ADNAN OKTAR: “Lülül mekanün” “sedeflerdeki inciler gibi - TopicsExpress



          

ADNAN OKTAR: “Lülül mekanün” “sedeflerdeki inciler gibi el değmemiş” Kuran’da kadınların vasıfları. Hur; beyaz tenli gözünün beyazı bembeyaz siyahı da simsiyah ahu gözlü anlamına geliyor. Ein; gözleri iri. Edkar; her bir bakire, her ilişki sonucunda yine bakire olan. Orada insanlar eşleriyle ilişki, her ilişkiden sonra yine bakire oluyor. Urub; kocalarına aşık, işveli, kocaları tarafından içten bir sevdayla sevilen. Etrab; yaşları eşit, her biri otuz üç yaşında. Bu yaş sınırını ebediyen aşmayacak şekilde yaratılmış. Kasulatüttaf; bakışlarını yalnız eşlerine yönelten, kendilerine bakan eşlerini başka kadınlara bakma ihtiyacını duyurtmayacak şekilde bakışları çekici. Kendi hanımı çok çok güzel görünüyor Allah öyle yaratmış oda ona bakıyor. Dikkati onun üstünde. Allah’ın sanatı bu. Hisan; yüzleri güzel mi güzel. Hayme; içi boş inciden yaratılmış cennet çadırları. Beyzunumeknun; saklı yumurta gibi bembeyaz tenlerini inceliği yumurtanın kabuğundan sonra gelen beyaz kısmı örtücü zar gibi ince ve şeffaf. Çok ince ciltli. Ama dünyada bazı hanımların cildi kalın oluyor o kötü etki yapıyor. Mutaharra; vücudu her türlü acz ve kirden dili de her türlü çirkin sözlerden arınmış. Mutahhar; tertemiz. Tahirun ve tahirat, inşaAllah. “Nice bahçeler ve üzüm bağları” İnsan dünyada üzüm bağları o kadar göremiyor. Ama cennetin üzüm bağları mükemmel. “Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar” 78. Sure’nin 32. ayeti. “Dopdolu kadehler içinde ne bir saçma söz işitirler nede bir yalan.” Bu içkiyi aldıklarında alkol etkisi göstertmediği için şuurları açık gayet güzel konuşuyorlar. “Adnen cennetleri kapıları onlara açılmıştır içinde yaslanıp dayanmışlardır. Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki bundan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur” Yani cinsel ilişkiye girmemişlerdir daha önce. Bakire sadece eşiyle ilişkiye giriyor. “Sanki onlar mercan gibidirler” Mücevher gibi parlıyor. Çok kaliteli çok güzel görünüyorlar. “Orada huyları güzel yüzleri güzel kadınlar vardır.” Huyu güzel, önce huy sonra yüzleri güzel kadınlar vardır. “Otağlar içinde korunmuş kadınlar” Hiç kimsenin ilişkiye girmediği, iffetli, temiz kadınlar. Otağ; cennet çadırları büyük, çadırdan insan hoşlanır. Çadırda yaşamak ister insanlar. Çadır ayrı bir zevk verir. Bir yere gittiklerinde hemen çadır kurmak isterler. İçgüdüsel bir arzu. Cennetten kalma bir arzudur o. “Ve iri gözlü huriler” Gözleri son derece anlamlı, oturmuş, güzel derin bakışlı huriler. “Sanki saklı inciler gibi” Hep saklı muhafaza edilmiş, bozulmamış, dejenere olmamış. “Nimetlerle donatılmış naim cennetlerde” Cennet’ül naim, cennet’ül Firdevs, cennet’ül Adnen. “Ve biz onları iri gözlü ceylan hurilerle evlendirdik” diyor Allah. Ceylan gözlü hurilerle evlendirdik diyor. Hanımlarda eşleriyle, eşini yüzlerce, binlerce çeşit bedende görür hanımlar. Aynı ruhta ama biri başka yüzüne benziyor, biri başka insan bedeninde. Bir başka insan bedeninde yüzlerce bedende oluyor ama aynı eş. Tek bir ruh hepsinde var. “Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır” Hiçbir şekilde ölüm yok. Kafası bir yere çarpıp ölme, takılıp ölme öyle bir şey olmaz. Kafası kopsa bile alır tutar yapıştırır, yoluna devam eder. Kolu kopsa bile alır, tutar yapıştırır. Alıp koyduğunda o kol tamamdır. Yoluna devam eder. İsterse kolunu koparabilir. İsterse çeker çıkartır, yapıştırdığında da birbirine getirdiğinde kol sağlam işlevine. Öyle ameliyata gerek yoktur. Hangi organ koparsa kopsun, gözü çıksa bile gözünü koyar yerine, göz işler. Cennetin özelliğidir o. Bilmiyorum