Ardahanın Tarihi ve Tarihçesi Yukarı Kura boylarının - TopicsExpress



          

Ardahanın Tarihi ve Tarihçesi Yukarı Kura boylarının yazılı belgelerde anılarak Tarih Çagına girmesi İlk Türklerden sayılan ve Sümerlilerle soydaş olan yuvarlak başlı (Brekisefal) bitişken-dilli Hunilerin torunlarının Van Gölü çevresinde güçlü bir devlet kurmaları zamanında görülmektedir. Sümerlilerin icat ettiği çivi yazısını kullanan Van Gölü çevresindeki bu devletin ülkesine Güney komşuları Asurlular M.Ö.1280 yılından beri Yukarı El-Ulke anlamında Ur-Artu diyorlardı. Urartular ise baş tanrılarına göre kendilerini Khaldi diye anıyorlardı. Eski Van (Tuşpa) şehrini merkez edinen Urartulardan Kral II. Sardur (M.Ö. 753-735) Çıldır Gölü Güneybatısındaki Taşköprü Köyü kayalığına kazdırdığı buraların fethi­ni anlatan yazıtında Çıldır-Ardahan ve çevresini Ukhiemani beyliğinden aldığını anlatır. Başka bir yazıtında da Çoruh Irmağı boyunda (Bayburttan Batuma kadar Artvin ve Ardanuç dahil) Kulhi ad­lı güçlü bir kavmi yendiğinden bahseder. II. Sardurun yazıtlarında yer alan her iki kavim de Aryani (Ortaasya) kökenli kavimlerdir. II.Sardurun oğlu Kral I. Rusa/Ursa (753-713) zamanında Kafkaslar ve Karadenizin Kuzeyinde M.Ö.2000 yılından beri yaşayan ve sonraki Hazar ve Bulgar Türklerinin mensubu bulunduğu Kıpçak-larm ataları olan Kimmerlerin ülkesi aynı soydan gelen Sakalarin akınına uğramıştı. Saka (İskit) Türkleri M.Ö. 720 yılında Kimmerlerin Doğu kolunu Kafkas sıradağlarının Güneyine sürdüler. Sarı saçlı kumral gök gözlü Kuman/Kıpçak tipinde olan Kimmerlerin İskit Türklerinin önünde Kura Çoruh Araş ve Yukarı Fırat ırmakları boyuna yayılarak yerleşmeleriyle Ardahanı da içerisine alan böl­gede Türklük hayatı başlamış oldu (M.Ö.720). İlk olarak Yunanca yazılıp M.S. V. yüzyılda Gürcü diline çevrilen Kartlis-Çkhovreba adlı tarihin baş­larında Kimmerlerin gelip Ardahanı da içerisine alan Kafkasların Güneyine hakim oluşlarını anlatır. Makedonyalı İskenderin ordusuna karşı koyan Yaman savaşçılar dediği Kimmerlerin Ardahan yöre­sindeki KamaraDağı civarında verdikleri mücadeleyi yücelterek anlatır. M.S. 680 yılında İskit Türkleri hükümdarları Bartatua öncülüğünde çok kalabalık göçler hâlinde Kafkas geçitlerini aşarak itaat etmeyen Kimmerleri Kızılırmak boylarına sürdüler.İskitlerin hükümdarı kışlık başkent yaptığı Kuraa sağdan karışan Terter çayı boyundaki Partav ve­ya Barda şehrine adını vermişti. Sakaların bütün Kura Araş ve Çoruh bölgesine olan hakimiyetleri Heredot Tarihinde Türklerin hakimiyeti diye gösterilmektedir. 4.Vakit kaybetmeden Milli Şûra Hükümeti ile temas kurulmalıdır. Bu bölgelerden gelecek temsil­ciler ile II. Ardahan Kongresi toplanmalıdır. Ardahan bir süre sonra I. Kongrede alınan karar gereği II. Kongreye ev sahipliği yapmaya hazır­lanmaya başladı. 7-9 Ocak 1919da daha geniş bir katılımla II. Ardahan Kongresi toplandı. İlk Kong­reye katılanların yanında Ahıska Çıldır Oltu Kars Ahılkelek Kağızman ile Şüregelden gelen davet­li delegeler bu tarih öncesinde hazır bulundular. Kongrenin reisi yine Halit Beydir. II. Ardahan Kongresine katılan birçok önemli davetlinin başında Şura Hükümeti Cumhurbaşkanı Cihangirzade İbrahim Bey gelmektedir. II. Ardahan Kongresi çalışmaları ilkine göre daha kapsamlı idi. İngiliz ve Ermeni tehdidinin baş­lamak üzere olduğu bir sırada Doğuda başka bir deyişle Elviye-i Selasede çıkan en cesur ses olma özelliğine sahiptir. Bu Kongrede alınan karalar ise şunlardır: 1.Güneybatı Geçici Millî Kafkas Hükümeti kurulmalıdır. Bunun için Millî Şura temsilcilerinin se­çip göndereceği delegelerle Karsta Büyük Kongre toplanması sağlanmalıdır. 2.İngilizler Mütareke hükümleri içerisine alınmıştır. Ordudaki silâhlar halka dağıtılmalıdır. Gür­cü ve Ermeniler asla memleket içerisine sokulmamalıdır. Trabzonda İstikbal ve İkbal Batumda Sa- day-ı Millet ve Erzurumda Albayrak gibi milli yayınlar çıkarılmalıdır. 3.Eldeki silahlar kesinlikle teslim edilmeyecek III. Tümen 1914 sınırları gerisine çekilecek Gü­neybatı Kafkasya Hükümetine her türlü önderlik Halit Bey tarafından yapılacaktır. I. ve II. Ardahan Kongreleri Doğu Anadolu Kongreler grubu içerisinde yer almaktadır. Burada ve sonra Karstaki toplantı son derece önemlidir. Bir müddet sonra da Erzurumda önce vilâyet ve son­ra da Mustafa Kemal Paşanın katıldığı büyük kongre toplanacaktır. Böylece Ardahanda başlatılan Hukuk savaşı bütün doğuyu içine alacaktır. Gürcüler yukarıda da belirtildiği gibi Ardahan istikametinde ilerleyerek 20 Nisan 1919da Arda­hanı işgal ettiler. Kongre sonrasında oluşan Şurayı da dağıttılar. Ayrıca Gürcüler Ardahan civarında­ki Seyduran ve Dikan köyleriyle Göledeki Arpaşen köyünü tahrip ettiler. Ardahan ve havalisinde 1000 kadar insanı katlettiler. Bu olaylar olduğu sırada İngilizler Karsa girerek 13 Nisan 1919da Millî Şura Hükümetine son verdiler. İngilizlerin delaletiyle Gürcü ordusu Kura ırmağının sol tarafını işgal ederken şehrin sağ yakada kalan kesimi de Ermenilere verildi. Yöre halkı Ermeni ve Gürcülerin arasında kalmıştı. KURTULUŞ VE ŞANLI BAYRAĞIMIZA KAVUŞMA (23 ŞUBAT 1923) Ardahan uzun zamandan beri beklediği kurtuluş ve şanlı bayrağı­mıza kavuşma hülyasını 23 Şubat 1321 Günü gerçekleştirdi. Gürcü bir­liklerinin şehri boşaltmasının ardın­dan öğleden sonra Yüzbaşı Osman Beyin komutasındaki Türk birlikleri şehre girdi. Halkın içten karşılaması Allaha yapılan şükürler kesilen kurbanlar çok güzel bir Havayı aksettiriyordu. Ardahana Türk Bayrağı çekildi. TBMM Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Pa­şaya bir teşekkür telgrafı çekti. Fevzi Paşa da Kazım Karabekir Paşaya çektiği telgrafta Ardahan ve Artvin i kurtaran Şark Ordumuzun kahraman komutanlarım ve askerlerini tebrik ederim diyordu.24 Şubat 1921de Ardahan Livası adına Hamşioğlu Celal ve İsa ileri gelenlerden Mehmet Ali ve Karaman imzalarını taşıyan bir telgraf Kâzım Paşaya teşekkür olarak gönderildi. Aynı mealde bir telg­raf da TBMMne gönderildi. Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa 24-26 Ekim tarihleri arasında Ardahanı ziyaret et­miş beraberindeki heyete Ermeni ve Rusların burada yaptıkları kıyımları anlatmıştır. ARDAHANIN MUTASARRIFLIK YAPILMASI (1921) Ardahan anavatana katıldıktan sonra 7 Temmuz 1921 tarih ve 133 sayılı kanunla vilâyet ile kaza arasında bir yönetim olan Mutasarrıflık haline getirildi. Eylül 1924te Reis-i Cumhur Mustafa Kemal Paşa yanında eşi Latife Hanım olduğu halde Karade­niz gezisine çıkmıştı. Bu sırada merkez üssü Erzurum olan deprem felâketi nedeniyle gezisini kese­rek Erzuruma geldi. 7 Ekim 1924 günü Karsa gelen Mustafa Kemal Paşa olağanüstü bir coşkuyla karşılandı. Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa gezi programına Ardahanı da almıştı. Fakat tam bu sırada çıkan Musul-Kerkük hadiseleri Gazinin Programını tamamlamasına engel oldu. O sebeple Mustafa Kemal Paşa Başvekil İsmet Paşaya şu telgrafı göndermişti: _ Başvekil İsmet Paşa Hazretlerine Kars Vilâyeti kazaları ve Ardahan Vilâyeti davet ve arz-ı tazimat için Karsa hususi heyetler göndermişlerdi. Bütün serhat vilayetlerimizi görmeye vaktin müsait olmadığına pek müteessirim. 06.10.1924 Salı M.Kemal Çok fazla istemesine rağmen mühim yurt sorunları nedeniyle Gazi Paşanın Ardahan ziyareti böy­lece gerçekleşememiş oldu. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE 1926YA KADAR ARDAHAN MİLLETVEKİLLERİ Ardahan 1921de Mutasarrıflık haline getirildiği için Kars gibi TBMMde Milletvekilleri ile temsil hakkına sahip oldu. iki yasama dönemi için şu Milletvekillerini seçmiş ve TBMMne göndermiştir: I. Dönemde Ardahanı temsil edenler Hilmi Bey ve Os­man Server Beydir. Hilmi Bey 1885 yılında Şavşatta doğdu. Filibeli Mustafa Efendinin oğludur. Harbiyeden mezun oldu. İttihat ve Terakkide aktif bir rol üstlendi. I. Yasama döneminin ikinci milletvekili Osman Server Bey tarihî Atabekler ailesindendir. 1886 Ahıska doğumludur. Yüksek tahsil için Avru­paya gitti. Almanyada ziraat maden ve kadastro Mühendisliği Petersburgda hukuk tahsili gördü. Millî islam Şurası ve Güneybatı Kafkas Hükümetlerinin kuruluşlarında aktif roller aldı. 1921 seçimlerinde Ar­dahanı temsilen Ankaraya gitme hakkı kazandı. 1923den sonra Mühendis olarak özel kurumlarda bu­lundu. Atabek soyadını aldı. 1962 yılında İzmirde geçirdiği bir trafik kazasında vefat etti. 1923deki II. Dönemde Ardahan üç Milletvekili ile Mecliste temsil edildi. Milletvekillerinin hepsi Asker kökenli idiler. Bu milletvekilleri Halit Talat ve Tahsin Beylerdir. Halit Paşa Kars ve Ardahanı kurtaran ordunun komutanı olan Halit Paşadır. Daha sonra Karsı-alan soyadını almıştır. 1925te TBMMde vuruldu ve vefat etti. Talat Bey 1922 yılında Ardahan Mutasarnflığına tayin edilmiş ve ertesi yıl Ardahandan Milletve­kili seçilmiştir. Sönmez soyadını alan Talat Bey 1950de vefat etmiştir. Tahsin Bey I. Dünya savaşında Rus istilâsına kadar Erzurum Valiliğinde bulundu. 1923 seçimle­rinde Ardahandan Meclise girdi. Atatürk tarafından kendisine Üzer soyadı verilmiştir. Ardahan tekrar ilçe hâline getirilince milletvekili olarak Meliste temsil edilmesi sona erdi. 1926YA KADAR ARDAHAN VALİLERİ Ardahanın Vilayet statüsünde bulunduğu 1923-1926 yılları arsında görev yapan valiler ve görev sü­releri şöyledir: 1.Ali Rıza CEYLAN 1923-1925 2.Mehmet Eşref SAY1T 1925-1926 3.Mehmet Hurşit ARKAYA 1926 ARDAHANIN KAZA HALİNE GETİRİLİŞİ 1926ya kadar vilâyet statüsünde bulunan Ardahan 30 Mayıs 1926 tarih ve 877 sayılı kanun ile ka­za haline dönüştürüldü. Bu karar 26 Haziran 1926 tarih ve 404 numaralı Resmî Ceridede ilan edil­miştir. 877 numaralı kanun Teşkilat-ı Mülkiye kanunu adını taşımaktadır. Bu kanunun Ardahanı il­gilendiren 1 numaralı cetveli şöyledir. İsimleri belirtilen 1 numaralı cetvelde yazılı olan Üsküdar Beyoğlu Ardahan Çatalca Gelibolu Genç Er­gani Siverek Kozan Muş ve Dersim kazaya çevrilmiştir. ARDAHANIN İL OLMASI (1992) Ardahan yarım yüzyıldan fazla tam 66 yıl Kars iline bağlı bir ilçe olarak yer aldı. 27 Mayıs 1992 ta­rih ve 3806 sayılı kanun ile tekrar 1921deki gibi bir İl haline getirildi. Ardahanın Bakanlar Kurulu Kararıyla il yapıldığı 3806 sayılı kanunun 1. Maddesi şöyledir: Madde 1- Kars iline bağlı Ardahan ilçe merkezi olmak ve ekli (13) sayılı listede adları yazılı ilçe bucak kasaba ve köyler bağlanmak suretiyle Ardahan adı ile İL kurulmuştur 1992 DEN SONRA ARDAHAN VALİLERİ 1- Yener UNLUER 2-Kutluay ÖKTEM 3-Ali GÜNGÖR 4-Ayhan NASUHBEYOĞLU 5-Hasan ÖZDEMİR 6-Mustafa YİĞİT 7-Aydın GÜÇLÜ I. DÜNYA SAVAŞI VE SONRASINDA ARDAHAN I. Dünya Savaşına Osmanlı Devletinin katılmasından sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa Kafkaslara doğru büyük bir harekat başlattı. Amaç Kafkaslarda kaybedilen Toprakların alınması idi. Sarıkamış harekâtının başladığı günlerde Alman subayı Stangenin kontrolündeki milis güçler Artvin Ardahan ve Tiflisi ele geçirmek için ileri harekâta geçtiler. 25 Aralık 1914te Artvin üzerinden Yalnızçam ge­çidini geçen Türk ordusu 29 Aralık günü Ardahana girdi. Ardahanın kendileri açısından öneminin farkında olan Ruslar 3 Ocak günü hücuma geçti. Arda­handa bulunan Türk milis kuvvetleri daha fazla dayanamayacaklarını anlayınca şehri boşaltmak zo­runda kaldılar. Böylece Ardahanın hürriyet sevinci bir hafta sürmüş oldu. Durumu daha iyi anlayan Ruslar Ardahandaki kuvvetlerini üç kat arttırdılar. Osmanlı ordusunun Sarıkamıştan harekete geçtiği haberi Ardahanda yeni bir sevinç dalgasının ortaya çıkmasına neden oldu. Harekât Allahuekber dağlarının Sarıkamış cihetinden başlamıştı. Dağ­ların kuzey yönü ise Ardahan ve Göle yaylasına bakıyordu. Harekâtın başarılı olması durumunda Ar­dahan kurtarılacaktı. 