Arkaik kaynaklara bakıldığında, Zaza adının binlerce yıl - TopicsExpress



          

Arkaik kaynaklara bakıldığında, Zaza adının binlerce yıl öncesinde kaynaklarda zikredildiği görülmektedir. Bazılarına göre Zaza adının m.ö. 3000’lı yıllara ait asağı Mezomotamya Mari’de sümer tapınaklarından ve tanrıçalarından birinin ortak adının Ninni-Zaza veya Innana-Zaza olduğu kaydedildiği söyleniyor Yine eski yer adları arasında da Zaza adına rastlandığına işaret olunarak, Zaza-Buha’nın M.Ö. 880 yılında Maden yöresinde Mihrap ve Kervançemen dağları eteklerinde bir yer olduğu tarif edildiğini iddia edenler vardır.[1] Yine bazı araştırmacılara görede Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında yapılan arkeolojik kazılarda bulunan çivi yazılı tabletlerde Zaza adını aynen veya buna benzer şekillerde ve Ortaçağ Arap kaynaklarında da keza bu ismin Zawzan, Zuzan, Zazan vb. biçimlerinde kaydedildiğini iddia edenlerin olduğunu görüyoruz.[2] Zaza kelimesi ile arkaik kaynaklarda ilk defa Behistun yazıtlarında karşılaşmaktayız. M.ö. 500 yıllarında Pers Kralı I. Daryus tarafından İran’ın Hemedan Eyaletinde Behistun kayalıklarına yazdırılan Taş yazıtında “Zāzānā” diye bir yerin adı geçmektedir.[3] Bu eski Farsça yazıtta “Zāzānā” “Yukarı Fırat Havzası“ bölgesini tanımlamak için kullanılmaktadır ki bu bölge günümüzde Zazaların meskûn olduğu bölgedir. Yine Milattan önce 2.yüzyılda yakın doğuda yaşayan bir Mimarın adının Zazai olduğu bazı kaynaklarda kaydedilmiştir.[4] Bugün Afganistan’da İrani bir halk olan Peştunlar’da Zazay/Zazai adında bir aşiret bulunmaktadır. [5] Yine Afganistan’da “Kūh-i Zazai/ Zazi” yani Zazi dağları ve Zazistan bölgesi ve İran’ın Fars eyaletinde de “Kūh-i Zazi” ve “Kūh-i Zāzūyē” bulunmakta ancak Zazalar ve Zazaca ile ilgisi tesbit edilememiştir. Gezgin Marko Polo’nun (1252–1324) yol haritasında Musul-Erzincan-Erzurum dar üçgeni içinde kalan bölgeye Zorzanie/Zarzania dendiği, ancak bu bölge sınırının Hazar Denizi’ne kadar dayandığı vurgulanmakta ve Zaza ismi ile bölge ilişkilindirilmektedir.[6] Zaza adının geçtiği birçok kaynaktan biri 1329/30 (730 h.) yılından kalma ve Kureyş Şeceresi olan yazılı bir deri dökümandır. Sıralanan birkaç Zaza aşiret adının geçtigi belgede, Zāzā kabilesinin mensubu olarak kaydedilmiş bir imza geçer. (طالب ملا بنی من قبلة زازا)‛Zāzā kabilesinden talip Mollā Benī’)[7] Türk kaynaklarında kavim adı olarak Zaza adının ilk kez kullanılmasına, Alevi-Bektaşi edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen mutasavvıf ozan Kaygusuz Abdal’ın (1341-1444) bir şiirinde rastlıyoruz. “Soğanı, arpa ekmeğini Kürd’e ver, Öğünü odur, o onu yahşi yer, Türkmen’e ver yahni ile burmayı, Arab’ın önüne döktür hurmayı Eğer bu sene çıkar isem yaza, Toplayım bir parça Gürcü, Abaza, Elime geçerse on kadar Zaza, Yolar sakalını kavlak satarım.”[8] Yukarda verilen kaynaklardan habersiz olan bazı araştırmacılar. Zaza adını ilk kez 17. Yüzyıldan sonra Osmanlı döneminde Evliya Çelebi’nin zikrettiğini ve ondan sonra meydana çıktığını ve türkler tarafından takıldığını öne sürselerde, bu görüşün bilimsel hiç bir dayanağı bulunmadığını yukardaki kaynaklardan görüyor ve yukardaki kaynaklardan dolayı çürüdüğünü görüyoruz. Avrupa kaynaklarında ise Zazalar hakkındaki ilk bilgiye, Danimarkalı ünlü gezgin Carsten Niebuhr’un eserinde rastlıyoruz. C.Niebuhr, 1765 yılında Bağdat’tan Musul’a, oradan da Mardin, Diyarbakır ve Urfa vilayetlerine yaptığı seyahatle ilgili gözlemlerini aktardığı kitabında, “Zaza” adını zikretmektedir.[9] Daha sonra, 1820 yılında bölgede incelemelerde bulunan ve aynı zamanda bir arkeolog olan Claudius James Rich de Zazalar hakkında bilgi vermiştir.[10] Elimizdeki mevcut verilere göre , Zaza diline dair ilk ciddi çalışma ve bunların yazılı eserler haline getirilip belgelenmesi, ilk kez Rus Peter Ivanoviç Lerch tarafından yapılmıştır. Peter Lerch, Ruslara esir düşen Osmanlı askerlerinden Zaza ve Kurmanclar’dan topladığı derlemeleri önce Rusça olarak, “Issledovanija ob Iranskix Kurdax i ix predkax severnyx Xaldejax” adı altında üç cilt halinde yayınlar. Birinci kitapta (1856), Türkiye, İran ve Rusya’da yerleşik bulunan Kürtler hakkında genel bilgilere, ikinci kitapta (1857), Zazaca ve Kürtçe’ye ilişkin derlenen metinler ve bu metinlerin Rusça çevirilerine, üçüncü kitapta (1858) ise dilbilimsel çalışmalar ile Zazaca ve Kürtçe kelimelerden oluşan sözlük çalışmalarına yer verir.