AHZÂB Bismillâhirrahmânirrahîm 33/AHZÂB-1: Yâ eyyuhen - TopicsExpress



          

AHZÂB Bismillâhirrahmânirrahîm 33/AHZÂB-1: Yâ eyyuhen nebiyyuttekillâhe ve lâ tutıil kâfirîne vel munâfikîn(munâfikîne), innallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen). Ey Nebî (Peygamber), Allaha karşı takva sahibi ol! Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Muhakkak ki Allah; Alîmdir (en iyi bilen), Hakîmdir (hüküm ve hikmet sahibi). 33/AHZÂB-2: Vettebi’ mâ yûhâ ileyke min rabbik(rabbike), innallâhe kâne bimâ ta’melûne habîrâ(habîren). Ve sana Rabbinden vahyedilene tâbî ol. Muhakkak ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır. 33/AHZÂB-3: Ve tevekkel alâllâh(alâllâhi) ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen). Ve Allaha tevekkül et. Ve Allah, vekil olarak yeter. 33/AHZÂB-4: Mâ cealallâhu li raculin min kalbeyni fî cevfih(cevfihî), ve mâ ceale ezvâcekumullâî tuzâhırûne min hunne ummehâtikum, ve mâ ceale ed’ıyâekum ebnâekum, zâlikum kavlukum bi efvâhikum, vallâhu yekûlul hakka ve huve yehdîs sebîl(sebîle). Allah bir adama göğsünde iki kalp kılmadı (yaratmadı). Zihar yaptığınız (sen bana benim annemin sırtı gibisin diyerek boşamak istediğiniz) zevcelerinizi sizin anneleriniz kılmadı. Ve evlâtlıklarınızı, sizin oğullarınız kılmadı. İşte bunlar sizin ağızlarınızdaki sözlerdir. Ve Allah hakkı söyler. Ve O, (Kendine ulaştıran) yola hidayet eder. 33/AHZÂB-5: Ud’ûhum li âbâihim huve aksatu indallâh(indallâhi), fe in lem ta’lemû âbâehum fe ıhvânukum fîd dîni ve mevâlîkum, ve leyse aleykum cunâhun fîmâ ahta’tum bihî ve lâkin mâ taammedet kulûbukum, ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Onları (evlâtlıklarınızı) babalarının namı ile çağırın. Bu, Allahın katında daha adaletlidir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, o zaman onlar, dînde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Ve hata ettiğiniz şeylerden dolayı sizin için günah yoktur. Fakat kalplerinizin taammüden (kasten) yaptırdığı şeylerden (günah vardır). Ve Allah Gafurdur (günahları sevaba çeviren), Rahîmdir (Rahîm esmasıyla tecelli eden). 33/AHZÂB-6: En nebiyyu evlâ bil mu’minîne min enfusihim ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ûlûl erhâmi ba’duhum evlâ bi ba’dın fî kitâbillâhi minel mu’minîne vel muhâcirîne illâ en tef’alû ilâ evliyâikum ma’rûfâ(ma’rûfen), kâne zâlike fîl kitâbi mestûra(mestûren). Nebî (Peygamber), müminler için kendi nefslerinden daha evlâdır (yakındır). Ve Onun (Nebînin) zevceleri, onların anneleridir. Ve rahim sahipleri (akrabalar), onlar birbirlerine, Allahın Kitabında, müminlere ve muhacirlere yakın olduklarından daha yakındır. Ancak dostlarınıza iyilik yapmanız hariç. İşte bunlar, Kitabta satır satır yazılıdır. 33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan). O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuhtan ve Hz. İbrâhîmden ve Hz. Musadan ve Meryemoğlu Hz. İsadan ve onlardan ağır bir misak aldık. 33/AHZÂB-8: Li yes’eles sâdikîne an sıdkıhim, ve eadde lil kâfirîne azâben elîmâ(elîmen). Sadıklara sadakatlerini sorması içindir. Ve kâfirlere elîm bir azap hazırladı. 33/AHZÂB-9: Yâ eyyuhellezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhim rîhan ve cunûden lem terevhâ, ve kânallâhu bimâ ta’melûne basîrâ(basîren). Ey âmenû olanlar (Allaha ulaşmayı dileyenler)! Allahın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Size (üzerinize) ordular gelmişti. O zaman, onların üzerine, rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular gönderdik. Ve Allah, yaptığınız şeyleri görendir. 33/AHZÂB-10: İz câukum min fevkıkum ve min esfele minkum ve iz zâgatil ebsâru ve belegatil kulûbul hanâcire ve tezunnûne billâhiz zunûnâ(zunûnen). Onlar, sizin yukarınızdan ve aşağınızdan üzerinize geldiği ve gözlerin yıldığı ve kalplerin hançereye ulaştığı (yüreklerin ağza geldiği) zaman, Allaha karşı zanlarda bulunuyordunuz. 