14 Ocak 1915 gecesi Osmanlı ordusu harekâta başladı. Tarihe Sarıkamış Faci­ası olarak geçen bu harekât esnasında Osmanlı Ordusunun büyük bir bölümü soğuk ve açlıktan şehit oldu. Harekât başarısızlıkla sonuçlanınca harekâtın ikinci ayağını oluşturan Göle-Merdinik ve Ardahan hattı iptal edildi. Enver Paşa harekâtı durdurarak İstanbula döndü. Ardahanın bir haftalığına Türklerin eline geçişi bütün Türkiyede çok büyük sevinç yaratmıştır. İstanbul gazeteleri olayı hemen okurlarına duyurmuş İstanbul ve İzmirden Ardahana kutlama telg­rafları yağmıştır. Ayrıca Güneyden Antep Maraş Urfa ve Mardinden de Ardahana kutlama mesajla­rı gönderilmiştir. Ardahana I. Dünya Savaşı sırasındaki kıtlık ve felâket günlerinde kardeş ellerden yardımlar yapıl­mıştır. Baku Müslüman Cemiyet-i Hayriyesı Ardahan ve ilçelerinde birer şube açmış çok sayıda yetime el atmıştır. Yine Azerbaycanda yardım amacıyla faaliyet gösteren Kardaş Kömeği de Ardahanlı fakir ve hastalara çok büyük yardımlar yapmışlardır. Bu dönemin Ardahan açısından dikkat çekici en önemli özelliği bölgeyle ilgisi olmayan Ermenile­rin Rus işgali sırasında bölgeye yerleşme ve etnik temizlik yapma faaliyetleridir. Ruslar sürekli olarak Ermenilerin Ardahan ve Kars taraflarına yerleşmelerini teşvik ettiler. 1855te yürürlüğe giren Rus Ara­zi Nizamnamesi hayata geçirildi. Toprak mülkiyeti kaldırıldı arazi devletin malı oldu. Bu uygulama­dan amaçlanan burada Türk ve Müslüman nüfusun hukukî dayanaklarını koparmaktı. Her türlü di­nî eğitim engellendi. Türk nüfus zorunlu olarak çalışmaya zorlandı. Amele sıfatıyla çalıştırılan Arda-hanlıların ücretleri ya ödenilmedi ya da hukuka aykırı gerekçelerle önemli ölçüde azaltıldı. Ardahan Türklerinin bu kara günlerde tek dostu Bakülü Kömekciler idi. BREST-LİTOVSK ANTLAŞMASI VE ARDAHANDA YENİ DÖNEM 1917de Rusyada Bolşevikler ihtilâl yaptılar. Çarlık rejimi yıkıldı. Yeni hükümet kayıtsız ve şartsız sa­vaştan çekildiğini ilân etti. Rusya Hükümeti 3 Mart 1918de Osmanlı Devletiyle barış yaptı. Müzakereler sırasında Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa çok mükemmel bir konuşma yaparak Elviye-i Selâse yani Kars Ardahan ve Batum meselesini gündeme getirdi. Hakkı Paşa Kars-Ardahan ve Batumun Türk yurdu olduğunu vurgulamış 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında bir kısmının savaş tazminatı olarak Çar­lık Rusyasına terk edilmek zorunda kalındığını söylemiştir. Rusya delegasyonundan Sokolnikov öneri­ye karşı çıkmışsa da bölge halkının kendi geleceklerini belirleme fikrine ses çıkarmamışlardır. Sovyet heyeti üyesi L. M. Karahan Brest-Litovsktan 4 Mart 1918de çektiği telgrafında Kars-Arda­han ve Batumun Türkiyeye bırakıldığını yazıyordu. Yalnız Elviye-i Selâseden çekilme plânının uy­gulanması gerekiyordu. Trabzon Konferansı bu konudaki çalışmaları devam ettirdi. I. Dünya Savaşı esnasında Rusların kontrolünde bölgede etnik temizliğe girişen Ermeniler Ana­doludaki ilk büyük kıyımlarını Ardahan ve çevresinde yaptılar. Çıldır Göle Hanak ve Ardahan köy­lerinde giriştikleri katliamlarda 150 Türk köyünü yağma ve talanla yerle bir ettiler. Çoğu kadın ve ço­cuk yaklaşık 20.000 Türkü katlettiler. Aşağıda kısa bir bölümü aktarılan ağıtlar 1915 Ardahan kırgını­nı anlatmaktadır: Brest-Litovsk Antlaşması ile Ardahanın düşman işgalinden kurtuluşu istanbulda büyük sevinçle karşılandı. Brest-Litovsk barışıyla ortaya çıkan Ardahan ve Karsın kurtuluş sevinci fazla uzun sürmedi. Birin­ci Dünya Savaşında Osmanlı împaratorluğunun müttefikleri yenilip savaş dışı kalınca Osmanlı Dev­leti de çok ağır hükümler taşıyan Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kaldı. Mondros Müta­rekesine göre Osmanlı Devleti Elviye-i Selaseyi boşaltmak zorundaydı. Büyük devletlerin gizli mak­sadı bölgede kendi himayelerinde bir Ermenistan devleti kurmaktı. I. Dünya Savaşı sonrası popüler olan Wilson Prensiplerine göre her millet yaşadığı yerde Self-Determinasyon hakkına sahipti. Yani nüfus olarak çoğunlukta oldukları yerlerde kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptiler. Büyük devlet­lerin himayesinde olan Ermeniler bölgede aleyhlerine olan nüfus dengesini lehlerine çevirebilmek amacıyla katliamlara yani bir etnik temizlik harekâtına giriştiler. Ayrıca Gürcülerin de Ardahan üze­rinde talepleri vardı. Ermeniler Kars dahil bütün Güney Kafkasyanın tarihî olarak Ermenistan hu­dutları içerisinde olduğunu iddia ediyorlardı. Gürcüler 20 Nisan 1919da Ardahanı işgal ettiler. Göleye kadar ilerleyen Gürcüler bu sırada Ar­dahanda konuşlanmış bulunan Millî Kuvvetler tarafından püskürtüldüler. Aynı anda harekete geçen eli kanlı Ermeni çeteleri yörede binlerce silahsız ve savunmasız Türkü katlettiler. KARS MİLLİ İSLÂM ŞURASI VE CENUBÎ GARBİ KAFKAS HÜKÜMETİ Şura kelimesi Osmanlı Dünyasına yeniliklerden sonra girmiş bir kelimedir. Konuşmak ve karar vermek için toplanma anlamına gelmektedir. Mütareke sonrası Osmanlı Devletinin bölgede varlığı sona erdiğinden büyük devletlerin himayesinde bölgeyi Ermenistana dahil etme çabaları başladı. Bölgede ezici bir çoğunluğa sahip olan Türk-Müslüman halk Wilson ilkeleri doğrultusunda oluşacak fiilî bir durumu engellemek amacıyla Kars Batum Ardahan Oltu ve Doğubayezidi içerisine alacak olan bağımsız bir Türk Devleti kurma çabalarının içerisine girdiler işte Kars Millî islâm Şurası Oltu islâm Şurası ile I. ve II. Ardahan Kongreleri bu sürecin çok önemli parçalarıdır. Mütareke sonrası Karstaki aydınlar bir araya gelerek Kars Milli İslâm Şurasım teşkil ettiler. 5 Kasım 1918 ile 19 Nisan 1919 tarihleri arasında çalışmalarını sürdüren bu yerel hükümet kısa da olsa millî varlığımızın orta­ya konması açısından önemlidir ingilizlerin destekleyeceği bir Ermeni devletini oluşturacak gelişme­lerin önüne geçmek isteyen Kars ve Ardahanlı aydınlarca 5 Kasım 1918de Kars Millî İslâm Şurası Mer-kez-i Umumisi teşekkül ettirildi. Daha sonra çalışmalarını hızlandıran şura 18 Ocak 1919da Cenub-i Garbi Kafim Hükümeti Muvakkata-i Milliyesf adını aldı. 19 Nisanda ingilizler tarafından bu hüküme­te son verilerek kurucuları ve ileri gelenleri Maltaya sürgüne yollandı. Karsta olduğu gibi Ardahanda da Milli Kuruluşlar göze çarpmaktadır. Ardahan Milli İslam Şura­sı bir avuç vatansever aydının gayretleriyle kurulmuş ve Kars ile aynı paralelde hareket etmiştir. Karsın faaliyetlerine ingilizlerce son verilmesi üzerine Gürcüler de harekete geçerek Ardahan Milli İslam Şurasını 26 Nisan 1919da askeri yöntemlerle dağıttılar. ARDAHAN KONGRELERİ Kongre kelimesi batı kökenlidir. Toplantı anlamına gelmektedir. 