[11] Söz konusu kitaplar, Rusça baskısının ardından, aynı dönemde (1857–1858) Almanca olarak da yayımlanır.[12] Peter Lerch, konuşturduğu şahıslardan ve derlediği metinler üzerinde bizzat yaptığı incelemelerden Zazaca’nın Kurmanci’den farklı olduğunu tespit etmiş ve yaptığı çalışmanın sonucunda şu tespiti yapmıştır. „Zazaca, Kurmanci konuşanlar için, tek tek sözcüklere varıncaya kadar, anlaşılmaz olarak kalmaktadır.”.[13] Avusturyalı dilbilimci Friedrich Müller, Peter Lerch’in Zazaca’nın Palu-Bingöl dilinden derlediği metinler üzerinde yaptığı incelemenin neticesini, 1864 yılında Viyana’da, yayınlamıştır.[14] İncelemisinin ardından böyle bir açıklama yapmıştır: „Nach dieser Skizze stellt sich Zaza als ein von Kurmanci in vielen wesentlichen Punkten verschiedener Dialekt dar.” Yani Friedrich Müller, anılan çalışmasında, Zazaca’nın birçok temel noktalarda Kurmanci’den farklı olduğunu ifade etmiş ve Zazaca’nın kendine özgü nominal yapısına dikkati çekmiştir. Osmanlı’nın üst düzey görevlilerinden Mehmed Arif Bey, 1874 yılında Dersim’e yaptığı seyahatin ardından, Dersim ahalisinin Zaza dilini konuştuğunu ve Kürtçe’den ayrı bir dil olduğunu fark etmiş[15] ve bu hususu daha sonra kaleme aldığı “Binbir Hadis-i Şerif” adlı kitabında, kaydetmiştir.[16] 1878 yılında Berlin’de düzenlenen Berlin Konferansı’na, “Osmanlı Ermenileri Temsilciler Heyeti, Baş Episkopos Hrimyan ve Horen Narbey imzaları ile 25.Haziran 1878 tarihinde, “Osmanlı Ermenistanı” için bir proje sunulmuş, projeye ekli olarak bir de “Osmanlı Ermenistanı”nın etnik durumunu ve nüfusunu gösteren istatistiki bilgiler verilmiştir. Projede, “Nüfusun Çeşitli Irklara Göre Taksimi” başlığının altında, bölgede yerleşik bulundukları bildirilen ırkların isimleri şöyle sıralanmıştır: 1. Ermeni, 2. Türk, 3. Göçebe Kürt, 4. Zazalar, 5. Yezidiler, 6. Göçebe Çingeneler, 7. Rum ve Yahudi, 8. Asuri. Aynı proje kapsamındaki bir başka yerde de, bölgedeki etnik yapı; “Ermeni, Türk, Kürt, Rum, Asuri, Zaza, Yezidi” şeklinde verilmiştir.[17] Erzurum’da, 1848-1866 yılları arasında Rus Konsolosu olarak görev yapan Aleksander Jaba, bölgede kaldığı süre zarfında, Zaza dilinden bazı derlemeler yapmıştır. Ferdinand Justi, 1880 yılında yayımlanan “Kurdische Gramatik” isimli kitabında, Bitlisli Şeref Han’ın “Şerefname” adlı eserinde Kürtleri dört kola ayırmasına değinir.[18] Bu dört kolda, Kürtlerin dilleri arasında Zazaca’nın yer almadığını görüyoruz. Aynı yıl içerisinde Erzurum konsolosu Binbaşı Henry Trotter 1880 yılında detayli bir Rapor yazar. Raporda bunlar geçer. „Kurmançlar ve Zazalar birbirini hiç anlamazlar, aralarında çok büyük fark olduğunu belirtmiştir.”[19] Wilhelm Tomaschek’in 1887 yılında “Allgemeine Encyclopadie”de yer alan makalesinde, Zazaca ile Kürtçe arasında önemli farklılıklar bulunduğunu ve bu durumun her iki dili birbirinden ayırdığına dikkati çekmiştir.[20] “Salname-i Vilayet-i Diyarbekir” adındaki eserin 1301 hicri tarihi itibariyle yapılan baskılarında; “Diyarbekir vilayeti dahilinde Türk, Arap, Kürd, Ermeni, Süryani, Zaza lisanlarının müsta’mel olunduğu belirtilirken, “Ergani, Maden, Çermik, Palu, Siverek kazaları ve 7 müdürlük merkezi ile 26 nahiyeyi teşkil eden livada Türkçe, Kürdçe, Zazaca lisanlarının konuşulduğu” hususuna yer verilmiştir.[21] İlk Zazaca Mevlütün yazarı Zaza din bilgini ve şairi Eḥmed bin Ḥesen el-Xasi’nin Zaza-Arap harfleriyle yazdığı(1890’lı yıllarda) ve Zazalar arasında yaygın olarak bilinen Mewlıd-i Nebi adlı eseri Diyarbekır’da 1899 yılında “Mewlid-i Nebi” ismi ile yayımlanır. Kitabın birinci sayfasındaki Osmanlıca kısa açıklamada eserin “Zaza Lisanı” ile yazıldığı belirtilmiştir.[22] Yine Xasi’nin Osmanlı makamlarına kendi el yazısı ile kaleme alıp gönderdiği bir belgede yer alan; “Arapça, Türkçe, Kürdçe, Zazaca tekellüm ve ketebet ederim”[23] şeklinde beyanı da ilginçtir ve bu ayrıntı, Osmanlı döneminin Zaza aydınlarında, Arap, Türk, Kürt kimliklerine karşı, ayrı bir Zaza kimliği bilincinin varlığına delalet etmektedir.