Başbakan Erdoğan’ın Kantar Köprülü Kavşağı‘ndaki - TopicsExpress



          

Başbakan Erdoğan’ın Kantar Köprülü Kavşağı‘ndaki toplu açılış töreninde yaptığı konuşmanın tam metni Diyarbakır, ey Diyarbakır, kardeşlik şehri Diyarbakır; sizi yürekten selamlıyorum. Sizleri hasretle selamlıyorum. Bağlar, Bismil, Çermik; sizi kalpten selamlıyorum. Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro; sizi gönülden selamlıyorum. Kayapınar, Kocaköy, Kulp, Lice, Silvan, Sur, Yenişehir; sizi kalpten selamlıyorum, hasretle selamlıyorum.Bugün buradan, Diyarbakır’dan Şanlıurfa’yı, Mardin’i, Hakkari’yi, Muş’u, Bingöl’ü, Bitlis’i, Van’ı, 81 vilayetimizin tamamını selamlıyorum. Diyarbakır’dan, Diyarbakır’ın kardeşleri olan Mekke’yi, Medine’yi, Kudüs’ü, Şam’ı, İstanbul’u selamlıyorum. Diyarbakır’ın kardeşi Erbil’i buradan selamlıyorum.Sevgili kardeşlerim, sevgili Diyarbakırlılar; bundan 81 yıl önceydi, 21 Haziran 1932, Hakkari Şemdinli’den sınırdan çok önemli misafirlerimiz gelmişti. Toprakları uçaklarla bombalanmıştı, köyleri yakılmış yıkılmıştı. Eşleri dostları, akrabaları katledilmişti. Yerlerinden, yurtlarından, yuvalarından kopmuş, sürgüne hüküm giymişlerdi. Şemdinli’den kardeşlerinin yurduna, kardeşlerinin yuvasına, hanesine, Türkiye’ye geldiler. Buradaki kardeşleri onları muhabbetle kucakladılar, hoş geldiniz dediler, burası sizin evinizdir dediler. Tarih boyunca yaptıkları gibi sofradaki ekmeklerini onlarla paylaştılar. Gelenlerden bir tanesi şunu söylüyordu: Biz Türkiye’de asılmayı bekliyorduk, idam edilmeyi bekliyorduk. Zira Türkiye üzerinde bizi tutuklamak ve asmak için ağır baskı vardı. Ama biz Türkiye’ye seve seve geldik. Çünkü, ölsek de Türkiye’de ölmek istiyorduk. Türkiye’de beklediğimiz akıbet bizi karşılamadı, çok iyi muamele gördük. Evet, bunu söyleyen Molla Mustafa Barzani’ydi. Merhum Kadı Muhammed’in dediği gibi, Allah’a, dine, İslam dininin önderine inanmış, Müslüman milletin de nasıl ki doğruluk, dürüstlük ve sadakat varsa, bütün bu özellikler Molla Mustafa Barzani’de de vardı. İşte o Barzani, 81 yıl önce kardeşlerinin ülkesi Türkiye’ye misafir oldu. Bugün de Molla Mustafa Barzani’nin oğlunu, değerli dostum Mesut Barzani’yi Diyarbakır’da misafir ediyoruz. Ankara’da, İstanbul’da defalarca ağırladığımız Sayın Mesut Barzani’yi bugün bir kez de Diyarbakır’da ağırlıyoruz. Tıpkı babanız gibi, amcalarınız gibi, kardeşlerinizin toprağına ve onların ülkesi Türkiye Cumhuriyeti’ne, Diyarbakır şehrimize hoş geldiniz.Sizi sizin şahsınızda Kuzey Irak, Kürdistan Bölgesindeki değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum. Diyarbakırlı büyük şair, büyük mütefekkir Sezai Karakoç diyor ki; Diyarbakır, sadece Türklerin değildir, Diyarbakır sadece Kürtlerin değildir, Diyarbakır sadece Arapların değildir, tıpkı Erbil gibi Diyarbakır hepimizindir. Biz Erbil’de kendimizi kendi şehrimizde hissettik, siz de kendinizi şehrinizde hissedin diyorum.Sevgili Diyarbakırlılar; bugün büyük bir hasretle, vatan hasretine, sıla hasretine, anne-baba, kardeş hasretine de burada, Diyarbakır’da son veriyoruz. Bugün bir büyük kavuşmaya, büyük bir kucaklaşmaya, hep birlikte şahit oluyoruz. Diyordu ki; ben seni