İsrail’de nükleer silâh yok muydu? Tam ‘Suriye’de - TopicsExpress



          

İsrail’de nükleer silâh yok muydu? Tam ‘Suriye’de bugün ya da yarın savaş başlayabilir’ denilecek bir hava varken, barış umudu belirdi. İşi, kavgadan ziyade diplomasi ile halletmeye çalışan ülkeler hiç ihtimal verilmezken Suriye’yi de ‘masa’ya oturmaya ikna etti. Faruk ÇAKIR [email protected] Elbette savaş ihtimali tamamen devre dışı kalmış değil. Nasıl ki savaş ihtimali bir anda barış ihtimali ile yer değiştirdi, bir günde ya da bir anda yeniden roller değişebilir, savaş çığlıkları atılabilir... Suriye’yi havadan bombalama ihtimalinin azalmasının özünde, bu ülkenin elindeki ‘kimyasal silâh’ları Birleşmiş Millet’e bildirmesi, incelettirmesi ya da teslim etmesi konusu var. Amerika ve Rusya da bu konuda işbirliği yapacak vs. Peki, hadise nasıl bu noktaya geldi? Suriye’de kimyasal silâh kullanıldığını gösteren çok ciddî delillerin varlığından söz ediliyor. Dünyanın kimyasal silâh hususunda hassas olması, bu silâhların susturulması için çalışması elbette takdire şayandır. Ancak, kimyasal olmayan silâhların da (konvansiyonel/ Uzmanlarca gücü, niteliği bilinen ve klâsik olarak kabul edilen nükleer ve kimyasal silâh dışında kalan silâhlar.) insanların öldürülmesinde kullanıldığı malûm. Öyle ise, nazarları sadece ‘kimyasal silâh’lara çekip, diğer silâhları ve silâhlanma gayretlerini görmemek dünya barışına hizmet eder mi? Dünya, Suriye’deki kimyasal silâhları konuşup tartışırken en büyük silâh deposu olan ülke unutuluyor ya da unutturuluyor. Haklı olarak “Dünyadaki bütün silâhlar sussun” diyoruz, ama ya İsrail’deki silâhlar? Silâh söz konusu olduğunda İsrail’in adının geçmemesi büyük bir karartmadır. Suriye, İran ya da Pakistan’ın ‘nükleer silâhları’ tartışılırken, İsrail’in silâhları niçin tartışılmaz? Başka ülkelere müeyyide uygulayan BM ve ‘büyük ülkeler’ aynı şeyi niçin İsrail söz konusu olduğunda unuturlar? Dünyanın önde gelen ekonomi dergilerinden The Economist, geçen yıl (28 Mart 2012) hangi ülkede ne kadar nükleer silâh bulunduğu konusunda bir araştırma yayınlamış. The Economist’in internet sitesinde yer alan verilere göre dünyada en çok nükleer silâh metaryali Amerika’da var. Dünya devinin elinde 500 tondan fazla nükleer silâh maddesi bulunuyor. Sıralamada ABD’yi Rusya, Fransa ve İngiltere 500 tona yaklaşan miktarla izliyor. Araştırmaya göre İsrail’in elinde 0.5-1.99 ton, İran’ın elinde ise 5-20 kg nükleer silâh maddesi bulunuyormuş. (trthaber/haber/gundem/en-cok-nukleer-silah-hangi-ulkede-34301.html) Dünyanın en büyük silâh tüccarı ve ‘depocusu’ olan Amerika’nın, silâhsızlanma çalışması yapması nasıl bir çelişki? Hem, İsrail’in sahip olduğu nükleer silâhlar yanında ‘İslâm ülkeleri’nin sahip olduğu silâhların adı geçebilir mi? Yanlış anlaşılmasın, Suriye ya da başka İslâm ülkelerinin elinde nükleer silâh bulunsun demiyoruz. Madem Suriye, Pakistan ya da Bosna’nın elinde nükleer silâh bulunmamalı; nasıl oluyor da İsrail’in elinde silâh bulunması savunulabiliyor? Zaten dünyaya barış ve huzurun gelmemesinin temelinde bu büyük adaletsizlik var. Bazı ülkelerin “birinci sınıf ülke ve insan”, bazı ülkelerin de “ikinci sınıf” addedilmesi ve buna göre politikalar yütürülmesi dünyayı ateş topuna çeviriyor. Samimî barış isteyen ülkeler seslerini daha fazla çıkarmalı, dünyayı cendereye alan bu adaletsizliğe diplomatik yollarla da itiraz etmeli. Hakikî barış, silâhla değil ‘kalem’e yatırım yapmakla mümkün. Ama bu, “Sana silâh yasak, bana serbest” anlayışıyla olmaz. Madem barış esastır, o halde silâhlanmaya mümkün olan en uygun çare ve çözüm bulunmalı. İslâm dünyası savaşsın, silâh tüccarları, karteller kâr etsin öyle mi? Her ne kadar ‘petrol zengini’ ise de bir bütün olarak İslâm dünyası, silâha para ayıracak kadar zengin olmadığını görmeli. Silâhlanma yarışındaki tuzağa düşmemeli. Bu yanlış çarkı durdurmak için duâ etmeli, vesselâm... 14.09.2013
Posted on: Sat, 14 Sep 2013 10:32:57 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015