33/AHZÂB-11: Hunâlikebtuliyel mu’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ(şedîden). Orada müminler imtihan edildiler. Şiddetli sarsıntı ile sarsıldılar. 33/AHZÂB-12: Ve iz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun mâ vaadenallâhu ve resûluhû illâ gurûrâ(gurûran). Ve münafıklar ve kalplerinde maraz (hastalık, şüphe) bulunanlar: “Allah ve Resûlü gururdan (aldatmaktan) başka bir şey vaadetmedi.” diyorlardı. 33/AHZÂB-13: Ve iz kâlet tâifetun minhum yâ ehle yesribe lâ mukâme lekum ferciû, ve yeste’zinu ferîkun minhumun nebiyye yekûlûne inne buyûtenâ avretun ve mâ hiye bi avreh(avretin), in yurîdûne illâ firârâ(firâran). Ve onlardan bir taife (topluluk): Ey Yesrib (Medine) halkı, sizin için (burada) duracak yer yok! Artık dönün. dedi. Onlardan (diğer) bir grup, peygamberden: Muhakkak ki evlerimiz muhafazasızdır (korumasızdır). diyerek izin istiyorlardı. Ve evleri korumasız değildi, sadece (savaştan) kaçmak istiyorlardı. 33/AHZÂB-14: Ve lev duhılet aleyhim min aktârihâ summe suilûl fitnete le âtevhâ ve mâ telebbesû bihâ illâ yesîrâ(yesîran). Ve eğer onların üzerine, onun (şehrin) her tarafından girilseydi ve sonra da fitne (çıkarmaları) istenseydi, mutlaka ona (fitneye, karışıklığa) gelirlerdi (fitne çıkarırlardı). Pek azı hariç, orada kalmazlardı. 33/AHZÂB-15: Ve lekad kânû âhedûllâhe min kablu lâ yuvellûnel edbâr(edbâre), ve kâne ahdullâhi mes’ûlâ(mes’ûlen). Ve andolsun ki onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allaha ahd vermişlerdi. Ve Allahın ahdi bir mesuliyettir (sorumluluktur). 33/AHZÂB-16: Kul len yenfeakumul firâru in ferertum minel mevti evil katli ve izen lâ tumetteûne illâ kalîlâ(kalîlen). De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçarsanız firar (kaçış), size bir fayda sağlamaz. O zaman az bir süre hariç, metalandırılmazsınız. 33/AHZÂB-17: Kul men zellezî ya’sımukum minallâhi in erâde bikum sûen ev erâdebikum rahmeh(rahmeten), ve lâ yecidûne lehum min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîren). De ki: Eğer Allah sizin için bir kötülük dilese, sizi Allahtan kim korur (koruyabilir)? Veya sizin için rahmet dilese... Onlar Allahtan başka kendilerine dost ve yardımcı bulamazlar. 33/AHZÂB-18: Kad ya’lemullâhul muavvikîne minkum vel kâilîne li ıhvânihim helumme ileynâ, ve lâ ye’tûnel be’se illâ kalîlâ(kalîlen). Sizden muavvik olanları (Peygamber Efendimiz (S.A.V)e yardıma mani olanları) ve kardeşlerine: Bize gelin. diyenleri, Allah kesinlikle biliyordu. Ve onlar, pek azı hariç, savaşa gelmezler. 33/AHZÂB-19: Eşıhhaten aleykum fe izâ câel havfu reeytehum yenzurûne ileyke tedûru a’yunuhum kellezî yugşâ aleyhi minel mevt(mevti), fe izâ zehebel havfu selekûkum bi elsinetin hıdâdin eşıhhaten alel hayr(hayrı), ulâike lem yu’minû fe ahbetallâhu a’mâlehum, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ(yesîren). Size karşı cimridirler. Fakat korku gelince, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimse gibi gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. Hayra karşı, keskin dilleri ile (yaralayıcı sözlerle) sizi incitirler. İşte onlar mümin değildirler. Bu sebeple Allah, onların amellerini heba etti (yok etti). Ve işte bu, Allaha göre çok kolay oldu. 33/AHZÂB-20: Yahsebûnel ahzâbe lem yezhebû, ve in ye’til ahzâbu yeveddû lev ennehum bâdûne fîl a’râbi yes’elûne an enbâikum, ve lev kânû fîkum mâ kâtelû illâ kalîlâ(kalîlen). Onlar (münafıklar), birliklerin (düşman birliklerinin) gitmediğini sanıyorlar. Eğer birlikler gelseler, Arapların arasında olup (arasına karışıp), sizin haberlerinizi sormak isterlerdi. Ve şâyet sizin aranızda olsalardı, pek azı hariç, savaşmazlardı. 