GÜNLÜK SİYASETİN SIĞLIĞI Osman KARA Kıyıda yüzmek enginde - TopicsExpress



          

GÜNLÜK SİYASETİN SIĞLIĞI Osman KARA Kıyıda yüzmek enginde yüzmekten zordur. Açık denizin kaldırma gücünden yoksun kıyının sığlığı yorar insanı. Günlük siyasetin kısırlığı da yoruyor, bunaltıyor. Böyle anlarda şiirin, çoğu zaman da divan şiirinin sevdalı koynuna sığınırım. Muhteşemdir divan şiiri ama zordur. Sadece yazması değil anlaması, kavraması da zordur. Geniş bir kelime hazinesi, Osmanlı Türkçesi’ne ve o şiirin kelimeleri, remizleri, mazmunları ve mefhumlarına aşinalık gerekir. Ama sevmek için musikiye aşina bir kulak yeter, zira o şiir baştanbaşa musikidir. Anlamayanların da sevmesi için yazılmıştır sanki. On gün kadar önce bir gece yarısı uykum bölündüğünden beri Muhibbi Divanı ile yatıyor, Muhibbi Divanı ile kalkıyorum. Muhibbi, Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirdeki mahlası, takma adı. Divanı okudukça Kanuni’yi ömrünü haremde zevk u sefa ile geçirmiş bir işret adamı sunan zihniyetin tarih bilmezliği ile seferden sefere koşan bir savaş erinden başka bir yönünü görmeyen zihniyetin kısırlığı karşısında dehşete düşüyorum. Tartışmasız büyük cihat adamı, muhteşem bir general ama bir o kadar da tutkulu bir aşık ve iyi bir şair Kanuni. Biz O’nun sadece “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beytini biliriz. Otuz binden fazladır Divanı’ndaki beyit sayısı. “Kadd-i yâri kimi halkun serv okur kimi elif/ Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif” beytinin ikinci mısraı hala günlük dilimizde yaşar ve kullanılır. “Gözleri tolmayanın ahır dolar toprag ile/ hâce-i dünya gibi kim fikr-i mal üstünedir” beyti halkın “gözünü toprak doldura” sözünün şairce söylenişidir. Ve de aynı şiirin devamındaki “Olmaz ol kim anıla adı anun eylük ile/ Ta kıyamet anılur ol kim kemal üstünedir” beytinin “kemal ehlinin kıyamete kadar anılacağını” anlatışı. Sıkı da aşıktır; seferde bile Hurrem’i düşünür, Hurrem’e hasretini dile getirir. Hurrem de şairdir hem de Hünkar Bağdat seferindeyken ona “Ey saba sultanuma zar ü perişan diyesun/ Gül yüzünsüz işi bülbül gibi efgan diyesun” diyecek kadar sevdalı ve şair. Kanuni de bu sevdaya, bu hasrete “Nameler gelse kaçan İstanbul-ı abaddan/ Buy-ı zülfini seher-geh alıram ben Bağdad’dan/ Gül yüzünden dur olalı ben nice can virmeyem/ Giceler ta subha dek hali değil feryaddan” diye cevap verir. Hurrem’e tutkundur ama güzele bakmaktan ve bir “civana vurulmaktan” da korkmaz. “Atalardan meseldür çün göze olmaz yasag/ Afitab-ı hüsnüne niçün senün bakılmasın” der. Bir başka şiirinde “Pir oldun ise sanma Muhibbi ola dil pir/ Bir taze cevanı sevüben taze cevan ol” diyerek genç kalmanın sırrını gösterir. Şu beyti de o baptandır: “Kim dir ki gönül kocala hergiz kocalmaz/ Bir taze cevan ışkına taze heves ol gel.” Cihan padişahıdır ama kendisini sevgilisinin “bendesi/kölesi” görür. “Ben helak oldum gamundan sen esen ol ey sanem/ Şah sağ olsun hezeran bende kim ölse ne gam” derken sevdasının büyüklüğü yanında belki de hiç istemden devrin ya da saltanatın padişah ve kul anlayışını da ortaya kor. Şah/padişah/kral/imparator kısacası efendi sağ olduktan sonra “hazeran bende” binlerce kul/köle ya da tebaa ölse ne gam! Anlayış böyledir ama Muhibbi yine de gidici olduğunun bilincindedir hem de saltanatta “Mem’un” bile olsa. Cümle kudret sahiplerinin kulağına küpe olacak olan bu hakikati de şöyle dile getirir: “Çün gidersin bu cihan sana değüldür baki/ Tutalım devlet ü şevket ile Me’mun olasın.” Kanuni’nin oğullarından Şehzade Mustafa ile Şehzade Bayezid de çok iyi şairlerdir. Hele de “Şahi” mahlasıyla yazan Şehzade Bayezid. Bu talihsiz şehzadenin babasıyla birbirlerine yazdıkları şiirler muhteşemdir. Yarın -kısmet olursa- bu şiirlerden bölümlerle talihsiz şehzadenin ve oğullarının feci akıbetlerini yazacağım.
Posted on: Tue, 10 Sep 2013 09:46:01 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015