Čaḡrī beg Dāwūd b. Mīḵāʾīl b. Saljūq, Abū - TopicsExpress



          

Čaḡrī beg Dāwūd b. Mīḵāʾīl b. Saljūq, Abū Solaymān Čaḡrī Beg Dāwūd b. Mīḵāʾīl b. Saljūq, Abū Solaymān (d. 380/990, ö. 452/1060), Selçuklu, Oğuz Türklerinin, önde gelen ailesinin bir üyesi olan kardeşi Ṭoḡrel (Ṭoḡrïl) Beg ile 11. yüzyılda İran’da Büyük Selçuklu Hanedanlığını kurdu. Selçuklular, IX.-X. yüzyıllarda Orta Asya ve İran arasında coğrafî geçiş bölgesi niteliğindeki Horasan ve Maveraünnehir yörelerinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nu kuran Oğuz Türklerinin Qïnïq boyuna mensup Selçük ailesidir[i]. Bu hanedanın daha sonraki tüm hükümdarları, olanların yanı sıra Kermān (Qāvord b. Çağrı torunlarından biri) ve Suriye (Totoš b. Alp Arslān torunlarından bir diğeri) tarafından yönetildi. Čaḡrī (Čaḡrï) adı Türkçedir ve kelime tam anlamıyla “küçük şahin, bozdoğan“[2] anlamına gelir. Selçuk ailesinin erken tarihi belirsiz olup, bilinen bazı yarı efsanevi bilgileri içerir. Bazı önceki gelenekleri Malek-nāma’de kaldığı görülür , bazıları şimdi kayıptır, ancak Ebn al-Aṯīr, Ṣadr-al-Dīn Ḥosaynī, Ebn ʿEbrī (Bar Hebraeus), Mīrḵᵛānd, Matthew of Edessa ve Vartan gibi kaynaklar kalmıştır. Čaḡrī ve Ṭoḡrel Beg, Oğuz boyunun Orta Asya bozkırlarında kuzey Horasan (Chorāsān) ve Hazerm (Ḵārazm) bölgesinde bulunduğunda doğmuş olabilirler. Görünüşe göre, onlar dedeleri Saljūq b. Doqāq tarafından Aral Denizi’nin güneyinde Jand bölgesine kadar getirilmiş, babalarının ölümünden sonra, kurulan hanedanlık aynı isimde anılmıştır. Abū ʿAbd Allāh Muḥammad b. Muḥammad b. ʿAbd Allāh b. Idrīs al-Idrīsī, Oğuz bölgesi hakkında şu bilgileri verir: “Oğuz şehirleri çoktur. (Bu şehirler) şimalde ve doğuda karşı karşıya sıralanır. (Oğuzların) erişilmez dağları ve (bu dağlarda) müstahkem kurganları vardır ve beyleri buralarda saklanır, eşyaları ile yiyeceklerini muhafaza ederler (Bu beyler) bu ilin koruyucusudur.“[3] “Issık-Köl kenarında bir dağ vardı.. Türk (Yafes’in oğlu) orayı makam edinmişdi…. bir gece o dağın tepesinde ateş gördü., o dağa Anduk Art adını verdi… onun tepesine otağını kurdu.”[4] 12. yüzyılın ilk otuz yılında, Maveraünnehir bölgesinde, Selçuk ailesi ile Karahanlılar arasında öldürücü çetin mücadele başlamış, Ṭoḡrel ve Čaḡrī Beg, Naḵšab ve Buhara bölgelerini, halkı ve sürüleri ile birlikte ʿAlītegīn b. Boḡrā Han‘ın hizmetine bırakmıştır[5]. 