Hz.Ali (r.a) Neslinin İsyanları Muhterem Mehmet Azimli - TopicsExpress



          

Hz.Ali (r.a) Neslinin İsyanları Muhterem Mehmet Azimli Hocamızın, roman akıcılığında harika bir kitabının özetidir... Yaklaşık 140 sayfa olan bu kitabı bir solukta okuyacak ve belki de 'Ben de zulme karşı direnen bir Şiiyim' diye haykırmak isteyeceksiniz. İktidar mücadelesinin ne kadar iğrenç bir şey olduğunu ve asıl zaferin meydanlarda değil gönüllerde olacağını göreceksiniz. Bu paylaşımı, Mehmet Azimli Hocamdan bu sabah aldığım müsade ile yapmakta olduğumu da hemen belirteyim. (Harf hatası gören Admin arkadaşlar lütfen düzeltsin) Hocamıza mehmetazimli/ daki kişisel sayfasından, grubumuzdaki facebook sayfasından ulaşabilir ve sorularınızı iletebilirsiniz. Kitaplarına en kolay ulaşım adresi olarak ankaraokulu/ `u verebilirim. Yazının sonunda Mustafa İslamoğlu Hocamızın Ankara Okulu hakkındaki güzel düşüncelerini de paylaştım... İddia ediyorum...Bu kitabı okuduğunuzda yaşlanacaksınız...! Ben kitab hakkında sizlerde merak uyandırmak için kısa bir özet yaptım, onuda kitabın tamamını karıştırarak... Kusurumuz olduysa hoşgörünüz. Hz.Ali Neslinin İsyanları - X. Yüzyıla Kadar Şii Karakterli Hareketler Karmatilik hareketi, ilk defa gelirden vergi alınışına karşı yapılan bir tepki ile başlamış ve Karmati liderleri bu tepkiyi iyi kullanmışlardır... Ebu Tahir, Miladi 930 yılında kimseye hissettirmeden adamlarıyla gizlice Mekke`ye gitti. Terviye günü ortaya çıkarak Kabe`nin etrafındaki herkesi katletti, mallarını gasbetti, bu katliamdan Kabe`nin örtüsüne sığınanlar bile kurtulamadı. Kabe`nin örtüsünü çıkararak parçalattı. Haceru`l Esved` i yerinden söktürttü. Adamlar 'Nerede Ebabil kuşları, nerede çamurdan kuşlar, hani Kabe emin olacaktı. Tanrınız göktedir. Yeryüzüne ev yapmaz. Hadi onun evini yağma edin ve yıkın! ' diyorlardı. Sonra Mekkeli kadın ve çocukları esir ve köle etti. Haceru`l Esved 22 yıl kadar Karmatilerin elinde kaldı. Ebu Tahir Ahsa`ya gelince daha da ileri giderek, Tevrat, İncil ve Kuranı sokağa fırlaatıp üstlerini kirletmiş ve (haşa!) (a.s.v) : 'İnsanları üç kişi serseme çevirmiştir. Çoban (Musa), Tabib (İsa) ve Deveci (Muhammed). Kinim diğerlerinden daha hilekar, daha üç kağıtçı ve daha göz bağcı olan deveciyedir' demişti... *** *** Bundan sonra Mansur ayaklanmaya katılan ve destek olanları takibe başladı. Kimilerini öldürttü, kimilerini hapsetti, İbrahim`in (Hz.Ali neslinden) oğlunu ise diri diri toptağa gömdürdü. Ayaklanmaya fetvalarıyla destek veren İmam-ı Malik`i kamçılattı. İmam-ı Azam`ı ise hapislerde çürüttü ve öldürttü... *** *** Muhammed en Nefsu`z-Zekiyye (Resulullah a.s.v`ın torunlarından) kılıcını aldı. Hz.Peygamber`in torunu savaşın ilk günü bizzat savaştı. Harp nidası, Peygamberin (a.s.v) Huneyn`deki harp nidasıydı. Savaşın sonunu tahmin ettiği için kendisine biat edenlerin isimlerinin yazılı olduğu defteri, düşmanın eline geçmesin diye yaktı. Büyük bir hırsla çarpışmaya girdi. Tek başına kalıncaya kadar savaştı. Nihayet aldığı darbe ile yere düşerken 'Yazıklar olsun size, Peygamberin mazlum torununu öldürüyorsunuz' dedi. Cenazesi