özledim, inan ki seni özledim. Baharın rengine sor, o ağacın çiçeklerine sor. Barış güvercinlerine sor. Arkadaşlık ve dostluğa sor. Hapishane duvarlarına sor. Onlar sana doğruyu söylerler. Ben seni çok özledim, inan ki seni özledim. Evet, tam 37 yıl süren bu anlamsız, bu acı, bu kederli, hüzünlü özleme bugün artık son veriyoruz. Türkiye’nin sesini, bu toprakların sesini bugün artık vatanıyla, aşkıyla, sevdasıyla buluşturuyoruz. Nihayet hoş geldin Şivan Perwer diyorum. Evine, yuvana, vatanına, anne-baba ocağına hoş geldin diyorum, Diyarbakır’a hoş geldin diyorum. Sevenlerinin gönlüne hoş geldin.Diyorum ki; ah keşke bugün biri daha aramızda olsaydı. Bu toprakların bir başka sesi, bir başka nefesi daha aramızda olaydı. Diyordu ki, üzülme sen, üzülme, başını öne eğme. Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır. Ağlama sen ağlama, kanlı bezler bağlama. Bu yangın söner bir gün, ağlama Diyarbakır. Ey fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır, dağlarında kızıl ateş, alnımda kızıl bakır, çiğdemler solar, gibi anneler yanar gibi, dizlerine döküldüm ağlama Diyarbakır. Evet, ben yandım, siz yanmayın Allah aşkına diyordu. Şimdilik hoşça kalın çözüm diyordu, hoşça kal ey sevgilim Türkiye diyordu. Ne var ki vatana hasret, dosta hasret, kardeşe hasret şekilde tam 13 yıl önce bugün bir 16 Kasım’da gurbette hayata veda etti. Ahmet Kaya’yı, Diyarbakır’ın, Malatya’nın evladını, Türkiye’nin sesini, Türkiye’nin sesini, nefesini, sevgili dostum Ahmet Kaya’yı vefatının 13. sene-i devriyesinde rahmetle yad ediyorum. Ah diyorum, ah o da burada olaydı. Çünkü ben Pınarhisar’a giderken o da uğurlamaya gelmişti. O gün yapılan o merasimde o da şarkılarıyla, türküleriyle evet bu kardeşinizi uğurlamaya gelmişti, öyle bir dostluk vardı. Şivan Perwer’in dediği gibi, o yaralı yürek direneydi. Sevgili İbrahim Tatlıses’le Şivan Perwer’i Diyarbakır’da keşke yan yana göreydi, onları bizimle dinleyeydi, bizimle onlara eşlik edeydi. Mukadderat, Allah’ın takdiri karşısında boynumuz kıldan ince. Ama ben şuna yürekten inanıyorum, bugün Diyarbakır’daki bu buluşma, bu muhabbet, bu hasret giderme var ya, bugün Diyarbakır’da aynı gökyüzünün altına kurduğumuz şu muhabbet ortamı var ya, inanıyorum ki Yunus Emre’nin, Mevlana’nın, Hacı Bektaş Veli’nin ruhunu muazzez etmiştir. İnanıyorum ki bu muhabbet Ahmedi Hani’nin, Faki Teyran’ın, Melaye Ciziri’nin ruhunu muazzez etmiştir. Diyarbakır’daki bu kardeşlik, bu vuslat inanıyorum ki 13 yıl önce aramızdan ayrılan Ahmet Kaya’nın ruhunu da muazzez etmiştir. Diyarbakır, kardeşlik şehri Diyarbakır, biz kardeşiz, ezelden kardeşiz, ebede kadar kardeşiz. Biz sadece yol arkadaşı değiliz kader arkadaşıyız. Biz pazara kadar değil mezara kadar, mahşere kadar biriz, beraberiz.Biz aynı coğrafyanın, aynı toprakların, aynı medeniyetin mensuplarıyız. İşte bugün Şivan Perwer 37 yıldan sonra burada. Ve sağ olsun bütün sıkıntılarına rağmen hakikaten çok büyük bir sıkıntıyı yaşayan İbrahim Tatlıses kardeşimiz, o da burada ve birlikte beraber düet yaptılar. Ve ben İbrahim Tatlıses kardeşimizi de bugün çok daha iyi gördüm, çok daha güzel gördüm, güzel bir final yaptı, o da gördüm. İnşallah