İSTANBUL VAKIF HAT SANATLARI MÜZESİ’NDE BULUNAN TILSIMLI - TopicsExpress



          

İSTANBUL VAKIF HAT SANATLARI MÜZESİ’NDE BULUNAN TILSIMLI İKİ GÖMLEK VE KÜLTÜRÜMÜZDEKİ YERİ İstanbul Beyazıd Medresesinde bulunan Vakıf Hat Sanatları Müzesine 1978 yılında bir tekke veya türbeden intikal eden Tılsımlı İki Gömlek, millî kültürümüz açısından incelemeye değer, unic eserlerden biridir. Türkler, bilindiği gibi Orta Asyada İslâm dinini kabul etmeden önce Şamanizme mensuptular. Şaman geleneklerini ; dünden bugüne gerek Mevlevilikte, Bektaşilikte, Rufailikte, gerekse Amerikadaki Kızılderililerde (1) nüans, coğrafya, zaman- zemin ayrılıkları ile görmek, hissetmek, mümkündür zannederim. Etnografya ve folklorumuza çeşitli şekillerde ve değişikliklerle girmiştir. Günlük gazetelerimizin tamamında, haftalık dergilerimizin hemen hemen hepsinde yıldız falları, burçların insan hayatındaki tesirlerini zikreden sütunları olduğu hepimizin malûmlarıdır. Bu da gösteriyor ki, geniş halk kitleleri, bunları takip etmektedir. Eğer etmeselerdi, günlük gazeteler ; günlük, haftalık, aylık yıldız falları ile ilgili kısa bilgi ve haberlerini sütunlarına koymazlardı. Ancak şunu da zikretmek gerekir ki; gazetelerde yer alan yıldız falı ile ilgili bilgilerin hemen hemen çoğu hâyâl ürünüdür. Zira yurdumuzda , üzerinde durduğumuz mânâda , günlük gazetelerimizin ekserisinde astrolog yoktur. Üniversitelerimizde de bu mânâda öğretim yapılmamaktadır ve aynı zamanda yasaktır. Güneşin, buçların ve çeşitli yıldızların birbirlerine tesiri olarak açıklanan ilme astroloji-parapsikoloji denmektedir. Astrologların -Parapsikologların ortaya atığı bu haberleri takip edenlerin çoğu da , ya genç kızlar veya yaşlılarımızdır. Orta yaş hâyâle kapılmamaktadır. Yaşlıların yaşama umudu ise, bilindiği gibi sevgidir, ümitdir, kısmettir, uzakta olan yakınlarından bir haberdir... Bu arada insanların altıncı hissi de atlanmaması gereken, beyinlerimizce henüz sırrı keşfedilememiş bir olaydır. Önceki Cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Kenan Evrene Hatay ilimizin Dörtyol ilçesinde yapılan akrep efsunlaması, akrebe karşı bağışıklık, tıp otoriteleri tarafından çözülememiş olup, o tarihteki günlük gazeteler ve televizyonun Hodri Meydan programına konu olduğu hafızalardadır... Ayrıca, batı kültüründe, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Reaganın eşi, Nancy Reagannın, Başkanın önemli toplantı tarihlerini astrologlara tesbit ettirdiği, günlük gazetelere geçen, ancak daha sonra Beyaz Saray tarafından yalanlanan haberler arasındadır. Kuran-ı Kerimin Bakara Suresi 102. âyeti ile , hadislerde falcılık, büyücülüğün yasak olması belirtildiği halde, Anadolu kültürümüzde bu inanışlar yüzyıllardır devam edegelmiştir. Orta-Doğu ülkeleri ile Orta Asyada, Çin ve Hindde devam etmektedir. Hz.Süleymanın kuş dillerini bilmesi, cinlere hükmetmesi sebebiyle , sihirin İsrailoğullarından dünyaya yayıldığını zikredenler de bulunmaktadır. Kuran-ı Kerimde Mezopotamyada