[24] 19. Yüzyılın ikinci yarısında, Ermeni Antranik Ozanyan Dersim ve çevresinde seyahatlerde bulunarak, gözlemlerini ve bölgeden edindiği izlenimlerini daha sonra 1900 yılında Tiflis’te basılan “Dersim” adlı kitabında yayınlayan yazar gezdiği bölgelerde konuşulan dilin Zazaca olduğunu kaydetmiştir. Zaza dilini çok yakından inceleme ve mütalaa etme imkanını bulmuş olan yazar, sözkonusu kitabında dersim yöresinde konuşulan zaza dili hakkında bir kaç önemli not düşmüştür. O şöyle diyor: “Dersimlilerin dili, Farsça, Kürtçe (Kurmanci), Türkçe, Arapça, Ermenice ve özellikle dilin dörtte üçünü oluşturan Zazaca’nın ve çeşitli zaman dilimlerinde Ermenistan’a egemen olarak gelip geçen diğer halkların dillerinin tam bir karışımıdır.”[25] Zazaca üzerine en önemli çalışmayı yapan kuşkusuz Alman İranolog Oskar Mann(1867-1917)’dır. Oskar Mann Zazacanın kendi başına bir dil olduğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. Oskar Mann, Prusya Bilimler Akademisinin, Batı İrani dillerinin dökümentasyonu ve gramatik analizi için verdiği görevle Orta Doğuya yaptığı seyahatte 1901–1903 yılları arasında İran’da, 1906–1907 yıllarında da Anadolu’nun Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde araştırmalarda bulunarak, İrani diller üzerinde tetkikler yapmış, bu arada Zazacayı diğer İrani diller ile karşılaştırarak, aralarındakı farklılıkları da tespit etmiştir. Oskar Mann’ın, 04.Temmuz.1906 tarihinde Siverek’ten Prusya Bilimler Akademisi’ne gönderdiği bir mektupta da şöyle yazdığını görüyoruz: „Benim tarafımdan çoktan savunulan, Zazaca’nın Kürtçe olmadığı görüşü, bu dilin Awraman (Hewraman)’da konuşulan dillerle, İran-Gurani lehçeleriyle yakın akrabalık ilişkileri içinde olduğunun saptanmış olmasıyla bir kez daha onaylanmış oluyor. Orta Farsça’nın Turfan Metinlerinin kuzey lehçesindeki tüm tuhaf fiil çekimlerini Zazaca’da tekrar görüyorum.[26] Mann 1917 de ölünce, Hadank Mann’ın eserini tamamlamakla görevlendirildi. Böylece Karl Hadank 1932 de “Mundarten der Zaza” adlı eseri, ilk Zazaca grameri yayımlandı. Bunun hakkında, 12.Nisan.1932’de Akademinin girişimleri Hakkında Haberler’de şöyle yazar: Bununla son on yıl boyunca üst üste denediğim, belki de kolleksiyonun en zor konusu, belli bir dereceye kadar tamamlanmıştır. Gramatik yapısını şimdiye kadar hiç kimsenin incelemediği bu Kuzeybatı İrani dilin gramatik açıklamasını meydana getirmeyi başarabildim. Herşeye rağmen Zazaca cildi bu eserler arasında en önemlisi olarak sayılabilir.[27] Karl Hadank ayrıca Zazaca metinler kaydetmek için 1932 de Suriye ve Bağdata seyahat eder. Zazacayı araştırma arzusu, beraberindeki Kürt kilavuzu Celadet Bedirxan’dan dolayı yerine gelmez. Karl Hadank bunu bir süre sonra farkeder ve Bedir Xan’ın asıl amacını anlar ve bunu not defterine şöyle kaydeder: „Emir Zazaları Kürtlerden sayıyor ve hepsini kürtleşmiş olarak görmek istiyordu. Anlaşılan, benim Zazacaya bu kadar yakından ilgi ve alaka göstermem o’nun hoşuna gitmiyordu.” [28] Alman İranolog Friedrich Carl Andreas’ın bir Tezine göre, Zazaların kökeni Hazar Denizi’nin Güneyinde yaşayan Partlar’dan olan Deylemiler’e dayanıyor.[29] Fransız Doğu dilleri uzmanı olan Clément Huart (1909), Zazaca ile İrani dillerden Asterabadi’yi karşılaştırarak, aralarında tespit ettiği bir dizi ilginç benzerlik ve uyumu, 1909 yılında yayınlanan kitabındaki Zazaca sözlük ve fiil çizelgelerinde göstermiştir.[30] İngiliz araştırmacı Ely Banister Soane, 1909 yılında, Londra’da yayınlanan “Journal of the Royal Asiatic Society”, dergisinde şunları yazmıştır: „Diyarbekir, Erzincan ve Anadolu’nun diğer bazı bölgelerinde yerleşik bulunan Zazaların dili, Mukri ve benzeri başka Kürt lehçeleri ile aynı gruptan değildir. Zazaca, çok eski olup, Eski Farsça’yla, bibirlerinden kopmaları çok zaman önce olmuştur.”[31] E.B.Soane, 1913 yılında Londra’da yayınlanan “Grammar of the Kurmandji or Kurdish Language” isimli araştırmasında, Kürtçe’nin temel lehçelerini “Yukarı Kurmanci ve Aşağı Kurmanci” şeklinde ele alarak, İran’da konuşulan Luri, Irak ve İran’da konuşulan Hewrami (Gorani) ile Türkiye’de konuşulan Zazaki’yi onlardan ayırmıştır.