SİMA’ÜL GAYB - TopicsExpress



          

SİMA’ÜL GAYB Bu eserin yazımına işin iç yüzüne bakanların çok iyi bileceği üzere, bir gölge altından değil de şems yada kamer ışığı içinde başlamak istedik. işte bu niyetimizi garipler hanesinde hal bilene arz ettik ve bekledik bu farkına varış yada sual içre bir durumdu. senin elindeki aynadan baksaydık üstümüzdeki buluta sanki rüzgarın denizle buluşması gibi bir renkti. Hangi sözle kapı ardındaki akla ermek istedik? Ve bunu da zaman perdesi ile örtüştürdük ki emek verip de ağlayanlar, sabredip gönül bağlayanlar çözebilsin . yoksa tembeller hanesinden izan ilmeği çıkıp da bize sitem taşı atabilir mi?. Birde laftan anlamayan uçarı göze dedik ki bizden uzak ol. maksadımız mağruriyet kendini övmüşlük değildi. ol yola açılan bir kanada acziyetimizin sıfır noktasından bağlanmayı arzu ettik. Gerçi bizim anlatışımız hurma üzerindeki sivrisinek kadar zayıf olsa da mısır çöllerindeki firavunlara galip gelir inşallah. Söyleyeceklerimi söylemeden bir çok tasvirler yapmak istiyorum neden deme nedenler dumanına girersek savrulacağımız uçurumları düşünmek bile istemiyorum iyisi mi merhamet lokmanın a bir haber sal bakalım ilaçlar içinden hangisi göz ferimizi hz musanın geçtiği denize çevirecek gece gördüğümüz bir rüya işaret olarak aklımıza aydınlık saldı da eğri büğrü düşünce örtülerinden sıyrıldık ve yazmaya başladık dilerim kelimelerimiz saf suda yıkanmış inci taneleri gibi bu kitapta anlatmak istediklerimizi aydınlatır. Aklın bir olaya varış şekli türlü türlüdür bu aslında insandan insana farklılıklar gösterir nedenine gelince kavrama ve algılama sistemleri başkadır bende ortak bir anlatım şekli ile varmak istediğim noktaya kadar gitmeye gayret edeceğim elbette edeceğim yapacağım demek şol yaramıza tuz basmak kadar acıdır bunu ne sen sor nede ben söylemeye gayret içinde olayım. maksat ilham verenle ilham alan arasında bir köprü kurmaktır tüm bu kelimeler ve sözcükler içimdeki ah tan çıkar ama aklın bazen haberi olur bazen olmaz işte ince anlayış buradan başlar uzanır gider geçtiği her yola çok çok ışıklar saçar ki bu ışıktan günahkar kalp ve beden çok uzaktır nasibi de yoktur illaki tövbe denizinde yıkanmak nasip olmuşsa. bu estağfurullah seccadesine oturmuş Garipler yolda kalmaz içlerinde kılavuz vardır tehlikeli yerlerde hakka sığınırlar ve masumiyetleri düşmanlarını kör eden bir güneş gibidir .işte el sebeb denilen ırmağa yakın seyyahat ederler sırf bu yüzden ırmaktan yol onları uzaklaştırsa da ırmağın sesini duymak bile el yordamından kat kat üstündür bunu bilir şükür secdesine varırlar ki sen sen olalı bu hali idrak edememişsindir birde maksadı irfan sukütu zaman içindedirler çok konuşmaz çok gülmez çok yemezler bir şekil alır haneyi kalpleri kurtuluş içindir felah içindir adımları . Bizde dilimiz dönerken dizimiz tutarken beynimizde kan denilen kırmızı madde dolaşırken seni o vadiye götürmek istedik isteğin varmıdır diye sormadık sana sadece seviyorsan gel dedik sende kundak halindeyken ayaklarının farkına vardın da yürümek daha güzelmiş deyup gülmeye başladın efkarın dağılıp gitmişti seni ninnilerle kandıranlardan çok uzaklaştın hatta içinden daha kötü söz bilmeyen dilinle onlara diş sıktın dil ısırdın ve aklından çok kötü şeyler geçirdin ama nafile bu kızışın ve gönül koyuşun çünkü sen kendi isteğinle yatmıştın dünya kundağına ve hiç aklından bile geçirmiyordun bu ayaksız bedensiz nefissiz yürüyüşü şimdide peşimizden ayrılmak istemiyorsun ama sende biliyorsun ki bu kitabı