Zîlan Deresinde Masum İnsanların Kan Akıyor Hala.... - TopicsExpress



          

Zîlan Deresinde Masum İnsanların Kan Akıyor Hala.... Atatürk rejimi, Şeyh Said’in ele geçirilmesinden sonra, „kimsenin kılına dokunulmayacak“ sözü vermiş, ona kanan Kürtler cepteki çakıya varana kadar silah adına ne varsa hepsini teslim etmiş, ama Şeyh’in idamından sonra „söz“ uçmuş, kırım başlamıştı. Ölüm tarlalarını gören Kürt önderler, Ağrı Dağını üs seçip örgütlenmiş, 1930 yılında İhsan Nuri Paşa liderliğinde direnişe geçmişlerdi. Ermeni yazar Garo Sasoni, Mellê Mustafa Barzani’nin de yardıma gelmesiyle çatışmaların Hakkari, Van, Erciş, Iğdır, Ağrı, Malazgirt’e yayıldığını Türklerin büyük kayıplar verdiğini anlatıyor, devam ediyor: „Türkler, temel güçlerini Zîlan ve Erciş bölgelerinde topladılar. Kürtler, 7 uçağını düşürdüler. Binlerce kurban verdirttiler. Cephaneleri tükenince, Ağrı Dağına çekildiler. Türkler, öçlerini silahsız, sivil Kürtlerden aldılar. 5 bin kadar kadın, çocuk ve ihtiyarı katlettiler. 200 kadar köyü talandan sonra yaktılar. Yüzlerce Kürdü toplayıp, Van gölüne döktüler. Türkler yine de zordayken, Moskova (günün Stalin yönetimi), yardıma koştu. Kızıl Ordu Aras nehrini geçip cephe açtı. Moskova, İran’ı da Türklerle işbirliğine zorladı.“ Üçlü ittifakın saldırsıyla, Ağrı direnişi kırılıyor, intikamdan korkan sivil, silahsız, savunmasız Kürtler, kurtuluş umuduyla köylerini terk edip, Türk ordusunun ulaşamayacağını sandıkları dağlara, Geliyê Zîlan’a sığınıyorlardı. Ama kaçış, zalimden kurtuluş değildi. Genelkurmay Başkanlığının, 3 Ağustos 1930’da yayımladığı halka ayaklananların mutlaka cezalandırılacağı kanısını vermek için köylerin ve yayladaki aşiretlerin tespiti ile bunların hava kuvvetleri ile bombardıman ettirilmesi gerekir” emir üzerine, 60 bin kişilik ordu yerden, 100 uçak da havadan taarruza geçiyor, köyler insanı, tavuğu, keçisiyle havaya uçuruluyordu. Genelkurmay Başkanlığı bu taarruzlardan birinin sonucunu, „Kaymaz, Haçan, Kelasor, Çilli ve Osmanlı köyleri havadan bombalanmış; Patnos bölgesinde köyler bomba ve makineli tüfek ateşi altına alınmış” diye açıklıyordu. Çocuk, doğmamış bebek ayırımı yok, topyükün Kürt soykırımı vardı. Trabzonlu Dursun Çakıroğlu, karadan kırıma geçen birliklerden birinde çavuştu. Yıllar sonra onu, "Kürt İsyanları” kitabımın araştırması sırasında, Ankara’da, Söğütözü gecekondularında buldum. 85 yaşındaydı. Çevrede Laz Hoca diyorlardı, ona. Laz Hoca, Türk ordusunun bir "zaferini” şöyle anlatıyordu: "Komutanımız Deli Kemal Paşa’ydı. Geceden sardık yaylayı. 100 kadar çadır vardı. Sabah kahvaltıdan sonra, bizi karşılarında görünce kadın, çocuk kaçışmaya başladı. Deli Kemal, „ateş serbest” dedi. Verdik kurşunu. Dört saat taradık. Hiç karşılık veren çıkmadı. Çok kanlı oldu. Çocuk, bebek, hiç kurtulan olmadı. Saymadık, ama sonradan 600 kişinin öldürüldüğünü söylediler.” Rejimin yarı resmi yayın organı Cumhuriyet gazetesi, 16 Temmuz 1930 tarihinde, Türk ordusunun silahsız kadın, çocuk ve ihtiyarlara karşı kazandığı zaferin bilançosunu şöyle açıklıyordu: "Ağrı eteklerinde eşkıyaya katılan köyler yakılarak, ahalisi Erciş’e sevk ve orda iskan olunmuştur. Zîlan harekatında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır. Buradaki harp, pek müthiş bir tarzda cereyan etmiştir. Zîlan Deresi, lebalep cesetlerle dolmuştur.“ Zilan dersi hala kan akıyor...........
Posted on: Tue, 03 Sep 2013 18:24:29 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015