33/AHZÂB-21: Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıre ve zekerallâhe kesîrâ(kesîren). Andolsun ki, sizin için ve Allaha ve ahiret gününe (Allaha ulaşma gününe) ulaşmayı dileyen ve Allahı çok zikredenler için, Allahın Resûlünde güzel bir örnek vardır. 33/AHZÂB-22: Ve lemmâ real mu’minûnel ahzâbe kâlû hâzâ mâ vaadenallâhu ve resûluhu ve sadakallâhu ve resûluhu ve mâ zâdehum illâ îmânen ve teslîmâ(teslîmen). Ve müminler, (düşman) birliklerini gördükleri zaman: Bu (zafer), Allahın ve Onun Resûlünün vaadettiği şey. Allah ve Onun Resûlü doğru söyledi. dediler. Ve bu, onların sadece îmânlarını ve teslimiyetlerini arttırdı. 33/AHZÂB-23: Minel mu’minîne ricâlun sadakû mâ âhedûllahe aleyh(aleyhi), fe minhum men kadâ nahbehu ve minhum men yentezırû ve mâ beddelû tebdîlâ(tebdîlan). Müminlerden bir kısım erkekler, Allaha yaptıkları ahde (savaşta şehit oluncaya kadar sebat edeceklerine dair verdikleri söze) sadık kaldılar. Böylece onlardan bir kısmı verdiği sözü yerine getirdi (şehit oldu), bir kısmı da (şehit olmayı) bekliyorlar. Ve onlar, (ahdlerinden) bir şey değiştirmediler. 33/AHZÂB-24: Li yecziyallâhus sâdıkîne bi sıdkıhım ve yuazzibel munâfıkîne in şâe ev yetûbe aleyhim, innallâhe kâne gafûren rahîmâ(rahîmen). (Bu), Allahın sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandırması ve münafıklara azap etmesi veya dilerse tövbelerini kabul etmesi içindir. Muhakkak ki Allah, Gafurdur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren), Rahîmdir (rahmet eden, Rahîm esmasıyla tecelli eden). 33/AHZÂB-25: Ve reddallâhullezîne keferû bi gayzıhim lem yenâlû hayrâ(hayran), ve kefallâhul mu’minînel kıtâl, ve kânallâhu kaviyyen azîzâ(azîzen). Ve Allah, kâfirleri öfkeleriyle geri çevirdi, bir hayra nail olamadılar (gâlip gelemediler). Ve Allah, savaşta müminlere (onları gâlip kılarak) kâfi geldi. Ve Allah; Kaviyydir (kuvvetli), Azîzdir (yüce, gâlip). 33/AHZÂB-26: Ve enzelellezîne zâherûhum min ehlil kitâbi min sayâsîhım ve kazefe fî kulûbihimur ru’be feriykan taktulûne ve te’sirûne ferîkâ(ferîkan). Ve kitap ehlinden onlara arka çıkanları (yardım edenleri) kalelerinden indirdi. Ve onların kalplerine korku düşürdü. Bir kısmını öldürüyordunuz ve bir kısmını esir alıyordunuz. 33/AHZÂB-27: Ve evresekum ardahum ve diyârehum ve emvâlehum ve ardan lem tetauhâ, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîrâ(kadîran). Ve sizi onların topraklarına, diyarlarına (ülkelerine), mallarına ve ayak basmadığınız arazilerine varis kıldı. Ve Allah herşeye kaadirdir. 33/AHZÂB-28: Yâ eyyuhen nebiyyu kul li ezvâcike in kuntunne turidnel hayâted dunyâ ve ziynetehâ fe teâleyne umetti’kunne ve userrihkunne serâhan cemîlâ(cemîlen). Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine de ki: Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, o zaman gelin sizi metalandırayım (mehrinizi vereyim). Ve sizi güzel bir bırakışla boşayayım. 33/AHZÂB-29: Ve in kuntunne turidnallâhe ve resûlehu veddârel’âhırete fe innallâhe eadde lil muhsinâti minkunne ecren azîmâ(azîmen). Ve eğer siz, Allahı ve Onun Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, aranızdan muhsin kadınlar için büyük ecir (mükâfat) hazırladı. 33/AHZÂB-30: Yâ nisâen nebiyyi men ye’ti min kunne bi fâhışetin mubeyyinetin yudâ’af lehel’azâbu dı’feyn(dı’feyni), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran). Ey Peygamber Hanımları! İçinizden kim açıkça bir fuhuşla (kötülükle), gelirse (yaparsa), ona azap iki kat artırılır. Ve bu, Allaha göre kolaydır. 33/AHZÂB-31: Ve men yaknut min kunne lillâhi ve resûlihi ve ta’mel sâlihan nu’tihâ ecrehâ merreteyni ve a’tednâ lehâ rızkan kerîmâ(kerîmen). Ve sizden kim, Allah ve Onun Resûlüne kanitin olursa (huşû ile bağlanırsa) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa ona, ecrini iki kat veririz. Ve onun için Biz, kerim rızık hazırladık. 