‘Yürüyün karakola’ Vallahi o gün keyfim pek yerindeydi. - TopicsExpress



          

‘Yürüyün karakola’ Vallahi o gün keyfim pek yerindeydi. Minibüse bindim; üç lira veren herkes minibüsü kendi evi sanıyor ya, şoförün arkasındaki üç kişilik sırada kellifelli bir beyefendi, bacaklarını iyice ayırmış. (Türk erkekleri nerede olursa olsun bacaklarını ayırmadan oturmaz. Bendeniz bu oturuş biçimine bir ad veremedim. Olsa olsa pantolonları dar geliyor olabilir.) Neyse nerede kalmıştık, bacaklarını iyice ayırmış beyefendi de. Beyefendi bacaklarını ayırmakla yetinmemiş, bir ayağını da şoförün olduğu yere uzatmış, sıranın öbür yanı boş olmasına rağmen kimse geçip oturamıyor. Bu arada beyefendi elinde bir cep telefonu, gayet yüksek bir sesle, karşısındakiyle bir kontrat meselesini konuşuyor. Türkçesi, vergi ödemeyi hiç sevmeyen bir ulusun nezih bir evladı olduğunu ispatlarcasına kiracının bankaya yatırdığı parayla, ona ödeyeceği paranın farklı olması gerektiğini karşısındakine anlatmaya çalışıyor. Buna kısaca vergi kaçırma diyoruz. Evet, izin isteyip yanındaki yere geçiyorum. Minibüse binenler nedense hep sıranın uç kısmında oturmayı severler. Sen, hele de oturan şişmansa bin bir eziyetle öbür uca geçersin. Bu neden böyledir, bilmiyorum. “Siz o tarafa geçin” dediğinizde de “Ben az sonra ineceğim” yanıtını alırsınız, çok zaman siz daha önce inersiniz. Gene eziyet çeke çeke. ‘Ne olsun yani anam yaşındasın’ Evet, nerede kalmıştık, beyefendi, konuşmasına devam ediyor, bacaklar ayrık ve biri şoförün orada. Tam o sırada, minibüs duruyor, bir bayan biniyor ve gayet nazik bir biçimde yan tarafa yani benim yanıma geçmek için izin istiyor. İşte o an ne oldu bilinmez, beyefendi elindeki telefonu bana doğru sallayarak “Önce sen geldin, şimdi de bu; bir rahat yok, başka boş yer var, niçin oturmuyorsunuz?” Beyefendi telefonunu öyle bir sallıyor ki, biraz gayret etse bana vuracak. Ben de dayanamayıp sert bir sesle “Telefonunuzu çekin” diyorum, öbür bayan tırsmış, “Ne olur cevap vermeyin!” diye beni uyarıyor. Tam o sırada arka sırada oturan, saçları jöleli, bol blucinli bir genç adam eliyle beni işaret ederek “Beyefendi doğru söylüyor, adamı sen rahatsız ettin. Utanmaz kadın!” diyor. Ben genç adama dönüp “Bana sen, diye hitap edemezsin” diyorum. O laubali bir el hareketiyle, “Ne olsun yani, anam yaşındasın, otur oturduğun yerde” diye yanıt veriyor. Anlaşıldı durum vahim, ben gayet sert bir sesle “Şoför Bey, hemen en yakın karakola çekin” diyorum. “Şikâyetçiyim.” Minibüste bir an bir sessizlik oluyor, “Şoför yapma abla” diyor, “Şimdi beni bütün gün bağlarlar.” “Bağlasınlar, ben yevmiyenizi ödeyeceğim, siz karakola çekin, kimse de inmesin!” Kendimden çok emin mi gözüküyorum, bilmiyorum, bacakları ayrık oturan beyefendi, hemen telefonunu kapatıp ayaklarını birleştiriyor, az daha hazır ola geçecek. Genç adam buram buram terlemeye başlıyor. Anlaşılan polislik bir işi var. Bir an otoriteme hayran oluyorum ama polise gitmeyi hiç sevmem. İçim acıyor, genç adam yalvaran gözlerle bana bakıyor, “Tamam” diyorum “herkes birbirinden özür dilesin”. İş tatlıya bağlanıyor ama ben bildiğim bir şeyi yeniden öğreniyorum, benim sevgili halkım otoriteyi görünce tırsıyor. IŞIL ÖZGENTÜRK-CUMHURİYET
Posted on: Tue, 09 Jul 2013 18:50:01 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015