DELHİ İZLENİMLERİM I * Raja * Delhi ye gelince, tamam işte - TopicsExpress



          

DELHİ İZLENİMLERİM I * Raja * Delhi ye gelince, tamam işte gerçek Hindistan burasıymış dedim. Hemen herkes Hintçe konuşuyordu burda. Zafer Bozkaya nın kitabının bir rehber gibi yanımda olmasından faydalanarak Delhi nin meşhur tarihi yerlerini gezme fırsatım oldu. Moğollardan kalma İslami yapılar, saraylar, gözlemevleri, hayvanat bahçeleri, anıt mezarlar vs. Red Fort u gezdim çok büyük çok muazzam ve çok geniş bir ağaçlık alan içinde muhteşem bir yerdi. O zamanın şartları ile nasıl böyle bir mimari harikası yapılabilmiş insan şaşıyor. Chandi Chowk a hayran kaldım mini mini yanyana binlerce dükkan müthiş bir kalabalık. India Gate, Jantar Mantar (Gözlemevi) ve Qutub Minar a gittim. Jaipur daki Jantar Mantar buradakinden daha büyük ve daha ihtişamlı geldi bana. Qutub Minar yüzyıllardır ayakta kalabilmiş harika ve esrarengiz bir yapıydı, bol bol foto çekip kamera kaydı yaptım. New Delhi de büyük lider Mahatma Gandi nin anıt mezarını ziyaret ettim. Raj Ghat diyorlar buraya, siyah mermerlerden yapılmış ortasında cam fanus içinde hiç sönmeyen sembolik bir ateş vardı, herkes büyük bir saygı ve tazim ile ziyaretini yapıyordu. Buraya da girerken ayakkabılarınızı çıkarmak zorundasınız, çok geniş bir yeşil alan park içindeydi burası Gandi ye yakışır bir anıtmezar olmuş. Müthiş bir kaos vardı Delhi de, burda insanlar, trafik, koşuşturmaca, adım başı satıcılar, dilenciler, mandirler, mescidler. Sanırım Delhi yi görmeden Hindistanı gördüm demek yanlış olur. Hindistan ın tüm gerçekliği çıplaklığı burdaydı. Yol ortasında kaldırıma oturup 3 çocuğunu kucağına alıp saçındaki bitleri ayıklayan kadınlar, dükkanda kontör alırken raflarda cirit atan farelere aldırış etmeden ve hiç istifini bozmadan işini yapan tezgahtarlar, adım başı oranıza buranıza el sürerek sizi kutsayan dilenciler, arabalarını üstünüze üstünüze süren şoförler, sokak ortasında köşelerde traşını yapan berberler, yerlerde uçuşan saç sakal bıyıklar, duvarlara işeyenler, çöplerden nimetlenen köpek keçi ve inekler, daha neler neler. Bahai tapınağı olan Lotus Temple da sessizlik çok ilgimi çekti, tapınak geniş bir ağaçlık alan içindeydi ve önünde merdivenli temiz bir havuz vardı. Tapınakta yüksek sesle konuşmak ses çıkarmak yasak ve hoş karşılanmıyordu, her dinden insanlar bu tapınakta dilediği şekilde rahatça ibadetini ve dualarını kendi kültürüne göre icra ediyordu. Ben de tapınakta bulunduğum süre içinde bol bol dua ettim. Mimarisi büyüleyiciydi ve tüm dünyada sanırım bu tapınaktan sadece 7 adet varmış. Büyük Moğol imparatoru Hümayun un türbesini gezme fırsatım oldu ve sanki bu türbe Taj Mahal in minyatürü gibi geldi bana çok benziyordu. Genelde New Delhi de Pahar Ganj bölgesinde kaldım, burada o kadar çok turist vardı ki ve o kadar pisti ki neden burdalar diye sordum kendi kendime. Ama anladım ki onlar da aslında gerçek Hindistan ı görüp yaşamak isteyen Avrupalılardı ve de hallerinden son derece memnun görünüyorlardı. Bir çok dükkan internet kafe hizmeti veriyordu burda. Pahar Ganj sokakları her türlü satıcı, dükkan ile doluydu. Jama Masjeed de ibadet ettim müthiş bir manevi atmosfer vardı. Burası 20.000 kişilik dev bir camiydi. Delhi de birkaç kutsal mekanda namaz kılmayı Rabbim nasip etti, alnımın Hindistan da toprağa değip secdeye gelmesi en güzel anlarımdan biriydi ve cami çıkışı toplanan fona yardımcı olmam için ablukaya alındığımda kendimi 100 rupee ile zor kurtardım :)) Bir hindu arkadaşım ile meşhur Kareem Kabaps gittik ve Hindistan da sanırım sadece burada kebap yedim, ama tadı bizim kebap çeşitleri ile kıyas bile edilemezdi bence. Lezzet olarak arada çok büyük farklar vardı. Jama Masjeed in az ilerisindeki kuş hastanesi ve Jain tapınağını gezdim, burada yaralı kuşların bakımını yapıyorlar ve besliyorlar. Pahar Ganj ın arka ve ara sokaklarını gezdim, daracık karanlık sokaklarını, koca bir tepsi içinde süt ve yoğurt satıldığını ve akşamı da o tepsinin içine çıplak ayakları ile girip elinde telle tepsiyi telleyen ve dezenfekte eden çocuklar gördüm :)) Birkaç kez Delhi metrosunu kullandım ve aman Allah ım dedim artık o kalabalıkta o sıkışıklıkta başa gelen çekilir deyip gülüp geçiyordum, ama o bunaltıcı sıcakta iğne atsan yere düşmez deyimini en iyi açıklayan delhi metrosunda yolculuk etmek enteresan bir deneyimdi. Delhi ye gidince Chor Bazaarı görmeden olmaz. Günlerce burayı gezdim kendime, arkadaş ve akrabalarıma onlarca sariler dupattalar shalwar kameezler kurtalar shirwaniler takılar hint kıyafetleri aldım. Çok alışveriş yapmama rağmen doyamadım o rengarenk kıyafetler insanı büyülüyor, hepsini almak giymek ve dağıtmak istiyorsunuz. Bir de Connaught Place çok hoşuma gitti, sinemalar, dükkanlar, satıcılar, restaurantlar, alışveriş merkezleri, bizdeki Taksim neyse burası da Delhi için öyle bir anlam taşıyor gibi. Palika Bazaar var ki altıgen şeklinde ilginç mimarisi ve yüzlerce belki binlerce dükkanı ile hemen herşeyi bulmanız mümkün, sanki bizim Eminönü nün üstü kapalı hali gibi. Yıllardır arayıp arşivime katmak istediğim yüzlerce Hint filmini burada buldum, ama o kadar araştırmama rağmen şunu öğrendim ki Hint dizilerini ve canlı performans konserleri piyasaya sürmüyorlar, bunun nedenini öğrenemedim ve çok büyük bir eksiklik gibi geldi. Halbuki ticari zekası son derece çalışan hertürlü katakulleyi uygulayan müşteriyi adeta bir sömürge gibi gören Hintlilerin bunu uygulamaması tuhaf geldi. Alışverişte kendimi tutamayıp adeta büyülenip hesabı kitabı da unutunca dönüşe yakın maddi sıkıntı çektim birkaç gün de aç kaldım :)) Bu da bana iyi bir ders oldu. Hindistana gidip de aç kalmamak olur mu, olmaz, açlığı da tatmış oldum bu sayede :))
Posted on: Tue, 23 Jul 2013 18:54:54 +0000

Trending Topics




© 2015