83-Mutaffifin SURESİ’NİN IŞIĞINDA İSLAM - TopicsExpress



          

83-Mutaffifin SURESİ’NİN IŞIĞINDA İSLAM DÜŞÜNCESİ-I Toplumda yanlış işlerin hâkim olduğu ortamda her bir sûre gibi bu sûrede oradaki yanlışları düzeltme mücadelesi vermiştir. İşlenen hataların temelinde ahiret inancı hususunda yaşanan sorunlar vardır. Bu nedenle önce insanın gayb âlemiyle ilgili sorunları çözülecektir. Buradan hareketle insanı harekete geçirmek ve kalbi yönelişlerini canlı tutmak istemiştir. Böylece dinin dikkat çektiği hususlara itibar edilecektir. İnsanın yanlış işlere olan ilgisi azalacak ve dini şuuru istenen düzeye taşınacaktır. Sadece belirli bir toplumun değil, tümüyle insanlığın Hz. Peygamberin getirdiklerinden istifade etmesi sağlanacaktır. Hayata ve varlıklara yeni bir tasavvurla kapsamlı şekilde vahyin ışığında bakış geliştirmek mümkün olacaktır. Sûre henüz başında yanlış ticari muamelenin içinde yer alan, eksik ölçüp yanlış tartan, kendisine alırken fazla olan başkasına verirken noksan ölçerek veya tartarak vermek suretiyle ticari hayatı müşteriyi aldatma esasına dayalı olarak yürütenler cehennemle tehdit edilmişlerdir. İnsanların ilahi huzura vardığı zaman biriminde mahcup olmak vardır. Buna karşı tedbir dünyada alınacaktır. Bir diğer olumsuz tutum ise İslam’dan mahrum olanlarda da yaygınlık kazanan kötü ahlaki tutum ve çirkin davranışlardır. Bunun da temelinde kendini büyük başkalarını küçük, hakir ve basit görme vardır. Buda alay etme ve alaylı gülüşlerle muhatabını sapık görme gibi tutumlarda görülmektedir. Bunun yanında çok açık olarak iyi ve kötülerin hali netleştirilmiştir. Doğal olarak bundan onların akıbetleri de belirginleşmektedir. Şu ana temalar görülmektedir; ticari ve iktisadi hayatta köklü değişim zorunludur. Geçmişin güçlünün zayıfı ezdiği ve ticari hayatın aldatma esasına dayandığı anlayışına son verilecektir. Onların ahirette karşı karşıya kalacakları kötü durum hatırlatılmıştır. Facir, fasık, asi ve mücrimler bu işlerinden sakındırılmışlardır. Günah yollardan ve haddi aşmaktan vazgeçmez ve manevi körlükte devam ederlerse, kıyamet günü ne tür cezalarla karşı karşıya kalacakları haber verilmiştir. Belirgin olarak ötede mahrumiyet içinde olacakları bildirilmiştir. Günah pisliklerinden temizlenmek onların kurtuluşunu hazırlayacaktır. Dini inkâr etmenin, ayetleri yalanlamanın sonunda kalpleri kararmış ve günah kazanmışlardır. Onlar Allah’ı görmekten mahrum olacaktır. Fiili olarak cehenneme girme yanında, sözlü olarak da “İşte bu sizin yalanladığınız” denmek suretiyle bu türden azapla da azap edilirler. Ayetler kötülerin halini haber verdikten sonra, iyilerin karşılaşacağı güzellikleri bildirmiştir. Bunların hali diğerlerinin mukabilidir. Kendilerine verilecek nimetler bildirilmiştir. Bu durum onların yüz güzelliğine ve simalarındaki parlaklığa yansımaktadır. Koltuklarına yaslanmış halde cennet içeceklerinden içerler. İşte asıl yarış bu hususta ve bu güzellikleri elde etme yolunda yapılacaktır. Batıl gurur ve kötülerin iyilere eza vermek için izledikleri alaylı yol kınanmıştır. Ahlak ve edep dışı bu tutumları insani değerlerle örtüşmemektedir. Müminlere karşı alaylı gülmeler, göz, kaş hareketleri ve mimiklerle alay etme, müminleri yanlış yoldaki kimseler olarak empoze etme kınanmıştır. Din herkesin kendi görevini yapmasını istemiştir. İnkârcılar Müslümanların bekçi, muhafız ve gözetleyicisi değillerdir. Niçin kusur arama ve hata tespiti peşine düşmektedirler? Ahirette de kâfirler kendileri gülünç duruma düşecek, onların suçlarına uygun olan ceza verilecektir. Onlar dünyada isteklerine pişmanlık duyacaklardır. Burada ortaya konanlar dine davet yapanların karşılaştıkları olumsuzluklardan kesitlerdir. Kıyamete kadar bunların benzerleri devam edecektir. Helakin hak ihlalinde olanlara geleceğini