Baki Kabristanı`na defnedildi, başı gövdesinden ayrılarak Mansur`a hediye edilip beyaz bir tabakta Mansur`a sunuldu. Diğer öldürülenler Medine`deki Yahudi Mezarlığına atıldı. *** *** Şia, Hz.Ali`ye olan sevgisinin aşırı boyutlara ulaştırıldığı kesimden, mutedil olanına kadar, Emeviler ve özellikle Abbasiler döneminde muhalefetin hakim sesi olmuştur. Şia, bu özelliğini sadece ilk dönemde değil, sonraki yıllarda da iktidarı ele geçirinceye kadar devam ettirmiştir. Bu onu, bütün İslam Tarihi boyunca en önemli muhalefet hareketi olma noktasına getirmiştir. Tarihin bütün devirlerinde olduğu gibi, fikir ve düşüncelerin baskı yoluyla ortadan kaldırılamadığının, bilakis bu baskıların fikirleri yeşertip kuvvetlendirdiğinin en güzel örneğini Abbasi Dönemi Şii isyanlarının gelişim sürecinde görebiliriz... Şianın muhalefet olma özelliği beraberinde ona bazı avantajlar getirmiştir. Saltanat baskısının hakim olduğuu dönemlerde Müslümanların önde gelen alimleri, bu muhalefet hareketini gerçekten desteklediği gibi (İmamı Malik ve Ebu Hanife`nin en Nefsü`z-Zekiyye ve İbrahim`in isyanını desteklemesi gibi) birçok Müslüman fırkanın önde gelen temsilcileri de onlara destek vermişlerdir... Yapılan zulümlere karşı hareketlenen Şia`nın isteğini, kendi gayeleri doğrultusunda kullananlar olmuştur. Bu durum Şia hareketini amacından saptırmıştır. Artık Şii şemsiyesi altında, Şia ile alakası olmayan gruplara rastlanır olmuştur. Böylece ilk başta yapılan zulümlere karşı direnmek amacıyla ortaya çıkan Şia, amacından saptırılmış, sonuçta Şiilikle alakası olmayan isyanlar gerçekleşmiş ve bunların bir kısmının sonucunda Şii Devletler kurulmuştur... Sonuç olarak; Abbasiler dönemindeki çeşitli sınıfların sosyal ve ekonomik nedenli yakınmaları, Şiiler adına istismar edilmiştir. Bunun en güzel örneğini Şia ile pek de yakınlık arzetmeyen ancak Şia`nın adını kullanan Karmati isyanında görebiliriz.. *** *** Yolda bir kısmı öldü. Kalanları gündüz ve geceyi billemeyecekleri yeraltı zindanlarına atıldı. Böylece boyunduruklarla oradan oraya nakledilen Hasan evladı (Hz.Ali neslinden) hapsedilmiş oldu. Alioğulları hapishanede karanlık yerlerde kalıyorlardı. Sadece Ali B. Hasan`ın Kuran`dan okuduğu ayetlerin miktarından hareket ederek namaz vaktini çıkarıyorlardı.. Mansur daha da ileri giderek bunları öldürmeye başladı. *** *** İzzu`d Devle, böylece halifeyi, amcasını, amca çocuklarını, Türkleri ve Deylemlileri kendine düşman etmiş ve yalnız başına kalmıştı. Türklerle Deylemli askerler arasında mücadeleler artmıştı...*** *** İslam dünyasının Şii ve Sünni olarak iki farklı kampa ayrılmasının tarihi, Hz.Peygamberin vefatından hemen sonraki Sakife Toplantısı`na kadar götürülebilir. Ancak İslamın en yüksek kurumuna işaret eden Hilafet Kurumunun , İslam dünyasını 'Şii ve Sünni Hilafet' olarak iki önemli kampa ayrılması anlamında ikiye bölünmesi ise, bu tarihten yaklaşık üç asır sonraya tekabül etmektedir. Bu olay, Fatımilerin kuruluşu ile başlar. *** *** II.İdris Miladi 828`de aniden vefat etti.