[32] Bazil Nikitin, Kürtler adındaki eserinde, Soane’nin Zazalar hakkında şunları söylediğini aktarıyor: „Zazaları ziyaret edemediğime çok üzülüyorum. Çünkü bunların lehçesi, Farsça ve Kürtçe ile aynı Ari gruptan olmakla birlikte, ne birine ne de ötekine benzer”.[33] İngiliz Subayı L.Molyneux-Seel, 1911 yılının Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında Zaza yerleşim bölgesine yaptığı seyahate ilişkin anılarında, bölge halkının diline de kısaca değiniyor. Ona göre; „Zazaca, Kurdmanci’den oldukça farklıdır. Zazaca Dili, Kurmanci’den o denli ayrıdır ki, Kürtçe konuşan biri Zazaca’yı hiç anlamaz”[34] Kürtçe’nin bir lehçesi olarak biliniyor. Bu belirlemenin dilbilimsel nedenlerden mi, yoksa Türklerin baştan savma bir sınıflamasından mı kaynaklandığını öğrenemedim.”[35] Danimarkalı dilbilimci, tarihçi ve etnolog Age Meyer Benedictsen, 1900-1901 yılları arasında Anadolu, Mezopotamya ve İran coğrafyalarına düzenlediği inceleme gezisi kapsamında, Farsça, Kürtçe, Beluçice, Zazaca, Goranice vd. İrani diller ve diyalektleri üzerine yaptığı dilbilimsel çalışmalarını, bilahare bilim dünyasının tanınmış isimlerinden ve yine bir Danimarkalı olan İranolog Arthur Christensen ile birlikte 1921 yılında Danimarka’da yayınlamıştır. İran’da konuşulan Hewramani dili ile Anadolu’da konuşulan Zazaca arasında bir ilişki kuran Age Meyer Benedictsen, anılan dilleri Kürtçe ile karşılaştırmıştır. İncelemeleri sonucunda, ne Zazaca’nın ne de Hewramice’nin kesinlikle Kürtçe alanı içinde olmadığını, ancak İran diyalektleri içinde ayrı bir grup olduğunu belirtmiştir. Arthur Christensen de aynı konuda yaptığı araştırmalar sonucu, Age Meyer Benedictsen’in görüşlerini desteklemekte olup, Zazaca ve Hewramice’nin ayrı gruplardan olduğunu gayet açık bir şekilde belirterek, bunların Kürtçe veya Farsça diyalektleri arasında gösterilemeyeceğini ileri sürmektedir.[36] Dilbilimci Paul Tedesco ise 1921’de yayınlanan eserinde, Rus bilim adamı Peter Lerch’in 1857 yılında yayımlanan Zazaca derlemelerinden hareketle, Zazaca’yı, Kürtçe’nin dışında sınıflandırmıştır.[37] Kürt siyasi çevrelerinde ve Batılı Doğubilimciler arasında Kürdolojinin Babası olarak bilinen Rus Doğu Bilimci V.Minorsky, 1920’lerden sonra İslam Ansiklopedisi için kaleme aldığı bazı maddelerde Zazalar ve Zazaca hakkında görüşünü kesin bir ifade kullanarak, Zazalar’ın Kürt olmadığını kaydetmekte; ve Zazacanın da Kürtçe’den çok farklı Kuzeybatı bir İrani dil olduğunu belirtmektedir. Örneğin, “Kürtler” maddesinde; Kürt adı ile örtülen bir tabaka altında birçok eski kavimlerin varlığını ortaya çıkaracaktır” derken, hemen ardından, Zaza kavminin Kürt kavmine mensup olmadığını ifade ederek Lur, Guran-Hewrami ve Zazaların Kürtçe’den büyük ölçüde farklı konuştuklarını yazar.[38] Şehrizur adındaki makalesinde, konu hakkındaki kesin teşhisini bir kez daha tekrarlayarak; “Zazaca’nın, bugün artık bir Kürt Lehçesi sayılmadığını” ifade eder.[39] Guran adı altındaki çalışmasında da aynı mudafayı muhafaza etmeyi sürdürür.[40] Minorsky, tarihsel süreç içinde, Hazar Denizi’nin güney-batısında M.S. 5. ve 11. Yüzyıllarda önemli rol oynayan Deylemi kavmine ilişkin yaptığı araştırmada, Dımıli-Deylem ilişkisini irdelerken, dil hususunda; “Zazaların, Diyarbakır’dan Palu ve Dersim’e kadar uzanan bölgede yaşadıklarını ve bugün hala İran kökenli bir dil konuştuklarını” belirtir.[41] İtalyan İranolog Pagliaro, A. 1933 yılında “Le lingue Iraniche” adı altında ele aldığı makalesinde Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almıştır.[42] Yine başka bir İtalyan Doğu Bilimci Rossi, E.: 1933 yılında “Kurdistan” adındaki“Enciclopedia Italiana” da yer alan Makalesinde Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele alır. İngiliz İranolog H.W.Bailey(1936–50)Oskar Mann ve Karl Hadank tarafından yazılan “Mundarten der Zaza” üzerine yaptığı incelemenin ardından “Persien: Sprache und Dialekte” adı altında ele aldığı Makalede Zazacanın kesinlike bir dil olduğunu yazmıştır.