rüyanızda gördünüz mü öyle? Rüyanızda uçtuğunuzu görmüşsünüzdür. Oda cennetten kalma özelliktir. İnsan eşinden çocuk olmasını istediğinde çocuk hemen oluşuyor orada. Kadının hamile kalmasına ihtiyaç olmuyor. Hemen bir vildan orada oluşuyor yeni. Bu benim çocuğum diye isterse sevebilir. “Kendileri için civanlar etraflarında dönüp dolaşırlar sedefte saklı inci gibi tertemiz pırıl pırıl.” Son derece kaliteli gözleri kirpikleri burnu her yeri pırıl pırıl parlıyor. Çok temiz ve düzgün. Vücut arızalarında hiçbir itici özellik olmuyor sonsuza kadar. Bütün vücut azaları sürekli temizdir. Pırıl pırıl, temiz. Onun için yakuta, inciye benzetilir. Yakut hiç kirlenmez, tertemiz durur kutuya koyarsan. Saklı diyor zaten. “Saklı inciler gibi” Saklı tuttuğunda gıcır gıcırdır. İnsan da öyle ahirette pırıl pırıl. Ama dünyada daha yarım saat geçmeden kirlenir. Bir saat geçince kirlenir. Her gün banyo yapıyor, defalarca banyo yapıyor yine temizlenemiyor. Her vücut azasını ayrı ayrı yıkıyor yine temizlenemiyor. Özel yaratılıyor dünyada, dünyadan soğutmak için insanları. Ama yine de bin bir türlü hastalık, dert, bela olduğu halde deliler gibi sever dünyayı insanların birçoğu. Dizlerinde ağrı olur, el bilekleri kolunda ağrı olur. Dişleri ağırır, dişleri dökülür. Gözleri görmez, katrakt oluyor, bir şey oluyor. Burnunda rahatsızlık oluyor. Beyninde unutkanlık rahatsızlıklar oluyor. Kulağı duymuyor, karaciğeri çalışmıyor, midesinde ülser oluyor yahut akciğerinde enfeksiyon oluyor. Hiç fark etmiyor daha hala mal yığma, köşeyi dönme hırsı oluyor birçok insanda biliyorsunuz. O insanın acizliğini göstertmek ve garipliğini göstertmek için Allah tarafından özel yaratılıyor. Allah “zaluma” ve cehula” diyor. Zalimdir diyor, cahildir ve nankördür diyor insan. Garip bu kadar delice hırs yapması. Birçok insan cildinin düzgün olası için cildiyeciye gidiyor. Cildi ayrı başına iş çıkartıyor. Kulağında rahatsızlık oluyor onun için ayrı. Saçları dökülüyor, saç ektirenler oluyor. Saçına enjeksiyon yaptırıyor onunla ayrı uğraşıyor. Boyun omurlarında fıtık oluyor boyun, onunla ayrı uğraşıyor. Sırt omurlarında fıtık oluyor, onunla ayrı uğraşıyor. Kolu ağrıyor, omuzu ağrıyor, birçok eklemlerinde ağrı oluyor. Birçok kişini karaciğerinde bozukluk oluyor. Birçoğunun midesi malum ülser, ülserasyon oluyor, ona benzer rahatsızlıklar oluyor. Mide bağırsak sisteminde bozukluklar oluyor. Üriner sistemde rahatsızlıklar oluyor, ucu bucağı yok. Sinirleri bozuk oluyor, ton hesabıyla sinir ilacı kullanıyor bütün dünyada. Psikolojik rahatsızlıkları gidermek için ilaç kullanıyorlar. Bu bin bir türlü aczin içinde, kirlenmeler, vücudun eksiklikleri, vücudun aczleri zaten her gün görüyorsunuz. Adeta bir bataklığın içerisinde kendine bir hayat kurmaya çalışıp çılgınca bir hayat mücadelesi veriyorlar. Halbuki Allah’a teslim olsalar dünya belalarının büyük bölümü insanların üstünden kalkar. Arkasından savaşlar, kavgalar, anarşi, terör, siyasi tartışmalar, küfürleşmeler, siyasi gerilimler. Her an tutuklanma korkusu oluyor birçok insanda, mahkemeye düşme korkusu oluyor, karakola düşme korkusu oluyor. Sokakta dövülme sövülme korkusu oluyor. İnternetten hakaret edilmesinden korkuyor, aleyhinde bir şeyler yazılmasından korkuyor. Gazetede aleyhinde yazılar çıkmasından korkuyor. Ucu bucağı yok. karısıyla kavga etmekten korkuyor. Oğlunun evden kaçmasından korkuyor. Çekleri senetleri ödeyememekten korkuyor. Gelecekten korkuyor. Ekonomik açmaza girmekten korkuyor, ay başında kirayı verememekten korkuyor. Bin bir türlü bela dünyada kol gezer. Ama bunun arasında insanlar bütün güçleriyle dünyaya bağlanıp sadece dünyayı yaşamak ve Allah’ı unutmak