Bundan 10 yıl önce biri çıkıp, bugün yaşayacaklarımızı söylemiş olsa, hiç düşünmeden “Haydi oradan, aklını mı yitirdin?” derdik. Çok şükür aklımızı henüz yitirmedik ama, AKP iktidarındaki akıl tutulması nedeniyle akıllara durgunluk verecek olayları yaşamak zorunda kaldık. * * * Örneğin ekonomiye bakalım, tarafsız uzmanların görüşlerine kulak verelim. Dün bu satırları yazmaya başladığımda dolar füze gibi fırlamış, bir doların iki lirayı bulmasına, sadece birkaç kuruş kalmıştı! Oysa Başbakan Erdoğan kısa süre öncesine kadar bir liranın bir dolara eşitleneceğini iddia etmişti. Başbakanın hedefi tutmadı ve doların değeri bir liracık (!), yani yüzde yüzlük bir sapmayla iki liraya yaklaştı! Peki doların iki lirayı bulması, hatta beklentilere göre bunu da aşacak olması, sade vatandaş açısından ne ifade ediyor? Maalesef sıkıntılı günlerin kapıda olduğunu ifade ediyor. Her şeyden önce AKP’nin “ekonomide Türk mucizesi yarattık” balonunun patladığını, borçlanmayla sürdürülen iç tüketimde saadet zincirinin kopmak üzere olduğunu gösteriyor. Enflasyonun yükseleceğini, başta enerji olmak üzere her şeye zam geleceğini haber veriyor. Dolarla borçlananların ödemede zorlanacağını, bankaların riskli kredileri geri çağırmaya başlayacağını, işten çıkarmaların artacağını, işaret ediyor. Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve yükselen faizler nedeniyle borçlanarak mal mülk sahibi olanların büyük sıkıntıya gireceğini duyuruyor. Uluslararası konjonktür nedeniyle Türkiye’ye giren sıcak para istihdam yaratacak yatırım ve üretime yönlendirilmeyip cari açığın kapatılmasında kullanıldığı için, ekonomideki kırılganlık daha da riskli boyuta ulaşacak. Özelleştirmeden sağlanan gelirler, ekonomide yapısal dönüşüm yerine popülist politikalarla çarçur edildiğinden, Türkiye’nin kredi notu yeniden gözden geçirilecek. Sevgili okurlarım, Siz siz olun, AKP yalakası, sözde ekonomi uzmanı televoleci tiplerin bu sıkıntıların gelip geçici olduğu yönündeki yalanlarına sakın kanmayın. Keşke gerçek onların dedikleri gibi olsa! Durum maalesef hiç de iç açıcı değil. Herkesin ayağını yorganına göre uzatması ve borçlanmaktan kaçınması gereken bir döneme girmiş bulunuyoruz. * * * Bu gerçekler ortada dururken AKP’nin sözcülerinden Bakan Bekir Bozdağ, Suriye’de henüz kimler tarafından yapıldığı netleşmeyen ve vicdan sahibi herkes tarafından lanetlenmesi gereken kimyasal katliamı, onun istediği gibi haberleştirmeyen Hürriyet Gazetesi’ne verip veriştiriyor. “Türkiye’de de bugün Hürriyet Gazetesi’ne baktığımızda manşetinde bambaşka olay var. Hangi vicdan, hangi anlayış bu haberi görmezden gelme talimatı verdi?” diye soruyor. Bekir Bozdağ, gözüyle görmüşçesine katliamı Beşar Esad’ın yaptığını ilan ediyor. Rusya ve Suriye ise aralarında çok sayıda küçük çocuğun bulunduğu yüzlerce kişinin ölümünden AKP destekli El Kaideci ve El Nusracıların sorumlu olduğunu öne sürüyor. Katliamın Batı’yı Suriye’ye karşı harekete geçirmeyi amaçlayan bir provokasyon olduğunu iddia ediyor. Bekir Bozdağ, soruşturmanın bitmesini beklemeden gazetecilere vurmayı sürdürüyor: “Dünyanın gündemi bu. Türkiye’nin en büyüğü olduğunu iddia edenin gündeminde yok. Bu en büyük vahşete, en büyük insanlık suçuna gazetelerinde yer vermeyenler, size kim baskı yaptı? İkinci, üçüncü sayfaya bir köşeye en ufacık bir satır koymama konusunda karar almamanıza kim yol açtı?” diye soruyor. (Oysa gazete haberi birinci sayfadan görmüştü!) * * * AKP anlaşılan bundan böyle kuşatma altındaki medyaya emir vermekle yetinmeyecek. Belki her gazeteye “haberlerin denetiminden sorumlu bir AKP yetkilisi” atayacak! Böylece darbecilerin sansür dönemlerini bile mumla aratacak! Bu da mı yetmedi. AKP önde gelenlerinden biri çıkıp “Bu gazetecilerin birkaçını sallandırın, bakın bir daha yaparlar mı?” diyecek. Hemen “Bu kadarı da olmaz!” demeyin. Dünyanın en büyük gazeteci cezaevine dönüşen Türkiye’de o günlerin gelmesini bekleyin!
Posted on: Fri, 23 Aug 2013 05:51:19 +0000
Trending Topics
Recently Viewed Topics
© 2015