[43] İngiliz İranolog David. N. MacKenzie(1961–95) “The origin of Kurdisch” (Kürt Dilinin Kökeni) adlı makalesinde Zazaca hakkında bunları yazar: Hem Kürtlerin hem de Doğu Anadolunun Zaza diye bilinen halkının dilleri İran alt grubundan, büyük Hint-Avrupa dil ailesi içindedir. Bugün yerleşik oldukları yöreye atalarının ne zaman geldiği bilinmemektedir. Ancak bu geliş Milattan sonra ilk bin yıldan sonra değil, mutlaka daha öncedir. Goran Dili, Zazacayla en yakın ilişkili olandır. Bu ad aslında bir yakıştırmadır, ve konuşmalarındaki „Z“ sesinin çokluğuna bağlı olarak Kürt komşularınca kendilerine takılmıştır. Onlar kendileri ve dili için Dimli adını kullanırlar. Dimli Daylami’den, yani Hazar Denizi’nin Güneybatısı’nın üst kesimlerindeki Gilan’ın Daylam yöresinden gelmektedir. W.B.Lockwood Überblick über die indogermanischen Sprachen adlı eserinde Kuzey-Batı diyalektlerinin iki tanesi bugün o eski bölgelerinin dışında varlıklarını sürdürmektedirler: “Goranca ve Zazaca.” Doğu Türkiye’de Kürtler arasında küçük topluluklar halinde yaşayan Zazalar, Hazar Denizi’nin güney kıyılarındaki Deylem den göçenlerin devamıdırlar ve bunların bir bölümü atalarının dilini günümüze kadar koruyabilmişlerdir. Kendileri bu dile Dimli demektedirler. G.L.Windfuhr “Western Iranian Dialects”[44] adı altında ele aldığı diğer Bati İrani dillerin yanında Zazaca’yı da kendi başına bir dil olarak görmüştür. Windfuhr (1976) Mann’ın yazılarından önemli bir kısmını esas alarak, bir “Mini-Grammer of Zaza” taslağını hazırlayıp tamamladı. Bu kitapta Zazaca’nın kısa bir dilbilimsel ve tarihsel incelemesiyle 16 sayfalık bir dilyapı özeti yer almaktadır. [45] Rus İranolog V.S. Rastorgueva “Yeni Irani diller” üzerine yaptığı çalışmasında Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almıştır. Hint-Avrupa dilleri adı altında başka bir kitapta başka bir Rus V.A. Efimov ve A.A.Kerimova “İrani diller” bölümünde de Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almışlardır. V.A.Efimov ele aldığı her iki Makale de de Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele aldığı görülüyor[46] Yine başka bir Sovyet İranolog L.A. Pirejko 1975 yılında Yeni Irani dillerin Tipolojisi üzerine ele aldığı Kategorija lica[47] Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almıştır. Alman dilbilimciler G.F. Meier ve B.Meier 1979 yılında ele aldıkları “Dilbilim ve kommunikasyon El kitabi” adındaki kitaplarında Zazacayı, Goraniceyi ve Kürtçeyi kendi başına diller olarak ele almışlardır.[48] 1979 yılında İranolog R.E.Emmerick “The New Encyclopaedia Britannica” da “İrani diller” adı altında ele aldığı Makale de Zazaca’yı ve Goranice’yi kendi başlarına ve birbirine yakın olan iki dil olarak ele almıştır.[49] Alman Coğrafyacı W.D.Hütteroth 1982 yılında “Türkei” adı altındaki eserinde Zazalar hakkında bunları yazar: „Türkiyede dil istatistiğinde Kürtçe konuşan olarak gösterilenler, aslında başka bir dil konuşuyorlar. Bingöl, Elaziğ, Erzincan ves. Vilayetlerinde konuşulan “Zaza” Dili, kendi başına bir dildir.[50] Alman İranolog J.Meyer-Ingwersen 1976 yılında“Zur sprachlichen Situation in der Türkei” adında yazdığı makalede Zazaca’yi kendi başına bir dil olarak ele almıştır ve şöyle yazmıştır: Türkiye de azınlıkların dili söyledir: Kurdmanci ve Zaza. Zazaca bir lehçe olmadığı halde, bazı Zazalar kendileri Kürt olarak görüyorlar.[51] Amerikalı T. L. Todd’un 1985 yılında A Grammar of Dimili also known as Zaza, adı altında Zazaca üzerine yaptığı doktora calışmasında Zazaca’nın tartışmasız bir dil olduğunu ortaya koymuştur.[52] 290 sayfa olan kitap, Zazaca’nın “Sesbilimi, Biçimbirimi, Sözdizimi ana bölümleri ve bazı fiil çekimi ile küçük bir Zazaca-İngilizce sözlüğünden oluşmaktadır. “Dimili, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-­iran dil grubuna dâhil, irani bir dildir.” Aynı yılda Alman Dilbilimci G.Bossong,“Emprische Universalienforschung”(1985) Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almıştır.[53] Ngvar Svanberg: „Zazaca, Türkiye’nin doğusunda küçük adacıklara yayılmış olarak görülen Kuzey-­İrani bir dildir. Zazaca konuşanların çogu gelenekçi sunni müslümanlardır. Ama bunların arasında alevi gruplar da vardır. Dersim’de Zazaca konuşanlar dillerini “Dimilice” olarak anarlar. Avrupa’daki Kürt milliyetçileri Zazaca’nın Kürtçe’nin bir lehçesi olduğunu ileri sürerler; ki, bu iddianin dilbilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Bununla birlikte Zazaca konuşanlar, geleneksel bir yaklaşımla Kürt sayılan çeşitli tribal gruplara bağlıdırlar. Çok az araştırılmış olan Zazaca, kaybolmadan önce kesinlikle daha fazla derinlemesine belgelenmelidir.”