Demokrat Parti dönemi Adnan Menderesin 1958 model Buick - TopicsExpress



          

Demokrat Parti dönemi Adnan Menderesin 1958 model Buick Roadmaster 75 serisi makam aracı. 7 Aralık 1945te, CHPden birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Partiyi kurdu. 1947de yapılması gereken seçimler CHP tarafından bir yıl öne alındı.[5] Bu seçimleri CHP %85 oy oranı ile kazandığını ilan etti ancak seçimlerde açık oy - gizli tasnif usulü uygulandığı için seçimlerin şaibeli olduğu iddia edildi.[6] 1946 seçimlerinden sonra muhalefet ve iktidarın arasında şiddetli kavgalar görülmeye başladı. DP ve CHPnin arası günden güne açılıyordu. Ancak cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 12 Temmuz 1947de yayımladığı 12 Temmuz Beyannamesi ile CHP içindeki sertlik yanlılarını durdurdu. Muhalefete karşı sert bir tutum takınan başbakan Recep Peker istifa etti. Demokrat Parti genel başkanı Celal Bayar da, dönemin Milli Şefi İsmet İnönünün demokratik seçimlere izin vermesini sağlamak için Devr-i Sabık yaratmayacağız dedi (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız). Bunun üzerine bazı DPliler partilerinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948de Mareşal Fevzi Çakmak önderliğinde, Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisini kurdular. 1950 yılında seçimlerden önce Seçim Yasası da değiştirilerek seçimlerde yargı güvencesi ve gizli oy - açık tasnif sistemi getirildi.[7] 14 Mayıs 1950de yapılan seçimlerde DP %52.7, CHP ise %39.4 oy aldı.[8] DP 13 puan farkla kazanmıştı ancak seçimde kullanılan çoğunluk sistemi nedeniyle DP 420, CHP ise sadece 63 milletvekili çıkardı. TBMM başkanlığına Refik Koraltan, cumhurbaşkanlığına DP genel başkanı Celâl Bayar seçildi. Yeni cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Menderesi başbakan olarak görevlendi. Aslında pek çok kişi bu görev için Fuad Köprülünün getirilmesini bekliyordu[9]. Yeni hükümet 22 Mayısta göreve başladı. Köprülü bu kabinede dışişleri bakanı oldu. Adnan Menderesin 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. 1. Menderes Hükümetinin ilk icraatı fazla masraf olduğu gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Menderes döneminde, paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırılmış, tekrar ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürkün resimleri basılmaya başlanmıştır.[10] Daha sonra, o döneme kadar Türkçe okunan ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı. Yeni kurulan DP hükûmeti, 6 Haziran 1950de, askeri darbe planladıkları[11] gerekçesiyle başta Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı resen emekliye sevk etti.[12] 1951 yılında Menderes hükümeti Türkiyenin Kore Savaşında Birleşmiş Milletler kuvvetlerine Türk Tugayı ile katılmasına karar vererek CHPliler tarafından çok tartışılan bir karara imza attı. Bu, aslında Türkiyenin Soğuk Savaşta Batı Bloğu tarafında yer aldığını göstermek için yaptığı bir siyasi manevraydı. [kaynak belirtilmeli] Bunun neticesinde, Türkiye 1952de NATOya tam üye olarak kabul edildi. Aynı yıl NATOnun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kuruldu. 1953 yılında CHPnin tek-parti iktidarı sırasında edindiği malları haczedildi ve hazineye aktarıldı. Halkevleri kapatıldı ve Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştürüldü.[13] 1950-1954 yıllarında Türkiye ekonomide kalkınma dönemine girdi. Bu dönemde serbest piyasa ekonomisine geçişe hız verildi. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. Yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarıldı. Gelen krediler özellikle tarım alanında kullanmaya başlandı. Tarımda makineleşme çalışmaları yoğunlaştırıldı. Marshall Planının da katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu. 1954 yılında Türkiye Vakıflar Bankası kuruldu. Bu dönemde Türkiyenin gayri safi milli hasılası yılda ortalama %9 oranında büyüdü. 2 Mayıs 1954 tarihinde yapılan seçimlerde DP büyük bir zafer kazandı. Oyların % 57sini alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. Bu oy oranı, 150 yıldan beri fasılalarla batılılaşmaya, modernleşmeye ve demokrasiyi uygulamaya çalışan Türkiye tarihinde demokratik bir seçimde bir siyasi parti tarafından ulaşılan en yüksek orandı ve bir daha da bu orana ulaşılamadı. DP 502, CHP %35,9 oy oranı ile 31, CMP %4 oy oranı ile 5, bağımsızlar 3 milletvekili çıkardı. 17 Mayısta Menderes 3. kabinesini açıkladı. Bu kez kendisine daha yakın isimleri bakan olarak seçmişti çünkü önceki 4 yıl içinde İçişleri Bakanı 5, İşletmeler Bakanı 5, Çalışma Bakanı 5, Ulaştırma Bakanı 4, Gümrük ve Tekel Bakanı 4 kez değişmişti. 1955 yılında ekonomide tıkanmalar başlamıştı. Dış borçlar giderek artıyordu, ödeme dengesi bozulmuştu, döviz girişi yeterli değildi. Bu durum ülkede çeşitli sıkıntılara neden olmaya başladı. DP meclis grubunda ekonomik gelişmeler nedeniyle huzursuzluk giderek artıyordu. Yine bu dönemde Birleşik Krallıkın, egemenliği altında bulunan Kıbrıstan yeni düzenlemeler yaparak çekilmek istemesi üzerine 29 Ağustos 1955de Londrada Yunanistan, Birleşik Krallık ve Türkiye arasında 3lü görüşmeler başladı. Görüşmelerin 1. turunda hiçbir sonuç alınamadı. Yunanistan adanın kendi kaderini kendisinin belirlemesi gerektiğini, Birleşik Krallık 3lü bir askeri yönetimi, Türkiye ise statüko bozulacaksa adanın kendisine verilmesini istiyordu. Bu arada Kıbrısta 1 Nisan 1955te faaliyete geçen ve Kıbrıslı Türklere saldırmaya başlayan, Türk köylerini yakıp yıkan, EOKAya karşı, Türk halkının savunmasını yapacak bir örgütlenme ihtiyacı duyan Kıbrıs Türkleri, çeşitli küçük mukavemet grupları oluşturmuştu. 27 Temmuz 1957de Adnan Menderesin talimatı ile Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Fatin Rüştü Zorlu ve Korgeneral Daniş Karabelenin önderliğinde Rıza Vuruşkan, Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşa’da Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu. Menderes tarafından örtülü ödenekten finanse edilen TMT,[kaynak belirtilmeli] küçük grupları birleştirerek, tüm Kıbrıs adasına yaygın, her Türk köyünde varlık gösteren, Rumların EOKA örgütüne karşı çarpışan güçlü bir mukavemet teşkilatı olmuştur. 6-7 Eylül Olayları Kıbrıs konusunda Londrada ikinci tur görüşmeler yapılırken 6 Eylül 1955 gecesi İstanbulda bazı gazetelerin Selanikte Atatürkün evine bomba atıldığını yazması üzerine azınlıklara karşı olaylar çıktı. Ağırlıklı olarak Rumlara karşı yönelen olaylarda 73 kilise, 8 ayazma, 1 havra, 2 manastır, 4.340 dükkân, 110 otel ve lokanta, 21 fabrika ve 3.600 ev saldırıya uğradı, 1 papaz olaylar sırasında öldürüldü[14]. Tarihe 6-7 Eylül Olayları olarak geçen bu olaylar sebebiyle TBMM olağanüstü toplandı. DP İstanbul milletvekili Aleksandros Hacopulos Olayların oluş şekli tertip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. dedi ve kolluk kuvvetlerin olaylar sırasında gösterdiği kayıtsızlığa dikkat çekti. Bunun üzerine hükümet adına konuşan Başbakan yardımcısı Fuad Köprülü hükümetin olaylardan haberi olduğunu ancak gün ve saatinin muayyen olmadığını açıkladı. Bugün hâlâ 6-7 Eylül Olaylarının DP hükümeti-Özel Harp emri ve bilgisi dahilinde bir tertip olduğu, çeşitli çevrelerce ve Özel Harp Dairesi eski başkanlarından Em. Org. Sabri Yirmibeşoğlu tarafından da doğrulanmaktadır. 