Üzüm tanesinden boğulduğu veya zehirletildiği belirtilir. Fas`ta hala (yani bugün bile) hatırası canlı tutulmakta, dilenciler onun ismini söyleyerek dilenmektedirler. *** *** İbn Haldun, bu çocuğun doğum haberini Abbasiler açısından değerlendirirken : 'Haber, okların delip geçmesinden daha fazla Abbasilere tesir etti.' demektedir. Böylece Harun Reşid`in suikast girişimi tam olarak amacına ulaşamamış oldu. Sonuçta İdrisiler Devleti devam etmiş, sadece 11 yıllık bir geçcikme olmuştu. İdrisiler, kurulan ilk Ehl-i Beyt devleti olmanın ötesinde, Abbasilerden ayrılan Mağrib`teki ilk Müslüman Devlet`ti. Ehl-i Beyt mensupları, Emevi saltanatına son vermek için amcaoğulları olan Abbasilere yardım etmişler, Emevilerin yıkılışında onlarla ortaklaşa çalışmışlardı. Fakat Abbasiler, Emevilerin saltanatını yıktıktan sonra Ehl-i Beyt`e Emevilerin yapmadıkları zulümleri yapmaya başladılar. Ehl-i Beyt mensubları bu dönemde kendilerini ihanete uğramış olarak hissettiler ve Abbasilerden gördükleri bu ihanet üzerine isyanlara giriştiler. Bu isyanların bir kısmı başarısızlıkla sonuçlansada gerçekleştirdikleri birtakım ayaklanmalar sonucu Ehl-i Beyt`e ait birtakım devletler oluşturdular. *** *** Sultanın tellalı : 'Kasım B. İbrahimi getirene bin dinar verilecek' diye bağırıyordu. Getirmeyip saklayan ise öldürülecekti. Ayakkabıcı aynen işine devam ediyordu. Korkmuyor musun ? ' diye sorduk : 'Niye korkayım ki! Resulun evladını korumak için makaslarla parça parça edilecek olsam yine korkmam' diyordu. *** *** İsmail B. Yusuf daha önce ayaklanan dedesi İbrahim B. Abdullah gibi ayaklanmak istemiş, fakat şunu görüyoruz ki, korumasız insanlara yaptığı eziyet, eşkiyalık ve çapulculuk peygammber neslinden birine hiç yakışmamıştır. İsmail`in ayaklanması, Alioğulları ayaklanmasından öte bir intikam alma hareketi idi. Nitekim yaptığı taşkınlıklarla bunu ortaya koymuştur. Üstelik halk artık bundan sonra Hz.Peygamber neslinin yapacağı haklı çıkışlarada ihtiyatla yaklaşacaktır... *** *** Yahya etrafındaki tecrübesiz isimlerin ısrarıyla alelacele yorgun kuvvetleriyle Muhammed B. Abdullah B. Tahir tarafından üzerine gönderilen Türklerden oluşan Kilkatekin`in dinç kuvvetlerine saldırdı ve yenildi. Başı kesilerek Müstain`e gönderildi ve Samarra`da teşhir edildi. *** *** Muhammet`in bundan sonraki durumu hakkında değişik görüşler bulunmaktadır. Kimileri onun hapiste zehirletildiğini aktarırken, kimileri de Ramazan şenlikleri yapıldığı sırada gece ay ışığında eni üç zira kadar olan hapisten kaçırıldığını belirtir. Bulana yüzbin dirhem ödül verildiyse de kendisinden bir daha haber alınamadı. *** *** Aynı yıl içinde bölgedeki Abbasi valisi Hasan B. Seyl, Kufe`yi kuşatarak İbn Tabataba`yı bir hile ile mağlub etti. Ebu Seraya kaçtı ise de Celula Bölgesi`nde yakalandı ve öldürülüp cesedi Bağdat Köprüsü üzerine asıldı. *** *** Bermekiler, Yahya B. Abdullah`a verilen emanın geçersiz sayılmasına çok üzüldüler. Çünkü onun teslim olmasına ve eman verilmesine Bermekilerden olan vezir Fazl sebep olmuştu. Bunun üzerine Yahya`yı gizlice hapisten çıkarttılar. Harun Reşid, Yahya`yı tekrar yakalatarak açlık içinde ve kırbaç altında ölünceye kadar hapsetti. 