SEVGİDİR YAŞAMA SU..11..: TANRI KONUSUNA, BİLİNEN SEMAVİ - TopicsExpress



          

SEVGİDİR YAŞAMA SU..11..: TANRI KONUSUNA, BİLİNEN SEMAVİ KİTAPLAR ARACILIĞIYLA GETİRİLEN AÇIKLAMA.. Birisinin çıkıp Tanrının varlığını basitçe ispatlayan bir delil göstermesi herkesin hoşuna giderdi, değil mi? Sadece inanmak ve güvenmek zorundasın ifadeleri yerine, gerçek bir kanıt... Bu bölümde bu kanıtlara aday olarak gösterdiğimiz unsurları size sunacağız. Ancak ilk olarak şunu göz önüne almanız gerekir; eğer bir kişi Tanrının varlığını bir olasılık olarak kabul etmiyorsa, bütün delilleri reddetmesi engellenemez. Eğer bir kişi insanların ayda yürüdüğüne inanmayı reddediyorsa, kendisine sunulacak bütün deliller onun düşüncesini değiştirmeye yeterli olmayabilir. Astronotların ay üzerindeki yürüyüşlerinin videoları, fotoğrafları, aydan gelen taş parçaları, tüm bunlar değersizdir çünkü bu kişi kesin bir şekilde insanların aya gidemeyeceğine karar vermiştir. Konu Tanrının varlığına geldiği zaman, Kutsal Kitapı yeterli kanıt gören insanlar da vardır ( Romalılar 1:19-21 ). Diğer taraftan, Tanrıyı bilmeyi isteyen kişiler için şöyle söylenmiştir: Yeremya 29:13-14 Beni arayacaksınız, bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız. Kendimi size buldurtacağım diyor RAB. Tanrının varlığını destekleyen sebeplere bakmadan önce kendinize şu soruyu yöneltmenizi tavsiye ederim: Eğer Tanrı var ise, ben onu bilmeyi istiyor muyum? Tanrının Varlığını Destekleyen Sebepler... 1. Dünya tarihi boyunca, bütün kültürlerdeki insanlar, bir Tanrının varlığını kabul etmişlerdir. Bir kişi, bütün tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün insanların, bütün ulusların ve kültürlerin hatalı, kendisinin haklı olduğunu nasıl söyleyebilir? Milyarlarca insan, çeşitli sosyolojik, zihinsel, duygusal ve eğitimsel çeşitliliği içeren milyarlarca insan, tek bir ağızdan bir Yaratıcı, bir Tanrı olduğuna karar kılmışlardır. Antropolojik araştırmalar, günümüzde en uzaklardaki, en izole olmuş ve en ilkel kabilelerde bile evrensel bir Tanrı inancı olduğunu gösterir. Dünya üzerinde yazılmış en eski, en antik tarihi eserlerde veya efsanelerde, orijinal bir Yaratıcı, Tanrı konsepti görülmektedir. Günümüzde veya antik çağlarda çok tanrılı inançlara sarılmış, birbirinden bağımsız ve alakasız toplumların bile kökenlerinde en yüksek ve en yüce olan bir Tanrı bilinci olduğu görülür. 2. Gezegenimizin karmaşıklığı, sadece evrenimizi yaratan temkinli bir tasarımcıya işaret etmekle kalmaz bugün hala ona bağlı olduğunu gösterir. Tanrının tasarımına işaret eden bir çok örnek, hatta sonsuz örnek mümkündür, ancak biz sadece birkaçını verebileceğiz: Dünya . . . boyutu mükemmeldir. Dünyanın boyutu ve yer çekimi, oksijen ve nitrojen gazlarından oluşan ince bir tabakayı, yerden 80 km yukarıya kadar tutmaktadır. Eğer dünya daha küçük olsaydı örneğin Merkür gibi, bir atmosferi olması imkansız olacaktı. Eğer dünya daha büyük olsaydı örneğin Jüpiter gibi, atmosferi özgür hidrojen içerecekti. Dünya, hayvan, bitki ve insanları yaşatabilen, doğru bir karışımdan oluşan atmosfere sahip tek gezegendir. Dünya, güneşe en doğru mesafede durmaktadır. Eğer dünya, güneşten daha fazla uzakta olsaydı, biz tamamen donardık. Daha yakın olsaydı hepimiz kavrulurduk. Dünyanın konumunundaki küçük bir değişiklik bile yaşamı imkansız hale getirirdi. Dünya, güneş etrafında 107,000 km/saat hızıyla dönerken bile bu mükemmel mesafeyi korur. Bunu gerçekleştirirken aynı anda kendi ekseninde de dönmektedir. Böylece yüzeyinin ısınmasını ve soğumasını sağlar. Ayın boyutu ve dünyaya olan uzaklığı, dünya ile olan yerçekimi açısından mükemmeldir. Ayın önemli okyanus gel-gitleri ve hareketleri ile sular ne durgunlaşır ne de kıtaların üzerine tırmanır. Su . . . renksiz, tadsız ve kokusuz ancak hiçbir canlı onsuz hayatta kalamaz. İnsanların (üçte ikisi), bitkilerin ve hayvanların bedenlerinin çoğunluğu sudan