1918 Mondros Mütareke-sinden sonra istanbul ve vatanın birçok yerinde hukuku korumak amacıyla sık sık millî toplantılar yapılmıştır. 5 Kasım 1918de Karsta îslâm Şurası meydana getirilmiş ve 14 Kasım 1918de bir kongre toplanmıştı. Bunu Ahıska Ahılkelek ve Ardahan kongreleri izledi. Ahıska ve Ahılkelekin Gürcüler-ce işgalinden sonra Millî Kongre Japonyaya başvurarak tanınmak istedi. Batumun İngilizlerce işga­linden sonra I. Ardahan Kongresi çalışmaları başladı. Böylece Türkiyedeki kongreler edebiyatında Ardahan öncelikli yerini almış oldu. Ardahan kongreleri daha sonra yapılacak olan Erzurum ve özel­likle Sivas Kongresine önemli bir örnek teşkil etmiştir. Kurtuluşa bağımsızlığa ve Cumhuriyete gi­den yolun temelini atmıştır. I. Ardahan Kongresi. 3-5 Ocak 1919da toplanmıştır. Başkanlığını III. Tümen Komutanı Halit (Karsıalan) Bey yapmıştır. Halit Bey Enver Paşa komutasındaki I. Kafkas Ordusunda bulunmuş de­ğerli bir komutandı. Kongredeki diğer üyeler ise şunlardı: Cafer (Erçıkan) Bey Dr. Hakkı Cenap Dr. Fuat Sabit Dr. Abidin (Ağacıkolu) Filibeli Hilmi Arif Bey Rasim (Acar) Cafer Bey (Bu zat aslen Er­zurumlu olup eski Teşkilât-ı Mahsusa mensuplarındandı ve Ebulhindili Cafer diye tanınırdı. Özellik­le Ermenilerin korkulu Rüyası idi.) Dr. Fuat Sabit İttihatçıların Erzurumdaki kilit isimlerindendi. Arif Bey Orduda Baytarlıkta bulun­muş bir yarbaydı. Ardahan Kaymakamı Rasim (Acar) Bey ise yörede köklü bir Aile olan Hamşioğul-larına mensuptu. Kongre Rasim Beyin konağında toplandı. Bu konak bugün Ardahan İl Sağlık Müdürlüğü olarak hizmet vermektedir. Kongreye katılan üyeler tecrübeli kimselerdi. Ardahan ve çevresinde meydana gelecek oldu bitti-lere karşı kesinlikle direnme kararında olan kimselerdi. I. Ardahan Kongresi 3-5 Aralık 1919 Günleri arasında devam etti ve Kongrede şu önemli karalar alındı: 1.Mondrosta dikte ettirilen kararlara uyulmamalıdır. 2.Eldeki silâhlar teslim edilmeyecektir. Hatta yeni bir mücadele için her çare denenerek yeniden silahlanmaya gidilecektir. 3.Ahıska ve Elviye-i Selâse (Kars Ardahan Batum) düşman işgalinden yeni kurtulmuştur. Buralar hiçbir şekilde terk edilmemelidir. Anavatan için Boğazlar son derece elzemdir. Limanlar ve demiryol­ları düşman kontrolüne bırakılmamalıdır. Zafere ulaşıncaya kadar yılgınlık gösterilmemelidir. Her­kesin uyum içerisinde çalışması gerekmektedirOSMANLI DÖNEMİ Ardahan ve çevresi kesin olarak 1573 tarihinden itibaren Osmanlı topraklarına tamamen katılmış­tır. 1552 tarihli Terakki Defterinde Ardahanı ilk defa Sancak olarak görüyoruz. 1554 tarihinde ise Ardahan Sancak Beyi olarak Mehmed Beyin adı zikredilmektedir. Bu durumda Ardahan Sancağının ilk sancak beyi olarak Mehmed Beyi kabul etmek durumundayız. Hicri 963 Miladî 1 Aralık 1555te Meh­med Bey Hınıs Sancağına tayin edilmiştir; ne var ki yerine Ardahana kimin atandığı belli değildir. 1558 tarihli Terakki Defterlerine göre 1558 yılında Ardahana Ardanuç Sancakbeyi Kara Mehmed Beyin tayin olunduğunu tespit ediyoruz. Bu kayıtlardan ve daha sonra yapılan atamalardan anlaşıla­cağı gibi Ardahan Sancağı Ocaklık Sancaklık olamayıp normal sancaklar statüsündeydi. Ardahanın Sancak olmasını müteakip tahrir edildiği anlaşılıyor. Nitekim Başbakanlık Arşivindeki 313 numaralı tapu defterinde Ardahan Sancağının Erzurum zaimlerinden Ömer tarafından Tecdid-i Kitabet edildiğini ve bu sancağın dirliklerinin 1557den itibaren Defter-i Cedidi-i Hakaniye (Yeni defter) kaydedildiğini ve sahiplerinin ellerine tezkere (İşletme ve İşleme Ruhsatnamesi/bir nevi ta­pu) verildiğini tespit ediyoruz. Sancağın dirliklerinin tespit edildiği bu defterde ayrı birer Sancak olan Kamhıs ve Peneskiredin de Ardahana bağlandığını görüyoruz. Ardahan Sancağında 1574 yılında ikinci bir tahririn (arazi düzenlenmesi) yapıldığım görüyoruz. 1575 tarihinden itibaren Ardahan Sancağının Ardahan-ı Büzürg yani Büyük Ardahan adını aldı­ğını görmekteyiz. Ardahan Kalesinin 1559dan itibaren inşa edilmeye başlandığını ve kalenin tam ola­rak 1578 yılında bugünkü şekline kavuştuğunu görmekteyiz. Ardahan Kalesinin Batıdaki büyük kapı­sında bulunan 65x71 cmlik sert kızıl taş üzerine kabartma nesih yazı ile üç satırlık kitabe de Kanuni Sultan Süleymanın saltanatının son zamanlarında konulmuştur. Kitabede şu ifade edilmektedir BUNİYE Bİ-EMRİ ES SULTANÜL AZAM MEVLA MÜLUKÜL Arap VER-RUM VEL ACEM SAHİ-BÜL-BERR VEL-BAHR ESSULTAN SÜLEYMAN İBN-İ SELİM HAN HALLADALLAHU MÜLKEHÜ Fİ ŞEHRİ ŞEVVAL 963. (Arap Anadolu ve Acem Meliklerinin bağlı bulunduğu karalar ve denizlerin sahibi Selim Han oğ­lu Büyük Sultan Süleymanın emri ile yapıldı. Allah onun ülkesini ebedi kılsın. Ağustos 1566) Ardahan Kalesi Kanuni Sultan Süleyman devrinde mükemmel bir şekilde hizmete sokulmuş ka­pısına da yukarıda belirtilen Arapça Kitabe konmuştu. Devrin önemli devlet adamlarından Ayaş Pa­şa kale içinde Ulu Camii/Cami-i Kebir inşa ettirmişti. zamanla haraplaşmaya başlayan caminin tami­ri için 1699 yılında Ardahan kadısına şu hüküm yazılmıştır. K^4zdahan Juu)LSLtıa hüküm ki an kaû ası ahaûisi gaâüb kade-ı mezbuze dahiûinde 3e mütatr ■^/tuas fDaşanuı bina eu(Le3ityi Clami-i Jjzbizin üç zita miktat-ı nitri tamizde kalbiz bina oâmaifiıp muzuz-1 eififam ita keszeti emtaz-3an müntehim oâup mezetnete muhtaç otmakta Lızatfhı şezz 2en üzezine vazıâub şezziâe kcşjbâundukça ancak 50 kuzuş iia tatniz otunuz 2euu tahmin iâe şezziâe keföfi ue hüccet otunup vakfen müsaadesi otmakta şezz ite Uımiz oâunmak için uatcâmısüz. Aiisan 1699 Hükümden anlaşıldığına göre Ulu Camii ayrıca Ayaş Paşanm ayırdığı vakıflara sahipti. XVIII. YÜZYILDA ARDAHAN/ÇILDIR EYALETİ Osmanlı yazarlarından Hezarfen Hüseyin Efendinin verdiği bilgilere göre Ardahan bir ara Kars Eyaletinde sonrada Çıldırdaki taksimat içerisinde yer almaktadır. Onun yazdığına göre Kars Eyaletine bağlı Livalar şunlardır: Liva-ı Kars Liva-ı Zaruşat Liva-ı Keçivan Liva-ı Hoçuvan Liva-ı Ardahan-ı küçük (Göle) dir. * Hezarfen Hüseyin Efendi Eyalet-i Çıldır ve Ardahan hakkında şu bilgileri