İDEOLOJİ Toplumun özdeksel altyapışınca belirlenen si yasal, felsefesel, dinsel, sanatsal vb. gibi dü şünce biçimlerinin tümü... Fransız düşünürü Destutt de Tracy (1754-1836) tarafından Yu. idea (Görülen biçim) sözcüğüyle logos (Bilgi) sözcüğünün birleştirilmesiyle yapılmış ve dü şünceyi inceleyen bilim (İdeler bilimi) anla mında ileri sürülmüştür (Bk. Destutt de Tra cy, Elements d’ideologie, 1804). Dr. Özer Oz- ankaya tarafından düşünyapı deyimiyle özleş- tirilmiştir (Bk. Toplumbilim terimleri sözlüğü, TDK. yayını, Ankara 1975.) Fransa’da özdekçiliğe eğilimli görgücü ve duyum- cu filozoflara ideolog (Fr. Ideologues)’lar de niyordu. Bu okula bağlı düşünürlere göre bir soyut kavramlar (ide’ler) bilimi vardır ve bu bilim soyut kavramların nasıl oluştuğunu araş tırır ve gösterir. Nitekim duyumcu Condillac, ünlü heykel deneyleriyle bu oluşumun duyum lardan başlayan sürecini göstermektedir. Bu Fransız akımının sona erişinden sonra ideoloji terimi, bireysel ruhbilim temeline dayandırılarak kişisel tasarımları dilegetirmiş ve küçüm senen bir anlam kazanmıştır. (Bu arada Na- polyon da bütün filozoflara, onları küçümse mek için ideologlar dermiş). Marx ve Engels’ de ideoloji, özdeksel koşulların meydana ge tirdiği bir üstyapı ürünüdür ve bir «kulübede, bir saraydakinden başka türlü düşünülür». Markscılık için sorun tarih içinde bir anlam taşımaktadır. Engels 14 Temmuz 1893 tarihli mektubunda Franz Mehring’e şöyle yazar: «İdeoloji, sözde düşünürün herhalde bilinçli olarak, ama yanlış bir bilinçle gerçekleştirdiği bir süreçtir. Onu harekete getiren gerçek güç ler kendisi için meçhuldür, öyle olmasaydı zâ ten ideolojik bir süreç olmazdı. Bu yüzden sözde düşünür, yanlış ya da görünüşte kalan itici güçler tasarımlar. Düşünsel bir süreç ol masına bakarak, ister kendisinin ister kendi sinden öncekilerin düşüncesi olsun, ondan sâf düşüncenin içeriğini ve biçimini çıkarır ve sadece düşünce gereçleriyle uğraşır. İşin teme line bakmadan bu gereçleri düşünceden çıkmış sayar ve daha uzaklarda düşünceden bağımsız kökenleri olup olmadığını araştırmak zahme tine katlanmaz. Onun gözünde bu, doğaldır; çünkü düşüncenin aracılığıyla gerçekleşen her insan eylemi ona, son çözümlemede, temelini düşünceye dayamış olarak görünür. Sanki ta rihsel ideoloji, her özel alanda, daha önceki kuşakların zihninde bağımsız olarak meydana gelmiş ve birbirlerini izleyen bu kuşakların beyninde kendine özgü bir dizi bağımsız geliş me geçirmiştir. İşte, her özel alandaki ideolojik görüşlerin bu görünüşte bağımsız tarihleridir ki insanların çoğunu aldatmaktadır. Luther ve Calvin resmî katolik dininin hakkından geliyor larsa; Hegel, Kant ve Fichte’nin hakkından geliyorsa vb. bu, herhalde, düşünce alanından çıkmayan olaylar nedeniyledir ve değişmiş ekonomik koşulların düşünsel bir yansısıdır. Aslan yürekli Richard ve Philippe Auguste, Haçlı seferlerine girişecekleri yerde serbest ti careti gerçekleştirmiş olsalardı bizi beş yüz yıl lık yoksulluktan ve budalalıktan kurtarırlar dı. Buna, ideologların şu aptalca düşüncesi de ekleniyor: Tarihte bir rol oynayan çeşitli ide olojik alanlara bağımsız bir tarihsel gelişme tanımadığımıza göre, onlara hiç bir tarihsel etkililik de tanınmamalı.. Bu iddia, diyalektiğe aykırı basit bir görüşe, karşılıklı etki üstünde kesin bir bilgisizliğe dayanmaktadır. Bu bay lar, ekonomik olgular tarafından yaratılır ya ratılmaz her tarihsel etkenin kendisinin de bir etki yarattığı ve kendi nedenlerine etken ola bileceği olgusunu, çoğu zaman maksatlı ola rak, unutuyorlar». İdeoloji doğru olabildiği gi bi yanlış da olabilir, bilimsel olabildiği gibi bilimdışı da olabilir. Çünkü özdeksel koşullarla (özellikle üretim ilişkileriyle) belirlenen düşüncenin göreli bir bağımsızlığı vardır (Bk. İdealizm). Belli bir noktadan sonra nesnel ger çeklikten koparak kendi iç yasalarıyla geliş meye faşlar. Altyapı dışı birçok etmenler (çı karlar, bireysel düşünceler, başka düşünceler vb), de onu etkiler, ideolojiler, bu altyapı dışı etmenlerin bilimsel olup olmadıklarına göre biçimlenir. Sınıflı toplumlarda ideolojiler daima; sınıfsal bir ıra taşırlar. Marx şöyle der: «Egeanjen sınıfların düşünceleri her çağda ege men düşüncelerdir, eşdeyişle toplumun ege men cfzdeksel gücü olan sınıf aynı zamanda onun egemen tinsel gücüdür de». Bu yüzden dir ki , sınıflı toplumlarda ideolojiler de, tıpkı sınıflat gibi, karşıtlaşırlar ve bir savaşım (Mü câdele) konusu olurlar. Gene bu yüzdendir ki bilimsel ve nesnel gerçeklikten kopmuş soyut ve kuramsal düşüncelere de küçümseyici bir anlamda ideoloji denmiştir. Doğru ideolojiler bilimsel temeller üstünde kurulur. Doğru ve bilimsel ideoloji devrimci pratiğin vazgeçilmez koşuludur. Lenin’.in dediği gibi «yolu dev rimci i teoriyle aydınlatılmayan pratik karan lıkta pl yordamıyla yürür, devrimci pratikle ilgisiz teori _de boş sözlerden ibârettir». Dev rimci ideoloji’ye karşı burjuva ideolojisi, bi limsel bir temele değil, tümüyle bilimdışı ve insanlikdışı bir temele, insanın insan tarafın dan sömürülmesi (Fr. Exploitation de, l’homme par l’homme) temeline dayanır. Marx ve En gels, Alman ideolojisi adlı yapıtlarında ana malcı Mdeoloji’yı şöyle anlatırlar: «Onun için sadece bir ilişki sözkonusudur: Sömürü iliş kisi. Öbür bütün ilişkiler ancak bu ilişkinin içine alınabildikleri ölçüde bir anlam taşır. Sömiirü ilişkisinin içine alınamayacak ilişki lere rastladıkları zaman da onları, hiç değilse düşlerinde, sömürü ilişkisine bağlı kılarlar. Bu tek ilüşkinin özdeksel olarak dilegetirilişi, tüm nesnelerin, insanların ve toplumsal ilişkilerin değerini temsil eden para’dır».
Posted on: Mon, 11 Nov 2013 21:20:07 +0000