Aydınlanma sorunu NAMIK Kemal’den itibaren aydınlarımız hep - TopicsExpress



          

Aydınlanma sorunu NAMIK Kemal’den itibaren aydınlarımız hep merak etmiştir; neden aynı imparatorlukta Ermeni ve Rumlarda okuryazarlık yüksek de Müslümanlarda düşüktür? Bunun diplerdeki sebebi, Türklerin bürokrat ve köylü olmalarına karşılık, Rum ve Ermenilerin daha şehirli ve tüccar olmalarıydı. Fakat aydınlarımızın vardığı sonuç şuydu: Arap harfleri zor olduğu için bizde okuryazarlık gelişmiyor. Dünyanın en zor yazısıyla Japonya’nın bu işi nasıl başardığını merak etmemiş olmaları ilginçtir. Arap harfleriyle Türkçe okuyup yazmak gerçekten zordu; bunu aşmak için Enver Paşa, Arap harflerine ekler yaparak kolaylaştırmak istemiş ama sadece kargaşayı artırmıştı. 1928’deki harf devriminin bir amacı “maziyi tarihte bırakan” bir kültür devrimi idi, diğer amacı, Arap harflerine göre gerçekten daha kolay olan Latin harfleriyle okuryazarlığı hızla geliştirmekti. Atatürk “iki yılda bütün milletin okuryazar olacağını” düşünüyordu. Ama olmadı. Olmadı, çünkü sorun harf meselesinden ibaret değildi; bütçe kaynaklarının yetersizliğinden de ibaret değildi. En büyük sorun, köylülüktü! Tarla ile ev arasında geçen bir hayat okumaya ihtiyaç duymuyordu. Ne zaman ki, yollarla ve motorlu taşıtlarla köy ve şehir ilişkileri gelişmiş ve şehirleşme başlamıştır, eğitim rakamları da yükselişe geçmiştir. Atatürk döneminde ilkokuldaki öğrenci sayısı yılda yaklaşık 30 bin artışla, 342 binden 814 bine çıkmıştı; İnönü döneminde yılda 71 bin artışla 1 milyon 590 bine ulaşmıştı. Ülkede yol ağının ve şehirleşmenin gelişmeye başladığı 1950’den sonraki on yılda ise, ilkokuldaki öğrenci sayısı 2 milyon 867 bine çıkacaktı; yılda 116 bin artışla. Köy-şehir ilişkilerinin gelişmesi ve şehirleşme, eğitimin yükselmesini de hızlandıracaktı. Liselerdeki öğrenci sayısı Tek Parti döneminde yılda 738 artışla 1950 yılında 21 bine çıkmışken; 1960 yılında 75 bini geçmiştir; yılda 6 bin artışla. Yükseköğretim öğrencilerinin sayısı 1950 yılında 21 bindir; 1960 yılına kadar dört yeni üniversite açılacak, öğrenci sayısı 65 bine ulaşacaktır. Şehirleşen bir topluma okuryazarlık yetmez çünkü. Bugünkü Türkiye ise şehirleşme, eğitim, piyasa ekonomisi gibi temel dinamikler açısından geçmişteki her dönemin ilerisindedir. Çeyrek asırdır bir de “dışa açılma” yaşıyoruz. Dünyada ne varsa onu istiyoruz artık; hem konfor, hem özgürlükler anlamında. Fikirlerdeki yasaklar birer birer aşılıyor; fikir hayatımız, kitapçı vitrinleri çeşitlilik kazanıyor. Zaten “aydınlanma” ‘tek fikirli’ olamaz; “aydınlanmacı dogmalar” da özgürce eleştirilir. Bu gelişmeler güzel ama biz hâlâ modernleşmenin “maddi konfor” aşamasındayız! Maddi konforun ötesinde, zihnimizin ve hayat tarzlarımızın “kalite”sinin yükselmesini, Şerif Mardin’in yakındığı “kuruluk”tan bütün akımların kurtulmasını istiyorsak, geriden gelen iki değeri öne geçirmeliyiz: Zihinlerimizde sorular yaratarak bizi daha çok okumaya yöneltecek düzeyli ve hür tartışmalar. Ve hangi alanda olursa olsun fikri ve edebi kalitesi gittikçe yükselecek şekilde çokça kitap okumak. Milletçe dünyadaki yerimizin yükselmesi de buna bağlıdır; ‘burjuvalaşmak’ yani!
Posted on: Thu, 22 Aug 2013 05:18:10 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015