetinin hak ettiği düzeyde gelişmesidir. Kadın özgürlükçü zihniyetin en temel pratikleşme adımı olduğu gibi, toplumun demokratikleşmesinde de yapılmış bir hamle olmaktadır. Eşbaşkanlık sistemi sadece kadının siyasal, sosyal yaşamda etkin yer alması anlamına gelmemektedir, aynı zamanda demokratikleşmenin ruhunu ve pratikleşmesini derinleştiren ve kapsamlılaştıran bir karaktere sahiptir. Demokratik ve özgürlükçü olmayan zihniyetlere devrimci bir dönüşümü ve değişimi dayatmaktır. Kadının siyasette ve toplumdaki yerini etkili kılmadan toplumun demokratikleşmesi ve özgürleşmesi mümkün değildir. Toplumun demokratikleşmesi sağlanıp özgürlükçü zihniyet gelişmeden de sorunları çözmek mümkün değildir. Demokratik özerkliğin sağlanmasının en önemli ayağı da Kürdistandaki idari yapının ve kendi kendini yönetmenin ifadesi olan belediyeler, yani yerel yönetimler olmaktadır. Çünkü hayatın her alanı ekonomik alandan tutalım, sosyal, siyasal, psikolojik, kültürel bir çok boyut yerel yönetimlerin çalışma alanına giriyor. Yerel yönetimler, halkın kendisini her düzeyde daha çok katacağı, kendi yaşamını, yaşam alanını ve geleceğini örgütleme üzerinde karar sahibi olması gereken alanlardır. Demokratik toplumcu ve kadın özgürlüğüne dayanan siyasal ve sosyal boyutun pratikleşeceği model olmaktadır. Bu açıdan Önder Apo yerel yönetimlerde de eşbaşkanlık modelini önererek, buralarda da gerçek demokratikleşmeyi sağlayacak hamlenin güçlü zeminini yaratmaktadır. Önder Apo her zaman kadın temsiliyetinin demokratikleşme ve özgürleşmede anlamının derinliğini ve kapsamını ortaya koymuştur. Kadın sorununa kadının özgürleşmesi ve demokratik yaşamda yer almasının toplumun demokratikleşmesi ve özgürleşmesi ekseninde bakmıştır. Önder Apo, bu açıdan Kürdistanda bundan sonra kadın temsiliyeti için kota değil de her görevde eşit anlamda cins temsiliyetininin daha anlamlı ve doğru olacağını söyledi. Bu, kotadan daha da derinlikli ve kapsamlı demokratikleşme ve özgürleşme hamlesini ifade ediyor. Kuşkusuz sözü edilen eşbaşkanlık gerçek anlamda pratikleşecek ve pratikleşmesi gereken eşbaşkanlıktır. YEREL YÖNETİMDE KADININ ETKİLİ KILINMASI ÖNEMLİ Bir seçim dönemi arifesindeyiz. Seçimler siyasetin rafine olarak gerçek karakterini ortaya koyduğu süreçlerdir. Eğer böyle bir zamanda siyasette olumlu ve daha iyi sonuçlar hedefleniyorsa özgür yaşam ve demokratik toplumun karakterini belirleyen kadının etkili kılınması çok önemlidir. Kadının öncülüğünün olmadığı, kadının demokratikleşmediği, özgürleşmediği bir yerde toplumun gerçek özgürlüğünden ve demokratikleşmesinden söz etmek mümkün değildir. O zaman kadının aktif, etkin ve öncü konuma getirilmesi çok önemli olmaktadır. Toplumun kendini yönetmesi, halkın demokratik iradesinin bütün karar süreçlerine doğrudan yansıması radikal demokrasi dediğimiz gerçek demokrasinin toplumda yer bulması büyük ölçüde Önderliğin hep savuna geldiği kadının yaşamın her alanında etkin olduğu demokratik bir toplumla mümkündür. Demokratik toplum pratikleşmesi açısından da yerel yönetimlerin yeri çok önemlidir, anlamı çok büyüktür. Bu açıdan bundan sonra kadın temsiliyeti için sadece kota değil kota sınırlarını ve düzeyini epey aşan, sadece cinsler arası eşitliği sağlamayı değil, demokratik ve özgürlükçü zihniyetin gelişmesi ve pratikleşmesinde çok önemli rol oynayacak Eşbaşkanlık modelini uygulayacağız. Artık