Masumiyet karinesi…Suçluluk duygusu… Yahya Kemal - TopicsExpress



          

Masumiyet karinesi…Suçluluk duygusu… Yahya Kemal Kaya *** Bir kişi ya da kuruluşun toplum önünde, yasalara uygun olarak suçlu sayılması ve bu nedenle cezalandırılması için gerekli olan kanıtlar, dayanaklar, karineler nelerdir? Aynı biçimde şu da sorulabilir: Toplumun önünde aklanmak, suçsuz sayılmak için geçerli olan kurallar, yöntemler, karineler nelerdir? Topluma ya da bireylere karşı işlenmiş suçların cezalandırılması ve yinelenmesinin önüne geçilmesi hatta önceden alınan önlemlerle engellenmesi devletin görevidir. Bu görev, bir devlet düzeni içinde yaşayan bireylerin hak, hukuk ve adalet kavramına olan güvenlerini sağlayacak bir biçimde yerine getirilmelidir. Bu görev sırasında zedelenen adalet duygusu, yerini başka yöntemlere bırakabilir. Kişi, adaleti kendisi sağlamak isteyebilir. Bunun önüne geçmek ve hak ve adalet kavramlarını örselemeyecek, sarsmayacak ve süreklilik gösterecek biçimde uygulanmasını sağlamak toplumun huzur ve güveni için çok gerekli ve önemlidir. Aynı bağlamda, suçun ve suçlunun üzerine gitmek ve gerçek suçluları bulup, cezalandırmak da o denli önemlidir. Yine yedinci sanattan, sinemadan örnek verirsek, 1994 yapımı Esaretin Bedeli- Shawshank Redemption :Yön. Frank Radabont, Oy. Tim Robbins, Morgan Freeman filminde haksız yere suçlanan ve üzerine kalan akçeli bir suç nedeniyle uzun yıllar azılı katillerle birlikte hapishanede çile dolduran bir adamın öyküsü anlatılır. Kendisini haksız yere hapse atan düzene karşı tasarladığı intikamını yıllar süren bir çabanın sonunda alır. Sürekli uyum göstererek güvenlerini kazandığı hapishane yöneticilerinin iç etmeye çalıştıkları yardım paralarını, yine onların aymazlığı sonucunda, yarattığı sahte kimliğe göndererek büyük bir servet sahibi olur. Cezası bitip, dışarı çıktığında onu yepyeni bir kimlik ve yaşamı boyunca yetecek bir servet beklemektedir. 1957 yılında çekilen 12 Öfkeli Adam- 12 Angry Man : Yön. Sidney Lumet, Oy. Henry Fonda filminde ise, cinayet suçlamasıyla mahkeme önüne getirilen bir adam için karar verecek olan jürinin karar aşaması, duruşma süresince ve sonunda yerleştirildikleri otel odasından çıkmamak koşuluyla kapatılmalarının verdiği gerginlikler içinde konu edilir. Burada jürinin çoğunluğu adamın suçlu olduğuna inanmakta ve bir an önce işlerinin başına dönmek, evlerine gitmek istemektedirler. Henry Fondanın olağanüstü bir oyunculukla canlandırdığı karakter, tek başına diğer 11 kişiye karşı durur ve gerek duruşmaların gelişiminden, gerekse de savcılığın ortaya koyduğu kanıtlardan yeterince ikna olmadığını söyler. Bunun üzerine başlayan tartışmalar süresince somut bir kanıt olmadan yapılan suçlamanın haksızlık olacağını ileri sürüp, herkesi durumu sorgulamaya yöneltir. Sonunda jüri üyeleri birer, birer görüş değiştirirler ve sanığın suçsuz olduğu oy birliğiyle açıklanır. Böylece gerçeği araştırmak ve gerçek suçluyu yakalayıp cezalandırmak, adalete olan güveni sağlamak yine güvenlik ve adalet makamlarına bırakılır. * * * * * Günümüzde ise, iktidarın uygulamalarına bakarsak; suç ve ceza bağlamında, suçluluk ve suçsuzluk kavramlarının yer değiştirdiğini, yerlerine anlaşılması olanaksız yöntemlerle geliştirilmiş, yepyeni ve hakka, hukuka, adalete uymayan durumlarla karşı karşıya getirildiğimiz görülmektedir. İktidar partisi A.K.P.nin Genel Başkanı ve Başbakan R.T.E.