ANARŞİST OLMAK CESARET İSTER - TopicsExpress



          

ANARŞİST OLMAK CESARET İSTER “Bilincin umutsuzluğu düzenin katillerini, umutsuzluğun bilinci düzensizliğin katillerini yaratır” Raoul Vaneigem İnsanın kendisini bilmesi iktidarlara karşı nasıl savaşacağını bilmesidir. Kendini bilmek bilinç ve özgürlüğe giden biricik yoldur. Kötüye ve baskıya karşı savaş her zaman için iyi bir savaştır.Kötüye karşı savaşan ve tarihte iz bırakan anarşistlerin otoriteye saldırıları hiç şüphesiz bilgiden doğan cesaretleridir.Anarşistler otorite ilkesine saldıran sıradan ve bilinçsiz insanlarda suçluluk duygusuyla karışık nefret ve kin uyandırırlar. “Anarşist” sözcüğü onlar için kötülüktür. Oysa anarşizm kötüye karşı başkaldırıdır ve en iyi yolu kullanmakla birlikte, zihni uyandırır, insanlara dinamizm ve cesaret verir. Tarihsel akış bir mücadeledir. İnsanın mücadele isteği ise; insanın içinde hep kımıldayan özgürlük isteği sayesinde, akılda ya da doğadaki her itici güce verilen yanıtlarla insan iradesinin bir ürünüdür. Tarihsel olarak anarşizm, var olan toplumu eleştiren bir doktrindir; arzu edilen bir toplum yaratmaya ilişkin bir görüştür ve anarşistlerin devrim anlayışını genellikle halkın kendiliğinden ayaklanması biçimi derken köylüye büyük umutlar bağlarlar,çünkü köylü toprağa ve doğaya yakındır. İnsanı toplum ilişkisi içinde ele alan anarşizmin amacı her zaman toplumsal değişimdir.Otoritenin yıkılmasından sonra ayakta kalacak toplumu özgür ve doğal kardeşlik bağları içinde bir arada tutmaya devam edecek kadar güçlü olan ahlaki bir itkiye inanır. Fransız Devrimi sırasında politik anlamda serbestçe kullanıldı. Proudhon,”Mülkiyet hırsızlıktır” derken, gerçek bireyci anarşistlerden ayrılır; çünkü o, tarihi toplumsal açıdan görür ve ateşli bireysel özgürlük savunuculuğuna karşın, birlikte hareket etmeye çağırır. “Benim vicdanım bana aittir, banim adaletim bana aittir ve özgürlüğüm bağımsız bir özgürlüktür” demekle ünlü ve aynı zamanda Fransız halkına , Fransız topraklarına duyduğu sevgiye karşın hiçbir zaman gerçek bir milliyetçi olmadı.Godwin ise sınırsızca gelişen insanlar hayal etti. “Her kim beni yönetmek için elini üzerime koyarsa o bir gaspçı ve despottur, onu düşman ilan ediyorum” derken, değişimi tartışma yoluyla, Proudhon ve taraftarları ise, kooperatif örgütlenmelerin barışçı bir şekilde çoğalmasıyla olacağına inanıyorlardı. Kropotkin şiddeti kabul ediyordu; ama sonraları Darwinci formülleri benimseyip devrimleri, evrimci bir süreçteki sıçramalar ya da mutasyonlar biçiminde sunarak düşünceyi daha bilimsel bir şekilde ifade ederek genel anlayışını değiştirmiştir. Ünlü romancı ve anarşist Tolstoy’da şiddeti hiçbir koşul altında kabul etmiyordu ve Tolstoy’un anarşist ruhu düşünsel dönüşümü sanatçı yanını yok etmemiş, aksine beslemiştir. Farklar, kişilikten olduğu kadar toplumsal ve tarihsel koşullardan kaynaklanır. Bakunin de Alman idealist felsefesinden etkilenmiş yıkıma dayanan yarı mistik bir kurtuluş görüşüne sahipti. Devrimler kitlelerin bilincinin derinliklerinde uzun süre hazırlanıp maya tutarlar ve ansızın patlak verir; küçük bir kıvılcım yangınlara dönüşüverir... Özgür bilinçler karanlıkları aydınlatmak için ayaklanırlar. Her insanın ayaklanması farklıdır. Tarihte iz bırakan kararlı eylemci ve anarşistleri düşünce, Camus’un “Edebiyatta bir başkaldırıdır” sözüne katılmamak elde değil. Evet edebiyatta bir başkaldırıdır:dolaylı, derinden vuran estetik bir başkaldırı...Anarşist bir ruh bilinç ve cesaretten doğar. ssamanci@superonline
Posted on: Tue, 09 Jul 2013 04:28:07 +0000

Trending Topics



ing to expand the selection at Frostees Ive

Recently Viewed Topics




© 2015