Başak toplayan bir kadın sendeler ve topladığı başak - TopicsExpress



          

Başak toplayan bir kadın sendeler ve topladığı başak taneleri yere saçılır. Başaklarını yeniden toplar, fakat bazıları toprağa karışır. Güz geçer, kış geçer. Yağmurlar yağar. Yaz gelir. Kadın, başak tanelerini düşürdüğü yerde hububat yetiştiğini şaşkınlıkla görür. Bu kez aynı yere daha fazla dane saçar. Bir yıl sonra daneleri saçtığı toprakta aynı ürünlerin daha fazla sürdüğünü, çoğaldığı fark eder. Tarım böyle başlar. Ortadoğu’da (Ön Asya) tohumun keşfi, tarımın başlangıcı böyle anlatılır. Bu anlattığım, efsane olarak yorumlanabilir. Rivayettir denilebilir. Ancak, tohumun bulunduğu, tarımın ilk uygulandığı yerin Ortadoğu (Ön Asya) olduğunda hemen herkes hemfikir. Gıdanın çoğunluğu tarım yapılarak elde edilen bitkilerin ürünlerinden elde edilir. Tohum olmazsa, tarım ve gıda olmaz. Tohum yaşamdır. Yaşamın sahibi olmaz. Çünkü yaşar, yaşatır. Canlıdır. Bu yılın tohumu, geçen yılın tohumunun aynısı değildir, önümüzdeki yılın tohumu da bu yılın tohumunun aynısı olmayacaktır. Ancak bu özellik yerel tohumlara, hibrit olmayanlara ait bir durumdur. Yerel tohum, yerel kültürdür aynı zamanda. Ekolojik toplumun yapı taşlarındandır. Bu durum, tohumun sahipliğini, aktarıcılığını üreten çiftçiye verir. Tohum sahip değiştiriyor Küresel tohum şirketleri tohumun sahibi biziz diyorlar. Hükümetler de, çıkardıkları tohumculuk kanunu ile tohumun sahipliğini (aktarıcılığını) çiftçilerden alıp şirketlere verebiliyorlar. Hükümetler, hibrit (melez) tohumların kullanılmasını sağlayarak tarımda verimliliği artırdıklarını ve kontrolünü sağladıklarını anlatıyorlar. Hibrit tohumlar, aynı türün farklı çeşitlerinin birleştirilmesidir. Kısırdır. Yaşamaz. Toplumu yeknesak ürüne mahkum eder, ekolojik olmaktan uzaklaştırır. Kültürünü erozyona uğratır. Tohum şirketlerin elinde imal edilir. Çiftçiler tarafından ise üretilir. Tohumculuk Kanunu, tohumu üretenleri değil, imal edenleri sahip kılıyor. Tohum, şirketlerin elinde her yıl yeniden “imal” edilir. Kısır olduğu için tohumun gerçek sahibi çiftçiler, her yıl yeniden şirketlerden satın almak zorunda kalır. Böylece çiftçiler yaptıkları işe (mesleklerine) yabancılaştırılmış olur. Sadece şirketlerden alınan tohumlarla üretim yapmak zorunda kalan çiftçiler, hem paralarını hem mesleklerine ait belleklerini bu sahip değişikliği nedeniyle kaybediyorlar. Bağımsızlıklarını yitiriyorlar, sömürülmeleri kolaylaşıyor. Yoksullaşan sadece çiftçiler olmuyor, biyoçeşitlilik de yoksullaşıyor. İnsan sağlığı, ekoloji, toprak ve su zarar görüyor. Çiftçiler bağımsızlığını yitiriyor. Çiftçi, ürettiği ürününden tohumunu ayırarak üretime devam edebilen doğanın bekçisidir. Çiftçiler, bağımsızlıklarını yitirdikleri oranda biyoçeşitlilik azalır. Dünyada bulunan yaşam formlarının çeşitliliği olan biyoçeşitlilik azaldıkça, yaşam yoksullaşır. Yaşayanlar fukaralaşır. Doğa ıssızlaşır. Canlılar kaçacak yer arar. Zenginleşen yalnızca küresel tohum şirketleri olur. Tohum gücün kaynağıdır Tohum sadece şirketleri zenginleştirmez. Tohum gücün kaynağıdır. Egemenliktir. Amerikalı Diplomat Henry Kissinger, “Enerjiye hükmeden devletlere, gıdaya hükmeden insanlığa hükmeder” demişti yıllar önce. Yani, tohum yeni egemenlik biçimi. Evet, tarımın başlangıcı, gıdanın sağlayıcısı tohum, yaşamdır! Abdullah Aysu
Posted on: Mon, 15 Jul 2013 06:24:19 +0000

Trending Topics



a>
Planet Audio EC10B 2-Way Electronic Crossover CHECK PRICES! >>
tyle="min-height:30px;">
Tha thứ người làm tổn thương bạn là một món quà

Recently Viewed Topics




© 2015