6-7 Eylül Olayları sonrasında bazı milletvekillerinin ceza yasasına ispat hakkı getirilmesini istemesi kargaşaya yol açtı. Hükümetin karşı çıktığı yasa tasarısının kabulü için çalışan 9 milletvekili DPden ihraç edildi. Bunun üzerine 10 milletvekili de DPden istifa etti. 15 Ekim 1955te DP büyük kongresi yapıldı ve Menderes tekrar genel başkan seçildi. 22 Kasım 1955te toplanan DP Meclis Grubu izlenen ekonomi politikaları ile ilgili gensoru açılmasını kabul etti. 29 Kasımda grup tekrar topladı. Toplantıda meclis grubunun istifa baskılarına dayanamayan Ticaret ve Ekonomi Bakanı Sıtkı Yırcalı ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan istifa etti. Grup daha sonra kürsüye Fatin Rüştü Zorluyu çağırdı ve Döviz Komitesi üyesi de olan Dışişleri Bakanının bütün görevlerinden istifa etmesi için tempo tutmaya başladı. Bunun üzerine Fatin Rüştü Zorlu bütün görevlerinden istifa etti. Daha sonra Menderesi alkışlarla karşılayan grup 3 bakanı indirdikten sonra güvenoyu verdi. Aralarında Hüsamettin Cindorukun da bulunduğu, DPden istifa edenler 20 Aralık 1955te siyasal alanda liberal, iktisadi anlamda devletçi Hürriyet Partisini (HP) kurdu. Mecliste siyaset sertleşmeye başlamıştı. 7 Eylül 1957de Fuad Köprülü DPden istifa etti. Hükümet seçimleri bir yıl erkene aldı, Seçim Yasasını değiştirerek seçimlerde partilerin ittifak yapmasını önleyecek maddeler ve partisinden istifa eden bir kişinin 6 ay geçmeden başka bir partiden milletvekili seçilmesini engelleyecek bir madde ekledi. Basın bu maddeye Köprülü Maddesi adını taktı. 27 Ekim 1957de seçimler yapıldı. DP %48 oy alarak 424 milletvekili çıkardı. CHP % 41 oy oranı ile 186, HP ve CKMP ise 4er milletvekili ile meclise girdi. Bu durumda muhalefet %52 oy oranı ile 178 sandalye, DP ise %48 oy oranı ile ile 424 sandalye almış oluyordu. Bu yüzden muhalefet azınlık iktidarı deyimini kullanmaya başladı. Menderes 1957 seçimlerinden sonra İstanbulda imar çalışmalarına ağırlık verdi ve Barbaros Bulvarı, Büyükdere Caddesi, Vatan Caddesi, Millet Caddesi ve Edirne Asfaltı (şimdiki E-5 otoyolu) yollarını açtı. Bu arada, en ileri teknolojilerin Türkiyeye getirilmesi ve yeni nesillere öğretilmesi için Amerikan Ford Vakfının yardımıyla Ankarada Orta Doğu Teknik Üniversitesini, Trabzonda da Karadeniz Teknik Üniversitesini kurdu.[16] Böylece, 1773 yılında Padişah I. Abdülhamit tarafından Mühendishane-i Bahr-i Hümayun adıyla kurulan İstanbul Teknik Üniversitesinden 180 sene sonra Türkiyede iki tane daha teknik üniversite kurulmuş oldu. Uçak kazası Ana madde: 17 Şubat 1959 Türk Hava Yolları Londra kazası 17 Şubat 1959da Kıbrıs konusunda Yunanistanla imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için Birleşik Krallıka giden Menderesin, uçağının Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalanmasına karşın kazadan yara almadan kurtulması ise muhalefetle kısa süreli bir yumuşamaya yol açtı.[17][18][19] 1959 yılında Menderes Hükümetinin ortaklık anlaşmasını imzalamasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Ekonomi politikaları Menderes iktidarlarının önceki döneminde alınan borçların geri ödenememesi ve dış ticaret açığının çok artması yüzünden 1958 yılından itibaren Türkiye ekonomisi zorluklar yaşamaya başladı. Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlı devaülasyonu yapıldı, dolar 2 liradan 9 liraya çıkarıldı. Türkiye 600 milyon dolar dış borcunu ödeyemeyeceğini açıklayarak moratoryum (borçların ödenemeyeceği ve yeni bir ödeme planına bağlanması ilanı) ilan etti ve IMF ilk stand-by anlaşması imzalandı.[20][21]. Menderes, liberal ve dışa açık bir iktisat görüşüne sahipti, özel girişime geçmiş iktidarlara göre daha fazla serbesti tanıdı. Ekonomik girişimleri önceleri toplumun yoksul kesimini mutlu etti, ancak uzun vadede ekonominin dengesi bozuldu, aşırı dış alıma sebep oldu. Sanayileşme ve ekonomik gelişmeyle birlikte kırsal kesimden İstanbul gibi büyük şehirlere göç hızlandı. Bu yüzden büyük şehirlerde ilk gecekondu mahalleleri oluşmaya başladı. Menderes, en çok eleştiriyi, dışa bağımlılık politikaları yüzünden almıştır. Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldılar.[kaynak belirtilmeli] Nuri Demirağ, THK aleyhine açtığı davasını kaybettikten sonra, Türkiyede adalet kavramının gelişmesi için tek-parti diktatörlüğünün devrilerek çok-partili demokratik düzenin getirilmesi gerektiğine inanmıştı. Bu düşünceyle siyasete atıldı. 1945 yılında Türkiye’nin ilk muhalafet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’ni kurdu. Parti, 1946 ve 1950 seçimlerinde meclise giremedi. 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den adaylığını koydu, Sivas milletvekili oldu. 1930ların sonlarında başlatılan Banknot Matbaası kurma işi İkinci Dünya Savaşı nedeniyle aksadı; ancak 1951 yılında kuruluş süreci yeniden başlatıldı ve 1958 yılında Ankarada Banknot Matbaası kurularak, ilk banknotların Birleşik Krallıkta basılmaya başlanmasından 120 sene sonra Türkiye Cumhuriyeti banknotlarının artık Türkiyede basılması sağlandı.[22] Menderesin Başbakan olarak tek başına iktidarda bulunduğu 1950-1960 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %7.8 oranında büyüdü ve Türkiyenin GSMHsi Dünya toplamının binde 6.43ünden, binde 7.52sine yükseldi.[23] Eleştiriler Menderesin iktidarı döneminde, İsmet İnönü döneminden beri Türkçe okunan ezan, yeniden Arapça okunmaya başladı. İlk olarak CHP hükümetinin 1948de kurduğu imam hatip kursları imam hatip liselerine dönüştürüldü, bunların sayıları arttı.[kaynak belirtilmeli] Menderesin 1957 seçimleri öncesinde bazı bakanlarıyla beraber Said Nursîyi ziyarete gitmesi gibi olaylar, bazı çevreler tarafından irticayı hortlatmakla ve oy avcılığıyla suçlandı. Eleştirilen bir diğer nokta ise, Türkiyenin dış politikada NATO ile birlikte hareket etmesi ve Cezayirin kurtuluş savaşı sırasında Fransanın iç meselesi olduğu görüşünün benimsenip 1958deki Cezayirin bağımsızlığı oylamasında çekimser oy kullanılmasıdır.[24][25] 27 Mayıs dönemi Ana madde: 27 Mayıs Darbesi Adnan Menderes (3 Şubat 1958 tarihli Time dergisi kapağı) 1955 Yılından itibaren ekonomideki sıkıntıların ve 6-7 Eylül olayları gibi sebeblerle ülkede siyaset sertleşmeye başladı. 1954 seçimleride Osman Bölükbaşıyı tekrar milletvekili seçtiği için Kırşehir ilçe yapıldı (Adnan Menderes konuyla ilgili mecliste Türkiye’nin hiçbir vilayetinde yüzde 3’ten fazla oy almayan bir partiye mensup milletvekilini iki seçimde de seçen Kırşehir’in, bir içtimai ve siyasi bünye itibariyle anormallik göstermekte olduğunu inkár etmek mümkün değildir, evet biz açık konuşuruz’ şeklinde konuşmuş ve Osman Bölükbaşı da cevaben; Vilayeti kaldırdınız, bizi de kaldırın da zulmünüz tamam olsun[26] demiştir.) Ayrıca İsmet İnönünün seçim bölgesi Malatya ikiye bölünüp Adıyaman vilayeti kuruldu. İktidara karşı yazılar yazan 83 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın dahil, gazeteciler birer birer hapise atılmaya başlandı. Adalet Bakanı Esat Budakoğlu TBMMde muhalefetin soru önergesi üzerine 1954-1958 yılları arasında 238 gazetecinin iktidara karşı yazılar yazmak suçundan mahkûm olduğunu açıkladı.