çok kısa bir zaman içerisinde kendisinin cd’leriyle yine birarada olacağız, beraber olacağız. Rabbim ona da sağlığını, sıhhatini inşallah lütfetsin.100 yıl önce bu topraklarda adeta cetvelle sınırlar çizildi. Ama bizim muhabbetimize sınır çizemezler. Bizim ortak tarihimize, ortak medeniyetimize, ortak geleceğimize sınır çizemezler. Bizim gönüllerimizi kardeşlerimiz hiçbir zaman birbirinden ayıramazlar, bunu böyle bileceğiz, onun için rahat olacağız. Ve geleceğe aynı aşkla, aynı inançla yürüyeceğiz. Nasıl ki Türk’ü Kürt’ten ayıramazlarsa, Kürt’ü Kürt’ten, Türk’ü de Türk’ten ayıramazlar. Kardeşlerim, Şam’ın ağıtı bizim ağıtımızdır, Halep’in sızısı bizim sızımızdır. Kamışlı’nın derdi bizim derdimizdir. Suriye’nin tamamında zalim Esad’ın akıttığı kan, unutmayın kardeşimizin kanıdır, hepimizin kanıdır. Nasıl ki Erbil’in, Süleymaniye’nin, Kerkük’ün, Bağdat’ın, Basra’nın sevinci bizim sevincimiz ise, Kamışlı’nın, Rasulayn’ın, Afrin’in, Hama’nın, Humus’un, Lazkiye’nin hüznü de bizim ortak hüznümüzdür. Tarih boyunca bu topraklarda zalime karşı birlikte mücadele ettik, bundan sonra da zulme karşı tek yürek olacağız. Zalimlerin yanında yer almayacağız, zalimlerin sofrasına oturanlardan olmayacağız. Biz tarih boyunca olduğu gibi, mazlumların, mağdurların, gariplerin yol arkadaşı olacak, onlara el uzatacağız. İşte bugün olduğu gibi, işte Diyarbakır’da olduğu gibi, kuzeyi, güneyi, doğuyu, batıyı hep birlikte kucaklayacağız.Sevgili kardeşlerim; Halepçe cayır cayır yanarken, Diyarbakır’ın, Konya’nın, Erzurum’un, Çanakkale’nin yüreği yandı. Musul’da, Kerkük’te canlar giderken Diyarbakır’ın, Yozgat’ın, Çorum’un, Kayseri’nin canından can gitti. Bağdat, Basra bombalanırken Diyarbakır, Uşak, Adana, Denizli kardeşleriyle birlikte gözyaşı döktü.Sevgili Diyarbakırlılar, bir annenin çocuğuyla kendi ana dilinde konuşamıyor olmasından daha büyük azap ne olabilir? Şivan Perwer’in kasetlerinin, plaklarının nasıl saklandığını, nasıl gizli gizli dinlendiğini ben de bilirim. Faili meçhullerin, işkencelerin, sürgünlerin, vatan hasretinin ne büyük bir acı olduğunu evet yaşayanlardan çok dinledim, bilirim. Ne yaşadıysak birlikte yaşadık. Rengi farklı olabilir, tonu farklı olabilir, şekli farklı olabilir, ama aynı zulmü, aynı horlanmayı, aynı dışlanmayı, aynı ötelenmeyi hep bu toplumla birlikte yaşadık. 2005 yılında burada Diyarbakır’da sizlere bir şey söyledim; sizin meseleniz bizim meselemizdir dedim. Allah’a hamd olsun, o günden beri sözümüzün arkasındayız ve sözümüzün takipçisiyiz. Bizi tehdit ettiler, vazgeçmedik. Bize engeller çıkardılar, biz engelleri aştık. Bize zorluklar çıkardılar, ama yılmadık. Partimizi kapatmak istediler, kışkırtmalar yaptılar, tuzaklar kurdular, sabotajlar yaptılar, ama biz bir tek geri adım bile atmadık. Bizi yalnız bıraktılar, bize destek olmadılar, çözüme yanaşmadılar. Ama tek başımıza bu yolda ilerledik. Biz bu işi çözeceğiz dedik. Biz kardeşliğimizi perçinleyeceğiz dedik. Ezelden beri nasıl kardeşsek, ebediyen kardeş kalacağız dedik. Baldıran zehri içmek gerekiyorsa içeceğiz dedik. Türk de benim kardeşim, Kürt de benim kardeşim, Laz’ı da, Gürcü’sü de, Abhaza’sı da, Arnavut’u da, Boşnak’ı