Türk uzmanı: ‘AB için Ukrayna ikinci sınıf bir - TopicsExpress



          

Türk uzmanı: ‘AB için Ukrayna ikinci sınıf bir ülkedir’ Kiev’in AB ile Ortaklık Anlaşmasını imzalamayı reddetmesinin ardından Avrupa’lı politikacılar itibarını korumayı başardılar. Ama Avrupa basını bunu beceremedi. Hemen bütün önde gelen Avrupa medyaları Kiev’in kararını doğal görünse de ekonomi bakımından değil siyaset bakımından daha doğrusu duygusal bakımdan değerlendiriyor. Bu anlaşmanın sadece Ukrayna’nın yararına olmadığını az yazıyorlar. Yerine Ukrayna yönetimi Moskova ile yakınlaşma uğruna ‘Avrupa hayali’ne ihanet etmekle suçlanıyor. Peki, bu algılamanın sebepleri nedir? Avrupa Birliği neden Türkiye dahil olmak üzere başka ülkelere karşı AB üyeliği konusunda oldukça temkinli yaklaşırken Ukrayna’yı AB’ye girmesi için adeta kulaklarından çekmektedir? BİLGESAM Başkanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin eski müşaviri Doç. Dr. Atilla Sandıklı konu ile ilgili görüşünü radyomuza anlattı. Amur Gadzhiev: Evet sayın Atilla Bey, şimdi Avrupa Birliği neden Türkiye’ye karşı AB üyeliği konusunda oldukça temkinli yaklaşırken Ukrayna’yı AB’ye girmesi için adeta kulaklarından çekmektedir? Atilla Sandıklı: Birincisi, Türkiye’ye karşı neden mesafeli davranıyor? Bunun çeşitli sebepleri var. Bunları sıralayacak olursak, Avrupa Birliği’nin genel stratejileri açısından değerlendirmemiz uygun olur. İkincisi, Türkiye’nin özelliklerini vurgulamamız yerinde olur diye düşünüyorum. Avrupa Birliği’nin malumlarınız Soğuk Savaş sonrasındaki stratejisi Orta Avrupa ve Doğu Avrupa’ya doğru genişlemekti. Birinci stratejisi ki, nitekim Orta Avrupa’yı aldı, Doğu’ya doğru genişledi, son olarak Ukrayna’yı almayı planlıyor. Onun stratejik öncelikleri arasında bu hat birinci öncelikli. Avrupa Birliği için ikinci öncelikli genişleme hattı Güney-Doğu’ya doğru, yani Balkanlar’a doğru genişleme stratejisidir. Bu noktada işte Hırvatistan girdi ve Güney’e doğru genişletmede öncelik vereceğini tahmin ediyorum. Yani, stratejik tercih meselesi bunlardan bir tanesi. Diğeri ise Türkiye’nin özellikleri. Birincisi, Avrupa Birliği gerek laiklik adında gerekse ayrımcılık açısından Avrupa ülkelerine uyguladığı sistemle dışarıdaki ülkelere karşı yaklaşımı çok farklıdır. Avrupa’da kendi içlerinde belki ayrımcılık ve laiklik yani, Hıristiyan dininin farklı mezheplerine karşı laiklik algısı belirli bir gelişme gösterse de bir Müslüman ülkeye karşı algısı çok farklı ve hala da o laiklik algısını İslam inancına göre geliştirebilmiş durumda değildir. Dolayısıyla onlar için Müslüman olanlar öteki olarak hala değerlendiriliyor. Veya Avrupa milletler ailesinde görülmeyen farklı etnik kimliklere de öteki olarak bakıyor. Dolayısıyla, Türk konusuna da öteki olarak bakıyor. Hatta bunlar Avrupa Birliği vatandaşı dahi olsa aynı şekilde hem Türk hem Müslüman kimselere karşı hala da Avrupalı olarak göremiyor bunları. Yani, laiklik ve ayrımcılık algısı öyle söylenildiği kadar çok gelişmiş değildir. Bu nedenle Türkiye’ye de hem Türklerin bulunduğu bir ülke olmasından hem de Müslüman olmasından dolayı böyle bir farklı yaklaşımı var. Tabi, bir şey daha dikkate almamız lazım. Türkiye çok büyük bir ülkedir. Yani, bütün Doğu Avrupa dedğimiz ülkeler, 10 ülkeye genişledi ancak Türkiye’nin nüfusu kadar etmiyor. Dolayısıyla, o kadar büyük bir ülkeyi de almakta çekiniyorlar. Bunun iki sebebi var. Bunlardan bir tanesi, Türkiye Avrupa