hiçbir yerel yönetim ben tek başıma yönetimim diyemeyecek. Eğer partilerde bu oluyorsa, partileri pratikleşeceği alanlarda olması bu modelin karakterinin olmazsa olmaz gereğidir. Önderlik ve Özgürlük Hareketi yeni bir hamle yapıyor. Bu aynı zamanda Kürdistanda kadın özgürlük çizgisinin ulaştığı düzeyi de ortaya koyuyor. Dolayısıyla önümüzdeki seçimlerde her yerde kota sistemini aşan, her düzeyde kadın erkek eşit temsiliyetine dayanan Eşbaşkanlık uygulanmalıdır. Bu, Önder Apo’nun demokratik zihniyetinin ve felsefesinin ortaya koyduğu temelde pratikleştiğinde hem siyasetin hem de demokrasinin önü sonuna kadar açılacaktır. Siyasetin ve toplumun demokratikleşmesi önündeki engeller yıkılacaktır. Toplumun daha çok demokratikleşmesi rolünü oynarken, kadın özgürlük çizgisi ve ruhu toplumsal yaşamın her alanına derinleşmesine sirayet edecektir. BÜTÜN SEÇİM ALANLARINDA EŞİT TEMSİLİYET Bize göre BDP ve HDP başta olmak üzere demokratik siyaseti esas alan bütün güçlerin, kurumların ve kişilerin özellikle bu seçim sürecinde Eşbaşkanlık sistemini, modelini ve stilini topluma çok iyi kavratması gerekir. Bunun felsefesi, teorisi, propagandası, ajitasyonu yüksek düzeyde olmalıdır. Halka ulaştırılabildiği oranda halk bu sistemi benimseyecek ve destekleyecektir. Böyle olursa yerel yönetimlerin demokratikleşmesi dediğimiz modele daha denk düşeceğini, toplumun kendi geleceği hakkında daha fazla söz sahibi olacağını, karar süreçlerine daha bilinçli katılacağını söylemek mümkündür. Amiyane deyimle demokrasiye ve bu temelde yerel yönetimlere kadının özgürlükçü demokratik ruhu daha köklü değecektir. Zaten toplum da böyle demokratikleşebilir. Yerinden yönetim de böyle gelişebilir. Böyle önemli bir fikri ve modeli toplumun tüm kesimlerine iyi kavratmak, özellikle seçim sürecinde bunun doğruluğunu, gerekliliğini ve yaratacağı muazzam sonuçları iyi izah etmek büyük önem taşıyor. Bu konuda genel olarak tüm demokratik güçlerin, özellikle kadın hareketinin, kadın özgürlük çizgisinin rolü ve sorumluluğu büyüktür. Bütün seçim alanlarında eşit düzeyde temsiliyet olacak. Eşbaşkanlık, herhangi bir cinsin önde, diğerinin geride kaldığı değil, kesinlikle beraber temsil ettiği, beraber çalıştığı ve beraber yönettiği bir sistem olacaktır. Bu nedenle adayların belirlenme sürecinde herkes bu gerçeği gözetecektir. Her aday eşit yönetime katılacak ve iradeye sahip olacak bir sistemde çalışacağını şimdiden bilecektir. Kadının yerel yönetimlerde Eşbaşkan olduğu bu sistemde kayırma, rant, demokratik olmayan yönetim anlayışı ve yaklaşımlar radikal biçimde geriletilecektir. Kadının olduğu yerde her türlü gerilik, rant, kayırma ve demokratik olmayan tutumlar en aza indirilecektir. Bu modelin en temelde yaratacağı sonuçların bu çerçevede olacağını başta halkımız olmak üzere, demokrasi güçleri iyi bilmelidir. Böylece Önder Apo’nun demokratikleşme ve özgürleşmedeki hamleleri ve olumsuzluklara yönelik tedbiri böyle bir köklü hamleyle yeni bir boyut kazanmış olacaktır. Dolayısıyla bu modeli siyasi, idari, sosyal, ekonomi alanları başta olmak üzere kısacası hayatın her alanında giderek gerçekleşebilir bir doğru olarak benimsemek ve mücadelesini vermek, kadınla beraber toplumun özgürleşmesini ve demokratikleşmesini mümkün kılacaktır.
Posted on: Sun, 03 Nov 2013 12:15:16 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015