[54] İsveçli İranolog Bo Utas 1986 yılında “Kurdiska dialekter och skriftspräk”[55] adında ele aldığı makalesinde Zazaların ve Guranilerin dilbilimciler tarafından değil, sadece Kürtler tarafından Kürtçe’nin bir lehçesi olarak kabul edildiğini belirtir. Yine 1986 yılında iki İranlı Dilbilimci M.Reza Majid ”Strukturelle Grammatik des Neupersischen” adlı eserinde. İrani dilleri sıralarken Zazaca’yı kendi başına bir grup olarak “Zaza-Gruppe” olarak görmüştür.[56] Ve P.N.Xanlari “Tarix-ê Zeban-ê Farsi” adındaki kitabında diğer İrani dillerin yanında Zazaca’yı da kendi başına bir dil olarak ele almıştır.[57] İngiliz Iranolog J.R.Payne 1987 yılında Iranian Languages adınındaki makalesinde Zazacayı kendi başına bir dil olarak ve Kuzey-Batı İrani bir dil olarak tanımlar. Aynı yıl içerisinde Amerikalı Dilbilimci M.Ruhlen “A Guide to the World’s Languages” adındaki Eserinde Zazaca’yı kendi başına bir dil olarak sınıflandırmıştır. İngiliz Enthnolog Peter A. Andrews, 1989 yılında yayınladığı “Ethnic Group in the Republic of Turkey” adlı eserinde Zazaların yaşadığı bölge, mezhep ve nüfusları üzerine bilgiler vererek, Zazaların kendi başına bir halk olduğunu belirtmiştir.[58] Fransız Kürt Dilbilimcisi Joyce Blau, Zaza ve Gorani dilleri üzerinde, yaptığı araştırmada, bu iki dili Kuzeybatı İran dilleri arasında sınıflandırmaktadır. Zazaca ve Gorani dilleri hakkında şu yargıya varmaktadır: “Dilsel komşuluğa ve bu dili konuşanların soyut Kürt Ulusal yapılanmasına duydukları yakınlığa rağmen, bu iki dili Kürtçe’ye bağlayamayız”.[59] Aynı yıl içerisinde İranolog olan diğer bir Fransız P.Lecoq “Le classement des langues irano-aryennes occidentales” Zazacayı İrani dillerin Hirkani grubu olarak sınıflandırarak, Zazaca’yı kendi başına bir dil olarak ele alır. [60] Hollandalı Sosyolog Martin van Bruinessen, “Agha, Scheich und Staat - Politik und Gesellschaft Kurdistans”[61] adlı eserinde şöyle yazar: “Kürt milliyetçilerine göre Guran/Hawramilerle Zazalar kürttür. Dilbilimci Mann, Hadank ve McKanzie kararlılıkla bu görüşü reddetmektedirler. Açıktır ki dolaylı ya da dolaysız olarak kimlerin Kürt olup kimlerin olmadıklarının tanımlanıp tanımlanamayacağının pekçok farklı yolları vardır. Güçlü gruplar, konu üzerinde bilimsel çalışma yapmadan “ulus” ve “etnik grup” gibi kavramlarla oynayarak, örgütlü güçlü grupların bir ulus oluşturduğunu, ancak diğerlerinin oluşturmadığı şeklinde peşin hükümlerle hareket etmektedirler. Böyle spesifik uydurulan tanımlamalar, keyfi olduğundan bilimsel değildir. İndogermanolog Prof.Dr. J. Gippert, Zazaca kelimeleri Partça, Pehlevice ve Yeni Farsça ile karşılastırmış ve Zazaca’nın Partça’ya yakınlığına dikkat çekmiştir.[62] Ve yine 2007/08 de Zazaca’nın, İrani dilleri arasındaki yeri üzerine bir makalesi bulunmaktadır.[63] İranolog Prof. Dr. Ludwig Paul, 1990’lı yıllardan beri Zazaca üzerine çalışmalar yapmaktadır. 1995 yılında “Zazaki” adı altında Zazaca’nın Lehçeleri üzerine doktorasını tamamlamıştır. Ve Zazaca’nın tartışmasız bir dil olduğunu ortaya koymuştur. 1998 yılında “The Position of Zazaki among West Iranian Languages” ve 2009’da da “Iranian Languages” adlı kaynak kitapta “Zazaki” adında makaleleri de bulunmaktadır. Alman Türkolog Uwe Bläsing, 1995–97 yıllarında “Kurdische und Zaza Elemente in Türkeitürksichen”, (Türkiye Türkçesindeki Kürtçe ve Zazaca Elementler) diye ele aldığı çalışmalarında Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almış ve Türkçe’deki Zazaca ve Kürtçe kelimeler üzerinde durmuştur.[64] Petra Wurzel tarafından üniversitede verdiği kürtçe derslerden meydana gelen kürtçe ders kitabında zazaca’nın kesinlike kürtçe’nin bir lehçesi olmadığını ve kesinlikle bir Kuzey-Batı İrani dil grubuna dâhil olduğunu belirtmiştir. Ve böyle devam etmiştir: Zazaca ve Kurmanci konuşanlar kesinlikle birbirini anlamazlar. Danimarkaca ve Almanca’yı örnek vermekte ve ana dillerinde birbirleriyle anlaşamazlar ve anlamazlar. Zazalar, kendini kürt sandıklarından kolayca kürtleştiriliyorlar.