yazma isteğimiz düşünce boyutunun mezarını kazacak kadar uç bir sınırdır dilerse emrederse yazacak kuvvet şu adale denilen motorları harakete geçirir bizde harf pazarından birkaç söz satın alırız. ben içimdeki sesin ötesine uzanmak isterken yolu sende bilmiyorsun bende bilmiyorum olsun birine sorarız deme akıl sapağından saptın mı veliler dergahına sığınman lazım yoksa maazallah ikimiz içinde bu serden geçtilik tehlikeli bir ortak imza olabilir. neyse ben gayb için sima için ve hal için bir şekil çizmeye başlayayım ortak alanımız ne ola ki? bu resim seninde onunda ve aşığın da gözlerine yakın bir yıldız olsun bu iş çığırından çıkacak gibi görünüyor daha yazacaklarımızın en başında bile on bohçayı birden açmaya başladık olmaz sabır için sükunet için sünnet çeşmesine ibriğimizi doğrultmamız lazım o seslendikçe derya çoşuyor sanıyorum ve içim ferahlıyor anlamak için idrakini çok zorlama bende manayı bulduğum yerde virgül gibi donmuş kalmıştım ve nokta kadar kıpırdama isteği içimde yoktu. bazen durmak düşünmek hareket etmekten daha eftaldir elbette neden diyecek suskun dilin altındaki düşünce atın bende cevap vereyim kavramak tutmak gibidir yada tutmak sarılmak gibidir ve bu sarılış ve tutuş bir hareket hali gibi değil sabit bir duruş sergilemek dönek olmamak ve emek verdiği yoldan gerisin geri dönmemektir. O gerisin geriye çok kolay kaçar kim mi? Sahabe ordusunu ve yanlarındaki yalın kılıç melekleri gördüğünde topukları üzerinde geriye dönen melun şeytan gibi.İşte refakat eden kim edilen kim ve yolları nereye gider diye düşündüğünde görürüsün ki o mübareklerin hepsi kuran için seferber olmuşlardır biliyorsun değil mi bende düşüncemi seferber etmeye gayret gösteriyorum ki bedenim tesbih ipi kadar işe yarasın yoksa fil kadar şişmanlayıp karınca kadar yük taşımak domuz çiftliğinde nöbet tutan köpeklerin salyalarına benzer o salyalarda çöplükten başka yere akmaz sırf sevdiğim için ve iyilik istediğim için kalemimi elektirik mürekkebine batırıp ışık harflerini yan yana dizerek sana ve bana bir yol kurguluyorum istiyorum ki mum ışığına geri dönmeyelim o odamızın her yerini aydınlatmaya yetmiyor ve bir çok köşeden nefis fareleri iman zeminimize saldırıyor bu zemin yerdeki zeminle aynı değildir sakın ola ki böyle düşünüp bu sözlerimi bir anda kaybolup giden bir seraba çevirmeyesin senle konuşuyorum evet senle bu sen kimdir bilirmisin içindeki bendir o içindeki ben kimdir bilirmisin oda şu miktarını bilemediğim kadar yıldızlarla donatılmış göklerin kara deliklerinden boşluklarından hızla akıp giden bazen çağlar arası bile çok kolay şekilde seyyahat edebilen gittiği her yerde baş üstünde misafir edilen adına milyonlarca şiir yazılmış çok kişinin asla ulaşamayacağı yada meyvelerinden yiyemiyeceği sevgidir aşktır muhabbettir canı gönüldür ey eklentisi eklenen güzelliktir.Beni harmanlar içinde bıraktın gittin beni göz yaşlarım içinde bir başka gariplikte bırakıp gittin ah bile edemedim vah bile edemedim hıçkırıkları hüznümün bahçesine gömdüm ve garipliği düşkünlük ve acizlik olarak algılamaya başlayacaktım ki kalbimden bir rüya çıktı ve onu seyre koyuldum gece olmamıştı başım yastıkta değildi ve üzerime gaflet yorganı örtülmemişti o rüyada şekilsiz bir uçurtma gibiydim göz kapaklarıma kirpiklerime ve düşündüklerime ben Karşıdan bakar gibiydim üzüntü kervanına yaklaştığımda tüller içinde pırlantalarla süsülenmiş ve son derece mağrur bir halde deve üzerinde dünya isteklerimi gördüm. kervan o kadar uzundu ki akıl ovasına sığmamış düş