YOĞUN İSTEK ÜZERİNE YAZININ TEKRARINI BAŞA ALIYORUM BÜLENT ARINÇ DEDEDEN TORUNLARA MASALLAR!!! Sayın Başbakan Afrika dönüşü Bülent Arınç Beyi o kadar çok sıkmıştır ki Bülent Bey artık somun tutmaz yalama cıvataya dönmüştür. Başbakan ve hükümet mensupları ne zaman ve nerede bir pot kırsalar masalcı Bülent Arınç dede hemen masalları onların lehine çevirir ve kırk pınar pehlivanlarını güreş çayırına çıkarır gibi yağlayarak yüzeye çıkarır. Tabi ki zora düştüğü zamanlarda da kurtarıcılığıyla meşhurdur Sayın Arınç. Öncelikle kişiyi mağdur gösterir, bir sürü yağ çeker ve arkasında da bu mağdurlaştırdığı kişi için birkaç damla timsah gözyaşını dökerek operasyonu tamamlar, ondan sonra bu mağdura ve yağcısına tutun tutunabilirsen. İşte vezir-i azam dediğin böyle olmalıdır. Sayın Başbakan Afrika’ya gidince Bülent Arınç Bey kendini bir an Başbakan sandı ve Şirin Baba üslubuyla etrafa gülücükler saçtı, özürler diledi, iltifatlarda bulundu ve hata yaptıklarını kabullenip gereken mesajın alındığını söyledi. Halk tam neler oluyor kaygısıyla sakinleştiği anda bir gök gürlemesi ve şimşeklerin çakmasıyla ortalık toz bulutuna dönüştü, birde baktık ki kapı kullarının tümü huzur-i divanda el pençe olmuş tir tir titremekteler. Bu durumun sebebi ne olabilir diye sağa sola kulak kabartıp dinlerken, birde baktık ki Afrika çöl aslanı zehir zemberek geri dönmüştür. Dönüşünün ikinci günü çöl aslanı öğle bir gürledi ki, sen misin başbakanlığa soyunan ve bu halka şirinlik yapan ve sen misin bizim hatalı olduğumuzu söyleyip özür dileyen deyip bir güzel azarlamış olacak ki Şirin Babaya topaç misali bir türlü yerinde duramıyordu. At atın yanında kalırsa ya huyunu ya tüyünü alır misali Şirin Babanın üslubu değişti, sertleşti, kükredi ve aslanın yavrusu olduğunu ispatladı. Başbakanın halka yaptığı tüm hakaretler ve küfürler Bülent Beye bal şeker ve kaymak gibi geliyordu. Yani halkı da kendine benzetmeye çalışıyordu psikolojik olarak. Bu duruma alışmış olarak halkı da meseleyi yerseniz alışırsınız ve yedirir alıştırırsınız tarzında. Ama bu halk o kadar onursuz ve duyarsız değildir. Yani bu gençliği kendi sürü ve itaatçi gençliğine benzetmesinler. Başbakanın ağzından çıkan bu hakaretler ve küfürler ona dua, lütuf ve ihsan gibi gelebilir. Çünkü cemaatlerde şeyh senin yüzüne tükürse bile sen onu lütuf ve rahmet olarak algılayacak ve yarabbi şükür diyeceksin mantığıyla yetişmiştir. Ama bu çağdaşlık, insanlık, aydınlık, özgürlük ve demokrasi aşığı halk bunu küfür ve riçs sayar. Bu toplum kendisine pislik atanın pisliğini sahibine iade etmesini bilen bir halktır. Sayın Arınç bu hakaretleri sanki Başbakandır, ne yapsa yeridir manasına getirip halkı bu tutumu kabule zorlamaktadır. Yahu be adam siz hala demokrasiyi anlamışsınız. Tam demokrasilerde egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. Bu egemenlik halkın her zaman olayların ve meselelerin takipçisi, denetleyicisi ve ülke zararına olan durumda ise demokrasi hakkını kullanarak müdahalecisi olabilir demektir. Tüm olumsuzluklara sürü gibi uzaktan seyredip iş işten geçtikten sonra sandıkta hesabını sorarım demek, “Geçti bolunun pazarı sür eşeyi Niğde’ye” misali olur. Eğer Devlet, halk ve halkın ekonomi, fiziki ve fikir gücü ise, siz ve sizler gibi tüm siyasetçiler bu halkın memurlarısınız, hizmetçilerisiniz ve efendi olan halktır. Mustafa Kemal Atatürk’ten bu dersi almadıysanız, Peygamberimizin (s.a.a)’in “Bir toplumun efendisi o topluma hizmet edendir.” Hadisinden bir şeyler alın. Sizler halkın gücüyle halka diktatörlük yapamazsınız. İslam’ın adını ve örtüsünü kullanarak saf ve bilinçsiz insanları kandırabilirsiniz ama Kur’an müminini asla kandıramazsınız. İslam’ın gelişim ve değişim atölyesinde yontulmadığınız, sevgi ve aşk kazanında pişmediğiniz her halinizden bellidir. Ama etrafınızda o kadar çok insan görünümlü arpa sarhoşu dalkavuklar vardır ki, çıplak Kral hikâyesinde ki dalkavuklar gibi çıplaklığınızı yüzünüze haykıran yoktur. Bu cesaret ancak temiz ve mazlum insanlara mahsustur. Eğer siz İslam’ın sunduğu ilim ve hikmetten nasiplenmiş, aşk ve muhabbet ocağında pişmiş olsaydınız bu kadar adaletsiz ve