ÖYKÜLERİM Halil Serdar - TopicsExpress



          

ÖYKÜLERİM Halil Serdar BIYIKLI hsbdaday@outlook ------------------------------------------------ BAKIRKÖY KARAKOLU Her gün ki gibi bu gün de gene dersten çıkmış akşamın karanlığında eve ulaşmak için dolmuşun orta kanepelerinden birine oturmuş, cam kenarında yerimi almıştım. Minibüs dolmuş ta dolmuş, yolcuların kimileri ayakta üst üste, iğne atsanız yere düşmez cinsinden Bağcılara doğru ilerliyorduk. Aynı koltuk sırasında sağ yanımdakinden bir öbür koltukta oturan, orta yaşta bir yolcu boynunu uzatarak beni izliyor, sanki bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Bende yorgunluktan kapanan gözlerimi zorla açmaya çalışarak onun hareketlerini takip etmeye çalışıyordum. Orta yaşta ki bu yolcu beni sevgi dolu bakışları ile bir hayli izledikten sonra; - Hocam siz misiniz? Diyerek sevinç ve biraz da heyecan dolu yüksek sesiyle ani bir çıkış yaptı. Bende dâhil minibüsteki yolcular bu ani çıkışa karşı irkilmiştik. Yolcuların bakışları bize çevrilmişti. Bu tanımadığım kişi bana devamlı niçin böyle bakıyor diye biraz hayıflanmıştım. İster istemez konu ben olunca meraklanmıştım. Yorgun ve uykulu halim gitmiş, gözlerim açılmıştı. Bu ani çıkış karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Bu adam kimdi? Benim öğretmen olduğumu nereden biliyordu? Hadi bir şekilde öğretmen olduğumu öğrendi veya yanım taşıdığım çantadan tahmin etti diyelim, beni nereden tanıyordu? Meraklanmadım diyemem. Ne diyeceğimi bilemeden o bana bakıyor ben ona bakıyordum. Bu bakışmamız bir hayli sürmüştü. - Hocam beni tanımadınız mı? Kendisini tanıyamamıştım. Ancak o kadar saygılı tavırları karşısında ne diyeceğimi bilememiş, nezaketimden kendisini kırmamak için; - Biraz tanır gibi oldum, biraz da siz hatırlatırsanız daha iyi olacak. Diyebildim. - Hocam nasıl hatırlamazsınız, Daday’dan. - Daday’dan mı? Yine de hatırlamaya çalışıyor, hafızamı yokluyor, bir türlü çıkartamıyordum. Bu koca adam benim nereden öğrencim olabilirdi? Minibüsteki yolcular artık bizim konuşmalarımızı dinliyorlardı. - Evet Daday’dan, Daday Cezaevi’nden. - Cezaevi’nden mi? Daday Cezaevi’nden dediğinde biraz tuhaflaşmış, sürekli bizi izleyen yolculara karşı ne diyeceğimi bilememiş, suç işlemiş mahkûm gibi utancımdan sanki koltukların arasında kaybolmuştum. - Cezaevi’nden mi? diyebildim. - Siz bizim dersimize girmiştiniz. - Ne dersine? - Fotoğrafçılık dersi vermiştiniz. Dediğinde biraz rahatlamıştım. Yolcuların şaşkın bakışları artık değişmiş cezaevinde ders veren bir öğretmen olduğum anlaşılmıştı. Artık rahat rahat konuşabilirdik. - Evet gayet iyi hatırladım, ahşap kahverengi ranzaları olan eski cezaevi, sanırım 1982 yılıydı. Konuşmalarımız artık tatlı bir sohbet içerisinde uzayıp gitti. - Hocam ben pişman oldum artık düzeldim, kendi işimi kurdum, işlerim çok iyi, mutlaka sizi işyerime beklerim. - Çok sevindim, işyeriniz nerede? - Bakırköy Karakolu’nun karşısında fotoğrafçılık yapıyorum. - Bakırköy Karakolu’nun karşısında mı? Tam yerini bulmuşsun artık sana inandım. İnşallah uğrar bir çayını içer eski günlerden sohbet ederiz. Artık minibüsten ineceğim durağa gelmiştim. Tahtakurularının kol gezdiği şimdi yıkılmış olan eski Daday Cezaevi’nde fotoğrafçılık dersi verdiğim bu mahkûm öğrencime hoşça kal diyebildim, ama ziyaret etmek bir türlü nasip olmadı. 10 Ağustos 2013/Daday.
Posted on: Fri, 09 Aug 2013 19:44:25 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015