meşhur Babil şehrinde Harut ve Maruta büyü-sihir öğretildiği, ancak Allahın izni olmadan bir şey yapamayacakları, âyetlerde zikredilmektedir. Ayrıca Kuran-ı Kerimin 2/102,103; 113/1,4. âyetleri sihir; 2/102; 7/10-126; 10/2; 13/7,76,81; 5/110; 6/7; 11/7; 15/15; 17/47,101; 20/57,58,63,66,69-73; 21/3; 25/8; 26/34,41,46,49,153,185; 27/13; 28/36; 34/43; 37/15; 38/43 ; 40/24,89;42/31-52; 43/30,49; 46/7; 51/39,52; 52/15; 54/2; 61/6; 74/24. âyetleri büyü; 6/100,128 7/38; 11/119; 15/27; 37/158-166; 27/17,39; 34/12,14; 38/37-38; 41/25; 46/18,29,30; 51/56; 55/15,33,35-39,41; 72/1-7; 114/1-6. âyetleri cinlerle ilğilidir. Padişahların dahi saraylarında, yıldız ilmi ile meşgul olan Müneccimbaşıları vardır ki; yıldızların, kâinatın içinde bulunan çeşitli gezegenlerin hareketlerinin,insanlar üzerindeki tesirlerini kendi şahsi hislerine göre yorumlayan bu şahıslar, bugünkü insan psikolojisinin ilk esaslarını keşfetmeğe çalışan araştırıcılardır. 18.5.1703-22.6.1780 tarihleri arasında yaşayan meşhur Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri de psikoloji ilmi ile uğraşmış bilim adamları arasında sayılması gereken tarihi şahsiyetlerden biridir. Marifetname adlı eseri, bu açıdan incelenmelidir. Gökyüzündeki Ayın dünyamıza yakınlaşması ve uzaklaşması ile denizlerimizde meydana gelen med-cezir olaylarının insanlar üzerindeki tesirleri, hala bilimsel olarak tam anlamı ile açıklanamamaktadır. Yer çekimi ile ay çekiminin , kan dolaşımımız ile münasebetleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapılması gerekmektedir. Dolunay sırasında sinirleri gergin veya sinir krizi geçiren insanlarımıza rastlamadığımızı söyleyemeyiz. Anadolu topraklarında yetişen, filizlenen birçok antik medeniyette kahinlerin önemli rol aldıkları ve bir çok krala yön verdiklerini, tarih bize bildirmektedir. Hattusasda Hitit rahipleri, Didim - Apollo Mabedinde, yine rahiplerin kehânet şöhretleri,arkeoloji dünyasında bilinmektedir. O tarihte bile bu olaylar bir turizm hareketidir. Orta Asya Türkleri, Hind fakirleri ve Selçukluların da bu işlerle uğraşıldığı muhakkaktır. Osmanlı Padişahlarının culûslarında, harp ilânında, ordunun hareketlerinde, sadrazamlara mühür verilmesinde, donanmamıza yeni gemilerin katılmasında , hep müneccimler uğurlu günleri tesbit etmeye çalışmışlar ve onların dedikleri günlerde adı geçen törenler veya savaşlar icra edilmiştir. Müneccimbaşıdan uğurlu gün ve saati bekliyen bazı komutan ve padişahların, sırf bekleme, ani atak yapmama sebebiyle bazı savaşları da kaybettiğimiz unutulmamalıdır. Aslında, Müneccimbaşıların esas görevi , yıllık takvimi hazırlamaktır. Ancak sonraları, konu çarptırılarak, gelecekten haberalma, kehânet gibi işlere dönüşmüştür. Sultan I. Abdülhâmid ise, müneccimlere inanmazdı. Hatta Serdar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşaya yazdığı bir hatt-ı Hümâyunda; Hazret-i Fahr-i kâinat Efendimiz nücûmen bir mahalle hareket etmedi; El mütevekkil Alâllah. Benim umurum Cenab-ı Hakka tefvizdir; nücûma tefviz değildir; Devlet-i aliyyede gerçi bu misillu umur-ı muazzamlar vakt-i muhtar addolunagelmiştir demiştir.