[65] Zaza Dilbilimcisi Zülfü Selcan, 1998 yılında “Grammatik der Zaza-Sprache, Nord-Dialekt” adı altında kitaplaştırdığı doktora tezinde Zazaca’nın kendi başına bir dil olduğunu bilimsel olarak ortaya koyuyor. Zülfü Selcan Zazaca’yı, Kuzey ve Güney olmak üzere iki lehçe olarak gösteriyor.[66] Hint-Arupa dilleri Dilbilimcisi Rüdiger Schmitt’in “Die Iranische Sprachen in der Geschichte und Gegenwart” adlı eserinde Zazaları ayrı bir İrani halk ve Zazaca’yı kendi başına bir dil olarak ele almıştır.[67] Alman Dilbilimci Prof. Dr. Ernst Kausen, Zaza Halkının Partlara dayandığını ve Zazaca Dili’nin kendi başına bir dil olduğunu söylemiştir. Prof.Dr. Ernst Kausen, Zazaların 3 milyon nüfusu olduğunu söylüyor. Ancak Zaza nüfusu daha da fazladır Zazalar Türkler ve Kürtler tarafından büyük ölçüde asimile edilmişlerdir. Türkiye ve Avrupa’daki bazı kesimler bilerek veya bilmeyerek Zaza dilini Kürtçe’nin bir lehçesi ve Zaza halkını ise Kürt saymaktadırlar. Ancak bu tutumlar hem etnik ve hem de dilbilimsel bakımdan yanlıştır. Maalesef Kürt örgütlerinin yanısıra Gülensoy gibi (1983) sözdebilim adamları tamamiyle Türk milliyetçiliği namına Zazaları türkleştirmek için uğraşıyorlar. Ne yazık ki bu sözdebilim halen Türkiye Üniversitelerinde kabul görüyor.[68] İranolog Johnny Cheung tarafından 2007 yılında yayımlanan “Etymological Dictionary of the Iranian Verb” İrani fiillerin etimilojisi sözlüğünde’ de Zazaca kendi başına bir dil olarak ele alınmış ve Zaza bazı fiillerin etimilojisi üzerinde durulmuştur.[69] 2010 yılında yayımlanan Iranisch Sprachige Ethnie adlı kitapta İrani halklar tanıtılmakla burda Zazaca da kendi başına bir dil ve Zazalar kendi başına İrani bir halk olarak gösterilmekte. Yaşadıkları yerler, nüfusları üzerine bilgi verilmekte.[70] Ağırlıklı olarak Kürtçe üzerine çalışmalarıyla tanınan Dilbilimci Geoffrey Haig de bir Makalesinde aynen böyle yazar: „Bütün İranologlar Zazaca kendi başına bir dildir derler.”[71] Bütün kaynaklardan bahsetmek mümkün olmadığı için bu makalede bazı önemli kaynaklara değiniyorum. Bu bağlamda daha fazla Zazaca üzerine eseri, makalesi veya kitaplarında Zazaca’ya yer veren ve Zazalardan bahseden İranologlar ve Dilbilimcilere yer verilmiştir. Aşağıda Zazaca hakkında bazı önemli şahısların ismini vermeye çalışacağım: Robert Gordon Latham(1860), Wilhelm Strecker(1862), Alman İranolog Friedrich von Spiegel 1871, Alman İranolog C.Bartholomae(1923), Alman W.Lentz(1926), Norveçli İranolog G. Morgenstierne(1927), Ermeni Dilbilimci A.Abeghian(1934), İngiliz İranolog H.W.Bailey(1936-50), A.Christensen&K.(1939), Fransiz dilbilimciler J.Vendryse&Ê.Benveniste (1952), Alman İranolog W.B. Henning(1954), İranolog I.Gerschevitsch(1955), Rus İranolog I.M. Oranskij(1960), Alman Türkolog ve Altayolog Gerhard Dörfer(1967), İsviçreli İranolog G.Redar(1970), İngiliz dilbilimci T.M. Johnstone(1970), G.L. Windfuhr(1972), Alman İranolog J.Meyer-Ingwersen(1976), C.F.Voegelin&F. Voegelin (1977), Alman dilbilimciler G.F. Meier& B.Meier(1979), İranolog R.E.Emmerick(1979), Sovyet İranolog R.L.Cabolov(1981), Slovak Dilbilimci J.Genzor(1983), Alman Dilbilimci G.Bossong (1985), İngiliz İranolog J.R.Payne(1987), Amerikalı Dilbilimci M.Ruhlen(1987), İranolog G. S. Asatrian ve F. Vahman (1987-95), Holandalı İranolog P.G. Kreyenbroek(1992-93) , Amerikalı dilbilimci C. M. Jacobson(1993-97), M. Sandonato(1994), Münih Üniversitesi Geneldilbilim ve Tipoloji bölümü başkanı Profesor Wolfgang Schulze(2000), Amerikalı İranolog Prof. Martin Schwartz(2008). Kısaca isimlerini verdiğim İranolog ve Dilbilimcilerin ele aldıkları çalışmalarında Zazacayı kendi başına bir dil olarak ele almışlardır. Zaza Halkı ve Zaza Dili hakkında Türk kaynaklarında da Zazaca ve Zazalar üzerine çalışma yapanlar da bulunmaktadır. Ama bunların yaptığı calışmalar asimilasyon amaçlı ve tamamen tek taraflıdır. Milliyetçiliğe ve siyasi ideolojiye esir düşen bir kaç kişinin çalışmasıdır. Bunların seçtiği metodun bilimsellikle bir alakası yoktur. Örneğin: Maraş Milletvekili Hasan Reşit Tankut 1925–1936 yılları arasında “Zazalar üzerine Sosyolojik Tetkikler” adı altında CHP, Genel Kurmay ve İsmet İnönü’ye sunduğu çalışmada Zazaların türkleştirilmesini hedeflemiştir.