33/AHZÂB-32: Yâ nisâen nebiyyi lestunne ke ehadin minen nisai inittekaytunne fe lâ tahda’ne bil kavli fe yatmaallezî fî kalbihî maradun ve kulne kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen). Ey Peygamber Hanımları! Siz (diğer) kadınlardan biri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi iseniz artık sözü yumuşak söylemeyin (erkeklerle çekici bir şekilde konuşmayın). O taktirde kalbinde maraz (nifak, fitne, şehvet) bulunan kimse tamah eder (arzu duyar). Ve maruf (ciddî) söz söyleyin. 33/AHZÂB-33: Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh(resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirekum tathîrâ(tathîran). Ve evlerinizde karar kılın (oturun). Evvelki cahiliyye zamanındaki gibi (ziynetlerinizi) açmayın. Namazı ikame edin ve zekâtı verin. Allah ve Onun Resûlüne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sadece sizden günahları gidermek ve sizi tertemiz temizlemek istiyor. 33/AHZÂB-34: Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâtillâhi vel hikmeh(hikmeti), innallâhe kâne latîfen habîrâ(habîren). Ve evlerinizde Allahın âyetlerinden okunanları ve hikmeti zikredin. Muhakkak ki Allah; Lâtiftir (lütuf sahibi), Habîrdir (herşeyden haberdar). 33/AHZÂB-35: İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîren vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen). Gerçekten İslâm olan (Allaha teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mümin erkekler ve mümin kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Rabbine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allahı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! Allah, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı. 33/AHZÂB-36: Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emren en yekûne lehumul hıyeretu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ(mubînen). Ve mümin erkek ve mümin kadının, Allah ve Onun Resûlü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve Onun Resûlüne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur. 33/AHZÂB-37: Ve iz tekûlu lillezî en’amallâhu aleyhi ve en’amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllâh ve tuhfî fî nefsike mallâhu mubdîhi ve tahşen nâs(nâse), vallâhu ehakku en tahşâh(tahşâhu), fe lemmâ kadâ zeydun minhâ vetaran zevvecnâ kehâ likey lâ yekûne alel mu’minîne haracun fî ezvâci ed’ıyâihim izâ kadav min hunne vetarâ(vetaran), ve kâne emrullâhi mef’ûlâ(mef’ûlen). Ve Allahın, onu nimetlendirdiği ve senin de kendisini nimetlendirdiğin kişiye: “Zevceni (kendine) tut (boşama) ve Allaha karşı takva sahibi ol.” demiştin. Allahın açıklayacağı şeyi nefsinde saklıyordun. Ve insanlardan korkuyordun (çekiniyordun). Allah, (Kendisinden) korkman (çekinmen) için daha çok hak sahibidir. Sonra Zeyd, ondan alâkasını kesince onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıklarının kendileriyle ilişkilerini kestikleri (boşadıkları) kadınların evlenmelerinde, müminlerin üzerinde bir zorluk olmasın diye. (Böylece) Allahın emri yerine getirilmiş oldu. 33/AHZÂB-38: Mâ kâne alen nebiyyi min harecin fîmâ faradallâhu leh, sunnetallâhi fîllezîne halev min kabl(kablu), ve kâne emrullâhi kaderen makdûrâ(makdûran). Nebî için, Allahın Ona farz kıldığı şeyi (yerine getirmesinde) Ona bir güçlük yoktur. Daha önce gelip geçenler için de Allahın sünneti buydu. Allahın emri, taktir edilmiş bir kader idi (yerine getirildi). 33/AHZÂB-39: Ellezîne yubelligûne risâlâtillâhi ve yahşevnehu ve lâ yahşevne ehaden illallâh(illallâhe), ve kefâ billâhi hasîbâ(hasîban). Onlar (nebîler, peygamberler), Allahın risaletini tebliğ ederler ve Ona huşû duyarlar ve Allahtan başka hiç kimseden korkmazlar. Ve Allah, hesap görücü olarak kâfidir. 