ın açıklamalarına bakarak; Öfke de bir hitabet sanatıdır! savına kendini inandırmış görünen Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin Almanyadaki Deniz Feneri e.V davasının Türkiyeye yansımaları sorulduğunda Bana ne? Bana ne ya! biçiminde konuşmasını yadırgamamak olanaksızdır. Bu sözler, bir zamanlar aynı görüşte oldukları eski Adalet Bakanı Şevket Kazanın görev başındayken bir pazar günü Sivas Madımak Kıyımının sanıklarını ziyaret ettiğinde Bakanlık şapkamı çıkardım, vatandaş şapkamı giydim! sözlerini anımsatıyor. Oysa bu tür görevlerde bulunan kişilerin, görev süresince iki değil, bir tek şapkaları olabilir. Sanki bayram kutlamasına gelen konukların yanında gaz kaçıran bir aile büyüğünün, salonun bir köşesinde yaşıtlarıyla oynamakta olan masum çocuğu Pırt mı yaptın! Gel bakalım! diyerek odasına kapatmak ve oyundan, arkadaşlarından yoksun bırakmak benzeri davranışla, altına kaçırmışlığının utancasını (rezilliğini), suçluluğunu örtbas etmek istemesi gibi… Sanki titizliği ile övünen bir ev kadınının halısının altına süpürdüğü tozun, kirin halı kaldırılınca ortaya çıkması gibi… Bu tutum, devletin olaylar karşısında alması gerekli önlemler ve takınacağı davranış açısından; hukuk ve adalet kavramlarına, anayasal düzene, demokrasiye inanan ve yürekten bağlı olan hiçbir çevrece hoş görülecek bir tutum değildir. Gerek Ergenekon soruşturmasında, gerekse de bazı karşıt belediyelerdeki yolsuzluk duyumlarında derhal ve resen harekete geçen adalet birimlerinden; aynı duyarlılığın Almanyadaki dava ile ilişkileri belgelenmiş kişi ve kuruluşlarla yandaş belediyelere de gösterilmesini ve aynı kararlılıkla üzerlerine gidilmesini görmek, beklemek, ummak durumundayız. Bu beklenti, her türlü olumsuzluklara karşın Türkiyenin aydınlık geleceğinden, özgürleşmesinden, katılımcılığın yayılmasından yana umudu olan tüm bireylerin aynı zamanda görevidir. Adalete ve hukuka güvencemizin sarsılmaması için bu durum gereğin de ötesinde zorunluluktur. İktidarca verilen olumlu iletilerle, ortaya konan ileri aşamalardaki yüksek amaçlara ulaşılabilmesi için bu durum olmazsa, olmaz ! konumundadır. Göz ardı edilecek, halktan saklanacak, bir durum değildir. Gerek evrensel değerlerin ülkemizde geçerli olduğunu görmek, yaşamak için ve gerekse de kapısında beklemekte olduğumuz A.B. ne uyum açısından bir zorunluluktur. Bu konuda genel geçerlere aykırı ve değişik bir tutum, toplumun tüm inançlarını yıkar, geçer! Şimdiye dek takındığı tutumla bu beklentileri karşıla(ya)mayan Adalet Bakanının anladığı masumiyet karinesi (suçsuzluk dayanağı) yandaş olmaktan mı geçiyor? Yoksa masumiyet sözcüğü onlara bir türlü bırakamadıkları masuniyet (dokunulmazlık) zırhını mı çağrıştırıyor? Kişilerin ve kuruluşların masun(dokunulmaz) olabilmeleri için önce masum (suçsuz) olmaları gerekir. Bunun da tek yolu adil ve bağımsız yargı tarafından, tarafsızca yargılanmaktır. Bu yargılanma hakkı herkese eşit, adil ve ayrımsız olarak uygulanmalıdır. Hak, Hukuk ve Adalet kavramları ve kuralları herkes için, her zaman gereklidir!
Posted on: Mon, 28 Oct 2013 11:10:44 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015