BİR OKUYUCU MEKTUBU Bugün sizlerle bir okurumun 28 Haziran 2013 - TopicsExpress



          

BİR OKUYUCU MEKTUBU Bugün sizlerle bir okurumun 28 Haziran 2013 tarihli, “SEÇİM SÜRECİ” başlıklı yazıma gönderdiği yorumunu paylaşıyorum. Sayın Hasan Yücel’e görüş ve katkıları nedeniyle teşekkürlerimi arz ederim… Kamil Özkaloğlu VOLKAN Gazetesi 2013_06_30 kamilozkaloglu@yahoo Sayın Kamil Özkaloğlu, Volkan gazetesinde yayınlanan köşe yazılarınızı büyük bir merakla ve dikkatle okuyorum. Bir süre yazmadınız. Yazmaktan vazgeçtiniz diye endişeye kapıldım. “Seçim Süreci” başlıklı yazınız bu sessizliği bozdu. Sağ olun, var olun! Yazılarınızın benim için önemi gerçeği olduğu gibi yansıtmasından kaynaklanıyor. Birçok köşe yazarının yazısını okuduğum zaman daha ilk paragrafta olaylara siyasi bir gözlükle baktığını anlıyorum. Her şeyi kendi kalıplaşmış siyasi görüşlerine uydurarak yazıyorlar. Karmaşa içinde bir dünyada Kıbrıs olaylarına gözlüksüz bakan ve gerçeği hiç saptırmadan yazabilen bir yazar bulabilmek önemli. Çıkarını düşünmeyen tamamen dürüst bir insan. Gördüğünüz gerçekler benim gördüklerimle örtüşüyor. Ancak bu olayların nedenleri konusunda farklı değerlendirmelerimiz oluyor. İzninizle bu konuların bir kaçına değineyim. “Enosis” konusu: Rum tarafının “Enosis” hedefinden hiç şaşmadığını yazıyorsunuz. Bir halkın ne istediğini anlayabilmek için o halkı iyice tanımak gerekir. Ben çocukken Rum mahallesinde büyüdüm. Daha sonra İngilterede Rum öğrencilerle birlikte aynı okulda okudum. Onları birçok Kıbrıslı Türk’ten iyi tanıdığıma inanıyorum. Her halükarda KKTC de kendilerine solcu diyen ve Rumlarla ortak bir devlet kurma idealini benimseyenlerden çok daha iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Yaptığım gözlemler sonunda Kıbrıs Rumlarının aşırı milliyetçi hatta faşist bir halk olduğu kanısına vardım. Aşırı milliyetçilik sağcı veya solcu tüm Kıbrıslı Rumların yüreğinde dini bir inanç gibi yer etmiştir. Bence Kıbrıs Rum halkı dünyanın en faşist halklarından biridir. Bu faşist halkın ilginç bir özelliği daha vardır. Faşizmin dünyada sevilmeyen ve ayıplanan bir özellik olduğunu bilmektedirler. Bu nedenle faşist özelliklerini kamufle etmek için gayret gösteriyorlar. Kendileri faşizme karşıymış ve diğer uluslar faşistmiş gibi bir tanıtım yapıyorlar. Bu nedenle Kıbrıs gerçeklerini bilmeyenler Kıbrıs Rumlarını barıştan yana ve çağdaş, Kıbrıs Türklerini ise aşırı milliyetçi ve barış karşıtı zannetmektedirler. Kıbrıs sorununun kaynağı Rum halkın faşist bir halk olmasıdır. “Enosis” ideali faşist olmanın sonucudur. Eskiden sağcı veya solcu tüm Kıbrıs Rumları “Enosis” ci idi. 1960 ı izleyen yıllar onlara yeni bir şey öğretti. “Dünyada bir Helen devleti olacağına iki Helen devleti olması faşist ideallere daha uygun olabilir.” Bu nedenle “Enosis” idealini arka plana ittiler. Faşist oldukları için “Enosis” ikinci planda kaldı. En az onun kadar Milli olan “iki Helen