33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allahın Resûlü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemidir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir. 33/AHZÂB-41: Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran). Ey âmenû olanlar! Allahı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin. 33/AHZÂB-42: Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen). Ve Onu, sabah akşam tesbih edin. 33/AHZÂB-43: Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen). Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve Onun melekleridir ki O, müminlere Rahîm(dir). (Rahîm esmasıyla tecelli eden). 33/AHZÂB-44: Tehiyyetuhum yevme yelkavnehu selâm(selâmun), ve eadde lehum ecren kerîmâ(kerîmen). Ona (Allaha) kavuştukları gün onların tehiyyeti (mükâfatı) selâmdır. Ve onlara kerim (ikram edilen) bir ecir (mükâfat) hazırlanmıştır. 33/AHZÂB-45: Yâ eyyuhen nebiyyu innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiren ve nezîrâ(nezîren). Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, seni şahit, müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik. 33/AHZÂB-46: Ve dâîyen ilâllâhi bi iznihî ve sirâcen munîrâ(munîren). Ve Onun (Allahın) izni ile Allaha davet eden ve nurlandırıcı sirac (kandil) olarak (gönderdik). 33/AHZÂB-47: Ve beşşiril mu’minîne bi enne lehum minallâhi fadlen kebîrâ(kebîren). Ve müminleri müjdele! Muhakkak ki onlar için Allahtan büyük fazl vardır. 33/AHZÂB-48: Ve lâ tutııl kâfirîne vel munâfikîne veda’ezâhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi), ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen). Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve (onların) eziyetlerine aldırma ve Allaha tevekkül et. Ve Allah, vekil olarak (sana) yeter. 33/AHZÂB-49: Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ nekahtumul mu’minâti summe tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne fe mâ lekum aleyhinne min iddetin ta’teddûnehâ, fe mettiûhunne ve serrihûhunne serâhan cemîlâ(cemîlen). Ey âmenû olanlar (Allaha ulaşmayı dileyenler)! Mümin kadınları nikâh ettiğiniz, sonra da onları temas etmeden önce boşadığınız zaman artık sizin için onun iddetini sayacağınız bir müddeti yoktur. Böylece onları metalandırın (mehirlerini verin) ve onları güzel bir bırakışla boşayın. 33/AHZÂB-50: Yâ eyyuhen nebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâcekelletî âteyte ucûrehunne ve mâ meleket yemînuke mimmâ efâallâhu aleyke ve benâti ammike ve benâti ammâtike ve benâti hâlike ve benâti halâtikellâtî hâcerne meâk(meâke), vemreeten mu’mineten in vehebet nefsehâ lin nebiyyi in erâden nebiyyu en yestenkihahâ hâlisaten leke min dûnil mu’minîn(mu’minîne), kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâcihim ve mâ meleket eymânuhum li keylâ yekûne aleyke harac(haracun), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen). Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, ecirlerini (mehirlerini) verdiğin zevcelerini ve elinin (altında) malik olduğun, Allahın ganimet olarak sana verdiği (cariyelerini) helâl kıldık. Ve seninle beraber hicret eden amcanın kızları, halanın kızları, dayının kızları, teyzenin kızları ve nefsini Nebî (Peygamber) için hibe eden ve Nebînin (Peygamberin) de onu almak istediği mümin kadınları, (diğer) müminler hariç, sana özel olarak (helâl kıldık). Onlara (diğer müminlere) zevceleri ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyeleri) konusunda neyi farz kıldık, Biz biliriz. (Bu), senin üzerine bir zorluk olmaması içindir. Ve Allah, Gafûrdur (mağfiret eden), Rahîmdir (Rahîm esmasıyla tecelli eden). 