Orhan Pamuk’çu Musunuz; Nihal Atsız’cı Mı? “İslamiyet - TopicsExpress



          

Orhan Pamuk’çu Musunuz; Nihal Atsız’cı Mı? “İslamiyet Türkler sayesinde yaşadı ve yükseldi. İslamiyet Türkleri değil, Türkler İslamiyeti yüceltti. Biz İslam olmadan önce de büyüktük. Keramet İslamiyette olsaydı her Müslüman millet yükselirdi.” Hüseyin Nihal Atsız Kıymetli okuyucu! Yazımın girişinde paylaştığım bu söz üzerine geçenlerde bir arkadaşımla tartıştık. Kendisi bu sözü o kadar yanlış bir şekilde yorumlamış ki beni ve bu cümlelere hak veren herkesi kafir noktasına bile getirmeye kalkıştı. Şüphesiz arkadaşım bu sözü kendisinin mensup olduğu grup tarafından sıkça dile getirilen klasik bir Hüseyin Nihal Atsız ön yargısıyla anladı ve bu ön yargıya göre tepkisini gösterdi. Halbuki bu söz Hüseyin Nihal Atsız tarafından değil de sadece benim tarafımdan söylenmiş olsaydı; eminim bu kadar sert cümlelerle beni eleştirmezdi. Şahsım olarak arkadaşımın mensup olduğu İslamcı kesimlerde (biz gavuruz sanki!) mesela Orhan Pamuk hakkında da Nihal Atsız kadar sert konuşulduğu, Orhan Pamuk’un da en az Atsız kadar şiddetli kınandığını hiç görmedim. Burada nedense bir pozitif ayrımcılık söz konusu. Mesela Orhan Pamuk “Kar” adlı romanında “İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu.” şeklinde yazdığı cümleden sonra nedense bu kesimlerden hiç bir tepki görmüyor. “Türkler 1.5 milyon Ermeni’yi katletti, soykırım yaptı” cümlesiyle demeç veren birine ” Bre soysuz , seni kınıyorum” demiyor. Filistin’e Müslüman olduğu için sahip çıktığı kadar Kerkük, Hocalı, Doğu Türkistan’a sahip çıkmıyor, onlarla ilgili meselelerde nedense üç maymunu oynuyor. Öncelikle şunu söylemek gerektir. Nihal Atsız bu coğrafyanın insanıdır, bu toplumun kısacası bu milletin tarihçisidir, fikir adamıdır. Neden mi? Nihal Atsız pek ala şunları bilir: 1- Namazın saati olmaz vakti olur. Saat ve vakit ayrı kavramlardır. 2. Minarenin balkonu olmaz şerefesi olur. Üstelik ezan şerefeye çıkarak değil içeriden okunur. 3. Ezanı imam değil müezzin okur. İşin aslına gelirsek Nihal Atsız’ın “Nurculuk Denen Sayıklama” başlıklı makalesinden ötürü nice tarikat ve cemaat ehlince hedef tahtasına konulduğu bilinen bir gerçektir. Hakkında yapılan menfi propagandaların temel sebebi Türkçü (onların kanaatince Irkçı) olması, İslam diye yutturulan bir takım hurafelere ve peygamberleştirilen şeyhlere tepki koymasıdır. Yazımın girişindeki Atsız’a ait bu cümlelerden, “Türkler İslamiyet’e girmeseler de olurdu.” manası çıkarmak en bayağısından bir art niyetliliktir. Öncelikle Türk ve Müslüman olmaktan, bu ülkede doğup Türk milletine mensup olmaktan dolayı kıvanç duyan herhangi bir insan nasıl olur da bir cümlesiyle günahkar noktasına getirilir! Halbuki Atsız’ın şu cümleleri kendisinin manevi meselelerdeki hassasiyetini apaçık ortaya koymaktadır: “İnsanlar mizah ve şaka yapabilirler. Fakat bazı konular vardır ki onlar asla şakaya gelmez. Orada ciddî olmak insanlık borcudur. Millî tarihle eğlenemezsin. Bayrakla alay edemezsin. Kuran’ı mizah konusu yapamazsın. Aile namusunu hiçe sayamazsın. Bunlar millî mukaddesattandır. Millî mukaddesatı olmayan millet, millet değil hayvan sürüsüdür.” “Türkler mi İslamiyeti yüceltti; İslam mı Türkler’i yüceltti?” tartışmaları yıllardır Atsız’ın tezleri üzerinden yapılıyor. Lakin bir neticeye varılmış değil. Sanırım bu tartışma bir sonuçsuzluk arz ediyor ve tartışmaya dahil olmak bir nevi tarafını belli etmek manasına geliyor. Ben de bu tartışmada karınca misali tarafımı belli etmek ve kendimce konuyu biraz daha genişletmek adına