Birliği’ne girdiği takdirde Almanya’dan sonra ikinci büyük güç olacak. Çünkü AB’de biliyorsunuz yönetimde yer alması nüfuslarına göre değerlendiriliyor. Dolayısıyla, Avrupa Birliği’ne giren bir Türkiye’nin Avrupa Birliği içindeki etkinliğinin çok büyük olacağından dolayı Fransa gibi ülkeler veyahut de gene Almanya’ya rakip olabilecek bir özelliğe sahip olduğundan dolayı istemiyorlar çok birden bire girmesini diye düşünüyorum. Yani, baktığımızda Avrupa Birliği’nin stratejisi ve Türkiye’nin özellikleri dikkate alındığında Türkiye hala da kapıda bekletilen bir ülke pozisyonunda olarak görüyoruz. Ama Ukrayna biraz farklıdır. Avrupa Birliği Ukrayna’ya karşı farklı bir politika uyguluyor. Çünkü birincisi gene stratejik özellikler açısından baktığımızda, Avrupa Birliği için öncelikli şey, Orta ve Doğu Avrupa’ya doğru Avrupa sınırlarını genişletmektir. Bu nedenle, Ukrayna’yı bir an önce sisteminin içine katmayı düşünüyor. İkincisi, özellikle Doğu Avrupa ülkelerini, mesela Bulgaristan, Romanya ve Polonya gibi ülkeleri Merkezi Avrupa dediğimiz Almanya ve Fransa’da hala ikinci sınıf Avrupalılar olarak görülüyor. Muhtemelen, Ukrayna da girse aynı durum söz konusu olacaktır. Çünkü hala ayrımcılık önemli bir faktör maalesef Avrupa Birliği’nde. Ama Avrupa’nın sınırlarını Ukrayna’yı da içine alacak şekilde genişletmek Avrupa Birliği’nin genel stratejileri açısından önemli bir noktadır diye düşünüyorum. Bunun için Ukrayna’yı almak istiyor. Türkiye’yi de kapıda bekletiyor. Tabi, bir de enerji nakliyesi bakımından, Ukrayna’nın enerji hatlarının geçtiği önemli bir ülke olmasından kaynaklanan bir yapı da var. Bu da dikkate alınması gereken bir unsurdur. Ukrayna’yı farklı bir nokta olarak sadece Ukrayna olarak düşünmemek lazım. Avrupa Birliği’nin Ukrayna, Moldova, Gürcüstan ve Azerbeycan hattına genişleme ile ilgili bir stratejisi var. Bu noktada şu anda öncelikli olarak Ukrayna’nın Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması’nın imzalanması önceleniyor ki, bu yapıldığı takdirde Moldova, Gürcüstan ve Azerbeycan ile ilgili de bu Ortaklık Anlaşması’nın kapılarının önleri aralanacak diye düşünüyorum. Amur Gadzhiev: Şimdi Ukrayna’nın ekonomik, mali, demokrasi ve insan hakları gibi alanlarında oldukça büyük sorunlar var. Bu kadar sorunlu olan bir ülkeyle Ortaklık Anlaşması imzalamak suretiyle ekonomik krizden hala kurtulamamış olan bir AB, kendi varlığını da tehdit altına düşürmüyor mu? Atilla Sandıklı: Bu Ortaklık Anlaşması imzalandığında Ukrayna, Batı bloğu içinde Avrupa Birliği içinde yer alacak, yüzü Avrupa Birliği’ne dönmüş olacak. Dolayısıyla, Avrupa Birliği’nin bir yakını olacaktır. Aksi takdirde, bunun alternatifi ne? Alternatifi, Ukrayna Rusya’ya yaklaşacak ve onunla Gümrük Birliği imzalayacaktır. Şimdi böyle bir durumda Ukrayna’nın iki tercihten birini yapması gibi gözüküyor. Dolayısıyla, Avrupa Birliği’nin istediği, kendisiyle bu Ortaklık Anlaşması’nın imzalanması, onu bir perspektifte tutmak, dolayısıyla kendine yakın hissetmektir. Bu, kendi güvenlik algıları içinde önemlidir. Çünkü aksi takdirde Rusya’nın etki alanına girecek ve Rusya ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalandığında bu Avrupa perspektifinden kopup tamamen yavaş yavaş ayrışma noktasına gelen Rusya’nın etki alanına gireceğinden dolayı rakip bir kampta olacak olarak değerlendiriyor. Yani, Avrupa Birliği’nin bu tepkisi Ukrayna’yı kendisiyle etkileşim alanında tutmanın yanısıra