da, Roman’ı da benim kardeşim. Yaratılanı Yaradan’dan ötürü seveceğiz dedik. Candan, serden geçmek gerekiyorsa, geçeceğiz dedik. Bu kadim kardeşliği, bu kader ortaklığını sevgili kardeşlerim, her ne pahasına olursa olsun muhafaza edeceğiz dedik. Biz annelerin, babaların gözyaşlarını dindirmeye, gençlerin ölümüne son vermeye ahdettik. İnkar politikalarına, ret politikalarına, asimilasyon politikalarına biz son verdik. Biz 23 Nisan 1920 ruhuyla yeni bir Türkiye inşa ediyoruz. Yeni Türkiye’yi bu ülkedeki herkesle birlikte inşa ediyoruz. Her etnik unsurla, her inanç unsuruyla, her mezheple birlikte inşa ediyoruz. 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türk, Kürt, Arap, Laz, Gürcü, Çerkez, Boşnak, velhasıl nasıl bir ve beraber olduysalar, İstiklal Savaşını nasıl birlikte verdilerse, Cumhuriyeti nasıl birlikte kurdularsa, yeni Türkiye’yi de o ruh, o öz, o kardeşlik ruhuyla yeniden imar ediyoruz, ayağa kaldırıyoruz.Son haftalarda altını çizerek söylediğim bir sözü burada özellikle tekrar etmek istiyorum; Diyarbakırlı kardeşim, Kürt kardeşim, Türk kardeşim, Zaza kardeşim, Arap kardeşim; bu Cumhuriyet senin Cumhuriyetindir. Bu Cumhuriyet, ne kadar İzmirlinin, ne kadar İstanbullunun, ne kadar Ankaralının Cumhuriyetiyse işte o kadar da senin Cumhuriyetindir. Bu devlet denin devletindir, bu bayrak senin bayrağındır. Sen herkes gibi, 76 milyon gibi bu ülkenin öz be öz vatandaşı, bu Cumhuriyetin, bu vatanın, bu bayrağın, bu devletin sahibisin. Artık hiç kimse hiç kimseyi hor göremez, kimse kimseye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapamaz. Hiçbir şehir, hiçbir bölge kendi kaderine terk edilemez, ihmal edilemez. Hiçbir kültür, hiçbir kimlik artık inkar edilemez. Yeni Türkiye’de ayrımcılık olamaz, yeni Türkiye’de öteleme, horlama olamaz. Yeni Türkiye’de inkar, ret, asimilasyon olamaz, olmayacak. 11 yıl boyunca bunların hepsini elimizin tersiyle ittik. Bundan sonra da bu topraklarda nifak, ayrışma, nefret, ötekileştirme Allah’ın izniyle olmayacak. Bunları yanımıza yaklaştırmayacağız, tıpkı 23 Nisan 1920’de olduğu gibi. Tekrar ediyorum; Türk de, Kürt de, Arap da, diğerleri de bu ülkenin hep birlikte birinci sınıf vatandaşıdır. Başı açık da, başı örtülü de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır. Aralarında ayrım yapılamaz. Okulsa okul, işse iş, her yerde eşit haklara sahip olacaklar. Alevi de Sünni de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır, zengin de fakir de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır. Diyarbakırlı da, Edirneli de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır. Bu Cumhuriyeti hep birlikte kurduk. Bu Cumhuriyetin eşit vatandaşları olarak istikbali de birlikte inşa edeceğiz.Sevgili Diyarbakırlılar, sevgili kardeşlerim; bu yeni süreçte, bu yeni Türkiye’de bir şeye özellikle dikkat edeceğiz; tıpkı Cumhuriyetin ardından olduğu gibi bir tek parti zihniyetinin yeni bir tek parti döneminin, dayatmaların, baskıların, zulümlerin farklı formatlarda inkar ve reddin oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da yeni bir tek parti anlayışının hüküm sürmesine müsaade etmeyeceğiz. Farklılıklara tahammül edemeyenler, bu