Edebiyat Şiir Söyleşi Biyografi Haberler Kapak - TopicsExpress



          

Edebiyat Şiir Söyleşi Biyografi Haberler Kapak Edebiyat Editörden Şiir Bir Kitabın Hikâyesi Söyleşi Biyografi Roman Haberler Güncel Tarih Düşünce Polisiye Dosya Din Öykü Tasavvuf Ardından Sahaf Gezi İki Ters Bir Düz Eleştiri Tartışma Benim Kitaplarım Risale Sanat Sinema Müzik Çocuk Dünyadan Spor Kitaplığı Vitrindekiler Yazarlar Okur Mektubu Arşiv Sinemada arabesk GÜNSELİ IŞIK Ahsen Yalvaç, Agora Yayınları’ndan çıkan Türk Sineması ve Arabesk adlı kitabında farklı kaynaklardan beslenerek arabeskin kökenini araştırıyor. Sinemamızdan önemli örnekleri bu kavram etrafında inceleyen eser, gerçek ve titiz bir dikkatin ürünü. TÜRK SİNEMASI VE ARABESK, AHSEN YALVAÇ, AGORA YAYINEVİ, 176 SAYFA, 15 TL -------------------------------------------------------------------------------- İlk kez yüksek sesle söyleyen, Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu müzik topluluğu MÜZİKUS’tu. 2005’te “İtiraf ediyoruz: Biz bu şarkıları seviyoruz” diyerek arabesk bir repertuar hazırladılar. Bir zamanların, devlet medyasında yasaklı, halk arasında ise utanarak, gizli saklı dinlenen, kahır dozu yüksek, bol acılı, tam isyanlı şarkılarını bağıra bağıra söylediler. Ardından mahcup bir iki pop versiyon çıksa da asıl bomba, uzun konser maratonundan sonra 2010’da Her Gün İsyanım Var adlı albümlerinde arabesk şarkıları rock altyapısıyla yorumlayan İstanbul Arabesque Project grubundan geldi. Ve ardından memleketin aydın ve yarı aydınları ‘arabesk’e çevirdiler gözlerini; kimileri “kaçırdığımız ne ola ki?” merakıyla, kimileri de “trendlerden geri kalmayalım” iştahıyla... Arabesk ve self-oryantalizm Ahsen Yalvaç ise meseleye Yunus’un “benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” hissiyatıyla yaklaşmış Türk Sineması ve Arabesk kitabında; çok da iyi etmiş. Arabeski “ezilen yığınların sesi” diye sözümona romantik sosa bulayarak yaftalayıp kendinden uzak tutmak marifet değil. Yazar hiç buna tevessül etmeden pek çok farklı kaynaktan beslenerek arabeskin kökenini araştırıyor ve bilin bakalım orada ne buluyor; tahmin edersiniz: Self-oryantalizm! Doğu’nun parlak günlerinde meraklı ve biraz da kötücül nazarlarını bu coğrafyaya dikenlerin ‘armağanı’ydı oryantalizm. Bulundukları noktayı merkez, kalanı ‘öteki’ olarak adlandırdıktan sonra ötekinin tasvir ve tarifine soyundular. Görmenin bir iktidar olduğunun bilinciyle Doğu’yu görünür kılma üzerinden iktidar devşirmeye odaklı niyetlerini Doğu şehirlerinde günlük hayat, Osmanlı sarayı ve nihayet asla göremedikleri, göremeyecekleri Harem’in duvarları ardına -hayalen- sızdırıp Doğu kadınının da bilgisine sahip ve bu vesileyle güç sahibi oldukları iddiasını zamanla Doğu’ya da yaydılar. Sömürge yaptıkları ülkelerde bizzat kendi elleriyle, Türkiye gibi sömürge olmamış ülkelerde ise ‘aydın’lar eliyle... Tanzimat’tan beri ‘aydın’ olsunlar diye Avrupa’ya gönderdiklerimiz, gördükleri karşısında büyülenmiş, büyülendikçe ezilmiş olarak geri döndü. Kendilerine ezikliği çağrıştıran her şeyi tu kaka ilan edip göz önünden kaldırdıkça büyülendikleri şeyin bir parçası olabilecekleri gibi çocukça bir zehaba kapılarak. Bu arada olan neye oldu, derseniz; koskoca ve köklü bir medeniyete... Sadece onlar değildi İstanbul’da yeni(den) bir algı, kimlik ve düzen kurmaya çalışan. Cennet vatanın bitmek bilmez sorunları sağ olsun; Doğu’dan, kırsaldan akın akın insan geliyordu başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlere. Onlar da kendi hayat tarzlarını, alışkanlıklarını, hayallerini arıyor ve bulamıyorlardı. Bulamadıkça umutsuzlaşıyor, umutsuzlaştıkça hırçınlaşıyorlar ve seslerine/sözlerine de bu koyu karanlık siniyordu. Ancak arabeski sadece böyle tarif edersek haksızlık yapmış oluruz. Hem kırsaldan hem şehirden, hem yerleşiklikten hem göçerlikten beslenen bu melez tür, farklı bir çıkış kapısı da oldu aynı zamanda. Hatta yazarımıza kulak verirsek daha bile ötesine: “Kültürün açıkça devlet tarafından tanımlandığı bir ülkede, arabesk gibi aşkın, sınırları zorlayan egzotik bir kültürün mevcudiyeti Türkiye’nin kültürel modernleşmesine gerçek bir katkıda bulunmuştur. (...) Arabesk açıkça bir şehir olgusudur. Kültürel ve ekonomik köklerinden koparılmış varoşlardaki göçmenlerin, güçlü devlet elitine karşı bir protestosudur. Göçmenlerin duygusal ve fiziksel dünyaları göç yüzünden öylesine köklü bir şekilde değişiyordu ki, eski kırsal kimliklerinin yeni sosyal ve kültürel ihtiyaçlarıyla baş etmesine imkân yoktu. Arabesk, böylesine dinamik bir sosyal değişim sürecinde özel ve kamusal alanlarda kültürel müzakere adına bir mekân yarattı.” Arabeskin sinemaya etkisi Arabesk, müzikte başlasa ve en sağlam örneklerini bu sanat türünde verse de elbette başka alanları da etkiledi. Ama muhtemelen Türk sinemasına, özellikle de ‘ödüllü yönetmenler çağı’na sirayet ettiğini daha önce düşünmediniz. Yazar kitabında Zeki Demirkubuz’un Üçüncü Sayfa’sı, Derviş Zaim’in Tabutta Röveşata’sı, Nuri Bilge Ceylan’ın Kasaba’sı ve Yeşim Ustaoğlu’nun Güneşe Yolculuk’unu tam da bu kavram üzerinden; yeni anlatı biçimi, karakterler ve şehir-mekân algısı bakımından inceliyor ve ufuk açıcı sözler söylüyor. Bize düşense “Hepimiz arabeskiz!” itirafında bulunmak ve “diren arabesk” demek. Bölüm: Sinema Sayı: 92 Sinema -------------------------------------------------------------------------------- Usta yönetmene ‘yakın plan’ Düşler diyarında bir savaşçı Hayatın acısını sinemadan çıkardı Derviş sinemaya giderse... Rüzgârı, suyun diline tercüme etmek Sinemada sağlam adam yok! Yarı aydınlar, edebiyat, sinema... Bir festivalcinin anıları Küresel bir sinemaya doğru Gözün terbiyesi nasıl bozuldu? Sinemada bir fikri olmak Sinemamıza bilirkişi raporu Lütfen bu bir rüya olsun! ‘Hakikatin ipleri’ni kim kesti? Selamsız Bandosu’nun kaderi nasıl değişir? Keşfettiğin, kendi hikâyendir 30 yıllık okulun talebeleri yazdı Hayatta böyle olmuyor ki! Hollywood’da daimi bir amatör Taşramız içimizdedir Sayı 92 2013-09-04 PDF formatında indirmek için tıklayınız ‘Şâribü’l leyl i ve’n nehâr’ ve şair-i âzâm Abdülhak Hâmid Beyefendi’ye dair İRFAN KÜLYUTMAZ Edison cennete girerse kim dışarda kalacak? RECAİ GÜLLAPDAN En Çok Okunanlar Edward Said’siz 10 yıl... Ahmet Erhan’ın ardından İmam Gazali’den bir İslam klasiği Müslüman Kardeşler’i ve Mısır’ı anlamak Kışkırtıcı bir yazar: César Aira Entel değil entelektüel şair Kemal Karpat’tan siyasal İslam üzerine ‘Eşya şairi’ Sedat Umran Hercule Poirot iş başında Süheyl Ünver’in Edirne defterleri En Çok Önerilenler Copyright© 1995-2006 Feza Gazetecilik A.S. / Fevzi Çakmak Mah. 34194 Yenibosna / İSTANBUL Tel:+90 (212) 454 1 454 (pbx) Fax: +90 (212) 454 14 67 e-posta: [email protected] Bu site Zaman Gazetesi Bilgi İşlem ve İnternet Servisi tarafindan hazırlanmaktadır.
Posted on: Wed, 11 Sep 2013 14:33:30 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015