devleti ideali” ortaya çıktı. Bu durumda Rum politikasının temel ilkesinin “Enosis” olduğunu söylemek ve sürekli tekrarlamak bizi hatalı sonuçlara götürebilir. Doğru olan onların gerçek karakterini vurgulamaktır. Olayların Nedeni Kıbrıs Rumlarının taleplerinde ne kadar haksız, Kıbrıs Türklerinin ise ne kadar haklı olduğunu yazıyorsunuz. Bizim içimizde olan çeşitli kuruluşların Rum görüşlerini desteklemelerinin ne kadar hatalı olduğuna değiniyorsunuz. Bu konuda sizinle tamamen aynı görüşteyim. Bunun en çarpıcı örneği geçmişte KKTC ye inanmayan ve KKTC kurulduğu zaman ağlayan birisinin yani Mehmet Ali Talat’ın KKTC’nin Cumhurbaşkanı olmasıdır. Şimdi ise KKTC’ye inanmayan birisinin yani Kutlay Erk’in KKTC’nin Dışişleri Bakanı olmasıdır. Dünyada bu kadar çelişkili bir durum görülmemiştir. Bu anomaliyi ikimiz de aynı netlikte görüyoruz. Ancak siz bunun nedenini anlatmıyorsunuz. Bence bu anomalinin nedeni şudur: Bir zamanlar Mehmet Ali Talat gibi Kutlay Erk gibi CTP kodamanları için Sovyetler Birliği kurtarılmış bölge, yani bir cennet idi. Sovyetlere en küçük bir eleştiri yapmak ve Türkiye’nin yararına söz söylemek suçtu. Bunu söyleyenlerle alay edilir ve her türlü hakarete uğratılırdı. Sovyetlerin yıkılmasından sonra dünyadaki tüm sol partiler kendi uluslarının sağına kaydılar. Bunun tek istisnası CTP’dir. Çünkü Türk sağına kayacağına Akel’le birlikte aşırı milliyetçi Rum sağına kaymıştır. Tüm görüşleri Rum sağının benimsediği görüşlerdir. Rum sağının görüşlerini benimsemekle kalmamış Rum faşizminin tüm adaya egemen olma mücadelesine destek vermiştir. Bu mücadele 1974’ten sonra ortaya çıkan Kıbrıs Türk ve Rum halklarının fiili eşitliğine son vermek ve Kıbrıs Türklerinin zaman içinde eriyip yok olacağı bir anlaşmayı dayatmak için gerçekleşmiştir. Bu nedenle bazen Rum sağının bile söylemeye cesaret edemediği görüşleri öne sürmekte ve Türkiye’ye saldırmaktadırlar. Rum faşizminin mücadele yöntemi Aşırı sağcı Rum liderler 1974 Barış Harekâtından sonra askeri harekâtla yani etnik temizlikle Kıbrıs’a egemen olamayacaklarını anladılar ve onun yerine soğuk savaşla Kıbrıs’ı ele geçirmeye gayret ediyorlar. Bu soğuk savaşta tanıtım ve propaganda ile tüm dünyayı etkileyerek Türkiye’ye baskı yapılmasını sağlamak vardır. Mevcut eşitliğin kabul edilemez olduğu ve mutlaka Rumların çoğunluk, Türklerin azınlık olacağı bir çözümün gerçekleşmesi gerektiği düşüncesini kabul ettirmek vardır. Soğuk savaşta Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve eşitlik istemediği, azınlık olmaya razı olduğu görüşünü dünyaya yaymak çok önemlidir. Her türlü propaganda malzemesi ile profesyonel bir savaş yürütülmektedir. Sıcak savaş ve soğuk savaş bir birini tamamlayan mücadele yöntemleridir. Kıbrıs’ta yaşanan büyük trajedi Kıbrıs Türk halkının bir bölümünün kendilerine solcu diyerek bu mücadelede Rum faşizminin yanında yer almasıdır. Kuşku yok ki Kıbrıs Türklerinin Rum görüşlerini