bildirmiştir. İlahi adalet böyle tecelli edecek ve onlar cezasını görecektir veya onlara “helak olsun” denmektedir. Bu, Allah’ın onlar hakkındaki sözü ve kararıdır. Burada insanlık tarihinin temel yolsuzluk şekillerinden birisi dile getirilmiştir. Her toplum da ve her asırda aynısı veya benzerleri görülen bir aldatma yöntemi anılmıştır. Burada kişinin kendilerine muhatabının aleyhine ticari faaliyet yapması söz konusudur. Kendisine fazlasıyla olma, müşteriye de noksan verme vardır. Mekke’de inen bir surede konunun tehdit yöntemiyle işlenmesi toplumun sadece dini anlayışı değil, ekonomik faaliyetlerini de düzeltme çabası verilmektedir. Ana tema olarak inanç esasları ve başta Allah’ın birliği konusu sıklıkla vurgulanan bir husustur. Allah’ın varlıklar üzerinde hâkim olduğu, vahiy ve ilahi kitap gerçeği peygamberlik yanında kapsamlı olarak ahiret konuları vurgulanmıştır. Ahiretteki hesap ve karşılıkların adil olarak verileceği gerçeği ticari hayatın da düzenlenmesini gerektirmiştir. Bu hususlardaki duyarlılık genel ahlakı ve aynı zamanda ticaret ahlakını düzenlemeyi gerektirmiştir. İtikâd, ibadet, muamele, ahlak, hukuka riayet vb. diğer pek çok alan birlikte mütalaa edilmiştir. Diğer meseleler ne düzeyde önemliyse, ölçü ve tartıya riayet etmek de o düzeyde inancın gereği ve ahlaki bir muameledir. İslam hukukunun diğer alanlarla ilgili emir ve yasakları Medine döneminden gelirken ticari düzenlemeler Mekke’de yapılmıştır. Çünkü bunun aciliyeti vardı ve bu tür muamelelerin mağdurları çok fazlaydı. Genelinde bunları garip, güçsüz ve dışarıdan Mekke ortamına gelenler oluşturuyordu. İleri gelenler zulmettiği için, kimse onlara müdahale edemiyordu. Mekke ortamında ticari düzenlemelerin henüz erken döneminde başlatılması inanç yanında diğer alanlara da müdahale etmeyi gerektirmiştir. İslam’ın zulmü önlemek ve hakkı hâkim kılmak için geldiğini göstermiştir. Ulûhiyetin Allah’ın dışındaki varlıklara isnat edilmesi ve kulluğun Allah’tan başkasına yapılması yanlıştı. Bu yanlışlar vahiy yoluyla düzeltilmiştir. Bunun bir benzeri iktisadi hayatta bu surede yapılmış, hak sahibinin hakkının verilmemesi ticari entrikalarla eksik ölçüp noksan tartmaların yapılması müşterinin itimadının kötüye kullanılması durdurulmuştur. Artık ticari muamelenin içinde yer alanlar haklarına riayet edecek, yanlış yapmayacak ve hakkına razı olacaktır. Böylece zayıfların ve kendini savunamayan gariplerin hakları korunacaktır. Bu prensipleriyle İslam, toplumda işin başından itibaren uyanmayı getirmiş, güçlülere haddini bildirmiş ve mazlumların elinden tutup onlara değer vermiştir. Mekke toplumu uzun geçmişinden itibaren ticari hayatın içindeydi. Kureyş Suresi konuya açıklık getirmiştir. Halkın ileri gelenleri Şam ve Yemen taraflarına düzenlenen ticaretin içinde yer alıyordu. Ayrıca Mekke’ye hac ve ziyarete gelenler doğal olarak ticaretle de meşgul oluyor, mal getirip satıyor ve genelde de kutsal yerin eşyasından hediye götürüyordu. Kurulan ve sürdürülen panayırlar aynı zamanda bir ticaret alanıydı. İslam bu surenin henüz başında getirdiği düzenlemelerle günlük hayatı iç ve dış ticareti düzenliyor, asırlarca devam edip gelen panayır ve diğer organizelere yeni şekil veriyor ve oralarda adaleti, hâkim kılıyordu. Mazlumlar aradığını İslam’la buluyor ve mutlu oluyordu Mekke ulularının elinde geniş ticari imkânlar vardı. İhtikâr/karaborsa düzeyinde olumsuzluklar vardı. Ticari faaliyetleri büyük kafileler yoluyla yürütüyorlardı. Mevsimlik ticaret genelde hac mevsiminde ileri düzeye ulaşırdı. Hem edebi faaliyetler, şiir ve hitabet, hem de ticaret birlikte yürütülüyordu.
Posted on: Mon, 11 Nov 2013 05:30:39 +0000

Trending Topics



stbody" style="min-height:30px;">
Sin is the target Heb. 12:10: Our fathers disciplined us for a

Recently Viewed Topics




© 2015