(2) 17. asırda yetişen ünlü Müneccimibaşı Hüseyin Efendinin zayiçeleri çok meşhurdu ve tahminleri hep isabetli olmuş,bu yüzden de büyük servetler kazanmıştı. Kendi talihine de sık bakan Müneccimbaşı Hüseyin Efendi, kendi katlini,daha önce maalesef tahmin edememiştir. Kuran-ı Kerimin 12. Suresi olan ve Elif, Lam, Ra. harfleriyle başlayan ve 111 âyet olan Yusuf Suresinde de bir gömlek konusu vardır. Hz. Yusufun gömleği, babası Hz. Yakuba gönderildiğinde , Hz. Yakubun gözlerinin açılması sonucunu verir. Surenin şifre harflerle başlaması, gömlek konusunun geçmesi, bu tür gömleklerin ortaya çıkması sonucunu getirdiği söylenebilir. Bu tür gömleklerin birisi İstanbul Aziz Mahmud Hüdaî Hz.lerinin türbesinde, bir diğeri Konya Mevlânâ Müzesinde bulunmaktadır. Cem Sultanın,II. Selimin ve Sultan II. Mustafa devrinde yaşayan Hasan Paşanın da bu tür birer gömleği vardır. İstanbul Topkapı Sarayı Müzesindedir. Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın gömleği Viyanadadır. Cem Sultanın gömleği 123 cm. boyundadır. Nasr, İhlâs, Felâk İmran ,İbrahim, Şura , Mâide, Araf,Tevbe, Feth, Saf, Kamer Sureleri;esma-i hüsna; Ha-mim ayn-sin-Kaf ve çeşitli rakkam şifromenler, Allahın sıfatları , Cem Sultan - Hallede Allahu devletehû ve ebede memleketehû ibareleri yazılıdır.(3) İkinci Sultan Selimin gömleği ise; 1566/67 yıllarında Derviş Ahmed tarafından yapılmıştır. Ayetel Kürsi, İhşirah suresi yazılıdır. Gömleğin arkasında, eteğin orta yerinde Derviş Ahmed , sene 974 tarihi okunmaktadır. Yakanın altında üçgen içindeki ibareden II. Sultan Selim için yapıldığı anlaşılmaktadır.(4) Orhan Şaik Gökyayın Tılsımlı Gömlekler adlı makalesinden öğrendiğimize göre, Kuran-ı Kerimin 114 suresinden 55i bu gömleklerde geçmektedir. Bunlar sırası ile; Fâtiha, Bakara, Al-i İmran, Nisâ, Mâide, Enâm, Araf, Enfâl,Tevbe,Yunus, Yusuf,İbrahim, Hicr, Nahl, İsrâ, Kehf,Meryem, Tâhâ, Müminun,, Kasas, Ahzâb, Fatr, Yâsin,Saffat, Sad, Zümer, Mümin, Fussilet, Şurâ ( Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf), ez-Zariyat,Kamer, Rahman, Vakıa, Hadid, Mümtehine,Saf, Mülk, Kalem, Buruc, İnşirah, Kadr, Zilzâl,Asr,Hümeze, Fil, Kureyş, Kevser, Kâfirun, Nasr, İhlas, Felak, Nas sureleridir. Bunların dışında genellikle Ayetel-Kürsi mutlaka bulunmaktadır. Ayrıca sure başında geçen, ancak açıklanamayan harfler de mutlaka bulunur. Gömleklerin birinin üzerindeki Arapca dualardan birinde Allahım, senden sevgimi, muhabbetimi, kulun M-s-t-f-a ( Mustafa )nın gönlüne vermeni dilerim, nasıl vahyini sevgilin Muhammed S.A.-in kalbine ilham etmişsen... Ruhumla Sultan M-s-t-f-a ( Mustafa)nın ruhunu uzlaştır. Allah Vedud, Muhit, Beduh, Ahiya, Şerahiya, Adonay, Asdot ve Şiday adlarının hürmetine ve lâ ilahe illallah Muhammedün Resulullah hürmetine, denmektedir. Duâda geçen adların bir kaçı, Yahudi Tanrılarının adlarıdır. Duânın sonunda, bugün bizim için anlaşılamayan ya da,ancak erbabı tarafından açıklanabilecek işaretler vardır (5) Beduh adı,Zuhal Gezegeninde yaşayan bir cinin adıdır.