benimsemesi Rumlardan daha etkili olacak ve Rum propaganda savaşına büyük katkı sağlayacaktır. ABD nin soğuk savaşa katılması 1990lı yıllarda inanılmaz bir olayla daha karşılaştık. Amerika Birleşik Devletleri en keskin uzmanlarını göndererek Rum propaganda uzmanları ile birlikte Kıbrıs Türk halkının beynini yıkamaya başladı. Binlerce iki toplumlu etkinlik yapıldı. Sonuçta KKTC de Rum görüşlerini benimseyen ve Rum ideallerine Rumlardan fazla hizmet vermeye hazır bir halk oluştu. Bu gelişmelerden Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş kaygılıydı. Geçmişte etnik temizlik planları hazırlayıp uygulamış olan ve bundan hiç pişmanlık duymayan Rum halkı ile azınlık olacağı koşullarda anlaşmanın Kıbrıs Türkleri için taşıdığı tehlikeleri görebiliyordu. Elinden geldiği kadar halkı uyarmaya çalıştı. Kıbrıs Türklerinin aldatılarak bir mezbahaya sürüklenen hayvanlara benzediğini söyledi. Ne var ki KKTC’de artık beyni Rum görüşleri ile yıkanmış bir kitle oluşmuştu. Gülerek ve eğlenerek mezbahaya doğru koşmakta hiçbir sakınca görmüyorlardı. 2nci Cumhurbaşkanı, Denktaş’a yanıt vermekte gecikmedi. Alay ederek “biz hayvan değiliz ki mezbahaya gidelim” dedi. Artık kimsenin gücü Kıbrıs Türklerine karşı karşıya oldukları tehlikeleri göstermeye yetmeyecekti. Bu gözlemlerde görüş birliği içinde olduğumuzu sanıyorum... Ancak siz sanki bu durum kendiliğinden oluşmuş gibi yazıyorsunuz. Profesyonel bir soğuk savaş olmasına ve insanların beyinlerinin yıkanmış olmasına yeterli önem vermiyorsunuz. Kıbrıs Türklerinin bir bölümü solcuymuş ve o nedenle Rum sempatizanı görüşler benimsemişler gibi bir görüntü ortaya çıkmaktadır. Rum faşizmini destekleyenlerin yalanları Kendilerine solcu diyenler ormanda nenesini ziyarete giderken kurtla karşılaşan kırmızı şapkalı kıza benziyorlar. Barış istediklerini söylüyorlar ancak gerçekte 1974’de Kıbrıs’a gelen barışı yok etmeye çalışıyorlar. Kıbrıs sorununu çözmek gerektiğini söylüyorlar. Ancak saf çocuklar dışında herkes gündeme getirilen anlaşmaların nasıl bir sonuç doğuracağını görebiliyor. Bu anlaşmaların yeni bir çatışma ortamı yaratacağını ve en iyi olasılıkla Kıbrıs Türklerini Rumlara hizmet veren fakir bir azınlık haline getireceğini Rum propagandasının etkisinden kurtulmuş önyargısız herkes görebiliyor. Dışişleri Bakanımızın tutumu Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında olaylara baktığımız zaman sorgulamak zorunda kalırız. Acaba Dışişleri Bakanımız Kutlay Erk’in Rum milli ideallerine ters düşen en küçük bir söz veya eylemi oldu mu? Dikkatle incelendiği zaman tüm söz ve davranışlarının Rum soğuk savaşı ile uyumlu olduğu anlaşılmıyor mu? O zaman sormamız gerekiyor. Kutlay Erk gibi birisine “sosyalist ve devrimci” mi Yoksa “kamufle edilmiş Rum milliyetçisi” mi demek daha doğrudur? Sevgi ve saygılarımla Hasan Yücel
Posted on: Sun, 30 Jun 2013 15:00:19 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015