33/AHZÂB-51: Turcî men teşâu minhunne ve tu’vî ileyke men teşâu, ve menibtegayte mimmen azelte fe lâ cunâha aleyk(aleyke), zâlike ednâ en tekarre a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn(kulluhunne), vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum ve kânallâhu alîmen halîmâ. Onlardan dilediğini ertelersin, dilediğini yanına alırsın. Ve azlettiklerinden (bıraktıklarından) istediğini (tekrar) yanına almanda bundan sonra sana günah yoktur. Bu, onların gözlerinin aydın olması (sevinmeleri), onların hüzünlenmemesi ve bu onların hepsinin senin verdiğin şeylerden razı olmaları için en uygundur. Ve Allah, kalplerinizde olanları bilir. Allah, Alîmdir (en iyi bilen), Halîmdir. 33/AHZÂB-52: Lâ yahıllu leken nisâu min ba’du ve lâ en tebeddele bihinne min ezvâcin ve lev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk(yemînuke), ve kânallâhu alâ kulli şey’in rakîbâ(rakîben). Bundan sonra sana (başka) kadınlar ve zevcelerinden birini, güzelliği hoşuna gitse bile (başka bir hanımla) değiştirmen helâl değildir. Elinin (altında) sahip oldukların (cariyeler) hariç. Ve Allah, herşeyi murakebe (denetleyen) edendir. 33/AHZÂB-53: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayre nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîs(hadîsin), inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakk(hakkı), ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâb(hıcâbin), zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinn(kulûbihinne), ve mâ kâne lekum en tu’zû resûlallâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedâ(ebeden), inne zâlikum kâne indallâhi azîmâ(azîmen). Ey âmenû olanlar (Allaha ulaşmayı dileyenler), size izin verilmedikçe Nebînin evlerine girmeyin! (Girmişseniz oyalanıp) yemeğin pişmesini beklemeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman girin. Yemeğinizi yeyince hemen dağılın ve sohbet etmek istemeyin, söze dalmayın (izinsiz konuşmayın). İşte bu durum gerçekten Nebîye eziyet oluyordu. Fakat sizden hayâ ediyordu (utanıyordu). Allah, haktan hayâ duymaz (gerçeği açıklamaktan çekinmez). Onlardan (Peygamber Hanımlarından) bir şey sorduğunuz zaman perde arkasından sorun. Bu, sizin ve onların kalpleri için daha temizdir. Allahın Resûlüne eziyet etmeniz ve bundan sonra Onun zevcelerini nikâh etmeniz ebediyyen (helâl) olmaz. Muhakkak ki bu, Allahın katında çok büyük (günahtır). 33/AHZÂB-54: İn tubdû şey’en ev tuhfûhu fe innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ. Bir şeyi açıklasanız da veya gizleseniz de muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir. 33/AHZÂB-55: Lâ cunâha aleyhinne fî âbâihinne ve lâ ebnâihinne ve lâ ihvânihinne ve lâ ebnâi ihvânihinne ve lâ ebnâi ehavâtihinne ve lâ nisâihinne ve lâ mâ meleket eymânuhun(eymânuhunne), vettekînallâh(vettekînallâhe), innallâhe kâne alâ kulli şey’in şehîdâ(şehîden). (Peygamber Eşlerinin); babalarına, oğullarına, kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlara ve ellerinin (altında) malik oldukları (cariyelere) görünmeleri hususunda, onların üzerine günah yoktur. Allaha karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah, herşeye şahittir. 33/AHZÂB-56: İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen). Muhakkak ki Allah ve melekleri, Nebîye (Peygambere) salat ederler. Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allaha ulaşmayı dileyenler), siz (de) Ona salat edin! Ve (Ona) teslim olarak salat edin! 33/AHZÂB-57: İnnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhıreti ve eadde lehum azâben muhînâ(muhînen). Muhakkak ki Allah ve Resûlüne eziyet edenlere, onlara Allah, dünya ve ahirette lânet etti. Ve onlar için muhin (alçaltıcı) bir azap hazırladı. 33/AHZÂB-58: Vellezîne yu’zûnel mu’minîne vel mu’minâti bi gayri mektesebû fe kadihtemelû buhtânen ve ismen mubînâ(mubînen). Ve mümin erkek ve mümin kadınlara iktisap etmedikleri (haketmedikleri, bir suç işlemedikleri) halde eziyet edenler bu durumda buhtan (iftira) ve apaçık günah yüklenmiş oldular. 