1992’de Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı’yken, dönemin - TopicsExpress



          

1992’de Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı’yken, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ile biz değil, sen tanıştırıldın… Aynı zamanda oldukça deneyimli bir CIA ajanı da olan Abramowitz ile bu tanışmadan sonra, siyaset basamaklarını biz değil, sen hızla tırmandın… 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldun… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğun dönemde; ABD’nin, Morton Abramowitz aracılığıyla, seni ‘‘Erbakan’ın yerine başbakanlığa hazırladığını’’, 20 Ekim 1996 tarihli Aydınlık Dergisi’nin kapak haberinden öğrendik… ABD’ye o kadar bağlıydın ki çocuklarını bile ABD’de okuttun… 17-21 Nisan 1995’te, 17-22 Kasım 1996’da, 20-23 Aralık 1996’da ve sonraki tarihlerde ABD’ye gittin, geldin… *** 6 Aralık 1997 tarihinde Siirt’te yaptığın konuşmada , ‘‘Türkiye’de düşünce özgürlüğü yok ve ırk ayrımı yapılıyor. Referansımız İslamiyet. Bizi hiçbir zaman sindiremezler. Yolumuzdan dönmeyiz. Gökler, yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa, yolumuzdan dönmeyiz. Benim referansım İslamiyet’tir. Bunu dile getiremiyorsam yaşamamın ne anlamı var’’ dedin… 21 Nisan 1998’de Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi; seni, Siirt’te ‘‘şiir okuduğun için’’ değil, yaptığın bu konuşmada, ‘‘Halkı; ırk ve din farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiğin için’’, Türk Ceza Kanunu’nun 312’inci maddesinin 2’inci fıkrasına göre, 10 ay hapse mahkûm etti… Yargıtay’ın 23 Eylül 1998’de bu hapis cezasını onaylanmasının hemen ertesinde, dönemin ABD İstanbul Başkonsolosu Carolyn Huggins, ‘‘Bu tür gelişmeler Türkiye demokrasisi üzerindeki güveni azaltır’’ diyerek bize değil, sana destek ziyaretinde bulundu… Dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin de benzeri bir açıklama yaparak en yetkili ağızlardan birisi olarak, bizim değil, senin arkandaki ABD desteğini gösterdi… 26 Mart 1998’de cezaevine girmeden önce de yine ABD’ye gittin ve geldin… *** 1998 yılında düzenleyicileri arasında Yahudi lobisinin etkin olduğu ABD Barış Enstitüsü (USIP) adlı kuruluşun da olduğu Londra’daki toplantıya; o tarihte ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Marc Grossman’ın davetlisi olarak, Fazilet Partisi içindeki ‘Yenilikçi’ kanadın önde gelen isimlerinden, çok yakın kader arkadaşın Abdullah Gül’le birlikte biz değil, sen katıldın… (Bu toplantıda, Marc Grossman’dan, ’’Erbakan’ın partisinden ayrılın ve kendi partinizi kurun’’ talimatı aldığınız konusundaki iddiayı, gazeteci Savaş Süzal, Ulusal Kanal’da 27 Eylül 2011 günü yayımlanan 5. Boyut programında anlattı. Bu iddiayı bizzat Marc Grossman’a sorduğunu ve ’’Yorum yok’’ yanıtını aldığını belirtti… Programın videosunu bu linkten izleyebilirsiniz: youtube/watch?v=esNYF7ToD5k) 16 Temmuz 2000 tarihinde, Amerikan Jewish Committe (AJC) adlı Yahudi örgütünün davetlisi olarak ABD’ye biz değil, sen gittin… Bu ziyarette, JINSA (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) ve ABD Barış Enstitüsü (USIP) ile biz değil, sen görüştün… 2004 yılında, daha önce 2000 yılında seni ABD’ye davet eden Amerikan Jewish Committe (AJC) adlı Yahudi örgütünden ’’Üstün Cesaret Ödülü’’nü biz değil, sen aldın… 2005′te, ABD’deki Musevi lobisinin önde gelen