bağlarına kadar uzanmıştı hey hat dedim hey hat uğruna ağladığım uğruna ayaklarım kanayana kadar yol teptiğim isteklerime bak gören göz altında şu haldeydiler mumyalanmış birer ceset başka bir şey değil. para kafilesine baktım yanlarında altın gümüş ve dilenci kafilesi vardı ne tuaf dilenci ve kuyumcu yan yanaydı bunu kervanın önündeki fırsatcıya sordum oda şunu dedi bana el açmak ile altın satmak arasında ne fark var ikisi de sende olan bir şeyin karşılığında sana bir şey veriyor biri laf biri madde madde lafla tartıldığında aslında şöyle bir karışım çıkıyor dil sanatını iyi bilen bir sahtekarın simya bilgisiyle eşeği at olarak satmasıdır çünkü altın dünya ateşini körükler laf ise seni kendi izan hapishanene haps eder sende daha büyük laf söylecek varmıdır diyerek kendi parmaklıklarının sayısını artırdıkça artırırsın. neyse içimizdeki közleri yangın çıkarmayacak yerlere dökelim de senin düş ormanların zarar görmesin. zaten halin beden elbisesinde rüya görmesi taklidi imzaya benzer aslına muhtaçtır üç beş kişiği kandırır ama imza sahibini asla. işte bir dolambaçlı yoldur ki çıkması gayet güç gayet sarptır bir halden anlayan bir yordam bilen bir kılavuz lazımdır işin içinden çıkmaya bu dünya böyledir. gayb dedik bilinmeyen……. Sima dedik şekil …. Yada şekli kast ederek……bilinmeyeni sen nerden bileceksin hey gafil dediler hey günahkar dediler bizde dedik ki bilinmeyeni yani gaybı bilmeyiz amenna ama bilmediklerimiz bildiklerimizin üstünü örtmesin diye filiz vermiş çimene kurbağa bastırmıyoruz kar altındaki tomucuğa ayaz değmesin istiyoruz ve yazıyoruz ki kaybolup gitmesin. EL BATIN cc sır dolu ismi şerifini zikrettiğimiz günlerde gördüğümüz güzel halleri ister seni dergahına çeken el say ister nur zenciriyle bağ vuran emir say hepside senin içinde kötülük olmadıkça kelebeğin kanat çırpması kadar güzeldir.Mubarek konuşacak çok söz var bende hevesleniyorum dinleyen bir yolcu bulmuşken sonbahar dertlerimi anlatmaya soyundum ola ki bıkmayasın bizden. küre ile zerre ve dahi uzay denilen şey ol emrinin sonucunda seyredilmeye değer şekil almışlardır göz bebeklerimiz doyamaz onlara baktığında ve ardındakilerini merak eder dururuz gayb bumudur? Bilinmezlik bumudur mantık mantık olalı sefilliğini o sınırsız sanılan uzay boşluğuna bakarken idrak etmiştir de bir daha asla tövbe mahsuniyetini sahiplenmeden konuşmamıştır. Demiştir ki atlılarım ona yetişemiyor cetvelim onu ölçemiyor nasıl etsem bu yolda üç günlük çocuk kadar aciz kaldım ve yazmaya koyulmuştur çünkü kişi yetişemediği elde edemediği olaylar hakkında genelde derdini yazarak döker bir nevi gidemediği yapamadığı şeyleri bu yolla tutmuş dokunmuş sayar ne kadar doğrudur hak bilir mevlam bilinçli kul eylesin amin.Şimdi hazırız elhamdülillah gecemiz kartal uçuşundan ve kartal bakışından keskin olsun olsun da ellerini oğuşturup duran melun can dan sadakat gençliğine uzanalım. endişelerim bazı sözlerimi söyletmemek için habire beni sıkıştırıyor son söyleyeceğimi en baştan söylesem yada çayın önce demini değil de sıcak suyunu koysam bu dükkana gelen müşteriler mantıklarına ters gelen bu olay için ne derler ah ahmak ah nasıl korkuyorsun ne derler kapısından bakmaktan. sen bir taht üzere oturmuyorsun ki kınayanların kınaması yada utanmaz dedikoducuların fitnesi senin ayağını kaydırsın çekinme artık aşkı tüm haşmetiyle şu yazılarını meraklı şekilde okuyan göze anlat ama cimrilik etme şu bana kalsın bu bana kalsın deyip ağzının içinde mırıldanma hani korkaklar kabadayıların arkasından