bölgeye refah getiremezler. Yazarlara, şairlere, gazetecilere, sanatçılara sesiyle, sözüyle gönüller fethetmiş ozanlara tahammül edemeyenler bölgeye barış getiremezler. Kendileri gibi düşünmeyenlere kastedenler bölgeye demokrasi getiremezler. Kendilerinden başkasına hayat ve siyaset hakkı tanımayanlar bölgeye birlik getiremezler. Meselesi hizmet olmayanlar, millete aşkı-sevdası olmayanlar bu bölgeye tebessüm getiremezler. Biz sizi seviyoruz, Yaradan’dan ötürü seviyoruz. Biz size efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik; bizim böyle bir aşkımız var. Sizlerden özellikle rica ediyorum; vicdanınızın, kalbinizin, gönlünüzün sesine hep kulak verin. Her konuda karar verirken vicdanla, kalple, gönülle karar verin. Kardeşlerim, bizim aracılara ihtiyacımız yok. Bizim tercümanlara ihtiyacımız yok. Biz her zaman gönül diliyle konuştuk. Bundan sonra da gönül diliyle konuşacağız. Bundan daha güçlü bir dil olabilir mi?Şimdi bakın sevgili kardeşlerim, burada, Diyarbakır’da bilmiyorum şimdi aramızda mıdır, bir haber aldım; bana 78 yaşındaki Halise Teyzeyi anlattılar. Kendisini de hala görmüş değilim. Ama bugün burada mı, bunların arasında mı, şu katılımın arasında mı bilemiyorum. Şöyle diyor: Duydum ki Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a geliyor diye heyecanlanmış. Duydum ki Allah ömrümün tamamını ona versin diye dua ediyormuş. Yine duydum ki 78 yaşındaki Halise Teyze 1 yıl oldu hiç çocuğumuz ölmedi diye Allah’a hamd ediyor, bize hayır dualar ediyormuş. Rabbim, Halise Teyzeye uzun, hayırlı ömürler nasip etsin. Halise Teyzenin burada, Diyarbakır’da ettiği hayır duayı Van’da, Adıyaman’da, Şanlıurfa’da, Mardin’de, Hakkari’de annelerimiz de ediyor. Halise Teyzenin Diyarbakır’da ettiği duayı emin 780 bin kilometrekarelik şu vatan topraklarında 76 milyonun tamamı ediyor. Yozgat, Çankırı, Antalya, Tekirdağ, İstanbul, Ankara, İzmir, aklınıza neresi gelirse 81 vilayet hep bizler için dua ediyor. Bu güzel süreç için dua ediyor. Allah’a hamd olsun 1 yıldır askerimiz-polisimiz şehit olmuyor. Allah’a binlerce şükür olsun, 1 yıldır gençler bir hiç uğruna ölüp gitmiyor. Bu yıl Nevruz’da dedik ki; inşallah bu bahar kalıcı olsun dedik. Sıcak olsun, soğuk olsun, kar yağsın, yağmur yağsın, ama gönüllerde açan bahar çiçeği hiç ama hiç solmasın dedik. Hamd olsun dağlarımızda, köylerde, yaylalarda, mezralarda bahar devam ediyor. Batıdaki evlere de, doğudaki evlere de artık ateş düşmüyor. Kuzeyde de, güneyde de artık ocaklar sönmüyor. Analar babalar dağ gibi yürekler oldukları yere çöküp kalmıyor. Sadece dağlarımızda değil artık şehirlerimizde de çiçekler açıyor, yeşeriyor.Şunu unutmayın sevgili kardeşlerim; bu bahardan rahatsız olanlar da var. Bu aydınlıktan, bu huzurdan, bu kardeşlikten rahatsız olanlar da var. Gençlerin yaşamasından, kucaklaşmadan, muhabbetten rahatsız olanlar da var. Uyuşturucu satamadığı için rahatsız olanlar var. Gençlerin kanını içemediği için rahatsız olanlar var. Kardeşliğimizin pekişmesinden, Türkiye’nin büyümesinden, güçlenmesinden rahatsız olanlar var. İçeride de var, dışarıda da var. Adeta bir yarasa gibi karanlıkta yaşamayı alışkanlık haline getirip