(6) Bu ismin bazı şifrelerle yazılmasıyla, Beduhun insanların yardımına geleceğine inanılır. Kuran-ı Kerimin 34/12-14. âyetlerinde Hz. Süleymanın cinleri çaliştırdığı yazılıdır. Mühr-ü Süleymanın kültürümüzde sık kullanılmasının amacı da, cinlerin şerrinden, insanların kötülüklerinden emin olma,korunma ,hayvanlara hükmetme inancı olduğu düşünülmektedir. Türk kültürüne Mühr-ü Süleymanın girmesinde etken olan Neml suresidir. Neml suresinin 15- 40. âyetlerinde : And olsun ki, Davud ve Süleymana ilim verdik. İkisi Bizim mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allaha hamdolsun dediler. /16/ Süleyman Davuda varis oldu: Ey insanlar ! Bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lûtuftur dedi./17/ Süleymanın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusdu toplandı. Hepsi toplu olarak gidiyorlardı./18/ Sonunda karıncaların bulunduğu bir vadiye geldiklerinde bir karınca: Ey karıncalar ! Yuvalarınıza girin, Süleymanın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin dedi. /19/ Süleyman, onun sözlerine hafifce güldü ve : Rabbim ! Bana ve ana¬babama verdiğin nimetlere şükürde, hoşnud olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına koy dedi. /20¬21/ Süleyman kuşları araştırarak : Hüdhüdü niçin göremiyorum ? Yoksa kayıplarda mı ? Bana apaçık delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azâba uğratırım, yâhut keserim dedi. /22-26/ Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleymana: Senin bilmediğim bir şeyi öğrendim. ana Sebeden gerçek bir haber getirdim..../38/ Süleyman : } Ey cemâat ! Bana teslim olmalarından önce, hanginiz o kraliçenin tahtını yanıma getirebilir ? dedi./39/ Cinlerden bir ifrit: Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, emînim ki buna gücüm yeter dedi./40/ Kitâbın bilgisine sahip olan biri : Gözünü açıp kapamadan ben sana onu getiririm dedi. Süleyman , tahtı yanına yerleşivermiş görünce: Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lûtfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat nankörlük eden bilsin ki, Rabbim Müstağnidir, kerem sahibidir dedi... Kuran-ı Kerimde zikredilen ve yukarıda belirtilen âyetlere göre Hz. Süleyman; kuşlara, hayvanlara, insanlara ve cin (?) taifesine hükmeder, onları çalıştırır. Allahın Hz. Süleymana verdiği insanüstü -metafizik bir kuvvete, ilme haizdir. Bazı müfessirlere göre de ; bu güç-kuvvet, Ona iç içe ters olarak girmiş iki üçgen şeklinde olan ve Hz. Süleymanın imzası yerine geçen, Hazret i Süleymanı temsil eden Mühr-ü Süleymandan gelir. Bu sembol,daire ve çarkı felek motifleri gibi Tanrıyı temsil eden , Tanrı anlamına gelen bir nevî tılsımdır. Mühr-ü Süleyman ; Anadoluda bu sebeble tabiat üstü kuvvete sahip olma arzu ve isteği ile kuvvet ve kudretin, tılsımın, yani şer güçlerden korunma sembolü olduğu kanaatine varılmış ve Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar zamanında, Türk kütüründe bol miktarda kullanılmıştır. Bu sebeble Mühr-ü Süleyman, Türk kültür ve medeniyetinde çok sık görülen semboller arasındadır. Asırlardan beri, abidelerimizin duvarlarında,çinide seramikte, mutfak eşyalarımız olan tepside, tabakta,çeşmelerimizde, şadırvanlarımızda, camilerimizde, ahşap kapı kanatlarında, sikkelerimizde, yüzüklerde ve hatta mezartaşlarında her an göze çarpabilir. Mühr-ü Süleyman edebiyatımıza dahi girmiştir. Bir şairimiz şöyle diyor : Etrafa saldı şaşasın kuşe kuşe mihr Oldu ufukta Mühr-i Süleyman gibi âyan. Mühr-ü Süleyman; Edirne,II. Beyazıd külliyesi Şifahaneye bakan avlunun giriş portalinde tavanda; yine Edirnenin ilk mezarlığında; Bursa, Şehzadeler türbelerinden II. Beyazıdın oğlu Şehzade Ahmedin Türbesi alnında; İstanbul, Süleymaniye Camii revaklarında; İstanbul, Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi revaklarında; İstanbul Vakıf Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi revaklarında, avlusundaki şadırvan, lâhid, mezartaşında; İstanbul-Üsküdar Günuş Emetullah Yeni Valde Camii batı avlu giriş portali kemeri üzerinde; İstanbul Piyale Paşa Türbesi Mezartaşında ; İstanbul Aya İrini pandantiflerinde ; Yugoslavya¬Saraybosna şehri Kadiri Tekkesi Cephesinde; Ankara, Etnografya Müzesinde bulunan bazı kapı kanatlarında; Yine aynı müzede bulunan ve Meragalı Abdurrahman tarafından tezhiplenen XIV. yüzyıl Kuran cüzlerinde ; camilerde minber kenarlarıda, İstanbul-Üsküdar, Ayazma Camii Minberin üst sol yan yüzünde; Kırşehir Ahi Evran-ı Veli Camiinde ;Konya Sahip Ata Camii mihrapta; Karatay Medresesi duvar çinilerinden altın yaldızlı bölümde; Malatya UluCamii kube göbeğinde; Kula Kurşunlu Camii,içteki kasnak süslemelerinde rozet-madalyon içinde; Konya sırçalı Medrese portali geometrik geçmeler içinde; Hacıbektaş, Hacıbektaş külliyesi 1897 tarihinden önce yaptırılan Feyzi Baba Çeşmesinde kitâbe ile lüleler arasında ; İzmirde Çakallıoğlu Hanı girişi solundaki Gaffarzâde Sebilinde; Söke İlyas Bey Mescidinde; Ahlat Mezartaşlarında; eski bakır sini ve maşrapalarda ; Barbaros Hayreddin Paşanın Sancağında; Rufaî Mevlevî ve Bektaşî tarikat bayraklarında ; silâhlarda ; barutluklarda, teber baltalarında; çakmalı tüfeklerin çakmak demiri arkasında, kolçaklarda; Topkapı Sarayı Müzesiinde bulunan Fatih Sultan Mehmedin elbisesinde Kemha adı verilen kumaşta ; Kuran-ı Kerim mahfazalarında; Kuran-ı Kerim âyetleri arasındaki noktalarda ; Vakfiyelerde yine nokta olarak ; Çelebi Sultan Mehmed (1) ; Fatih Sultan Mehmed (4); Sultan II. Beyazıd (4);Kanunî Sultan Süleyman (1); Sultan III. Murad (1); Sultan II. Mahmud (3) cins parasında motif olarak Mühr-ü Süleyman kullanılmıştır.