sesizce ekelik yaparlar ya işte öyle. Bazen dün yaşadığını bugün tekrar yaşar olursun ama bu sana saniye tualinde anmış gibi hissettirilir sende farkındalık seçkinliğine ulaşsan da bıkar bırakır gidersin şöyle geçirirsin aklından ne işime yarayacak ki bilmezsin ki gerideki zamanda takılıp kalan ruh suretin andaki zamana ulaşmak için ölmüş kalbine ulaşmaya çalışıyor. zikrullah halkalarında da ehvanlar devrişler suretleri sabit gibi görünse de ruh kardeşliği içinde uçar giderler işte sırf bu yüzden üstad arabi hz lerim demiştir ki mubarek evliya yada hak dostları senin karşında oturmuş gibi olsa da ruhları çok farklı mekanlarda seyyahat eder sakın ola üst satırdaki ölmüş kalbine ulaşmak için kelimesini bu mubarek zatlar için düşünmeyesin. ilmin kapıları sabittir bir koridordan diğer koridora açılırlar fikir bu koridorlar içerisinde müşahade ışığıyla yeni bir şeyler bulmaya çalışır eğer elinde dünya şerbeti varsa bir an gelir bu şerbet eteklerine dökülür ve ayağı beden hoşluğuna kayar bu sendeleme beynine sınır çizmek gibidir neden mi kendinden geçme kendinden kurtulma imtihanında sınıfta kalırda ondan. bir çok asır içinde yaşamış hikmet ehli bunu başarmıştır bizimde anlatacağımız gayb alemine kanat açmışlardır şöyle olsun istiyorum diliyorum bu sözcükleri kendimize perde etmek yerine aramızdan tüm manaları renkleri zevkleri kaldırarak perdeyi aralayıp gerçekle yüz yüze kalalım buna dayanabilirmisin dayanabilirmisin ?diye sana soruyorum ben yüzlü sen aynası . aşkın kıvılcımları aşıkı öğle yakar ki toz duman kaplamış sahralarda vaha suyundan bile kaçar yüzüne toprakları sürer ellerini kanatan dikenler ile dost ahpap arkadaş olur saçı sakalı uzaktan bakınca kimdir bu deli mecnun dedirtir hey gafil o senin kabirde döneceğin eyvah haline şu dünyada yaşarken dönmüştür yani (ölmeden evvel ölünüz) hadisini s.av senin kulağına gelmeden işitmiştir söz dinlemekte bir nevi nefse gem vurmaktır hizmet etmekte öyle yediğin her yemek içtiğin her içecek ve tattığın her zevk aslında o elmadan ısırıştır dünya aşağılar aşağısı ise dünyadayken daha da aşağılara inmek ne kötü bir yer ne kötü bir durum mevlam bizleri o durumdan çok çok uzak eylesin.Bir gün bir mekanda iken abtessiz bir beden sahibi ile iftar vaktinde aynı sofrada gam yemekleri yemeğe hazırlanıyorduk bizim imtihan vaktimiz yanımızda yaver gibi bekliyordu şeytanın içine girdiği bu zat bizi dil sınırları içinde kıvama getirmeye çalışıyordu ve mevzunun bir anında bana sen kimsin ki dedi o anda kendimiz unutmuş kızgınlık rüzgarını yüzümüzde hissetmeye başlamıştık sen kimsin ki çok ağır gelmişti bize ama elhamdülillah bir anda silkindik ve sen kimsin ki lafına çok şükür dedik evet biz kimiz ki ol kudret emir buyurmasaydı hiç olarak suretten habersiz sonsuza kadar sürüp gidecektik . verdiğim örnekler aslında yükü toptan senin sırtına yüklemekten çekindiğim için acınası dünyada bir ferahlık kapısı açmak bir gaflet ipinden kurtulmak içindir yoksa hükümdarlık postuna sarılmak amacına hizmet etmez .Kardeşim okuyan gözlerine şunu de sır içindeki renklere aşinamısın hazırmısın korkuyormusun? gözde bakışlarıyla sana cevap versin bu cevabı kendi evine astığın saçını sakalını düzeltiğin aynaya bakarak almaya kalkışma kendi iç aynanda bu işi hallet . bazı insanlar için bizim anlatmaya çalıştığımız bu sözler bu misaller hiçbir değer teşkil etmez o kendi acele konağında kendi hükümlerinin katırına binmiş ve o eğere ters oturmuştur sana önemli insanların isimlerini sayarak yada onlarla olan hatıralarını