'Mehmet Pişkin : Hz.Ali`nin torunlarından Yahya.B. Abdullahı yakalayıp öldürtenin, bizlere öve öve anlattıkları Halife Harun Reşid olduğunun altını çizmek istedim...!' *** *** Hz.Ali`nin neslinden Hüseyin B. Ali ayaklandığında kendiside savaşarak şehit oldu. Hüseyin B. Ali, Fah bölgesinde öldürüldüğü için şairler ondan 'Sahibu`l Fah' diye söz ederler. Bu savaşta yüzden fazla kişi katledildi. Öldürülenlerin cesetleri yırtıcı kuşlara ve hayvanlara terkedildi. Hüseyin`in kesilen başı Halife Hadi`ye hediye olarak gönderildi. Halife Hadi, Hüseyin`in başı getirilince çok kızdı ve 'Vallahi, tağutlardan bir tağutun başını getiriyor gibisiniz, halbuki bu Resulullahın torunudur' diyerek onları azarladı ve bu kesik başı getirenlerin mallarına el koydu. *** *** Şia`nın Anlam ve Menşei / Şii Kime Denir Şia sözlükte 'taraftar' anlamına gelmektedir ve Kur`an`ı Kerim`de aynı anlamda kullanılmıştır : '...(Musa)... orada kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi TARAFTARLARINDAN, şu da düşmanlarından...' / Kassas Suresi / 15.ci Ayet-i kerime Terim olarak ise Şia, 'Hz.Ali`nin nass ve vasiyet yolu ile İMAM olduğuna, dolayısıyla HİLAFETİN onun hakkı olduğuna inanıp, hilafeti onun nesline mahsus kılan fikri bir görüştür'. Yani Hilafetin Gadir-i Hum mevkiinde bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz.Ali`ye bırakıldığına, imametin masum (günahsız), günah işlemeyen Alioğullarına (Hz.Ali Nesli`ne) ait olduğuna, imametin (Devlet Başkanlığı) seçimle gelen bir kurum değil, dinin esasına ait bir kurum olduğuna inananlar bu grubu oluştururlar. Şiiler, sonuçta Hz.Ali`ye taraftar olanlar olup Hz.Ali`nin hilafetinin (Dünya Müslümanlarının Lideri Olma) gizli, açık nass ve vasiyete dayandığını ileri sürerler. Onlara göre imamet, onun oğullarından başkasının olamaz; şayet olursa ya zulümle ya da takiyye (göstermelik) olur. İşte bu tarife uygun olarak Hz.Ali`ye taraftar olan kimselere Şii denir. Hz.Hüseyin (r.a) ve Kerbela Olayı Kerbela olayı, İslam Tarihi`nin en dramatik olaylarından biridir. Bu olay, Hz.Ali nesli açısından bir dönüm noktası olmuş ve Şia`nında yekvücut haline gelmesine, bir mezhep olarak kalıplaşmmasına sebep olmuştur. Hz.Hüseyin, Muaviye`den sonra tahta geçen Yezit`e biat etmeyerek Mekke`ye gitmişti. Bu arada Kûfeliler kendisine mektuplar gönderiyorlar, bu kektuplarda ısrarla onu Kufe`ye çağırıp Emevilerin zulmünden bıktıklarını, önderlerinin olmadığını, Kufe`ye geldiği takdirde Emevi valisini Şam`a kadar kovalayıp kendisine biat edeceklerini belirtiyorlardı. Gelen mektuplar, Hz.Hüseyin`i zor durumda bırakmış ve Yezit`e karşı harekete geçmenin lüzumunu düşünerek, kendisinin buna kudretinin yeteceğini düşünmüştü... Hz.Hüseyin, ilk önce amcasının oğlu Müslim B. Akil`i göndererek Kufelilerden, Müslim aracılığıyla kendisine on sekiz bin kişiden biat aldı. Hz.Hüseyin, Müslim`den aldığı olumlu mektuplar üzerine aile fertleriyle Miladi 681 de (Hicri 61 yılında), Kufe`ye doğru yola çıktı. Birçok sahabe onu, Kufe`ye gitmemesi konusunda uyardı ise de Hz.Hüseyin, onlara söz verdiği için bu uyarıları