kuruluşlarından ADL’nin (Anti-Defamation League) “Cesaret ve Üstün Hizmet Ödülü” olan “Davut Boynuzu”nu biz değil, sen aldın… *** ABD; Fazilet Partisi’nin Mayıs 2000’deki 1’inci Olağan Kongresi’nde ‘Gelenekçi’ kanada karşı, ‘yenilikçi’ kanat olarak seni ve yakın kader arkadaşın Abdullah Gül’ü destekledi… Bu Kurultay’da sen daha önce almış olduğun mahkûmiyet kararından dolayı aday olamadığın için, ‘Yenilikçiler’in Genel Başkan adayı olarak kader arkadaşın Abdullah Gül’ü aday gösterdiniz… O dönemde CIA İstihbarat Konsey Başkanı olan Graham Fuller’in açık desteğine karşın, Recai Kutan, bu Kurultay’da az bir farkla Genel Başkanlığa seçildi… Ama partinin yönetimine size yakın pek çok ‘Yenilikçi’ isim girdi… (Zaten sonradan üzerinizdeki ‘Milli Görüş’ gömleğini çıkarıp ‘Küresel Görüş’ gömleği giydiğiniz için Fazilet Partisi içindeki ‘gelenekçi’ kanat ile yollarınız da tümüyle ayrıldı)… ‘‘Halkı; ırk ve din farkı gözeterek kin ve düşmanlığa yönelten’’ konuşman nedeniyle hüküm giydiğin için, değil bir siyasal partinin kurucusu olmak, ‘muhtar bile olamayacak’ durumdaydın ama, yasaları hiçe sayarak partini kurdun… Partini kurmadan kısa bir süre önce; Üsküdar’daki büronda İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Roger Short’la, ABD Büyükelçiliği’nde Müsteşar Silver Lawrence ile 18 Temmuz 2001’de dönemin İsrail Büyükelçisi David Sultan ile görüştün… Bundan beş gün sonra 23 Temmuz’da İngiliz Büyükelçisi David Logan’la ise yakın kader arkadaşın Abdullah Gül görüştü… Partinizi kurduktan 1 yıl sonra, 18 Ocak 2002 tarihli Yeni Şafak’ta Ahmet Taşgetiren, aşağıdaki sözleri bizim için değil, senin için yazdı: ‘‘…Çağın en hegemonik gücü ‘Amerika ile paralel düşmek…’ Şu anın en hâkim değeri bu… Aslında Özal, Amerika’ya başka bir model sunmuştu… Belki yakın gelecekte New York’da yapılacak Dünya Ekonomik Forumu’nda AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye adına uluslararası camiaya daha farklı bir modelin sunuşunu yapacak. Belki de Amerika onu daha ayağı yere basan bir model olarak değerlendirecek… Amerika’nın bir tek modele oynadığını kim söyleyebilir ki?’’… *** İşte böyle Eşbaşkan! Hiç bize ‘milli irade’ masalları okuma! Cumhuriyet hukukunu, yasaları, Anayasa Mahkemesi’nin ihtarlarını hiçe sayarak adını 3 Kasım 2002’deki seçimde, oy pusulasına partinin Genel Başkanı olarak yazdırdın… Mahkûm olmana neden olan konuşmayı yaptığın Siirt’ten de hülle ile Meclis’e girdin ve başbakan oldun… Arkanda ABD desteği olmasa yapabilir miydin bunları? ‘‘Tek modele oynamayan, çağın en hegemonik gücü ABD’’, seni ve partini oynamaya değer bir model olarak görmüş olmasa, 11 yıl önce oturabilir miydin tepemize? Milli İradeye göre ülkeyi yönetmiş olsan, ‘‘halkın yüzde 94’ünün karşı olduğunu bile bile’’ Irak halkının tepesine bomba yağdıran, Irak’taki camileri yerle bir eden Amerikan uçaklarına hava sahamızı kullandırır mıydın? Milli İradeye göre ülkeyi yönetmiş olsan, Irak’ta milyonlarca Müslümanı katleden, on binlerce Iraklı kadına tecavüz eden Amerikan askerlerine ‘kahraman’ der miydin? Onların ‘‘Evlerine sağ salim dönmeleri için’’ dualar eder miydin? Camileri bombalayıp yerle bir edenlerin Eşbaşkanı olur muydun? Şimdi söyle Eşbaşkan, dış mihrakların adamı kim acaba? İrfan Tuna
Posted on: Sun, 23 Jun 2013 18:10:54 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015