anlatarak kendine bir değer verme yarışına girmiştir gözü dönmüş ata benzer eğerde kabul etmez değerde. Sen böylesi bedenlere kürekteki közle yaklaşma gönüldeki sözle yaklaş ola ki fani lafının manası onun damında bir şimşek çaktırır oda düşlerini takva yağmurunda ıslatır ve edepli erkanlı bir adam haline gelir işte bu halden dolayı denmiştir ki işin sonunu bilmiyorsunuz karşınızdakinin arkasında dedikodu ederseniz (ölü eti yemiş ) gibi olursunuz ölüden maksat hiçbir olaya tepki veremeyen canı çıkmış bir cesettir EŞHEDUENLAİLAHEİLLALLAH VE EŞHEDUENNEMUHAMMEDEN RESULULLAH s.a.v .Saçlarının her teline kurban olduğum şanlı güzel mubarek sahabem ah güllerim canlarım iman kardeşlerim şu sırrı sizlerin dilinden aktarmak isterdim sizlerin gözyaşlarıyla yıkanmak isterdim ellerinizden ayaklarınızdan öpmek yollarınızda uyku ipini yakmak isterdim ibadetim ibadetinize benzesin isterdim kuranı sizin kulaklarınızla dinlemek isterdim bu isterdimkilerim o kadar uzadı ki istek köprüsü kavuşma kuşuna yalvarır oldu o yalvarış hazan bahçelerini ilk bahar bakışıyla yemyeşil eyledi ve o yemyeşil bahçede bir tavus kuşu peydah oldu o kanatlarını yedi renkle açıp zikre başlayınca ben titremeye başladım üstümden keder dağı kalktı sevinç salına bindim o deryaya doğru mahsunluğumu acizliğimi dümen yaparak gitmeye başladım ne acıkıyor ne üşüyor nede susuyordum hattta kelime bile etmek bana çok lüzumsuz geliyordu aklımı başımdan gitmişti mescitte namaz kılıyorken o sevinci kalbim tatmış ve ey kul tövbe et tövbe et sesini kendime kılavuz etmiştim baktığımda suret içinde kalan ruhla yüz yüze geldim ve bu beden bana azap ediyor buradan kurtulmak istiyorum sözünü içime aktarmıştı acele edip namazı bitiren ve bir an önce hayalindeki işe yetişmeye çalışan akıldan ibaret kişiğe gayb ne kadar uzaksa ol secdede o kadar uzaktır. iç sesini dış sesin kadar yükseltirsen sana neler neler söylemez ki bu bir tasvirde şuna benzer çok değerli bir hazineyi aramaya niyet etmiş kişiği genç bir huri kılığına bürünmüş yaşlı bir şeytanın avutması gibidir elbette o dilden hayır gelir mi sadece şer surundan gözlerini çıkarttırana dek nefs alayına baktırır özendirir türlü türlü günahlar işlettirir. Şimdi sana birazda sayılar harfler ve renkler üzerinden ulaşacağım kendini her şey den korunan biri olarak görsen de okudukça fikrin belki değişir teknoloji kölesi. Biz senle böyle samimi bir şekilde konuşurken laflarımızı ola ki küsecek laflar arasına katmayasın bilesin ki sen derken aslında kendi kendimize sesleniyoruz. hz adem babamız ve havva anamız bir araya gelmeselerdi sende bende ol zamanda olurmuyduk el ayak suret meydana gelirmiydi elbette gelmezdi ve milyonlarca insan dünyamıza misafir olurmuydu ? bunların bu dünya heveslilerinin bugünkü ve geçmişteki savaşları hep ol saltanat içindir birde halktan uzakların kendi kendileriyle olan savaşları vardır o savaş işte en çetin savaştır çünkü kendi etine kızgın bir alev değdirmeği denedin mi hiç? Elbette hayır canım neden değdireğim diyeceksin oğul bu alev sabır alevidir Yusuf ‘u zinadan yunusu balığın karnından İbrahim ‘i melunlardan koruyan ve diğer tüm mubarek peygamber ile evliyayı felaha eriştiren sabır alevidir o alevin dokunduğu ise tüm zevkleri bilen istek duyan heveslenen nefis tenidir .Bunu her can başaramaz bunu her beden taşıyamaz işte gaybın emir ile açılan o bölümlerini bu zatların gözleri görmüştür ne mutlu onlara
Posted on: Thu, 19 Sep 2013 06:11:21 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015