yazmaktadır. Liva-yı Ardahan-ı Büzürg; Hass mir-i liva ber vech-i yurdluk ve ocaklık dörtyüzaltmışiki bin akçadır. Ze­amet dokuz tımar yüzseksenaltı. Evliya Çelebi de Erzurum da gümrük görevlisiyken Ardahan ve dolaylarını görmüş ve gezi notlarında yöreye ait bilgiler vermiştir. Kara Ardahan Göle ve Kazan hakkında şunları kaydetmektedir. Kara Ardahan Kalesi Se­lim Hanı evvel fethidir. Çıldır Ey aleti nde Sancak Beyi tahtıdır. Beyinin hassı 200.000 akçedir: Sancağında 8 tımar 87zeamet vardır. Alabeyisi çeribaşısı dizdarı ve 200 kalfa neferatı vardır. Beyin atlılar ile 1000 kadar askeri olur. 150 akçalık paye ile şerif kazadır. Nakibul Eşrafı yoktur. Müflisi Ahtska dadır. Kalesi yalçın bir kaya üzerinde kare şeklinde Şeddadi bir kaledir. Bir taraftan havalesi yoktur. Yet mişiki kulesi üç kapısı vardır. Ardahan çevresinde olan kaleler; Vale Gümek Acaris Kinzo Kazan Kalesi. Bu kalelerin hepsi Lala Paşa fethidir. Mektepleri çarşıları ve hanları vardır. Su ve Havası soğuktur. Bağ ve bahçe­leri görünmez. Meyve ve sebzesi Tortum ve Acaradan gelmektedir. Ardahan ahalisi mümin sünnet ehli ve garip dostu insanlardır. Ekserisi tarımla uğraşmaktadır. Dağlarında güzel meyvesi olur. Bu kale Erzurum un kuzeyin­de beş konaklık yerdedir. Ardahan Kars a da bir konaktır. Evliya Çelebî Ardahandan sonra Küçük Ardahanın merkezi Göleye dair de şunları anlatmakta­dır. Buradan yine batıya taşlık yerlerden geçerek Göle kalesine geldik. Ahıska toprağında Gürcistan Beylerinden Levend Han binasıdır. Tahrir Selim Han üzre Çıldır Eyaletinde sancak beyi tahtıdır. Beyinin hass-ı Hümayu­nu kanun üzre 300.000 akçadır. Alaybeyi Çeribaşısı kale dizdarı ve askerleri vardır. Kale Selim Han fethi olup yalçın bir kaya üzerindedir. 150 akçalık kazadır. Camii ve hanı hamamı vardır. Ardahan Kars Ahıska ve Çıldır gibi merkezler yine bu asrın sonunda merkezden atamalar yoluy­la idare edilmiştir. Bazen ocaklık ve yurtluk sahibi ve ahalinin Atabey diye isimlendirdiği kimseler de yönetimde yer almışlardır. Bunlar XVIII. yüzyılda bir ekol teşkil etmişler ve sosyal hayata damgaları­nı vurmuşlardır. 1702-1703DE ÇILDIR EYALETİ Osmanlı Devlet adamlarından Halil Paşa 1702de Erzurum Beylerbeyliğine atandı. Bu dönem Os­manlı devlet adamlarından Defterdar Sarı Mehmet Paşanın da layihasında belirttiği gibi Büyük ve Kü­çük Ardahanın da içerisinde bulunduğu civardaki tüm sancaklar Çıldır Eyaleti içerisinde toplanarak Halil Paşaya bağlandı. 1694 ile 1732 tarihleri arasında Çıldır Eyaletine bağlı Sancak sayısı 14tür. Defterdar Sarı Mehmed Paşanın Zübde-i Vekaiyat isimli eserinde yazdığına göre bu 14 sancak içerisinde Ardahan şu kısımlar­dan oluşmaktaydı: 1-Nahiye-i Hoçuvan der Liva-ı Ardahan-ı Küçük 2-Nahiye-i Şimal der Liva-ı Poshov 3-Nahiye-i Mise der Liva-ı Ardahan-ı Büzürg 4-Nahiye-i Güney der Liva-ı Poskhov 5-Karye-i Hamaş der Liva-ı Ardahan-ı Büzürg 6-Nahiye-i Germücük der Liva-ı Ardahan-ı Küçük 7-Karye-i Çardak der Liva-ı Ardahan-ı Küçük Bu örnekler ile XVIII. yüzyıl başlarında Ardahan ve çevresi hakkında özellikle yerleşim yerleri açı­sından fikir edinebilmemiz mümkün olabilmektedir. 1694 ile 1732 yılları arasında bu yerlerde isim­leri geçen kişilerden bazıları şöyledir: Süleyman Mehmed Ahmed Mustafa Veled-i Mehmed İsmail Osman Mirza Abdal Mehmed Mah-mud Resul Hızır Abdülbaki Veled-i Derviş Ali Mirza İdris Abdurrahman İdris Veled-i Süleyman. Bu defterde diğerlerinde görüldüğü gibi Ocaklık Yurtluk ve çiftlik olarak verilen araziler de mev­cuttur. Gelir ise 22.000 akçe ile sınırlı kalmaktadır. ARDAHAN VE ÇILDIR (1722-1732) XVIII. yüzyıl başlarında Ardahan Ardahan-ı Büzürg yani Büyük Ardahan olarak belgelerde geç­mekte ve Çıldır dahilinde gösterilmektedir. Sancak Beyi Yahyanın ölümü üzerinde bu sancak idare­sinde kısa dönemli bir problem çıktı. Yahyanın babası Süleyman idareden vazgeçmesine rağmen da­ha sonra bir ariza gönderdi. Altı Ay müddetle Ardahanın idaresini elinde tuttu. İstanbul onun bu ha­reketinden memnun olmadı ve Erzurum Beylerbeyliğine bir Emirname gönderilerek duruma müda­hale edilmesi istendi. Bunun üzerine Yahyanın oğlu Hafız İbrahim Babasının haklarına sahip olarak Sancak Beyliğine getirildi. 1791 yılında Çıldır Beylerbeyi Süleyman Paşanm aniden ölümü üzerine yerine îshak Paşa getiril­di. Çıldır Beylerbeyliğine İshak Paşanın getirilmesi Ardahan da dahil olmak üzere Çıldıra bağlı bu­lunan Sancaklar ve buralar ahalisinin hiç hoşuna gitmedi. İshak Paşanın tepki çekmesine neden olan en önemli olay askeri birliklerin içerisinde Hıristiyanları da kullanmak istemesidir. Tepkilerden bu­nalan İshak Paşa Ardahan Kalesine geldi ama kendisini istemeyen ahali tarafından şehre sokulmadı. Diğer Sancaklarda Ardahan örneğinde olduğu gibi birlikte hareket ederek İstanbula şikayet üzerine şikayet göndermeye başladılar. Neticede İshak Paşa görevden alınarak yerine Şerif Paşa atandı. Adı geçen bu İshak Paşa bugün Doğubayezidde bulunan İshak Paşa sarayını yaptıran ve ona adını veren kişidir. XIX. YÜZYIL BAŞLARINDA ARDAHAN VE ÇILDIR OLAYLARI 18 Aralık 1800 yılında Çar Paulün manifestosu ile Gürcistan resmen Rusyaya katılmıştı. Böylece Ruslar İran ve Türkiye yani Osmanlılar ile komşu oldu. 1807de Ruslar kalabalık bir orduyla sınırı geçip Ahıskaya doğru ilerlemeye başladılar. 1807 ve 1810 yılları arasında Ruslar Osmanlılara karşı birtakım başarılar kazandılar. 1810 yılında Osmanlılar karşı bir hareketle Gürcistan üzerine yürüdüler. Bu haberi alan Rusların İtalyan asıllı generali Palucci Ahılkelek üzerine yürüdü ve buradaki Türk Kuvvetlerini bozguna uğ­rattı. 1811 yılında bölgede Ruslara karşı Osmanlı-İran ittifakının gerçekleşmesi Rusların daha fazla ilerleyememelerine neden oldu. 16 Mayıs 1812de imzalanan Bükreş antlaşmasıyla Osmanlı Devleti 1807den itibaren Kafkaslarda kaybettiği topraklarına yeniden kavuştu. 