dinlemedi. Ancak, Kufelilerin Ali Şia`sını mı (Hz.Ali taraftarlarını mı) yoksa bölgecilik anlamında Irak Şia`sını mı (Kufecilik) tuttukları belli değildi. Çünkü Emevi kılıcını görünce hemen dağılıyorlardı. Hz.Hüseyin, Kufe yolunda karşılaştığı Şair Farazdak`ın : 'Kufelilerin kalpleri seninle, fakat kılıçları Umeyye oğullarıyla birlikte' demesine rağmen verdiği sözden dolayı yoluna devam etti... Bu arada Emevi Halifesi Yezit (M.P ' Şerefsiz Katil Köpek Yezit'), Kufe`de ılımlı bir politika izleyen valisini değiştirerek , yerine sertliği ile meşhur eski vali Ziyat B.Ebih`in oğlu Ubeydullah B. Ziyad`ı atadı. Ziyad Kufe`ye gelip Hz.Hüüseyin`e taraf olanlara eziyet etmeye başlayınca Hz.Hüseyin`in vekili Müslim, yanına Hz.Hüseyin`e biat edenleri alarak Hz.Hüseyin gelmeden valinin sayarına doğru yürüdü. Fakat etrafındakiler korkup kaçtılar. Etrafında kimse kalmayınca Müslim bir eve sığınmak zorunda kaldı. Ve vali tarafından orada yakalattırılarak öldürüldü. Hz.Hüseyin, yetmiş iki kişilik aile fertleriyle Kufe`ye doğru yoluna devam ederken, Kerbela`da Ziyad`ın güçleri tarafından durduruldu ve Yezit`e biate zorlandı. Bunu kabul etmeyen Hz.Hüseyin`in Mekke`ye dönme çabaları da sonuç vermedi. Sonuçta Hz.Hüseyin, yetmiş iki kişilik ailesinin bütün erkekleri ile birlikte feci bir şekilde katledildi ve Hz.Hüseyin`in başı kesilerek Yezit`e götürüldü... Kerbela katliamı, bütün Müslümanlarca nefretle kınanmış ve Emevi hanedanına buğz edilmesine sebep olmuştur. Hemen hemen bütün Müslüman tarihçiler bu olayda Emevileri haksız bulmaktadır. Artık bu olayla birlikte Şiilik kalplere nüfuz etmiş ve ruhlarda derin bir inanç haline dönüşmüştür. Yine bu olayla birlikte Şiilik, daha önce belirttiğimiz gibi Hz.Hüseyin`e akrabalık bağıyla bağlı olan İranlılar arasında hızla yayılmıştır. Tevvabûn Hareketi Kerbela olayından sonra Müslümanların öfkesi doruk noktasına ulaşmıştı. Özellikle Hz.Hüseyin`e söz verip onu Kufe`ye getirttikten sonra yalnız bırakarak onun katledilmesine sebep olan kimseler, biraraya toplanıp pişmanlıklarını dile getirdiler ve tövbe ettiler. Bunlara 'Tövbe Edenler' anlamında 'Tevvabun' denildi. Bu grup Kur`an`da ki : 'O halde sizlderi yaratana tövbe ediniz. Ve bunun için nefislerinizi öldürünüz' ayetini temel alarak yola düştüler. Hedefleri, Hz.Hüseyin`in katillerinden intikam almaktı. Hz.Hüseyin`i yalnız bıraktıkları için kendilerini de suçlu gördüklerinden dolayı bunu telafi etmek amacıyla Miladi 684 (Hicri 65) te Şam`a doğru yürüdüler. Yolda Hz.Hüseyin`in kabrini ziiyaret edip ağladılar. Böylece Şia tarafından adet haline getirilen Kerbela ziyaretlerinin ilki yapılmış oldu. Nihayet Şam`dan gelen Emevi ordusuyla Aynulverdi`de karşılaştılar. Otuz bin kişilik Ubeydullah B.Ziyad komutasındaki orduyla savaştılar, kahramanca direndiler, fakat sonunda mağlup oldular... youtube/watch?v=iYENldaycNw (Ankara Okulu Hakkında Mustafa İslamoğlu Hocamız) youtube/watch?v=IAJZEiKEtvs Mehmet Azimli Hocamızın çok değerli bir sohbeti...A.Aziz Bayındır ile birlikte.
Posted on: Sun, 04 Aug 2013 12:42:42 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015