Mustafa Mutlu: Korkaksın kardeşim! mustafamutlu “Akrep - TopicsExpress



          

Mustafa Mutlu: Korkaksın kardeşim! mustafamutlu “Akrep gibisin kardeşim / korkak bir karanlık içindesin akrep gibi” demişti yaklaşık altmış yıl önce yazdığı o muhte­şem şiirinde Nâzım Hikmet… Sen ise “korkaksın” karde­şim. Serçe gibisin, serçenin telaşı içindesin. Tilki gibi kurnaz sanıyorsun kendini ama kuzusun aslında! En büyük bayramı kutlamak için meydanlara dökülen insan­lardan korkup polisini, TOMA’nı, biber gazını, copunu, kalkanını salıyorsun üstümüze… Yüreğin bir başka atıyor her bayram gününde, tansiyonun yükseliyor; yine sokaklara dö­küleceğimizi bildiğin için! ★★★ Aklıma gelen tüm duaları mı­rıldanıyor ağzın ama nafile! Barınağının etrafını panzer­lerle ördürüp, kendini garantiye almaya çalışıyorsun… On dokuz… Yirmi… Yirmi bir yaşındaki oğulları­mızın ceplerine üç beş kuruş para koyup, bir de polis ünifor­ması giydirip üzerimize salıyor­sun! “Serçe gibisin kardeşim, ser­çenin telaşı içindesin…” Tilki gibi görünen kuzusun aslında! Ve… “Sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.” “Gocuklu celep” sanıyorsun kendini; kaldırdın mı sopanı, tırsmamızı, kaçmamızı, boyun eğmemizi bekliyorsun… ★★★ Hitler gibi değil; ondan da betersin kardeşim… Tamam; sabun yaptırmıyor­sun bizi şimdilik ama… Elimizdeki bayraktan, duda­ğımızdaki slogandan ürküp de­mir parmaklıklar arkasına attı­rıyorsun! “Mustafa Kemal’in askerle­riyiz” diye bağıran gençten… Çırılçıplak, silahsız-külahsız ama gözleri şimşek gibi bakan bir çocuktan korkuyorsun… O “mavi gözlü sarışın dev”den korkan ataların gibi atı­yor, oturma organın! Onlardan miras genlerinle, en az onlar kadar çirkinsin… ★★★ Ne ABD’den ithal en modern silahların yetiyor korkularım ha­fifletmeye; ne yarattığın özel ordun, ne de psikolojik savaş taktikleri almak için misafir ettiğin MOSSAD Başkanı! Paranın, yüreği hiçbir zaman yenemediğini bilmiyorsun kar­deşim! Ve seksen yaşındaki ninem­den… Hasta bedenini sürükleyip meydana koşan dedemden tırsıyorsun! Zavallısın kardeşim; “dün­yanın en tuhaf mahlûkusun yani… Hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf… Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende… Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak” bu, senin zulmünden karde­şim! Senin kininden ve öfken­den… ★★★ Bugün rüzgâr senden yana, gönlünce şişir yelkenlerini; is­tediğin kadar gel üstümüze… Ama biz güneşe inanırız, bir de onun yakıcı gücüne! Pireden kurtulmak için yor­ganlarını güneşe seren analar gibi sereceğiz senin çarşafını çıplak toprak üstüne… Bundan kaçış yok; kurtula­cağız senden kardeşim; tırssan da tırsmasan da… Dünkü Cumhuriyet Bayramı’mız sana da kutlu olsun di­yeceğim ama… Bilirim ki en bü­yük korkundur o bayram! Bize hediye edenlere “ant” olsun ki; direne direne kazana­cağız kardeşim! ÇELİŞKİ! İstanbul Emniyet Mü­dürlüğü, dün İstiklal Caddesi’ni ablukaya aldı ve bayram kutlamak isteyen vatandaşlara izin vermedi. Israr edenleri gözaltına aldı! On binlerce insan da Şişhane Meydanı’nda po­lis zinciri altında bayram kutladı! Bir ülke düşünün ki; o ülkenin yöneticileri res­mi bayramı halka yasak­lıyor. Yurttaşların rejime bağlılık yemini etmesin­den çekmiyor. Milyonlar, resmi bay­ramı, özgürlükleri ve can­ları pahasına kutluyor! Sahi; böyle bir “‘çeliş­ki” hangi demokraside var? GÜNÜN SORUSU Bazı AKP’li belediye başkanları, ilçelerine astırdıkları pan­kartlarda vatandaşlara, “Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun” demiş… “Bayramımız” değil; “bayramınız…” Sorum onlara: Peki; sizin bayramınız nedir beyler? Cumhuriyet Bayramı’nı yok sayan üç gazete… Dün üç gazete dışında bütün gazeteler, birinci sayfalarına Cumhuriyet Bayramı’mızı kut­layan anonslar koydu. Bayramı yok sayan üç gazete ise, “Cumhuriyet karşıtı güçbirliği” nin, yani dinci-bölücü-liboş ittifakının temsilcileriydiler: Dinci Yeni Akit gazetesinin, manşeti “Aşk ve îhanet”ti… Marmaray’ın açılması nedeniyle AKP’ye övgü düzen gazete, bay­ram kutlamalarına katılacağını açıklayan CHP yönetimini yer­den yere vuruyordu. Cumhuriyet Bayramı’mız, liboşların gazetesi Tarafın bi­rinci sayfasında da yer bulamadı. Gazete bunun yerine Meclis’e başörtüsüyle girecek vekiller için “mağduriyet edebiyatı” yapmaya devam etti. PKK’ya yakınlığıyla bilinen özgür Gündem gazetesi de bu iki gazeteye eşlik etti. Birinci sayfaya tek satır haber konul­madı. Gazetede bayramla ilgili tek yazı, Eren Keskin’in, “Kutlu olsun demiyorum” başlıklı ya­zısıydı! Bu yazıyı neden mi yazdım? Özgürlüktü, demokrasiydi, barıştı; hepsi bahane… Cumhuriyet kurumlarına kim­lerin savaş açtığını ve amaçlarına ulaşmak için nasıl bir işbirliği içinde olduklarını bir kez daha görün istedim! GÜNÜN İSYANI! Cumhuriyeti ilan ettiği için fetva vererek Atatürk’ün “kel­lesini” isteyen şeyhlerin torunları, laf olsun diye bastırdıkları Cumhuriyet Bayramı kutlama afişlerine, onun fotoğrafı yerine kendi kellelerini koydurmuşlar… İsyanım onlara: Bütün ilke ya da kurumunu yerlebir ettiğiniz bir düzenin bayramını kutlamaya utanmıyor musunuz?
Posted on: Sat, 02 Nov 2013 22:19:24 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015