30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşması ile bölgeyi - TopicsExpress



          

30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşması ile bölgeyi resmen işgal eden İngiltere planlarını uygulamaya koymuştur. Planlar içerisinde Kürt menfaati ve Kürt geleceği yoktur. Bu iddia net olarak Ali Tayyar Önder’in Türkiye’nin Etnik Yapısı isimli çalışmasında ispatlanmaktadır. (Sayfa 358-361) Aşağıda bu eserde yer alan bazı İngiliz belgelerinden alıntılar yapılmıştır. Mr. Ryan’ın raporu: “…Majestenin hükümetinin Kürt meselesinde büyük menfaati olduğu doğrudur. Fakat bu sadece Mezopotamya ile ilgilidir ve sırf orayı korumak içindir…” 21 Temmuz 1919 Mr. Hohler’den Sir Tilley’e: “…Mezopotamya şimdi bizim olacağına göre Albay Noel’e bir Kürt devleti kurdurup, kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. Abdülkadir ve onun gibilerle konuştum. Kürdistan’a gidip tesirlerini kullanmalarını istedim. Onlara tesir edebilmek için, biz de Türklere hile yapıyoruz diye belki beş defa tekrarlamak zorunda kaldım. Mamafih Kürtlere fazla itimat edilemez.” 28 Kasım 1919 Mr. Kitstondan Sir E. Crowe’a: “…Kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kullanmamız menfaatimiz icabıdır. Doğu Anadolu’yu ancak savaş çıkartarak Ermenistan ve Kürdistan diye bölebiliriz…” 26 Aralık 1919 Kürt meselesinde üçüncü toplantı: “…Kürt kabileleri İngiliz ve Fransız hakimiyetine konacak. Kürdistan’da hiçbir şekilde Türk bırakılmayacak. Bir tek Kürt devleti mi yoksa birçok küçük Kürt devleti mi kurulacağı düşünülecek. Ermeniler’e Amerikalılar kanalıyla silah temin edilecek…” 19 Ağustos 1919 Amiral Webb’den Lord Curzon’a: “…Amerika, Trabzon ve Erzurum’u içine alan bir Ermenistan’ı himaye edecek, geri kalan dört vilayeti de bir Kürt devleti olarak ingilizlerin himayesine bırakıyor…” 27 Ağustos 1919 Mr. Hohler’den Mr. C. Kerr’e: “…Kürtlerin ve Ermenilerin diğer meseleleri beni ilgilendirmez. Bizim Kürt meselesine verdiğimiz ehemmiyet Mezopotamya’daki kaynaklarımız içindir. Diğer taraftan Wilson beni korkutuyor, ajanları devamlı hatalar yapıyor…” 9 Aralık 1919 Amiral Sir F. Robeck’ten Lord Curzon’a: “…Mr. Hohler Kürt meselesi hakkında Kürt lideri olan Şeyh Abdülkadir Paşa’yla görüştü. Kürtler bütün ümitlerini İngiliz hükümetine bağlamış durumdalar. Bu ara Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. İngilizler (kuvvetleri) Mustafa Kemal’e karşı kullanmak için her parayı ödemeye hazırdırlar…” 25 Aralık 1919 Mr. Ryan raporu: “… Türk Milliyetçileri, şimdi iki yol kullanıyorlar: Milliyetçi ol çünkü İslam’ı kurtaracak tek yol budur. İslam’a sadık ol çünkü senin milli varlığını kurtaracak tek yol budur. Bazı kuvvetler ezilebilirse de milliyetçilik ve Bolşeviklik ezilemez. Bu fikirlerin ikisi de İslam dünyasındaki İngiliz hakimiyetini mahvedebilir. Biz gerçek ideali din gibi davranacak çıkarcı bir grubu idareci olarak getirmeye çalışacağız. Panislavizm’i ezemeyiz, bu tıpkı Batı’daki milliyetçilik gibidir. Bizim şimdiki amacımız bölmek, arkadaş gibi davranıp, kazanmak ve sonra hükmetmek olmalıdır…” Bu sözler birçok şeyi dünden bu güne kadar açıklayabilecek değere sahiptir. 28 Temmuz 1920 Amiral Sir F. De Robbeck’ten Lord Curzon’a: “…Kürt meselesi hakkında sizin fikrinizi biliyorum. Daha kesin bir karara varmanız için bunu yazıyorum. Damat Ferit Paşa bana geldi, Sulh antlaşmasına göre Kürtler ayrı bir devlet olacaklar, Kürt liderleri Mustafa Kemal’i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği getirmek istiyor. Siz Mustafa Kemal’den nefret ediyorsunuz, çünkü, o sizin yaptığınız antlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı kullanalım…” Günümüzde ABD ve AB kaynaklı her türlü kurum ve kişinin söylemleri ile içerideki ayrılıkçı Kürtçüler ile Ticari İslamcıların her fırsatta Atatürk’e saldırmaları ile 93 yıl önce söylenenler arasındaki paralellik akıllara durgunluk verecek düzeydedir. 12 Eylül 1919 Damat Ferit ile İngiltere Hükümeti temsilcisi M. Fresrer ve H. N. Churchill arasında imzalanan gizli anlaşmanın 3. Maddesi: “Türkiye, bağımsız bir Kürdistan kurulmasına karşı koymaz.” Burada sözlerin her hangi bir izahata ihtiyacı yoktur. Ancak dikkate değer olan gizli anlaşmanın tarihidir. Henüz Sevr Antlaşması dahi imzalanmamıştır. O dönemin Damat Ferit’i hukuksuz ve keyfi olarak toprak bütünlüğünü feda etmektedir. Günümüzde de birçok uygulamada görülmektedir ki TBMM devre dışı bırakılarak, meri hukuk hiçe sayılarak millet ve devlet menfaatine kasten zarar verilmektedir. Yukarıda başta İngilizler olmak üzere İtilaf Devletleri’nin gayretlerinden uzun uzadıya örneklerle söz edilmiştir. Akla gelen soru, acaba bu faaliyetler Kürtler arasında siyasi neticeler verdi mi? Soruya şöyle cevap verilebilir. Halk nezdinde değil ama, aşiret reisleri ve Kürtçü aydınlar (!) arasında netice vermiştir. Bu aşiret reisleri ve aydınlar kurdukları dernekler vasıtasıyla Türk Milleti’ni en zorda olduğu anda sendeletmeye çalışmıştır.
Posted on: Mon, 22 Jul 2013 00:50:49 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015