zalim olamazdınız. Yani halkı incitecek bu kadar çiğ, kem söz ve bozuk davranışlarda bulunmazdınız. İnsanlık gerçeğinden o kadar çok uzaklaştınız ki adaletsizliğiniz, ihtiraslarınız, öfkeniz ve intikam duygularınıza dayalı tüm şehvet arzularınız imanlarınıza galebe çaldı. Maddenin lezzetine öğlesine daldınız ki, yaşamınızın merkezine dünyalığı koydunuz ama Allah, Din, Peygamber ve Kur’an çığırtkanlığı yaparak kapitalist yönünüzü örttünüz. Yani ülkemizde koyun gibi sağıp soyabileceğiniz o kadar çok saf ve bilinçsiz insanlar vardır ki, sizlerin görünmeyen yönünüzü görecek basirete ve şuura sahip değiller. Ama şekli yönünüze aldanarak sizi Karun’un zenginlik hikâyesini gölgede bırakacak seviyeye kadar taşırlar. Sizlerde bunun bilincindesiniz. Sayın Bülent Arınç utanmadan, arlanmadan yandaş medyada ve toplantılarda Sayın Kemal Kılıçtaroğluna üslup dersi vermeye çalışıyor. Hani bir atasözü vardır: "Kendin yersin salkımı, halka verirsin talkını" Üslup simsarlığı yaparak oradan da pirim yapmak ve rant elde etmek istediğiniz malum, ama kardeşim çoluk çocuk sizin bu topaç komedyenliğinize gülmekten kırıldı ya hu. Bu kadar ağır komedi ülkemiz insanına ağır geliyor bunu bilesiniz. Sizin bu komedi karakteriniz yüzünden insanlar işini gücü bıraktı gün boyu ha bire gülüyorlar yahu. Hem ülkenin yüzde ellisine çapulcu dediniz, terörist dediniz, provokatör dediniz ve hem de Şirin Baba Üslup edebiyatı yapıyorsunuz pes doğrusu bu nasıl bir yüzsüzlük yahu. Neymiş efendim Kılıçtaroğlu evlenen iki gence neden çapulcu dedi. Yahu Sayın Arınç sen bunu demekle ülkede nasıl bir mizaha imza attığını biliyor musun? Yani helal olsun size hakkınızı yememek lazım. Ülkenin bu kadar gergin olduğu bir dönemde sizin komikliklerinizde olmaza halimiz nice olurdu. Gerçi bu durum bizleri birazda dehşet düşürüyor ama hadi hayırlısı. Bu dehşetin sebebini merak ediyorsan söyleyeyim: Sizler Allah din, Kur’an ve Peygamber adına her türlü adaletsizliği, eşitsizliği, ayrımcılığı, yandaşlığı, ırkçılığı, mezhep ve meşrepçiliği, köleliği, sömürüyü, zulmü, buğz ve adaveti halka reva görüyorsunuz, Eli kanlı katilleri ve canileri yanınıza alarak Siyonistlerin, Emperyalist faşistlerin ve Kapitalistlerin gerek Türkiye üzerinde ve gerekse Ortadoğu üzerinde ki projelerini hayata geçirilmesini sağlıyorsunuz, ülkemizin topraklarını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan ederek deccalın ve kıyamet alametinin belirtilerini kendinizde vücuda getirip bizleri endişeye sevk ediyorsunuz. İşin doğrusu aklıselim insanlara bile pes dedirtecek bir ruh haline sahipsiniz. Bazen insan kıyafeti içindekilerin insanlıklarından bir zerre insanlık kaldı mı keşfine çıkmak istiyorum ama zaman açısından zarar ve ziyana düşeceğim kaygısından dolayı detaya girmekten vazgeçiyorum. Bu pişkinlik, bu ruh hali ve bu rahatlık beni insanlığın düştüğü durum konusunda ciddi bir şekilde endişelendiriyor. Yine nasıl bir Ali Cengiz oyunu oynadığınızı bilemiyorum ama ülkemin ve halkın geleceği konusunda endişelerim ve kaygılarım durumun iyiye gitmediği yönünde bende bir derin kanaat oluşturdu. Bazen düşünüyorum da keşke her yalancı, dalavereci, riyakar, kul hakkı dâhil her türlü haram yiyenlerin yedikleri şeyler rakı gibi sarhoş edici olsaydı. Bu insanlar o zaman da bu kadar pişkinlik sergileyebilecekler miydi? Ya da pinokyo hikâyesi ilahi bir mucizeyle gerçekleşmiş olsaydı da, bu saydığım sıfatlara sahip insanların burunları uzasaydı ve halk, kimin yalancı olduğunu ve haram yediğini bilseydi acaba bu hükümetin hali ne olurdu? Böyle bir ilahi mucizenin gerçekleşmesi durumunda meclistekilerin özellikle hükümetin burnu kesin elektrik direkleri kadar olurdu. Ama böyle bir mucize olamayacağı için adaletsizliğe, yalana, zulme ve haram yemeye devam. Besmelenin çıktığı bir ağızdan, secdeye inen bir baştan, akıl ve fikirden, Kur’an dinleyen bir kulaktan, Hakk’ın tüm mucizelerine tanıklık eden bir gözden ve Allah Allah diye çarpan bir kalpten ve yürekten bu kadar pislik nasıl akıyor anlamış değilim, anlayana aşk olsun vesselam.
Posted on: Wed, 26 Jun 2013 08:13:25 +0000
Trending Topics
Recently Viewed Topics
© 2015