ışıktan, umuttan, coşkudan, heyecandan, yaşama sevincinden rahatsız olanlar var. Kepenkler kapanmadığı için rahatsız olanlar var. Okulların, hastanelerin, barajların, yolların, hava limanlarının, konutların yapılmasından rahatsız olanlar var. Yoksullukla mücadeleden rahatsız olanlar var. İşte bunlar bu güzel süreci, bu baharı, bu umut ve huzuru sabote etmek için her yolu deniyorlar. Her yolu deneyecekler. Dün Nusaybin’de böyle bir sabotaj gerçekleştirdiler. Huzura, barışa, kardeşliğe kurşun sıktılar. Bunlara fırsat vermemeliyiz, bunlara imkan vermeyeceğiz. Diyarbakır’dan benim bir arzum, bir isteğim, sizlerden bir ricam var; eğer siz bu sürece sahip çıkarsanız inanın bu süreç büyüyecektir. Büyüyecektir, hiç endişeniz olmasın. Eğer siz bu bahara sahip çıkarsanız, bu bahar daha da kalıcı olacak. Eğer Diyarbakır bu umuda sahip çıkarsa bu fidanlar çınar olacak, kök salacak, geleceğe umutla ilerleyecek. Unutmayın kardeşlerim; söz silahtan etkilidir, söz silahtan etkilidir. Siyaset, şiddetten çok daha etkilidir. Zalimin değil kendi halkının, kendi kardeşlerinin, mazlumların yanında durmak esastır. Ayrılıktan, çatışmadan, savaştan yana değil her zaman barıştan, dostluktan, kardeşlikten yana olmak önemlidir. İşte onun için evet, bak Mesut başarılı oldu, işte onun için Mesut kardeşim tarih yazdı. Şiddet hiçbir sorunun çözüm yöntemi değildir. Şiddet acıdan, ölümden, kandan, gözyaşından başka hiçbir şey getirmedi ve getirmez. İşte onun için Diyarbakır’ın bu sürece sahip çıkmasını istiyorum. Diyarbakır’ın tehditlere, sabotajlara, kışkırtmalara karşı tek yürek olmasını özellikle diliyorum. Çocuklarımızın canı üzerinden, kanı üzerinden hesap yapanlara Diyarbakır’ın yeter artık demesini istiyorum. Yeter artık demeye var mıyız, var mıyız? Sağ olasınız.Artık hiç kimse yoksul Kürt çocuklarının, yoksul Türk çocuklarının kanı üzerinden rant hesabı yapmasın. Hiçbir devlet, hiçbir çete, hiçbir lobi bizim çocuklarımızı kullanarak çıkar hesabı içine girmesin. Allah’ın izniyle milletin hayır duasıyla Allah ömür verirse inşallah gelecek çok daha farklı olacak. Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun kucaklaştığını, bir olduğunu, beraber olduğunu, birlikte büyük Türkiye, yeni Türkiye olduklarını göreceğiz hiç endişeniz olmasın.Diyarbakır, bölgenin kutup yıldızı bir şehirdir. Diyarbakır, mürşit, yani yol gösterici bir şehirdir. Diyarbakır, Zülküf ve Elyasa Peygamberlerin, sahabe-i kiramın, evliyanın şehridir. Diyarbakır, Mekke, Medine, Kudüs ve Şam’ın ardından İslam coğrafyasının beşinci haremi şerifi sayılan bir şehirdir. Şunu bilin ki eğer Diyarbakır huzurlu olursa Erbil daha huzurlu olur. Eğer Diyarbakır huzurlu olursa Kamışlı daha da huzurlu olur. Diyarbakır refah içinde, barış içinde olursa, hem Türkiye refah, barış ve huzur içinde olur. Unutmayın, sizin sorumluluğunuz büyük. Bu yeni süreçte Diyarbakır’ın hakem olmasını, mürşit olmasını, sürece yol göstermesini, sürece ışık tutmasını istiyorum.Sevgili kardeşlerim, sevgili Diyarbakırlılar; bugün sizlere, sadece değerli Mesut Barzani kardeşimle gelmedik. Bugün sizlere sadece 37 yılın hasretini sona erdiren Şivan Perwer’le gelmedik. Değerli sanatçı dostum, kardeşim