[kaynak belirtilmeli] CHP ve Hürriyet Partisinin birleşme çabası karşısında DPliler 1957 seçimlerinden önce seçim yasasını değiştirerek partilerin ittifak yapmasının önleyen maddeler eklendi ve DPden istifa eden Fuad Köprülünün başka bir partiden milletvekili seçilmesini engellemek için partisinden istifa eden bir kişinin 6 ay geçmeden bir başka partiden milletvekili olamayacağı şeklinde bir hüküm kondu. 1959 yılında ABDye bir gezi yaparak ilave maddi kaynaklar isteyen Menderese, artık Marshall Yardımı fonlarının bitmek üzere olduğu hatırlatıldı ve istekleri reddedildi. 1961 seçimleri öncesinde İskenderun Demir-Çelik, Seydişehir Alüminyum, Keban Barajı ve İstanbul Boğaziçi Köprüsü gibi tesislerin temellerini atmak isteyen Menderes, yakın arkadaşı ve bakanı Dr. Lütfi Kırdarı nabız yoklamak için Sovyetler Birliğine gönderdi. Sovyetler Birliğinin konuya olumlu yaklaşması üzerine, Menderes te Temmuz 1960da Moskovaya giderek, orada kredi anlaşmalarını imzalamaya karar verdi[27]. Bu arada DP Vatan Cephesini[28][29] kurdu. Artık radyoda her gece Vatan Cephesine katılanların isimleri okunuyordu. Bu olay karşısında İstanbulda bazı vatandaşlar ajans haberlerini dinlemeyenler derneğini kurdular. Bu tarz olayların yaşanması ülkeyi kamplaşmaya itti. 1960 yılında ise muhalefet ve iktidar arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi. CHP genel başkanı İsmet İnönü 29 Nisanda seçim gezisine gittiği Uşakta DP binasından atılan çay bardağının İsmet Paşanın yanındaki bir gazeteciye isabet etmesiyle başlayan olaylar ve benzerinin İstanbulda da yaşanması üzerine CHP parti grubu Başbakan ve İçişleri bakanı hakkında soruşturma önergesi verdi ancak DPlilerin çoğunlıkta olduğu meclis bu önergeyi reddetti. Bir başka gerginlik ise 9 Mayısta Menderes hükümetinin ABD ile yaptığı ikili anlaşmaları meclisin kabul ettiği oturumda yaşandı. Muhalefetin milletvekilleri ABD ordusunın doğrudan veya dolaylı bir saldırı karşısında Türk topraklarına gelmesi gibi hükümlerin yer aldığı ikili anlaşmalara karşıydılar ve böyle anlaşmaların hiçbir Avrupa ülkesi ile yapılmadığının altını çiziyorlardı. CHPli bazı milletveillerinin bazı cuntacı subaylarla sürekli temas halinde olduğu istihbaratını alan Hükümet, bu durumu soruşturmak için Tahkikat Komisyonunu kurdu. 15 DP milletvekilinden oluşan komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti ve kararlarına itiraz edilemiyordu. Ayrıca uygun gördüğü toplantıları ve yayınları yasaklama hakkına sahipti. Komisyanun ilk işi Muhalefet partisi CHP aleyhine soruşturma açmak oldu. Bu durum karşısında bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam dediği ve birkaç ay önce Güney Korede gerçekleşen askeri darbeye gönderme yaparak Türk ordusu Kore ordusundan daha az şerefli değildir diye konuştuğu için TBMM tarafından, askeri darbeyi teşvik ettiği gerekçesiyle İsmet İnönüye 12 oturum meclisten men cezası verildi.[kaynak belirtilmeli] CHP Meclis Grubunun duruma itiraz etmesiyle olaylar iyice büyüdü ve sonunda CHP milletvekilleri polis zoruyla meclisten çıkartıldı. Meclis dışında ise üniversitelerde hükümete karşı protestolar düzenleniyordu ve 28 nisan 1960 tarihinde İstanbul Üniversitesi öğrencisi Turan Emeksiz hükümete karşı İstanbul Üniversitesinde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı. Hukukun üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melehat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu görülen lüzum üzerine resen günde emekliye sevkedildiler[30]. 