oluşmaktadır. Suyun karakteristik özelliklerinin benzersiz bir şekilde yaşama uygun olmasına bakalım: Suyun olağandışı bir donma noktası ve yüksek kaynama noktası vardır. Su, dalgalanan çevre ısılarına uyum sağlamamızı ve beden ısımızın sabit kalmasını sağlayan unsurdur. Su aynı zamanda kimyasal olarak etkisizdir. Taşıdığı maddelerin niteliğini bozmadan yiyeceklerin, ilaçların ve minerallerin absorbe edilmesini ve beden tarafından kullanılmasına imkan verir. Suyun benzersiz bir yüzey gerilimi vardır. Bitkilerin içerisindeki su, yer çekimine aykırı bir şekilde yukarı doğru çıkabilmekte, en yüksek ağaçların en uç dallarına bile besin taşıyabilmektedir. Su, yukarıdan aşağıya doğru donmaya başlar böylece içindeki balıklar yaşamaya devam eder. Dünya suyunun %97si okyanuslardadır. Ancak dünyamızın içerdiği bir sistem, bu suyun tuzdan arınmasını, buharlaşıp tüm dünyayı sulamasını sağlar. Buharlaşma, okyanusun sularını tuzdan ayırır ve kara üzerinde suyu dağıtması için rüzgar tarafından itilen, bitkileri, insanları ve hayvanları, kısacası yaşamı besleyen bulutları oluşturur. Bu sistem hem arındırmayı, hem tekrar kullanmayı hem de besi sağlamayı içermektedir. İnsan beyni . . . eşzamanlı bir şekilde sayısız bilgiyi işler. Beyniniz, etrafınızda gördüğü şekilleri, renkleri, kokuları, ısıları, ayağınızın altındaki basıncı, ağzınızın nemini, elinizdeki ve üzerinizi kaplayan elbiselerin dokusunu aynı anda işler. Beyniniz duygusal yanıtları, anıları ve düşünceleri kaydeder. Aynı zamanda bedeninizin düzenli işlerini sürdürür, nefes almanız, göz kapaklarınızı açıp kapamanız, yürümeniz, iç organlarınızın çalışması bunların bir kaçıdır. İnsan beyni bir saniyede bir milyondan daha çok mesajı işleme tabi tutar. Beyniniz bütün bu veriyi tartar, önemine göre süzgeçten geçirir, göreli olarak önemsiz gözükenleri geri plana atar. Dünya üzerinde yaşamanızı ve işlev görmenizi sağlayan işlemci, beyninizdir. Her saniye milyonlarca veriyi işleyen, bedeninizin bilinçli ve bilinçsiz işlevlerini sürdüren ve sayısız etkinliği, yaratıcılığı olan insan beyninin şans eseri oluşmuş bir et parçası olduğunu kim iddia edebilir? NASA uzaya bir mekik gönderdiği zaman içine yerleştirdiği maymunun bu gemiyi inşa etmesi ve kullanmasını beklememiştir, sadece zeka ve yaratıcılık sahibi bir tür bunu yapabilir. Birisi insan beyninin varlığını nasıl açıklar? Sadece insan beyninden daha bilgili ve zeki bir akıl bunu yaratabilir. 3. Şans yeterli bir açıklama değildir. Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgar ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağduyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zeka ürünlerine baktığımız verisini verir. Bu makale, dünyamızın birkaç şaşırtıcı yönüne dokunmaktadır: dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara olmuş olabilir mi? Seçkin astronom Frederick Hoyle, amino asitlerin insan hücrelerinde tesadüfi bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Hoyle, şans ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeing 747 oluşturmasının şansı nedir? Olasılık o kadar küçüktür ki, sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılıkta yükselme görülemez. Evrenin ve bizim yaşamımızın karmaşıklığı göz önüne alınıldığında, ihtiyacımız olan herşeyi yaratmış olan makul, sevgi dolu ve zeki bir Yaratıcıyı kabul etme durumunda kalırız. Kutsal Kitap, yaşamı yaratan ve sürdüren bu Yaratıcıyı Tanrı olarak tanımlar. 