İbrahim Tatlıses’le gelmedik. Bu çok değerli dostlarla birlikte bugün buraya büyük bir açılış törenini, büyük bir hizmet şölenini gerçekleştirmek için geldik. Bugün bu gerçekleştirdiğimiz törenle Diyarbakır’a toplamda değerli kardeşlerim 740 milyon liralık yatırım kazandırıyoruz, eski rakamla 740 trilyonluk yatırım kazandırıyoruz. Yarın önce Bismil’e, ardından Ergani’ye geçiyoruz. Bismil ve Ergani’de açacağımız eserlerle birlikte bir seferde Diyarbakır’a ne kazandırıyoruz biliyor musunuz? 880 trilyon kazandırıyoruz. İşte şu anda üzerinde bulunduğumuz kavşak düzenlemeleri, hepsi bu açılışların içinde. Dicle Üniversitemize 18 trilyon liralık yatırım kazandırdık, bugün açılışını yapıyoruz. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız Diyarbakır’a bu açılışta 6 adet köprülü kavşak inşa etti, onların açılışını yapıyoruz; hayırlı olsun. Diyarbakır Siverek Yolu bitti, hayırlı olsun. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız il genelinde 168 trilyon liralık hizmet ve yatırımı tamamladı; hayırlı olsun, Milli Eğitim Bakanlığı’mız Diyarbakır’a yeni 265 derslik, 2 pansiyon, 1 spor salonu kazandırdı; hayırlı olsun. Orman ve Su İşleri Bakanlığımız, Gençlik ve Spor Bakanlığımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kalkınma, İçişleri, Aile ve Sosyal Politikalar, Çalışma Sosyal Güvenlik, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlıklarımız çeşitli eserleri Diyarbakır’ımıza kazandırdılar. Diyarbakır Valiliğimiz, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz önemli hizmetleri bitirdiler. İlim Yayma Vakfı, sivil toplum örgütü olarak Diyarbakır’a 2 öğrenci yurdu kazandırdı. Bunların hepsini bugün açıyor, Diyarbakır’ımıza kazandırıyoruz.İnşallah buradan biraz sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’mızın tertip ettiği nikah törenine geçeceğiz. 400 çiftin nikahını kıyıyoruz bugün Diyarbakır’da, buna şahitlik yapacağız. Sanatçılarımızla birlikte, sevgili Şivan Perwer ve sevgili İbrahim Tatlıses’in tarihi düetleriyle evlenen çiftlerimizin heyecanını paylaşacağız. Akşam da değerli misafirimiz Mesut Barzani’yle Valilik tarafından düzenlenen yemeğe katılacak, Diyarbakır için orada projelerimizi değerlendireceğiz.Bu tarihi günün ülkemize, milletimize, tüm bölgemize hayırlı olmasını diliyorum. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı değerli kardeşim Mesut Barzani’ye Erbil’den geldikleri, heyecanımızı paylaştıkları için şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Şivan Perwer’e, ülkesine, topraklarına, ana-baba ocağına 37 yıl sonra tekrar hoş geldin diyorum. Diyarbakır’a kazandırdığımız 880 trilyon liralık eser ve hizmetlerin hayırlı olmasını diliyorum. Tüm bakanlarımıza, bakanlık mensuplarına teşekkür ediyorum. Zülküf Peygamber’in, Elyasa Peygamber’in, Diyarbakır’da metfun sahabe-i kiramın, evliyanın, evet bütün onların hatırına Rabbim kardeşliğimizi, muhabbetimizi daim etsin diyorum. Hepimizi, hepinizi Rabbime emanet ediyor, selam ve sevgiler sunuyorum. Birliğimiz, beraberliğimiz daim olsun diyorum.Sağ olunuz, var olunuz. Allah yar, yardımcımız olsun.
Posted on: Mon, 18 Nov 2013 16:05:42 +0000

Trending Topics




© 2015