33/AHZÂB-59: Yâ eyyuhen nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’refne fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne) ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (mümin kadınlara) söyle, cilbablarına sarınsınlar (örtünsünler). Bu, onların (cariye olmadıklarının, hür ve iffetli kadın olduklarının) bilinmesi ve onlara eziyet edilmemesi için daha uygundur. Ve Allah, Gafûrdur (mağfiret eden), Rahîmdir (Rahîm esmasıyla tecelli eden). 33/AHZÂB-60: Le in lem yentehil munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun vel murcifûne fîl medîneti le nugriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ kalîlâ(kalîlen). Eğer münafıklar ve kalplerinde maraz (hastalık) bulunanlar ve şehirde yalan ve kötü haber yayanlar vazgeçmezlerse, elbette seni mutlaka onlara saldırtırız. Sonra az bir (zaman) hariç, orada sana komşu olamazlar (orada kalamazlar). 33/AHZÂB-61: Mel’ûnîn(mel’ûnîne), eyne mâ sukıfû uhızû ve kuttılû taktîlâ(taktîlen). Melunlar (lânete uğramış olanlar) nerede bulunursa yakalanırlar. Ve şiddetle (öldürüldükçe) öldürülürler. 33/AHZÂB-62: Sunnetallâhi fîllezîne halev min kabl(kablu), ve len tecide li sunnetillâhi tebdîlâ(tebdîlen). Daha önce geçmiş olanlar hakkında (da), Allahın sünneti (kanunu) budur. Ve Allahın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın. 33/AHZÂB-63: Yes’eluken nâsu anis sâah(sâati), kul innemâ ilmuhâ indallâh(indallâhi), ve mâ yudrîke lealles sâate tekûnu karîbâ(karîben). İnsanlar sana o saati (kıyâmeti) soruyorlar. De ki: “Onun ilmi sadece Allahın indindedir.” Ve sana bildirilmedi. Belki de o saat yaklaşmış olabilir. 33/AHZÂB-64: İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ(saîren). Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi (cehennemi) hazırladı. 33/AHZÂB-65: Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîren). Orada ebediyyen kalıcılardır (kalacak olanlardır). (Orada) bir dost ve bir yardımcı bulamazlar. 33/AHZÂB-66: Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâri yekûlûne yâ leytenâ eta’nâllâhe ve eta’ner resûlâ(resûlen). Onların yüzlerinin, ateşin içinde (bir taraftan bir tarafa) çevrileceği gün: “Keşke biz Allaha ve Resûle itaat etseydik.” diyecekler. 33/AHZÂB-67: Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnes sebîl(sebîlâ). Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîminden) saptık.” 33/AHZÂB-68: Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrâ(kebîren). “Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.” 33/AHZÂB-69: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berreehullâhu mimmâ kâlû, ve kâne indallâhi vecîhâ(vecîhen). Ey âmenû olanlar, Musa (A.S)a eziyet edenler gibi olmayın! Ve Allah, onu (Musa (A.S)ı), onların söyledikleri şeylerden berî kıldı (temize çıkardı). Ve o, Allahın katında vecihti (yüzü aktı, şerefliydi). 33/AHZÂB-70: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ(sedîden). Ey âmenû olanlar, Allaha karşı takva sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin! 33/AHZÂB-71: Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ(azîmen). (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, Allaha ve Onun Resûlüne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur. 33/AHZÂB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen). Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir. 33/AHZÂB-73: Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu alel mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). (Bu), Allahın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandırması ve mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûrdur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren), Rahîmdir (Rahîm esması ile tecelli eden).
Posted on: Fri, 15 Nov 2013 18:09:18 +0000

Trending Topics




© 2015