tarihimizden örnekler vererek fikirlerimi beyan etmek istiyorum. Tarihe şöyle bir göz attığımızda Türkler’in, Kuran-ı Kerim inmeden önce de tek tanrılı bir dine inandığını görüyoruz. Türkler; ateşe, güneşe tapmıyor, insanın bir Tanrı tarafından yaratıldığına inanıyor, devletini yönetene Tanrı’dan kut verildiğini, düzeni sağlaması için yetkilendirilmiş bu insana saygıda kusur edilmemesini pek ala biliyordu. Türklerin İslamiyetten önceki yaygın dini (konar-göçerlerin) Gök Tanrı dinidir. Bu din kesinlikle Şamanizm değildir. Şaman kelimesi Rus tarihçilerin Yakut bölgesinde halen bu dine inan Türklerin dinini aşağılamak için kullandıkları bir kelimedir ve “şarlatan” anlamına gelmektedir. Ağaca, taşa, toprağa, ateşe tapmamış Türkler, asla Arap kavmi gibi öğlen ekmekten yaptığı putu akşam yememiştir. İnandığı varlık yeryüzünde erişebildiği birşey asla olmamıştır. Çünkü Türk milletinde Tanrı yücedir, ulaşılmazdır uğruna mücadele edilir, onun isteği yeryüzüne hakim kılınmalıdır. İşte Cihan hakimiyeti mefkuresi ve İslam’ın Cihad anlayışı gibi sayabileceğimiz nice benzer etken Türklerin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Talas Savaşı ise bu ilk tanışmanın mimarıdır. Şunu rahatlıkla söylemekten çekinmiyorum. Türkler İslamiyeti yüceltmiştir. İslam’ın Batı’ya karşı temsilini İslam tarihinin büyük bir kısmında Türk milleti yapmıştır. Arap toplumu Emevi, Abbasi, Fatimi gibi sayısız kollara bölünüp birbirleriyle Cemel Vakası’na tutuşurken, bu bölünmelerin neticesinde peygamberin torununu ve damadını dahi katledebiliyorken, Türkler on tane haçlı seferine karşı dimdik durmuştur.Üstelik Türkler 1. Cihan Harbi’nde hilafet makamına sahip olmalarına rağmen Yemen’de, Arabistan’da, Şam’da Araplarca da yalnız bırakılmıştır. Hristiyan dünya ile savaşan Müslüman Türklere destek verilmemiş, çoğu zaman ihanet dahi edilmiştir. Türkler Müslüman olmayıp Gök Tanrı dinine mensup olarak kalsalardı, Anadolu’ya Müslümanların elinden Kudüs’ü almak için gelen 1. ve 2. haçlı seferlerine karşı Talas Savaşı’nda Çin’e karşı Müslümanların yanında olduğu gibi yine Müslümanların yanında olurdu. Vesselam bu ancak yüksek bir ahlak , kültür ve mayaya sahip olan milletin yapacağı bir iş olurdu. Bu gün hala İslamiyetin en medeni kavimi Türkler’dir. Somali, Habeş, Mısır, Tunus, Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde emperyalistler gönüllerince hareket edebiliyorken; henüz Türkiye topraklarında ellerini kollarını sallayarak iş çeviremiyorlar. İtiraf etmekten korkmayalım. İslamiyet Arap kavimini yükseltememiş, İngiliz alçaklığına alet olmaktan kurtaramamıştır. Arap kavminin mayası bu yüceliğe hazır değildir. Türk’ün mayası tarih boyunca hep yüksekti ve İslamiyet bu mayaya farklı bir tad ve rayiha vermiştir. Türk’ün hedefleri İslamiyet ile birlikte sadece kendi faydasına değil Allah’ın hakim kıldığı en son din olan yüce İslam’ın da faydasına yönelmiştir. Hiç kimse Arap’ın Türk’ten İslamiyet’e hizmet noktasında üstün olduğunu bence iddia edemez ve takvada bir üstünlük söz konusuysa eğer; bu üstünlük kanaatimce Türk milletine aittir. Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirinde de dediği gibi: “Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi. Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!” Türkler bu dinin son ordusudur ve Türkçülük, İslamiyeti karşısına almayıp aslında ona da hizmet etmektedir. Artık bir karar verme zamanıdır. Orhan Pamuk’çu musunuz; Nihal Atsız’cı mı? Kaynak; sozkonusu.net
Posted on: Wed, 03 Jul 2013 19:25:51 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015