1018 veya 1021 yılında Čaḡrī Beg tarafından yönetilen Azerbaycana kadar uzun mesafeli bir akın yapıldığı bazı kaynaklar (Mīrḵānd; Ebn ʿEbrī, Matthew of Edessa ve Vartan) tarafından kaydedilmiştir, ki bir sonraki girişimde Čaḡrī ve onun soyunu yüceltmek için. Ebn al-Aṯīr ve Mir Moḥammad Mīrḵānd gibi güvenilir tarihsel kanıtlardan, Ṭoḡrel, Čaḡrī ve amcaları Arslān Esrāʾīl b. Saljūq dahil olmak üzere, ʿAlītegīn b. Boḡrā Han ve onun akrabaları ile mücadeleler sürmüş, ama sonra Ḵārazm içine taşınmış, muhtemelen 1030 yılından önce. Ancak, Oğuz boyundan fakat Selçuk ailesine düşman olan Jand kentinde iktidar sahibi Şah Malek tarafından, bir kez daha göçe mecbur edildiler ve 1035 yılında tahminen 10.000 Oğuz boyu- Ṭoḡrel, Čaḡrī, Yabḡū liderliğindeki Selçuk ailesi ve Ebrāhīm Īnāl (Yenāl) liderliğindeki Īnāl ailesi, diğer Selçuk beyleri- sürüleri için sığınma ve mera aramak için Amu Derya nehrini geçtiler Horasan içine geldiler. Hindistan’da Sultan Masʿūd b. Maḥmūd, endişeli, onun sömürgeleri içindeki topraklarını Selçuk ailesine bağışlamak zorunda kaldı, yerel yöneticiler olarak beyleri resmen tanınması için uyardı. Čaḡrī Beg, 1036-37 yılında Merv kentine yerel vali olarak atandı ve 1038 yılı baharında Nīšāpūr kenti geçici olarak Ṭoḡrel Beg’in denetimine geçti[6]. Selçuklular çok çabuk güç kazanmışlar ve Sultan Masʿūd b. Maḥmūd’un onları bastırmak için nihai girişimleri başarısız olmuştur. 1040 yılında Dandānqān savaşında Gazneliler (al-Ġaznawīyūn) karşısında kazandığı zaferle tüm Horasan Balk kentinin doğusuna kadar alan Selçuklular için açılmıştır. Dandānqān savaşında Sultan Masʿūd b. Maḥmūd’un ordusunu Begtoḡdï isminde bir komutan yönetmiş, bu yenilgiden kısa bir süre sonra iki general ve ʿAlī-e Dāya günah keçisi olarak Sultan Masʿūd tarafından idam edilmiştir. Sonraları bu iki kardeşin, o zamana kadar büyük ölçüde özerk birer lider olarak faaliyette olduğu, sorumluluklarının bölündüğü görülür. Ṭoḡrel Beg, sonuçta baskınlarını batıya doğru Iraka kadar sürdürmüş, bu arada Čaḡrī Beg Horasan hükümdarı kalmış ve Gaznelilere karşı savaşmış, kabaca kuzey-güney hattı boyunca merkezi günümüz Afganistan aracılığıyla sınırlarını sağlamlaştırmayı başarmıştır. Čaḡrī ve kardeşi Ṭoḡrel arasında ilişkiler her zaman iyi olmuş, muhtemelen Ṭoḡrel Beg çocuksuz oysa Čaḡrī Beg ise birçok çocuğu olmuştur. Selçuk gücünün geleceği besbelli birleşik aile birliğine bağlı gidiyordu, bu nedenle Sīstān içinde Selçuk beyleri üzerinde Čaḡrī Beg gibi güçlü bir aile üyesi hükümdar olarak kabul eldildi. 1043-44 yılında Čaḡrī Beg’in oğlu Alp Arslān, Sultan Masʿūd b. Maḥmūd’un oğlu Šehāb-al-Dawla Mawdūd’un Balḵ ve Ṭoḵārestān’a işgalini durdurmuş, Gazneliler ağır kayıplar vermiştir. Bundan sonra Čaḡrī Beg, resmen Alp Arslān’ı kuzeydoğu Horasan’dan Waḵš kadar bölgenin valisi yapmıştır[7]. Kısa süre sonra Šehāb-al-Dawla Mawdūd ile barış yapıldmış, Čaḡrī Beg’in kızının biri ile evlenmiştir. Daha sonraki yıllarda Čaḡrī, ʿEzz-al-Dawla ʿAbd-al-Rašīd b. Maḥmūd (1050) ve Jamāl-al-Dawla Farroḵzād b. Masʿūd (1053) gibi askeri kısa ömürlü Gazne