(7) Bunlardan ayrı olarak Anadolunun çeşitli vilâyetlerinde, muhtelif tarihlerde basılan nakışlı Osmanlı Mangırlarında Mühr-ü Süleymanı bol miktarda görmekteyiz. İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesinde bulunan iki tılsımlı gömlek, Şile bezine benzeyen,patiskamsı pamuklu bir kumaştan yapılmıştır. çok ince yazı yazılması için, kumaşın yüzeyi hafif aharlanmıştır. Yazılar, kırmızı, siyah olup şekiller sarı yaldızdır. İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesinde bulunan 1743 envanter numaralı tılsımlı gömlek 100 x 77 cm. ebadındadır. Kuran-ı Kerimden ayetler, melek isimleri, duâlar ve şifromen rakamlar bulunmaktadır. Gömlek kısa kolludur. Her iki kolun ön ve arka yüzü 10 x 10 adet olmak üzere yazı ile karelere ayrılmıştır. Ortadan yırtmaçlı olan gömleğin her iki tarafı karşılıklı simetriktir.Aynı motif ve yazılar kullanılmıştır. Omuz hizasında sağ tarafta la tahaf inneke entel ala ; sol tarafta la tahaf ... minel kavmiz zalimin ibaresi kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Boyun hizasında karşılıklı iki akrep yer almakta, ve akrep yanlarında dört büyük melek olan Azrail, İsrafil, Mikâil, Cebrâilin adı yer almaktadır. Ön orta yırtmacın yanlarında dörder daire yer alır. Her daire , iç içe geçmiş 5 daireden müteşekkildir. Daireler 19 dilime bölünmüş olup, 19 besmelenin sayısal değerini ifade etmektedir. Dairelerin dış çevrelerini Ayetel-Kürsi çevirir. Bunların içinde ise Arap harfleri ile muhtelif yazılar yer almaktadır.Dairelerin yanlarında ise, çeşitlimeleklerin ve henüz tam çözemediğimiz cin perilerin (?) adları yer alır ? Şöyle ki ; sol yakada : Dabi Şemun, Ganem, Hezeil, Mesdağ, OmiI(?), Semit, Sâlifgalak,; sağ yakada: Mihâil, Vağlail, Revfâil, Sevrâil, Gavrâil, Şevrâil, Şelşâil. Bu isimler bize gösteriyor ki, tılsım geleneği, İsrailoğullarından araplara ve dolayısıyle islâmiyete geçmiştir. Aslında tılsım, islâmiyette kesinlikle yasaklanmıştır. Göğüs kafeslerinin orta sağ ve solunda sarı yaldızla yapılmış karşılıklı iki ayak izi bulunmaktadır. Ayak izlerinin üzerinde ise, yine karşılıklı Hz. Alinin kılıcı olan Zülfikâr işlenmiştir. Dairelerin dişında beni İsrail kavminin melekleri olan Harut, Marut, Şurail, Rafail, Azrailin isimleri yer almıştır. Enseden dönerek gelen, ve orta yırtmaçda, gömleğin iki tarafını çevreleyen yazı şeridi vardır. Solda, Yâsin ; sağda 48. sure olan Fetih Suresinden bölümler yer alır. Birinci gömleğin arka yüzünde ise; ensede üç şerit halinde yazı şeridi, yanlarda daireler ve ensenin sağ ve solunda yine sarı yaldızla resimlenmiş akrep, Zülfikâr kılıcı bulunmaktadır. Bunların altında birer küçük daire olup, daireler altıgenlere yazı şeritleri ile ayrılmıştır. Bunların altında 5 x 5 bir kare, onun altında ise, daire içinde 4 x 4 bir kare yer alır. Dairenin yaylarında ise, sırası ile Cebrâil, Azrail, İsrafil, Mikâil adlı meleklerin adı bulunmaktadır. Bu motiflerin tam ortasında, yani sırt kısmının tam ortasında büyük bir dairenin iç kenarında çember içinde Ayetel-Kürsi nin tam metni yer alır. Daire içinde yine 10 x 10 luk kareler yazı ile teşekkül ettirilmiş, karelerin daire kenarlarındaki yaylarda ise, Arapca olarak Onları yedirdi, korkudan emin etti - Allah Seninle beraber Ya Muhammed ibaresi yer almaktadır. Bu