[72] Bunun dışında türkleştirme ekseninde çalışma yapanlar Nazmi Sevgen, Ali Haydar Dedekurban, M. Şerif Fırat, Tuncer Gülensoy, Osman Özer, Orhan Tükdoğan ve Ali Rıza Özdemir‘dir. Bilimsel olmayan bu iddialar, kitap olarak yazılı hale getirilmiş olsa dahi uzun ömürlü değildirler. Geçen yüzyılda İrani Diller ve Zazaca üzerinde bir hayli bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu tarafsız bilimsel çalışmalar, Zaza Dili’nin Kuzeybatı İrani bir dil olduğunu; Hintavrupa Dil Ailesine dâhil olan tüm İrani dillerin birbirlerine akraba olmalarına rağmen kendilerine has dilbilgisel özellikleriyle birbirlerinden farklı diller olduğunu ve dolayısıyla Zaza Dili’nin de kendi başına bir dil olduğu gerçeklerini ortaya çıkarmıştır. Zazaca’nın bir dil olduğu kanıtlanmış ve İrani diller içinde yeride saptanmıştır. Ama nedense günümüzde hala sözde dilbilimciler ve araştırmacılar böyle bir köklü dili lehçe kategorisine koymaya çalışmak veya kalkıp bilimsel olmayan bazı ideolojik iddialarla Zazalar Türk’tür demek Zazacaya ve Zazalara yapılmış büyük bir hakaret ve insanlık ayıbıdır. Bu tür yaklaşımların bilim ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Malasef bir kaç kitap okuyan herkes kalkıp kendini dilbilimci sanıyor. Dilbilimden anlamayan biri, dilbilimin temel ilkelerinden ve metodlarından hele hele eski, orta ve yeni İrani dillerden haberi olmayan biri, birkaç şey öğrenerek bu dildir, bu lehçedir veya bazı şeyleri red ve itham edebiliceğini sananlar tehlikeli bir yoldalar. Bu kişiler sadece kendilerini gülünç duruma düşürmekteler. Bunlar bilimsel bir kitap yazacak durumda bile değiller, bırakın bunların bilimsel bir kitab yazmayı bunlar normalın bir eseri olduğunu göremiyoruz. Bunlara Aristo’nun bir yorumun hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Aristo’nun yorumu şöyle: “Eğer filozof olmak istiyorsan felsefe yapmalısın. Filozof olmak istemiyorsan yine felsefe yapmak zorundasın.” Aristo bununla felsefe ya iyi bir şeydir ve onaylanması gerekir ya da kötüdür karşı çıkılması gerekir demek istiyordu. Eğer felsefe doğru izlenmeye değer bir şey ise, filozof olmak, felsefe yapmak ve onu savunmak gerekir. Ancak, felsefe istenmeyen, bertaraf edilmesi gereken bir şey ise, o zaman da onu reddetmek için filozof olmak gerekir. Bu nedenle, her halükarda filozof olmak gereklidir ve bilinmelidir ki, felsefenin reddi de bizatihi felsefedir. Felsefi düşüncelerle ilişki kurmadan, birkaç şey öğrenerek felsefeyi red ve itham edebilceğini sananlar, tehlikeli bir yola sürüklenmişlerdir. Bugün tüm Zazaların toplanıp kendi dilleri için çalışmaları lazım. Başta Zaza akademisyenler olmak üzere bir araya gelip bu dili kaybetmekten kurtarmak için ne yapabiliriz demeleri lazım. Ama malasef akademisyenlerimizin birçoğu bir makam veya mevkiye ulaştıkları zaman bırakın Zazacayı ve Zaza kültürünü, çoğu artık kendi memleketlerini bile düşünmez hale geliyor. Bu dilin bugün hala konuşulduğunu fakir ve standartın altı bir yaşam sürdürenlere borçluyuz ancak böyle devam ederse Zaza dili yok olmaya mahkumdur. Zaza olan araştırmacılar, akademisyenler ve dilbilimcilerinin kendi dil ve halkının kültürel değerlerini muhafaza etmeyi insani ve ilmi bir sorumluluk bilerek, nerede ve hangi makamda olurlarsa olsunlar. Kaybolmakta olan bu dilin ihyası için elinden gelen çabayı sarfetmeleri gerek. Maalesef çoğu Zaza akademisyenler bölgeden uzaklaştıkları zaman değil zazacayı savunmak kendi çocukları ve çevreleriyle bile konuşmaktan kaçınıyor ve belki de bu davranışlarını medeniyet veya ırkçılıktan uzak durmak olarak telakki ediyorlar. Ancak bu tamamen yanlıştır. Zaza atasözünde de ifade edildiği üzere “her ot kendi kökü üzerinde yeşerir”. Kendi aslını unutan veya ondan uzak duran bir kimse köklerinden uzaklaşmış ve kurumaya mahkûm bir ot misalidir. Kendi dil, örf adet ve geleneklerine sırt çevirmenin hiç bir şekilde dini ve ahlaki yorumu olmaz. Tam tersine din bu tür insanları yermektedir. Peygamberin şu ifadesi bizim için ışık olmalı ve yaklaşımlarımıza yön vermelidir: „Babalarınızdan yüz çevirmeyin” “Allah hiçbir topluluğun kaderini kendileri istemedikçe değiştirmez.“ Ra’d Süresi 11.Ayet https://facebook/saimbagbars12
Posted on: Sat, 14 Sep 2013 11:46:57 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015