Sultanlarına karşı müdahale etsede, ancak somut sonuçlar alamamış, fakat 1059 yılında Ebrāhīm b. Masʿūd tahta oturduğu zaman doğu İran’da iki büyük güçlerin arasında bir yaşam şekli geldi. Ṭoḡrel Beg Nīšāpūr’da 1038 yılında ilk defa al-solṭān al-moʿaẓẓam unvanını aldı. Ray ve Nīšāpūr kentlerinde 1045-46 yılında Ṭoḡrel Beg adına basılan sikkelerde, al-Amīr al-Sayyed veya al-Amīr al-Aǰall; 1046-47 yılından itibaren sadece al-Solṭān al-Moʿaẓẓam unvanı görülür[8]. Ṭoḡrel Beg’in 1063 yılında ölümünden önce açıklaması zor olsada bu bir gerçek, Alp Arslān’ın güçlü konumunu rağmen, Čaḡrī Beg’in Solaymān olarak adlandırılan başka bir oğlu gerçek önemsiz bir kimse ardılı olur. Bazı sonraki kaynaklar, Ṭoḡrel Beg aksine ardılı olarak Čaḡrī Beg’in oğlu Solaymān’ı seçtiğini; onun 8 Ramażān 455 (4 Eylül 1063) tarihinde Ray kentinde vefat ettiğini, onun veziri ʿ Amid-al-molk Kondorī (Moḥammad b. Manṣur Kondori, ʿAmid al-Molk Abu Naṣr)’nin Solaymān’ı sultan ilan ettiğini söyler. Alp Arslān, babasının ölümünden sonra Horasan’a Malek olmuştu. Ṭoḡrel Beg’in ölüm söylentilerini işitince batıya doğru harekete başladı[9], haberin yanlış olabileceğini düşünerek geri çekildi, sonradan kesin haber geldiği zaman kararlılıkla harekete geçti. Ṭoḡrel Beg’in bazı subayları, özellikle Erdem ḥāǰeb ve Erbasgān gibi komutanlar, Ṭoḡrel Beg’in bu kararına itiraz ederek, Alp Arslān’a katılmak üzere merkezi Selçuklu ordusundan ayrıldılar[10][11]. Buna karşılık devlet içinde Ṭoḡrel Beg’in kararını destekleyenler de vardı. Bunların başında vezir ʿAmid al-Molk Kondorī geliyordu. Kondorī’nin bu tavrının temelinde, Ṭoḡrel Beg’den sonra Selçuklu tahtına zayıf bir hükümdarın geçmesiyle, kendisinin Selçuklu iktidarı ve idaresi üzerinde tam bir hâkimiyet kurma düşüncesi yatıyordu[12]. Öte yandan, vezir ʿ Amid-al-molk Kondorī’nin kuşatmayı kaldırması üzerine serbest kalan Qutulmiš , Gîrdkûh kalesinden çıkarak, daha önce Ebrāhīm Īnāl (Yenāl)’ın yaptığı gibi desteğini almak için Türkmen obalarına gitti. Sultan Masʿūd b. Maḥmūd tarafından saf dışı edilinceye kadar babasının Türkmenlerin başında bulunduğunu, bu yüzden tahtın kendi hakkı olduğunu ileri sürerek, ortak mücadele hususunda Türkmen beylerinden yardım istedi. Dandānqān Savaşı’ndan sonra kurulan kendi devletlerinin süratle yerli halkın devleti hâline gelmesini bir türlü içlerine sindiremeyerek, her taht davacısı melikin yanında yer almak suretiyle tepkilerini gösteren Türkmen beyleri, kendilerine bağlı kuvvetlerle Qutulmiš’a katıldılar. Böylece kuvvetini artıran Qutulmiš, Türkmenlerle destekli 50 bin kişilik ordusu ile vezir ʿ Amid-al-molk Kondorī üzerine yürüdü. Vezir ʿ Amid-al-molk Kondorī, Qutulmiš’ı Rey şehri yakınlarında Selçuklu ordusu