isteyen karakter oluyor. Bir kısım insanlar. Bu işte Cenab-ı Allah’ın ayette “zaluma” ve “cehula” ayeti ve insanların nankör olduğuyla ilgili ayet. Bu karakteri bu kişiliği birçok insanda göreceğimizi gösteriyor. “Çevrelerinde gençlikleri ve dinçlikleri ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur. Sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.” Cennetin içine yahut buraya inci saçsak siyah bir alanın üstüne inciler hemen dikkat çeker değil mi? Saçılmış inci gibi onlar görülür diyor böyle cennette. Her biri yarı pırıl pırıl parlayarak gezerler dikkatinizi çekerler diyor Allah. “Kendileri ve eşleri gölgeliklerde” “minzevcetin” diyor ayette. “Tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.” Gölgeye meraklılar ya dünyada, zaten orada güneş yok ki yaksın. Ama içgüdü olarak gölgeye kafa taktıkları için insanlar illa gölge. Orada daha rahat ediyor, hoşuna gidiyor. Halbuki eşya orada kendinden ışıklıdır, güneş yok. Bütün madde kendinden ışıklıdır. Dış kaynağa ihtiyaç yoktur. Burada sebep olarak yaratılıyor dış kaynak. Yine kendinden ışıklı sitem burası da, gölge ve ışık olduğu yerde yaratılır. Ama ışık kaynağı olmazsa mantıksız olacağı için özel olarak ışık kaynağı yaratıyor Allah. Güneş yaratıyor güneşe ihtiyaç yok. normal aydınlanıyor zaten dünya. Güneşten kaynaklanmıyor aydınlık, Allah aydınlatıyor. Ama işte güneş doğdu, ortalık aydınlandı diyorlar. Mantık oturması için yapılan sebeplerdir bunlar. Siz ve eşleriniz cennete girin; sevinç içinde ağırlanacaksınız. (Zuhruf Suresi / 70) Hemen orada eşlerini Allah onlara gösteriyor. Hemen tanışıyorlar müminse eşi. Mesela ölen insan hemen eşiyle orada cennette buluşur. Yani bu dünyada eşini beklemesi diye bir konu yoktur. Diyor ya adam ben ölünce eşimi ahirette bekleyeceğim, kaç yüzyıl geçecekse. Öyle bir şey olmaz. Öldüğünde hemen mümin cennete gider ve hemen eşiyle beraber olur. Yani zaman konusu yok. Zaman izafi. Sorgusu yapılan adam, anlatmıştım daha önce, en son sorgusu yapılan en başta sorgusu yapıldığını zannediyor. Mümine sorgu onore etmek içindir. Sen şeyhine şöyle hizmet etmişsin, doğru mu? Sağlığıyla ilgilenmişsin doğru mu? Şu kadar zekat vermişsin doğru mu? Namazlarını kılmışsın doğru mu? Orucunu tutmuşsun. Şu şu şu kişilere kitap dağıtmışsın, tebliğ yapmışsın. Bunlar doğru mu? Evet, evet, evet diyor. Zaten sırf onore etmek için. Duyulsun diye etrafta. Bu neden cennete giriyor diye merak eder ya insanlar, etrafındaki insanların bilip duyması için yapılıyor. Yani mantıklı bir nedenden cennete girdiğini göstermek için. Hepsi tek tek duyulur. Şu gün şu insana şu zekatı vermişsin, şunlara şunu yapmışsın, şu gün sana ters konuşan adama şöyle güzel cevap vermişsin, şöyle eziyetlere katlanmışsın, şu ters cevaplara güzel cevap vermişsin. Mesela bir milyon adetse bu olay, bir milyonu da sayılıyor. On milyon adetse on milyonu da sayılıyor. Ama ona on saniye gibi geliyor. Ne çabuk bitti diyor sorduğunda. On saniye gibi. Zaman kısa ve izafi. İzafi olunca kısa geliyor. Mesela şeytan belki 200 bin yıl hizmet ediyor, kendince, çirkin anlamda. Ama ahirete gittiğinde soruluyor, “ne kadar kaldın?” diyor. “Bir gün veya bir günün bir vakti kadar kaldım” diyor. Mesela bazı şeytanlar da göz açıp kapama vakti kadar diyor. Çok kısaydı diyor. Bayağı kısa bir vakitti diyor. Allah süresi kadar kaldılar diyor. Ama izafi olduğu için zaman çıkaramıyorlar. Samimi kanaati, bir gün olabilir diyor, yok yok bir günün yarısı kadardı tahmin ediyorum diyor. Yani sabahtan öğlene kadar gibi olması gerekiyor diyor. O kadar kısa kaldım diyor.
Posted on: Wed, 10 Sep 2014 17:38:44 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015