bu etkileşimden sıyrılan bir Ukrayna’nın Rusya’nın etkileşim alanına gireceğinden ve kendisine rakip olabilecek bir gücün oluşabileceğinden endişe duyduğu için buna bu şekilde tepki gösteriyor diye düşünüyorum. Amur Gadzhiev: Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik aktivitesi Soğuk Savaş döneminde yaşanan blok politikalarını çağrıştırıyor sanki. Bazı uzmanlar bu konuyla ilgili Avrupa Birliği’nin Doğu’ya genişlemesinin arkasında ABD’nin de olabileceğini söylüyor. Bu iddiaları siz ne kadar gerçekçi buluyorsunuz? Atilla Sandıklı: Tamamen gerçekçi. Çünkü aslında Amerika Birleşik Devletleri Avrupa’daki etki alanını Avrupa Birliği vasıtasıyla gerçekleştiriyor. Yani, Avrupa Birliği’nin genişlemesi demek, aslında Amerika Birleşik Devletleri’nin etki alanının genişletilmesi demektir. Neden? Batı etki alanı, Batı bloğu anlamına geliyor. Dolayısyıla, bir ülke bu etki alanının dışında kaldığı zaman ki, önümüzdeki dönem bu kutuplaşmanın artarak devam edeceğini düşünüyorum, Rusya’nın etki alanına girecek olarak değerlendiriyor. Ve onun için tepkiyi bu şekilde fazla vermiş ki, Ukrayna Rus etki alanına girerse Gürcüstan da aynı şekilde, Azerbeycan da aynı şekilde, belki Moldova biraz daha serbest hareket edebilir ama özellikle Gürcüstan’ın ve Azerbeycan’ın Batı kampından kopacağı ile ilgili endişeler tedirgin çünkü Rusya biliyorsunuz özellikle bu Avrasya Birliği, Gümrük Birliği çerçevesinde tekrar yakın çevre politikası çerçevesinde kendisini çevreleyen ülkeleri, işte Beyaz Rusya, Ukrayna, Gürcüstan, Azerbeycan, Ermenistan, gene Orta Asya ülkelerini etki alanı içinde tutmaya çalışıyor. Dolayısıyla, her iki gruptan, yani bu realist yaklaşımda “sıfır toplamlı oyun” diye düşünüyoruz. Yani şöyle, Ukrayna bizimle bu Ortaklık Anlaşması’nı imzalamazsa Rusya ile olur. Dolayısıyla karşı kampa gider. Benim kaybım da iki kat artar. Bir, Ukrayna ile ilişkileri geliştirememiş olurum. İki, o, Rusya ile ilişkileri geliştireceğinden rakip kampı güçlendirmiş olur. Bu nedenle tepkiler büyük oluyor diye düşünüyorum. Bir de genişleme stratejisi dediğim gibi Gürcüstan ve Azerbeycan’a doğru da düşünüyorlar bunlar. Dolayısıyla onu da sekteye uğratacak diye değerlendiriyorlar. Çünkü Ukrayna’nın bunu imzalamadığı takdirde Gürcüstan’ın da imzalaması çok daha zor, Azerbeycan’ın da imzalaması çok daha zor gibi gözüküyor. Bunun kapısının aralanmalarının noktası Ukrayna idi. İmzalamadı, bunun için de tepki duyuyorlar. Tepki duyunca uyguladıkları şey, yumuşak güç savaşları dediğim benim bir kavram “sallaşma” var. Yani, yumuşak güçlerini oradaki sivil toplumu harekete geçirmek suretiyle kendi çıkarlarını elde etmeye doğru bir girişim içinde söz konusu oluyor. Maalesef, Ukrayna için de gerilimler her geçen gün artıyor. Bir yandan Rusya ile belli etkileşime girmek isteyen Ukrayna’nın halkının belirli bir kısmı. Öte yandan, Avrupa Birliği ile yakınlaşmak isteyen kesim. Ukrayna yöneticileri de bu konudan son derece tedirgin ve rahatsız. Çünkü ülkenin iç güvenliği de şu anda önemli sorunlar yaşıyor diye düşünüyorum. Umarız, en kısa zamanda Ukrayna halkı kendisi için en iyi karar hangisi ise o doğrultuda karar verir. Amur Gadzhiev: Evet sayın Atilla Bey, çok teşekkür ediyorum zaman ayırdığınız için. Atilla Sandıklı: Sağ olasınız! İyi günler! Kaynak: turkish.ruvr.ru/2013_12_04/Turk-usmani-AB-Ukrayna/
Posted on: Wed, 04 Dec 2013 17:13:56 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015