ile karşıladı. Yapılan çarpışma Qutulmiš’ın zaferi ile sonuçlandı. ʿ Amid-al-molk Kondorī kaçıp Rey şehrine sığınmak suretiyle canını zor kurtardı. Türkmenler, kendilerini feda eden Selçuklu idaresine karşı duydukları kızgınlığı, bölgede büyük bir tahribat ve yağma yapmak suretiyle gösterdiler[13]. Qutulmiš , burada devlet adamlığı sorumluluğunu yerine getirip, Türkmenlerin yağma hareketine engel olamadı. Bir bakıma onların yağma hareketine göz yummak zorunda kaldı. Zira, kendisi henüz amacına ulaşmış değildi. Üstelik, hala Türkmenlerin yardımına ihtiyacı vardı ve bu safhada onları küstürüp, desteklerini kaybetmek istemiyordu. Bundan sonra Qutulmiš , kesin sonucu alabilmek için Rey üzerine yürüdü ve şehri kuşattı. Vezir ʿ Amid-al-molk Kondorī ve onun tahta çıkardığı Solaymān’ın durumu son derece ümitsizdi. Gerçekten de ağır bir yenilgiden sonra iktidarı ve orduyu elde tutmak âdeta imkânsızdır. Bu durumda vezir ʿ Amid-al-molk Kondorī ile Solaymān’ı ancak tam vaktinde yetişebilecek bir dış yardım kurtarabilirdi. Fakat ʿ Amid-al-molk Kondorī’nin bu sırada dışarıdan yardım alabileceği bir yer bulunmuyordu. Artık bu muhteris Selçuklu veziri için Horasan meliki Alp Arslān’ın iradesine bütünüyle teslim olmaktan başka çare kalmamıştı. Bu hususta kararını hemen veren ʿ Amid-al-molk Kondorī, ustaca siyasî bir manevra sonucunda kısa bir süre önce kendi eliyle tahta çıkardığı Solaymān’ı, yine kendi eliyle tahtan indirdi ve Alp Arslān’ı tahta davet ederek, adına hutbe okuttu[14]. Vezir Kondorī’nin gönderdiği haberi alan Alp Arslān, 20 bin kişilik ordusu ile Horasan’dan ayrılarak, süratle Rey üzerine yürüdü. Bunun üzerine Qutulmiš, iki ateş arasında kalmamak için kuşatmayı kaldırarak, Alp Arslān’a karşı harekete geçti. Alp Arslān gönderdiği iki ayrı haberci ile bir taraftan vezir Kondorī’ye dayanmasını tavsiye ederken, diğer taraftan Qutulmiš’a da davasından vazgeçmesini, buna karşılık kendisinin de akrabalık hukukuna uyacağını, merhamet ve şefkat göstereceğini bildirdi. En az Alp Arslān kadar tahta çıkma hususunda azimli ve kararlı olan Qutulmiš, bu teklifi hiç düşünmeden reddetti. Bundan sonra iki hanedan üyesi, Selçuklu tahtının geleceğini belirlemek için Damgān yakınlarında Milh (Dih-i Nemek=Tuz) vadisinde karşı karşıya geldiler. Yıldız ilminde bilgi sahibi olan Qutulmiš, Alp Arslān ile savaşmak için zamanın uğurlu olmadığı tespitinde bulundu. Bu yüzden çatışma saatini mümkün olduğu kadar geciktirmek istiyordu. Bundan dolayı Qutulmiš, hem Alp Arslān’ın hareketini engellemek, hem de kendisine zaman kazandırmak için bölgedeki su bentlerini açıp, vadiyi su içinde bıraktı. Böylece iki ordu arasındaki saha tamamen su ile kaplanmış oldu. Qutulmiš’ın niyetini anlayan Alp