5 mayıs 1960ta Ankara Kızılay Meydanınında 555K parolasıyla büyük bir protesto mitingi düzenlendi. 21 Mayısta ise Harp Okulu öğrencileri ve subaylardan oluşan yaklaşık 1000 kişi Ankarada hükümet aleyhinde sessiz bir yürüyüş yaptı[11][31][32]. Sonunda 27 Mayıs 1960 sabaha karşı saat 4te radyoda Kurmay Albay Alparslan Türkeş TSK olarak yönetime el koyduklarını belirtti ve askeri darbenin sebeplerini bir radyo bildirisi ile halka duyurdu. Menderes ise 27 Mayıs 1960 günü Kütahyada Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankaraya götürüldü. Daha sonra da ve diğer tutuklu Demokrat Parti üyeleri ile birlikte Yassıadada hapsedildi.[33] Darbeci subaylar ise Cemal Gürsel başkanlığında kurulan Milli Birlik Komitesi ve kurucu meclis ile beraber ülke yönetimini devraldı. Yeni bir anayasa oluşturulması için ülkenin önde gelen hukuk profesörlerinden bir anayasa komisyonu kuruldu. Menderes ve diğer DP üyeleri ise bulundukları Yassıadada kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılanmaya başladı. Yapılan oturumlar her gece radyoda Yassıada Saati programında halka duyuruluyordu. 9 Temmuz 1961 tarihinde Anayasa Komisyonunun hazırladığı yeni anayasa için yapılan halk oylamasında % 61,7 oy oranı ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.[34][35] 1961 Anayasasının referandum sürecinde, hayır oyu yönünde propaganda yapmak serbest olmadığı halde,[36] Aydın, Bolu, Bursa, Çorum, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Sakarya, Samsun ve Zonguldak vilayetlerinde 1961 Anayasası çoğunluk tarafından reddedildi. Menderese yöneltilen suçlamalar Örtülü Ödenek Davası: Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmekten yargılandı. 13 oturum sürdü ve 2 şubat 1961 de suçlu olduğu yönünde karara varıldı. Yürürlükteki kanunda örtülü ödenekteki kaynakların Başvekil tarafından sınırsız olarak ve kayıt tutulmadan harcanabileceği açıkça belirtildiği halde, bu mahkeme 10 yıllık Örtülü Ödenek kayıtlarını istedi. Menderes, bir kısmı da Kıbrısta kurdurduğu Türk Mukavemet Teşkilatı için harcandığı sonradan ortaya çıkan bu harcamaları açıklamadığı için bu dava sonucunda 4,877,780 lirayı zimmetine geçirmekten suçlu bulundu ve paranın tahsili için Aydındaki arazilerine el kondu. Örtülü ödenek davası konuşulurken savunma tarafı, Amerikan gizli servisinin Türk istihbarat servisine para vererek Menderesin telefonlarını dinletirecek kadar teşkilata hakim olduğunu iddia etti. Menderes ve Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur, suçlunun o dönemin MİT müsteşarı Behçet Türkmen olduğunu iddia etti.[15] 6-7 Eylül Olayları: 6-7 Eylül Olaylarına önceden haberi olduğu halde müdahele etmemek, Vatan Cephesi: Kurulan bir örgütü başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak, Vinileks firmasına Türkiye Vakıflar Bankasından kredi verdirmekle suçlanmıştır. Adnan Menderes tarafından kurulan bu Bankanın 27 Mayıs darbesine kadar Umum Müdürlüğünü yapan ve 1961 seçimlerinden sonra tekrar aynı Bankanın Genel Müdürlüğüne getirilecek olan Sabahattin Tulga yaptığı savunmada krediyi, suni deri imal ederek ithal ikamesi yapacak bu firmanın karlı olacağına inandıkları için verdiklerini; nitekim darbe sonrası işbaşına gelen yeni Banka yönetiminin de aynı firmaya ilave kredi verdiğini belirtmiştir. Buna rağmen bu mahkeme Menderes ve Hasan Polatkanı bu davadan da suçlu