1816 yılında İsyan eden Acaralı Ahmet meselesi devleti epeyce uğraştırdı. Ardahan ve Çıldırda bulunan askeri kuvvetler Acaralı Ahmedin tedibi için epeyce uğraştılar. İLK RUS İSTİLASI (1828-1829) 1829da Ardahan Kars Ahıska ve Erzurum dolaylarında ön plâna çıkan bir komutan vardır. Bu ko­mutan Salih Paşadır. Rus generali Paskeviç Kaçar hanedanını mağlûp edip Revanı (Erivan) aldık­tan sonra buralara Ermeni göçü başladı. Bugünkü Büyük Ermenistan hayalinin kökleri Revanm düş­mesinden sonra Ruslarca başlatılan iskân politikasına dayanmaktadır. Batıya doğru ilerleyen Paskeviç Ahıskayı kuşattı. Kahramanca direnen Ahıska halkı gıda ve iaşesinin bitmesi neticesinde Ruslara teslim oldu. 17 Ağustos 1828de Ahıskaya giren Ruslar şehri yerle bir ettiler ve halka akla gelmedik zulümler yaptılar. Karsı ele geçiren Ruslar bu sefer Ardahanı da ele geçirmenin plânlarını yapmaya başladılar. Zira Ardahan Erzuruma giden yol üzerinde idi. Ordu Komutanının emri ile Ardahan üzerine yürüyen Genaral Muravyev 22 Ağustos 1828de şehri aldı. Böylece Ardahan ilk işgal acısıyla tanışmış oluyor­du. Ardahanın düşmesinde muhtemelen Ahıskanın düştüğü feci durum önemli rol oynamıştı. Rus dehşetinden korkan Aıdahanlılar canlarını kurtarabilmek için yurtlarını terk etmek zorunda kalmış­lar Oltu-Narman üzerinden Erzuruma bir Sel gibi akmışlardı. 1829da Ardahan ve çevresinde savaşlar yeniden başladı. Acaralılar Nisan 1829da Suskap/Aşık Zü-lâli Köyü yakınında Ruslara yenildiler. Salih Paşa bunun üzerine Hakkı Paşayı Posof a yolladı. Arda­han üzerinden Posof istikametinde giden Türk kuvvetleri yine Suskap civarında Ruslara yenildiler. Yalmzçam civarında bulunan 8.000 kişilik Osmanlı kuvveti de Ruslar karşısında tutunamayarak dağıl­mıştı. Ruslar artık Ahıska ile Yalnızçam arasındaki güvenliği tam olarak sağlamışlardı. Erzurum önün­deki Ardahan-Posof savunma hattını kıran Ruslar 25 haziran 1829da Erzurumu ele geçirdiler. Ruslar 1829 sonbaharına doğru Ardahan ve Erzurum dahil olmak üzere bütün önemli merkezleri ele geçirmişlerdi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti acilen barış istedi. EDİRNE ANTLAŞMASI (14 Eylül 1829) Edirne Antlaşması bölgedeki savaşa fiili olarak son verdi. Çıldır Ahıska Ahılkelek savaş tazmina­tı olarak Rusyaya terk edildi. Buna karşılık Ardahan Göle Oltu Poskhov Şavşat Livana Osmanlıla­ra geri veriliyordu. Bu antlaşmadan sonra Ruslar Ermenileri sınır gerisine çekmeye başladılar. Asıl amaçları Ardahan ve Kars karşısında tampon hudut teşkil etmekti. Edirne antlaşması Ardahan için yeni bir devrin başlamasına sebep olmuştu. Çünkü Ahıska ve Ahıl­kelekin Rusların eline geçmesiyle Ardahan Osmanlı devletinin kuzeydoğudaki son toprağı yani Ser­hat Şehri durumuna düşmüştü. Artık bu tarihten sonra Türk topraklarına gelecek ilk saldırıyı Arda­han göğüsleme durumunda olacaktı. Bu dönemi Ulemadan Ahmet Dursun Efendi Natıkî mahlasıy-la yazdığı şiirlerinde işlemektedir. Bu şiirlerin bulunduğu yazma bugün Beyazıd Devlet Kütüphane­sinin Türkçe Yazmalar bölümünde 1225 sayılı tasnifinde bulunmaktadır. İKİNCİ RUS İSTİLÂSI (1855-1856) Osmanlılar muhtemel bir Rus tehlikesine karşı devrin en geçilmez savunma hatlarını Ardahan-Kars ve Erzurum hattında inşa etmeye başladılar. Çarlık ordusunun karargâhı ise 1829 sözleşmesi ile Rusyaya bırakılan Ahıskada bulunuyordu. Ardahandaki Osmanlı Komutanı Ali Paşa idi. Karade­nizdeki Rus-Osmanlı mücadelesi Ardahanın bulunduğu bölgede yeni bir Osmanlı-Rus savaşının çık­masına neden oldu. Sinopta Osmanlı Donanması Ruslarca yakılınca devlet Rusyaya savaş ilân etti. Özellikle bu sırada Avrupa basını bölgedeki Rus-Osmanlı çekişmesiyle yakından ilgileniyor Ardahan ve etrafındaki durumu Rus kaynaklarına dayanarak okuyucularına ulaştırıyorlardı. Ardahandaki Os­manlı kuvvetleri tam bir teyakkuz halindeydiler. 24 Mayıs 1855te Genaral Muravyev sınır noktası Arpaçayı geçti. Çok kanlı çatışmalara sahne ola­cak Kars Kalesi kuşatıldı. Rusların bir kolu da Erzurum istikametine yöneldi. Hemen hemen bütün Doğudaki harp hali Ardahan için endişe verici idi. Nitekim Karstan gönderilen ve Ahıskadan gelen kuvvetlerle birleşen Ruslar Ardahanı ele geçirdiler. Osmanlı kuvvetleri zorunlu olarak Göleye ora­dan da Oltuya çekildiler. Ardahan yıllar sonra bir Ramazan ayının sonlarında Rus çarlık ordularının kahredici pençesine düştü (11 Haziran 1855). Osmanlı kaynaklarında bu dönemde Ardahanın el de­ğiştirmesine ilişkin şu bilgiler verilmektedir: Ardahan Garnizonu ana kuvvetlerle irtibatın kesildiğini görünce kaleyi terk etti. Ardahanlılar kendi başla­rına kaldıklarını görünce 11 Haziranda fazla kan dökülmesini engellemek için teslim olmaya karar verdiler. Ge­neral Kovalevskiy bunu kabul etti. Kalenin eski bedenleri tahrip edildi. Askerî düzene ait ne varsa yıkıldı. Böyle­ce Ardahan Rusların eline geçmiş oldu. Osmanlı-Rus savaşında Ardahanlılardan Hacı Hüseyin Paşa ve kardeşi Hasan Beyin gösterdiği kahramanlıklar bölge ahalisi tarafından takdirle karşılanmıştır. Birkaç Gün sonra İstanbuldaki Takvim-i Vekayii gazetesi Ardahanın düşüşünü çok acı bir haber şeklinde okuyucularına duyurdu. Serasker Zarif Paşa da hatıralarında Ardahanın düşüşünü istanbul kapısız kaldı şeklinde dile ge­tirmektedir. Osmanlı orduları Çarlık orduları karşısında bir önceki savaşta olduğu gibi yine bütün cephelerde yenilince devlet acilen barış istedi ve taraflar Pariste barış Masasına oturdular. PARİS BARIŞ ANTLAŞMASI (30 Mart 1856) İşgal altındaki Ardahanın kaderi bir yıl suma Paris Antlaşmasıyla belirlendi. İngilterenin zorla­masıyla Rusya Kars ve öteki Osmanlı arazisini boşaltacaktı. 30 Mart 1856da yürürlüğe giren antlaş­mayla Ruslar Kars ve Ardahanı boşalttılar. Ardahan bu tarihten sonra tekrar Osmanlı idaresine geçti. 