Arslān, hemen saldırmak için vadi kenarından ordusuna bir yol aradıysa da bulamadı. Alp Arslān, bu arada suyun zemini gevşeterek bataklık hâline getirmesinin yaratacağı tehlikeden korkuyordu. Bunun için elini çabuk tutması lâzım geliyordu. Büyük işler yapmak azminde ve kararında olan liderler, mutlaka tehlikeyi de göze almak zorundadırlar. Bu âdeta değişmez bir kuraldır. Veziri Nizâmü’l-Mülk’ün teşvikleriyle kendisini kararsızlıktan kurtaran Alp Arslān, ordusuna kamçısı ile suyun içinden saldırı emrini verip, sürpriz bir çıkış yaparak karşı tarafı şaşırttı. Gerçekten de karşı tarafın şaşkın bakışları arasında Alp Arslān’ın ordusu yıldırım hızı ile karşı yakaya geçti. İki ordu burun buruna geldi. Alp Arslān’ın tahminleri altüst eden bu beklenmedik hareketi, Qutulmiš’ın üzerinde moral yıkıcı bir etki yaptı. Artık Qutulmiš, istemeyerek de olsa Alp Arslān ile savaşı kabul etmek zorunda kaldı. Sayı bakımından kuvveti karşı tarafın kuvvetlerinden çok olmasına rağmen Qutulmiš’ın ordusu, Alp Arslān’ın düzenli ve eğitimli birlikleri karşısında başarılı olamadı; bozgun hâlinde dağıldı. Savaşı kaybettiğini anlayan Qutulmiš, kaçarak canını kurtarmak istediyse de, atının ayağının sürçmesiyle birden yere düştü ve kan kaybından öldü[15]. Sonuçta, ancak Alp Arslān gibi geniş askeri deneyime sahip olan, birleşik Selçuk imparatorluğunun sultanı olur. Ṭoḡrel Beg‘e kıyasla Čaḡrī Beg hakkında, tarihi kitap, hikâye, şiir v.b. gibi kaynaklarda, çok az ilgili bilgi vardır. Claude Cahen, Čaḡrī Beg’in, biraz renksiz bir kişi olduğu sonuçuna varsada, fakat Čaḡrī Beg Gaznelilerin saldırılarının önlenmesinde onun başarısı, Selçuk imparatorluğunun ana bir il olarak Horasan’ın onun tarafından korunmasında emeği geçen önemli biridir ve imparatorluğu yönlendiren bu kadar resmi ve dini çalışanların çoğu Horasan’dan gelmiştir. Abū ʿAlī Aḥmad b. Šāḏān, Horasan Saljuq hükümdarları, Čaḡrī Beg Dāʾūd ve ardından oğlu Alp Arslān altında Balk ve kuzey Afganistan’nın vali (ʿamīd)’sidir. “Anadolu Selçuklu” kavramı ile anlatılmak istenen, Selçuk ailesinin İran yöresinde kurduğu Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun bir uzantısı olarak, Büyük Selçuklu Sultanı Ṭoḡrel Beg’in askerî siyasal politikalar gereğince Anadolu’nun fethi ile görevlendirdiği komutanlardan Solaymānšāh b. Qutulmiš (Kutalmışoğlu/Kutlamış Süleyman Şah) tarafından XI. yüzyıl sonundan XIV. yüzyıl başına dek olan dönemde, yukarıda mekânsal sınırlaması yapılan Anadolu coğrafyasında egemenlik kuran ve Anadolu-Türk siyasal tarihinde Anadolu Selçuklu Devleti olarak tanımlanan siyasal-yönetsel yapılanmadır[16]. Tevfik Günyüzlü
Posted on: Mon, 23 Sep 2013 13:22:46 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015