bulmuştur. İstanbulda Bulvar ve yol açmak için pek çok vatandaşın evini, parasını geciktirerek ya da hiç ödemeden istimlak etmek, Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak, Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, Döviz Yasasını ihmal etmek, Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak, Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek Kırşehirin haksız olarak ilçe yapılması, Yargı bağımsızlığının ihlali, 1957 seçimlerinin erkene alınarak kanuna aykırı olarak tarihinin değiştirilmesi, Tahkikat Komisyonunun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması, CHPnin mallarına haksız yere el konulduğu iddiaları, Anayasayı ihlal[37]. Menderes, 13 ayrı davadan yargılandı ve Bebek Davası dışındaki bütün davalardan suçlu bulundu.[38] İdamı[değiştir | kaynağı değiştir] 27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı 9 ay 27 gün süren yargılama süreci sonunda 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkûm edilmesine karar verdi. Geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları veya beraat kararı verildi. Amerika Birleşik Devletleri başkanı Kennedy, Fransa cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth, Almanya Başbakanı Konrad Adenauer, Pakistan devlet başkanı Muhammed Eyüb Han, ve İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine çağrıda bulundular. Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celâl Bayarın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961 tarihinde ve adet olduğu üzere sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar teşebbüsünde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adasında 17 Eylül 1961de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra öğleden saat 13:21de idam edildi.[39][40] Ölümünden sonra[değiştir | kaynağı değiştir] Ölümünden yalnızca 29 gün sonra yapılan 1961 seçimlerinde Demokrat Partinin devamı olduğunu söyleyen Adalet Partisi, yüzde 34,8 oy oranı ile 158 milletvekili çıkardı ve yüzde 36,7 oy alan CHPnin ardından ikinci parti oldu. 1961 seçimlerinde, Adnan Menderesin oğlu Yüksel Menderesi Aydından milletvekili adayı gösteren Yeni Türkiye Partisi ise yüzde 13.7 oy oranı ile TBMMde üçüncü büyük parti grubu oldu. Bunu takip eden 1965 seçimlerinde Adalet Partisi, 1961 seçimlerinde bir kısım DP oylarını alan YTPyi de eritip %52,87 oranında oy aldı ve tek başına iktidara geldi. 11 Nisan 1990da TBMM tarafından kabul edilen 3623 sayılı kanunla Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi.[41] Meclisteki oylamada ANAP ve DYP milletvekilleri evet oyu kullanırkan SHPlilerin büyük çoğunluğu çekimser, bir kısmı da ret oyu kullandı.[42] Aynı kanun uyarınca naaşı, 29. vefat yıldönümü olan 17 Eylül 1990 tarihinde İmralıdan dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve yüzbinlerce vatandaşın katıldığı bir törenle İstanbulda Vatan Caddesinde kendisi için yapılan anıt mezara taşındı. Menderesin 1958 yılında hizmete açtığı bu caddenin adı 1994 yılında dönemin belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğanın teklifiyle Adnan Menderes Bulvarı olarak değiştirildi. Menderesin adı, İzmirdeki uluslararası havalimanına (Adnan Menderes Havalimanı), Aydında kurulan üniversiteye (Adnan Menderes Üniversitesi), İstanbuldaki Adnan Menderes Bulvarı, Adanada ise kendi yaptırdığı Seyhan Barajının gölü kıyısındaki Adnan Menderes Bulvarı dahil Türkiyenin birçok şehrinde çeşitli caddelere verildi. Kaynakça
Posted on: Sat, 26 Oct 2013 11:20:08 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015