Öcalan’dan bir ihtar danışmandan itiraf Veysi SARISÖZEN - TopicsExpress



          

Öcalan’dan bir ihtar danışmandan itiraf Veysi SARISÖZEN Güncellenme : 21.08.2013 05:06 Öcalan, bir süredir, “savaşı yöneten” bir lider olarak değil, “barışı yöneten” bir “müzakereci” diliyle konuşuyor. Bu dilin “biçimine” bakan “işler yolunda” sanabilir. Ama “içeriğine” bakan “işler berbat” sonucuna varmasa da, “işler hiç de iyiye alamet değil” sonucuna varır. Bir tek örnek verelim: BDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın açıkladığına göre, PKK Önderi Abdullah Öcalan şöyle dedi: “Rol almamı istediniz. Ben de şimdi rolümü oynuyorum. Ama bana araçsal, enstrüman gibi yaklaşırsanız ben sürece katkı sunamam. Suriye ve Mısır’da Ortadoğu’da yaşanan bu kaotik durumda ve Türkiye’de yaşanan süreçte pozitif rol oynamam isteniyorsa benim imkanlarımın sürece daha fazla müdahale edebilecek düzeyde geliştirilmesi ve arttırılması gerekir. Bu da benim konumumun araçsal bir konum olmaktan çıkartılıp, stratejik bir konuma evrilmesi demektir’. Müzakereci böyle konuşur. Ültimatom vermez. Siyasetçiye gelince: O, bu konuşmadan, devletin ve hükümetin PKK Önderini “bir araç-enstrüman” olarak “kullanmaya” yeltendiğini anlar. Ve buna karşı çıkar. Bu karşı çıkış, “müzakerede tarafların eşitliği” ilkesini ısrarla savunmaktan başka bir şey değildir. Şu anda yapılan müzakere sürecinde “tarafların eşitliğinden” söz etmek mümkün mü? Müzakerecinin birisi “Dolmabahçe Sarayında”, diğeri “İmralı Zındanında”. Durum böyle, ama biz şimdilik konuyu bir başka açıdan ele alacağız: “Tarafların eşitliğinde” birinci ilke “dil terbiyesi”dir. Bir başka tabirle “karşılıklı saygıdan” söz etmekteyiz. Öcalan’ın dili “saygılı”. Ancak Hükümetin dili böyle değil. Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, dünkü köşe yazısında şöyle yazdı: “Abdullah Öcalan son açıklamasında kendisine ‘araçsal’ değil ‘stratejik’ konum biçilmesi gerektiğini söylüyor. (...) Öcalan Suriye’deki gelişmeler üzerinden kendisine bölgesel bir aktörlük ve rol üretmeye çalışıyor. PYD’nin Suriye Kürtleri üzerinde kısmi etkinlik kurması, Kuzey Irak’ta yapılacak muhtemel Konferans gibi konular Öcalan’ı böyle bir düşünceye sevkediyor. PKK üzerinden ulaşmaya çalıştığı araçsal rolü, PYD üzerinden stratejik role çıkarmaya çalışıyor. PYD’nin Suriye’de yaşanan kaosu fırsat bilerek yakın zamanda bir statü elde edeceği tahayyülü, Türkiye’deki demokratik reformları küçümseyen bir tatminsizlik ve şımarıklık üretiyor.” Bu bir “müzakerecinin” dili değil. Bu dil, muhatabını aşağılayan, onu “kendisine hizmetçilik yapmak zorunda olan bir köle” düzeyine indiren, “beyaz Türk ırkçılığının” dili. Başdanışman PKK Önderinin “müzakere adabına uygun dille” yaptığı ve burada AKP’nin anlayacağı dile çevirdiğimiz konuşmada “beni bir araç-alet-enstrüman olarak kullanamazsınız” itirazına “şımarıklık” deyiveriyor. Karşınızda “masaya” birlikte oturduğunuz bir halk önderi var. Onunla Türkiye’nin en büyük sorununu çözmeyi deniyorsunuz. Vaktiyle, müzakere sürecinin ilk günlerinde “müzakere etmiyoruz, Öcalan’ı enstrüman olarak kullanıyoruz” deyip durduğunuz zaman, size bu “dilden” vazgeçmeniz defalarca hatırlatıldı. Bu dilden vazgeçtiniz. Şimdi “beni alet olarak kullanamazsınız, benim rolüm stratejiktir” diyen insanı “şımarıklıkla” aşağılamanızın anlamı nedir? Öcalan’a nasıl yaklaşıyorsunuz? Bir “alet-araç-enstrüman” olarak mı? Yoksa Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan “çözüm sürecinin müzakerecisi” olarak mı? Belli ki, “çözüm süreci” stratejik bir süreçtir, o halde böyle bir “süreci müzakere eden tarafların da rolü stratejiktir”. Öyledir. Ama yaptığımız alıntı gösteriyor ki, Başbakan adına konuşan Yalçın Akdoğan bizim gibi düşünmüyor. O, “çözüm sürecini” stratejik bir süreç değil, “taktik” bir süreç, “geçici” bir oyalama yöntemi olarak görüyor olmalı ki, bu süreçte yer alan Öcalan’ın da rolünü “araçsal” bir rol olarak görüyor, bu “araçsal rolden stratejik role çıkmayı istemesini” de o nedenle “şımarıklık” olarak dillendiriyor. Öcalan’ın “beni araç olarak kullanamazsınız” mesajı, aylardır kan dökülmediği için her geçen gün “şımaranlara” ciddi bir ihtardır. Bu, “çözüm sürecini siyasi fayda amacıyla kullanamazsınız” demektir. Şu anda tüm Hükümetin “niyeti” demesek bile, Başdanışmanın “niyeti” ortaya çıkmıştır. Niyet şu: “süreçten siyasi fayda sağlamak”. Nitekim Başdanışman tam da bu yüzden Cemil Bayık’tan şikayetçi. Şöyle diyor: “Kandil süreçten dolayı hükümetin siyasi fayda sağlamaması için elinden gelen çabayı gösteriyor.” Ne yapsın Kandil? AKP’ye üye olup, “hükümetin siyasi fayda sağlaması” için mi çalışsın? Başa Dön Önceki Sonraki Yazdır
Posted on: Wed, 21 Aug 2013 08:35:05 +0000

Trending Topics



e thank you to everyone who supported
The first day of the New year has come and gone. I have spent this
Knowledge During a recent robbery in Hong Kong, the bank

Recently Viewed Topics




© 2015