büyük dairenin altında, 3x3, 4x4,3x3 kareler yer alır. İçinde vefk rakamları bulunmaktadır. Üstte sağda ve solda Mühr-ü Süleyman motifi içinde çeşitli vefkler yer almaktadır. İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesinde bulunan 162 x 100 cm. ebadındaki 1741 envanter numaralı İkinci gömlekte, yazılar çok daha girift olup, gömleğin bütün yüzeyini kaplamaktadır. Kısa olan kollar yine, 7 dikey yazı şeridine bölünmüş olup, bunlarda kendi aralarında yazı ile baklava dilimlerine bölünmüştür. Sağ yarım kol üzerinde, Ashâb-ı Kiramın isimleri bulunur.10 x 10= 100 kareye ayrılmıştır. Misal olarak bir sırası şöyledir : Saaad bin Süheyl,Saad bin Said, Saad bin Ubeyde,Saad bin Zeyd el-muhacirîn,Saad bin Re...,Saad bin Sait, Saad bin Sehl, Seleme binti Seleme Sabit. Sol kol üzerinde ise, yine 10 x 10 = 100 kare ve kareler içinde Peygamber Efendimizin sıfatları ve Esma-î Hüsna, yani Allahın 99 ismi bir sıra yazı ile ve bir sıra rakkam ile yer almaktadır. El-Halim,el¬Reşid, Halilullâh,Seyfullah, Rahmetullah, Habibullah, Kelimullah, Resulullah, Sahibu Mirâç, Sahib-u gabe garreyn ( Miraca giden peygamber anlamında ), Hafız, Settar, Mugîz, Gavî, Azîm, Zül-Celâl vel ikrâm, Mecîd, lâtif,Ahmed, Muhammed, Mahmud, Mustafa. gibi... Göğüs kısmı, ana şema olarak dörde ayrılmış olup, omuz kısmında 16 satırlık bir yazı bulunmaktadır. Fetih Suresi ve Yasîn Suresi yer alır.Onun altı yine karelenmiş, altında ise yine cetveller yapılarak daha altta yazı ile baklava dilimleri andırılmıştır. Gömlek, baş kısımdan geçirilmekte, olup, yaka kısmı sarı yaldız ve çok ince yazı şeritleri ile bölümlere ayrılmıştır. Boyundan aşağıya 4 bölüm vardır. Fetih ve Yasin Sureleri yer alır. Boyunda sol tarafta, sırma düğme bulunmakta olup, ucunda kırmızı mercan vardır. Bu gömleklerin yanında beyaz bir takke bulunmakta olup,1744 envanter numarası ile Müzeye kaydedilmiştir. Takkenin yarı çapı 16 cm. dir. üzerinde siyah ve kırmızı mürekkeple Allahın sıfatları yazılıdır. İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesinde 41 x 29 cm. ebadında, tılsımlı gömlek kumaşına benzer beyaz renkli bir kumaş parçası daha vardır. Solda belinde Zülfikar olan Hz. Ali,80 x 35 mm.ebadında minyatür tarzı resmedilmiştir. Zülfikârın boyu 60 mm.dir.Sağında ise, üç parça yazı şeridi vardır. Aşere-i mübeşerenin adları yazılıdır. Yazı araları yaldızlanmıştır. Sağda ise, nikaplı Hz. Muhammed Mustafanın oturur vaziyette resmi işlenmiştir. 85 x 55 mm. ebadındadır. Bunların altında ortada Hz.Hasan-Hüseyin, 62 x 52 mm.ebadında birinin elinde kitap ile tasvir edilmiştir. Resimlerde çeşitli renkler kullanılmış olup, minyatür havası verilmiştir. altta ve sağda ve solda yazı blokları vardır.Yazı blokları sonuda ; bu konular ile uğraşanlardan edindiğimiz bilgilere göre,iyi ve kötü huylu cinleri bağlayan, Mühr-ü Süleymanı remzeden ortada ve yukarıda solda iki şifromen yer alır. En altta ise, boydan boya 6 satır halinde arapca dua ve ibareler bulunmaktadır. Satır araları yaldızla