1877-1878 (93 Harbi) Savaşlarına ka­dar sükunet havasına kavuşmuş oldu. ÜÇÜNCÜ RUS İSTİLASI (1877-1878) XIX. yüzyılın son yarısında korunma yapılarından kaleler önemini kaybetmeye başladı. Artık yer­leşim merkezleri ve önemli merkezler tabya denilen yapılarla korunmaya başlandı. Osmanlı Devletinde de boğazlar ve sınırlarda bu tür yapılara ihtiyaç duyuldu. Batum Erzurum Kars ve Ardahanda Tabya denilen tahkimli yapılar kuruldu. Ardahandaki tabyaların sayısı Kars ve Erzurumdakinden azdı. En stratejik noktalara para ve in­san gücü seferber edilerek büyük tabyalar yapıldı. Ardahan civarına yapılan tabyaların hepsi Ardahan Kalesinin Güney Doğu ve Kuzey istikametinde olup şehre ve Kura düzlüğüne hakim idi. înşa edilen bu tabyaların isimleri şöyle idi: Ramazan Emiroğlu Senger Kaz Kaya tabyaları. Rus komutanı Devel 27 Nisan 1877de Çıldırın merkezi Zurzunayı ele geçirdi. Oradan Arda­hana doğru ilerledi. Bu esnada Posof da bir başka Rus kolu tarafından ele geçirilmişti. Genel hücum 16 Mayıs 1877de başlatıldı. Osmanlı ordusunun mukavemeti yetersiz kalınca Ruslar Ardahana doğ­ru ilerlemeye başladılar. Gölebert Tepesini de geçen Rus ordusu Ardahan Kalesini yakından muha­saraya aldı. Ardahan komutanı Hüseyin Sabri Paşa Gölebert Tepesinin kaybedilmesinden sonra 16 Mayısı 17 Mayısa bağlayan gece beklenmedik bir kararla Ardahanı boşalttı. Kalede kalan Mehmet Bey Ruslara direnme kararında yok. Fakat Ermeniler yine hıyanetlerini göstererek kumandanın as­kerlerin çoğu ile şehri boşalttığını Ruslara haber verdiler. Az sayıdaki Türk askerinin direnişi fayda vermedi. Ruslar Ardahana girdiler (17 Mayıs 1877). Ardahanın yönetimi Albay Komarova bırakıldı. Böylece Ardahanda 40 yıl sürecek olan esaret ve hasret dönemi başlamış oluyordu. Ardahanın düşmesinin sorumlusu olarak gösterilen Hüseyin Sabri Paşa Divan-ı Harpte yargılan­dı ve suçlu görülerek sürgüne gönderildi. İŞGALDEN SONRA BARIŞ (Mart Haziran Temmuz 1878) 93 Harbi sonucunda Kars ve Erzurum Rus pençesine düştü Ardahanda istila edildi. 3 Mart 1878de İstanbulun banliyösü durumundaki Yeşilköyde Ayestefanosta Osmanlı ve Rus tarafları bir araya gelerek Yeşilköy antlaşmasını imzaladılar. Buna göre Kars Ardahan Batum ve Eleşkirt savaş taz­minatı olarak Rusyaya bırakılıyordu. Böylece kara Günler ve vatan hasreti başlamış oluyordu. Gerçekten de binlerce yıllık Türk diyarı Serhat Ardahanın düşüşü bütün Türk kamuoyunda bü­yük infial uyandırmıştı. Ardahanı topraklarına katan Ruslar şehri bir vali aracılığıyla yönetmeye başladılar. Bu tarihten sonra kurtuluşa kadar Ardahan tarihinde kayda geçen hadiseler ve iz bırakan olaylar birtakım kurak­lık ve kıtlık olaylarıdır. Örneğin 1895 yılında Meşe Ardahan tarafında vuku bulan bir dolu hadisesi halkı önemli ölçüde maddî ve manevî zarara uğratmıştır. Hanaklı Halk Şairi Ahmet Mazlumî bu ola­yı destan şeklinde dile getirmiştir. 1907 yılında yurt çapında meydana gelen bir kuraklık Ardahanda da hissedilmiş yemsizlikten bü­ tün hayvanlar telef olmuş 1907 Saman Destanı böyle bir zamanda söylenmiştir. 1908 yılında meydana gelen bir hayvan hastalığı salgını çok sayıda hayvanın telef olmasına sebep olmuş zaten ekonomik açıdan fakir olan bölge halkı için hayatı daha da zorlaştırmıştır. 1878 Ardahanın Rusların eline geçmesinden sonra haritalar düzenlendi ve Kars-Aidahan Çarın topraklan arasında gösterilmeye başlandı. 1912 yılında Osmanlı ve Rus temsilcileri bir araya gelerek kesin sınırları bir daha tespit ettiler. 1912 sınırlarından sonra karakol noktaları bir daha belirlendi. Artık Kars ve Ardahan gibi yerlerden Erzuruma gidilmesi için pasaport alınması gerekiyordu. 1068 güzünde iç karışıklıkları yatıştıran Sultan Alparslan II. Batı Seferine çıkarken barışı bozup Bizansın kışkırtmasıyla akınlara başlayan Apkaz-Kartli Kralı IV. Bagratın ülkesine yöneldi. Tiflisi Ca-feroğulları Emirliğinden alıp orada kışladıktan sonra 1069da karlar erirken ordusuyla Ardahana geldi. Buradan kuzeyde Meşe Ardahan/Vardosan (Yamaçyolu) çevresine gelince (bugün halkın Ca-muşkıran Fırtınası dediği) (ibrelin beşi 18 nisan günü çıkan Kar fırtınasında çok zorluk çekildi. Sel­çuklu kaynakları bu bölgeyi şöyle tanıtıyor. Kenan oğlu Nemrudun sakin olduğu ve oradan kule ya­parak göklere çıkmak istediği memleket (Yani Uğuz efsanesinde de adı geçen Hanak kesimi) alına­rak harap edildi. Onun Doğu yanındaki memleketi de (Büyük Ardahan) alarak burada bir mescit yaptıran Sultan 1069da (Mayıs ortasına yakın) IV. Bagratın barış isteğini kabul edip onu tekrar ha­raca bağladıktan sonra Gence üzerinden İrana döndü. 1075 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Şah İstanbulun yanı başındaki İznik şehrini alarak Türkiye-Selçukluları Devletini kurdu. Kısa bir zaman sonra ihtilâller ile bunalan Bizansın içişlerine karışacak ve onlardan haraç alacak güce erişti. Bu sırada Araş ve Ardahanı da içine alan Kura boyları da yeni Türkmen göçleriyle doluyordu. Aynı dönemde güçlenen Apkaz-Kartli Kralı II. Giorgi Kars ile Meşe Ardahanı geri almıştı. 1080 yılında Sultan Melikşah Danişmendli Emir Ahmet Başbuğluğunda bir orduyu buraya göndererek bir yıldır işgal edilen Kars ve Meşe Ardahanı geri aldı. Apkaz-Kartli kaynağı Kartlis-Çkhovrebdda Ardahan Sancağının bütününün fethedildiği Kol Zafe-rini müteakip bu yerlere Türkmen göçlerinin gelip yerleşmeleri şöyle anlatılıyor: Bu sırada Anadoluya Turki-Koçevniki göçebeler ve sürülerimle yerleşmeye giden iki büyük emir yollarını de­ğiştirip çekirge gibi ülkemize yayılıp işgal ettiler. Savşet Acara Samshe (Ardahan Posof Ahıska Ahılkelek ve Çıldır çevresi) hep Türklerle doldu. Dağlara mağaralara kaçan Hıristiyan ahali giderek azaldı; kilise ve manastırlar sahipsiz kaldı. ARDAHAN SANCAĞI BÖLGESİNİN 1080 FETHİNDEN SONRAKİ KISA TAKVİMİ 1124 yılında Kıpçaklar Erzurumdaki Saltuklu Emirliğine bağlı Çavakhetten (Ardahan ve Artvin kesimi dahil) İspire kadar hudut sayılan yerleri alıp buralara yerleştirildiler. Böylece 1118 ve müte­akip yıllarda gelip yerleşenlere eski Kıpçak 1195 ve sonrasında gelenlere ise yeni Kıpçak denmeğe başlandı. Bu çağda Ardahan-Ahıska Kıpçaklarının beyi Beka (Türkçe Böke/Ejder) Posof taki Cak-su Kalesinde oturuyordu. 1225 yılında Harezmşah hükümdarı Çelaleddin Mengüberti komşu Müslüman ülkelere akınlar yaparak çok zararlar veren Apkaz-Gürcistan ordularını Haziran 1225te Revanın güneyinde Gernide yenmiş ve Ardahan ile Karsı almıştı. 1239da Moğol Cengiz İmparatorluğunun İran Genel Valisi Baycu Noyan Ardahanı da içine alan bütün Araş ve Kura boylarını fethedip buraları Cengiz İmparatorluğuna tabi kıldı. 