4. İnsanlığın doğal olarak sahip olduğu yanlış ve doğru hisleri biyolojik olarak açıklanamaz (vicdan). Hepimizin içinde, bütün kültürlerde, evrensel bir doğru ve yanlış hisleri mevcuttur. Bir hırsız bile kendisinden bir şey çalındığında haksızlık içerisinde olduğunu düşünür. İstisnasız bütün kültürlerde, ailesinden zorbalıkla çekilip alınan ve tecavüz edilen küçük bir kız olayı karşısında büyük bir öfke, tiksinti ve bu kötülüğü onaylayanlara karşı kızgınlık oluşur. Biz hissi nereden elde ettik? Bütün insanların vicdanlarında yer alan evrensel bir adalet, kötülüklerden tiksinme bilinci nasıl oluşmuştur? Cesaret, asil bir neden için ölmek, sevgi, merhamet, saygınlık, vazifeye sadakat, tüm bunlar nereden geldi? Eğer insanlar sadece fiziksel gelişimin ürünleriyse, en güçlü olanın hayatta kalması ise, niçin birbirimiz için canımızı feda ediyoruz? Yanlış ve doğru hakkındaki iç hisse nereden sahip olduk? Bizim vicdanımızın varlığına getirebileceğimiz en iyi açıklama, insanlığın kararlarına ve uyumuna önem veren, seven bir Yaratıcıdır. 5. Tanrı kendisini sadece doğada ve insan yaşamında göstermedi; Kendisini daha özel bir biçimde Kutsal Kitapda açıkladı. Tanrının düşünceleri, kişiliği ve davranışları, sadece, Tanrı onları göstermeyi seçerse bilinebilir. Bunun dışındaki her bilgi insan spekülasyonudur. Eğer Tanrı bilinmeyi dilemezse, hepimiz kayboluruz. Ancak Tanrı Onu bilmemizi istiyor. Kutsal Kitap Onun karakterini ve Onunla bir ilişki için ne yapmamız gerektiğini açıklamaktadır. Bu durum Kutsal Kitapın güvenilirliğini önemli bir unsur yapar. Arkeolojik keşifler, Kutsal Kitapın yanlışlığını değil doğruluğunu kanıtlamaya devam eder. Örneğin, Ağustos 1993de Kuzey İsrailde yapılan arkeolojik bir keşif Mezmurların yazarı Kral Davudun varlığını ispatlamıştır. Ölü deniz tomarları ve diğer arkeolojik keşifler, Kutsal Kitapın tarihsel kesinliğini kanıtlamaya devam eder. Kutsal Kitap (Eski ve Yeni Antlaşma) 1600 sene süren bir zaman yelpazesi içerisinde, 40 farklı yazar tarafından, tam üç kıta (Asya, Afrika ve Avrupa) üzerinde kaleme alındı. Buna rağmen verdiği mesajda şoke edici bir tutarlılık vardır. Tüm Kutsal Kitap boyunca tek bir mesaj görülür: Tanrı bizim içinde yaşadığımız dünyayı yarattı ve özellikle Onunla bir ilişkiye sahip olmamız için bizi yarattı. Tanrı bizi derinden sever. Tanrı kutsaldır ve bu yüzden günahkar insanlarla ilişki içerisinde olmaz. Tanrı, günahlarımızın affedilmesi için bir yol sağladı. Bizden Onun bağışlanmasını almamızı ve Onunla sonsuza dek devam edecek olan bir ilişkiye başlamamızı istemektedir. Kutsal Kitap Tanrının karakterini gösterir. Mezmur 145 , Tanrının kişiliğini, düşüncelerini ve bize karşı olan duygularını açıklar: Ey Tanrım, ey Kral, seni yücelteceğim, Adını sonsuza dek öveceğim. Seni her gün övecek, Adını sonsuza dek yücelteceğim. RAB büyüktür, yalnız O övgüye yaraşıktır, Akıl ermez büyüklüğüne. Yaptıkların kuşaktan kuşağa şükranla anılacak, Güçlü işlerin duyurulacak. Düşüneceğim harika işlerini, İnsanlar büyüklüğünü, yüce görkemini konuşacak. Yaptığın müthiş işlerin gücünden söz edecekler, Ben de senin büyüklüğünü duyuracağım. Eşsiz iyiliğinin anılarını kutlayacak, Sevinç ezgileriyle övecekler doğruluğunu. RAB lütufkar ve sevecendir, Tez öfkelenmez, sevgisi engindir. RAB herkese iyi davranır, Sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar. Bütün yapıtların sana şükreder, ya RAB, Sadık kulların sana övgüler sunar. Krallığının yüceliğini anlatır, Kudretini konuşur; Herkes senin gücünü, Krallığının yüce görkemini bilsin diye. Senin krallığın sonsuz bir krallıktır, Egemenliğin kuşaklar boyunca sürer. RAB verdiği bütün sözleri tutar, Her davranışı sevgi doludur. RAB her düşene destek olur, İki büklüm olanları doğrultur. Herkesin umudu sende, Onlara yiyeceklerini zamanında veren sensin. Elini açar, Bütün canlıları doyurursun dilediklerince. RAB bütün davranışlarında adil, Yaptığı bütün işlerde sevecendir. RAB kendisini çağıran, İçtenlikle çağıran herkese yakındır. Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların, Feryatlarını işitir, onları kurtarır. RAB korur kendisini seven herkesi, Yok eder kötülerin hepsini. RABbe övgüler sunsun ağzım! Bütün canlılar Onun kutsal adına, Sonsuza dek övgüler dizsin. TANRI KONUSUNU DAHA SONRA BİR DAHA OKUYACAKSINIZ..!!!
Posted on: Sat, 23 Nov 2013 14:25:46 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015