doldurulmuştur. Her türlü kötülüklerden korunma ve tabiat üstü güçlere sahip olma arzu ve ihtiyacı sebebiyle yapılmış, etnografik değeri olan , halk inanışını gösteren, o devrin yarı şifahî edebiyatını, hattını, resim sanatını bize yansıtan bir eserdir. Resim sanatı bakımından da başarılı bir eski eserdir. Bazı müneccimler ve o devrin halk hekimleri(8) ; üzeri yazılı bu tür gömlekleri akıl hastalarına da giydirirler ve şifa umarlardı. Akrep sokmasına ve savaşlarda kişilerin zırhla korunması, kötülüklerden uzaklaşması, psikolojik olarak giyenlere moral vermesi,tabiat üstü güçlere sahip olma arzu ve isteği açısından da bu tür kültür inanç ve geleneklerimiz incelenmelidir. Not: Hülya Tezcan, Ürdün-Ammanda Ağustos 2003de yapılan Türk Sanatları Kongresinde Topkapı Sarayında Bulunan Tılsımlı bir gömlek konusunda bildiri sunmuştur. DİPNOT : 1. Ethel G.Stewart,The Turkish Connection of the Dene and Na- Dene, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Bülteni,S.4,Ankara,1986, s.6-8.;E.G.Stawart, An Appache Tribe of Turkish Origins, Comite International DEtudes Pre-Ottomanes et Ottomanes VIII.Symposium, Minnesota, 1987. 2. M.Zeki Pakalın, Tarih Deyimler ve Terimler Sözlüğü, C.2,s.619. 3. Orhan Şaik Gökyay,Tılsımlı Gömlekler,Türk Folklor Araştırma Yıllığı 1976, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1977, s.101. 4. Orhan Şaik Gökyay,A.g.e., s.100 5. Orhan Şaik Gökyay, Tılsımlı Gömlekler,Türk Folklor Araştırma Yıllığı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1977, s.97. ;Şire rakamlar için Bkz.Mustafa İloğlu,Gizli İlimler Hazinesi,C.1, İstanbul, 1971, s.11-20. Ebcet hesabına göre ; eski türkçede her harfin karşılığında bir rakkam vardır. vefk ilmi ise, sayılarla şifre olarak ifade edilen harfler, kelimeler ve ayetlerdir. Bismillâhirrâhmanirrahim ismi âzamı 19 ve 786 dır. 6. Orhan Şaik Gökyay,A.g.e., s.99 7. Sadi Bayram,Türk Kültüründe Mühr-ü Süleyman,Sanat Tarihinde İkonoğrafik Araştırmalar Semineri,8-10 Nisan 1991, Hacettepe Üniversitesi, Ankara,seminerde sunulan bildiri. 8.Geçtiğimiz asırlardan günümüze intikal eden ve kanunlarımız tarafından kesinlikle yasaklanan, bir nevî halk hekimliği adı verilen ve telkinle tedavî yolunu izleyen büyü , bizim konumuzun dişındadır. Biz bu bildiri.yazımızla; Müzemizde bulunan, etnografik değeri olan bir eski eseri tanıtmaya ve bu konuda kısa bilgi vermeye gayret ettik. Bu konudaki eski islâmî gelenekler için Bkz; Mustafa İloğlu, Gizli İlimler Hazinesi, C.1- 8, İstanbul,1971-80 ; İsmet Zeki Eyuboğlu, Anadolu Büyüleri, İstanbul, 1987. ; Son Çare Büyü, Tempo Dergisi, Yıl.4, S.14,31 Mart-6 Nisan 1991, İstanbul, 1991, s. 24-29. Yayınlandığı Yer: Vakıflar Dergisi S.22 ,1991 Bu makale ; İstanbul Vakıf Hat Sanatları Müzesinde Bulunan Tılsımlı İki Gömlek ve Kültürümüzdeki Yeri, Vakıflar Dergisi, S.XXII, Lâle Matbaası, Ankara 1991, s.355-364.’de yayımlanmıştır Sadi BAYRAM
Posted on: Fri, 25 Oct 2013 19:09:17 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015