1243 Kösedağ sa­vaşında yararlılığı görülen Caklı Sargise Ardahan ve Ahıska hakimliği verildi. ■■ 1267 İlhanlı hükümdarı Abaka Han kardeşi ile girdiği taht mücadelesinde çok yararlılık gösteren Caklı Sargise Ardahan ve Ahıska valiliğini verdi. Buralara Atabek Ülkesi denmeye başlandı. Atabek-lik ülkesinde yazı dili Kartvelce konuşma dili ise Türkçe olarak devam etti. Bugün de Ahıska Posof ve Şavşat ağzı dediğimiz; ban/ben san/sen babay/baba anay/ana vs. gibi yüzlerce Kıpçak ağzı söz­leri öteden beri buralarda kullanılmakta ve başka bir dil bilinmemektedir. 1334te T. Bekanın torunu I. Korkore Atabek unvanını alarak İlhanlılar ve Celayırlılardan sonra Karakoyunlulara tabi oldu. Böylece Ardahan ve çevresinde Karakoyunlular dönemi başlamış oldu. 1386da Karsı uzun ve zorlu bir kuşatmadan sonra alabilen ve aldıktan sonra yağma ettiren Timur ordusuyla Tiflise giderken Ardahanda bulunan Kıpçaklı Atabekler de ona tabi oldu. 1405te Timurmurun ölümünden sonra Atabekler ülkesi yine Karakoyunlulara tabi oldu. O zaman Ardahan ve çev­resi Nahçıvan Valiliğine bağlı olduğundan buraların haracı oraya ödeniyordu. 1463te Karakoyunlular kendilerini sıkıştıran Apkaz Kralına karşı Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasandan yardım istediler. Uzun Hasan Temür Bek idaresindeki bir orduyu yardıma gönderdi. Ka­rakoyunlular Akkoyunluların yardımıyla düşmanlarını mağlûp ettiler ve Ardahan dahil idarelerin-deki yerler Akkoyunlulara tabi oldu. 1472 yazında Akkoyunlulara itaatten çıkan Atabek-Bahadur ile Kartli Kralı ülkesine sefer eden Uzun Hasan Ahıska ve Tiflisi alıp iki ülkeyi de Tiflise tayin ettiği kendi valisine bağladı. İşte bu sıra­da Ardahan Türkmenleri denilen ve çoğu yaylakçı ve kışlakçı olup giyimleri kuşamları ve dokumaları ile Oğuz töre ve geleneğini yaşatan Hanak-Damal/Meşe Ardahandaki Türkmenler Uzun Hasan tara­fından Maraş-Altındaki yerlerinden getirtilerek hudut korucusu olarak buralara yerleştirildiler. 1477 Yılındaki Akkoyunlu seferi tesiriyle Yukarı Kura ve Çoruk boylarındaki Kıpçaklı Atabekler ül­kesi Caklılar sülalesi elinde beş beyliğe bölündü. 1)Merkezi Ahıska olup; Azgur Altunkale/Adigön/Koblıyan Poskhov ve üç Ardahanı da içine alan anakol Samshe 2)Merkezi Çıldır Akçakalası olup; Ahılkeleki de içerisine alan Çavakhet 3)Merkezi Imerhev olup yukarı Acarayı da içine alan Şavşet-Maçakhalet 4)Merkezi Ardanuç olan ve Artvin Borçka ve Gönyeyi (Batum) içerisine alan Kalarçet 5)Merkezi Oltu olan ve Şenkaya Bardız ve Narmanı ihtiva eden Tao. 1479da bu beş Atabeklikten üçüncüsü Fatih döneminde Osmanlı Devletine bağlandı. Trabzon sancağına bağlanan bu Atabekliğin halkı da gönüllü Müslüman olmaya başladı. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim Çaldıran seferine giderken Çıldırdan İspire kadar olan yerlere hükmeden Caklı Mirza Çabuk Bey sefer gidişi ve dönüşü esnasında Osmanlı ordusuna önemli ölçü­de iaşe yardımında bulundu. 1551de Erzurum Beylerbeyi Sarı İskender Paşa ordusuyla Şah Tahsmaba bağlı Atabek II. Kayhus-revin ülkesine yürüdü. 13 Mayısta Ardanuç fethedildi. Ana koldan ilerleyen Paşa Göle Hanak Ar­dahan ve Hoçuvan kesimlerini alarak Osmanlı hududunu Çıldır ile Poskhovda Kısır ve Ilgar dağla­rına dayadı. Atabekler hükümetinin son yurdu III. Sultan Murad çağında Safevi-Osmanlı savaşları sonucunda Osmanlı Devletine bağlandı. Diyarbekirden getirilen Osmanlı Devletine sadık Kürt aşiretleri Göle ve Hoçuvana yerleştirildi. Bu aşiretlerin kökeni de anonim Oğuz kaynakları Şerefname ve îskender-nameye göre Oğuzlara dayanmaktadır. 8 Ağustos 1578de yüz bin kişilik ordu ile Ardahandan çıkan Serdar Lala Mustafa Paşa İranın Çıl­ dır hududundaki Begrehatun düzünde konakladı. Bu sırada İranlıların hakimiyetine yüz çeviren ve iki oğlu ile Altım Kala hakimesi olarak Adigönde bulunan Atabek II. Khushurevin ölümüyle dul kalan Dedis İmed Hatunun elçisi ve itaatnamesi Serdara ulaştı. Serdarın emriyle o gün şafakla Poskhova giren Ardahan Sancakbeyi Abdurrahman Vale kalasını da savaşsız fethetti. 9 Ağustos 1578 sabahı hududu geçip Şeytan Kalesini topla alan Osmanlı Ordusu ilerlerken gece­ den pusuya yatmış kalabalık İran ordusuyla Çıldır Gölünün Kuzeyindeki düzlükte kanlı bir savaşa gir­di. Muharebeyi Osmanlı ordusu kazandı. Çıldır Meydan Muharebesi 1514 Çaldıran Savaşından beri İranla yapılan ikinci muharebeydi. Aynı gün Abdurrahman Beyin Ardahan Sancağı hdaki askerleri Ahıska Tümük Hırtıs ve Ahılkclck kalelerini işgal etti; bu arada Çıldır Akçakalesi de alındı. Lala Mustafa Paşa itaat edip Müslüman olan İmed Hatunun Müslüman olan oğluna Mustafa adını verdi. Anadilleri temiz Türkçe olan Atabekler Ülkesi halkı da Müslüman oldu. Bundan sonra kurulup geli­şen Ahıska ve Ardahan medreselerinden birçok şair bilgin paşa yetişti. Çıldır Eyaleti 1647de Evliya Çelebinin tanık olarak belirttiği gibi Anadolunun İran hududunda erler yatağı olarak serhadlık et­ti. Bu durum 1828 deki Rus istilâsına kadar sürdü.Ayrıca bölgenin Ardahan Sancağı ke­siminin Bun-Türkler (Otokton-Yerli Türkler) tarafından idare edildiğini yazmaktadır. Bartatuanın oğlu (bazı kaynaklara göre torunu) ilk Türk Cihangiri Afrasyab unvanlı Alp-Er Tun-ga olup Karpat dağlarından Doğuda Çine kadar Doğu Avrupa ile Asyaya hakim olmuştu. Çinlilerin Su Hintlilerin Sakya Heredot Tarihinde Basilik Ermeni ve Süryani kaynaklarının dedikleri Sa-ka-İskit Türklerinin Ardahan Sancağı kesimine yerleşen Urugları şunlardır: 1.Merkezi Lorı/Loru Kalesi olan Borçalı kesimi 2.Bir güçlü oymaktan adını aldığı anlaşılan Artahanlar (Bugün halk arasında ve Osmanlı resmi belgelerinde belirtilen: Küçük Ardahan/Göle Büyük veya Kara Ardahan ve Meşe Ardahan/Hanak Kesimi) 3.Çıldır Gölü ve Ahılkelek ile Ahıska kesimini içine alan ve ÇWlar anlamına gelen eski Türkçe bir ad ile anılan oymak. (Çin-Çavat kelimesi Kâtip Çelebinin Cihannüma isimli eserinde de geçmekte olup bugün bile yörenin yerli halkını belirtmek için kullanılan bir kelimedir. Anlamı Çin Türkistanından gelme demektir
Posted on: Thu, 10 Oct 2013 09:40:09 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015