CAMİYE 1-2, NAMAZA, NAMAZAAAA… İSLAMCI REJİM KURMAK - TopicsExpress



          

CAMİYE 1-2, NAMAZA, NAMAZAAAA… İSLAMCI REJİM KURMAK İÇİN HIZLANAN SÜREÇ! Öğrenci evleri, Spor alanı, kadın erkek ilişkisi, kadınların kontrol altına alınması alanındaki çalışmalara hız verildi..Kısacası futboldan tutun da tolumsal yaşamın her alanına, etki kurmak isteyen cemaat ve tarikatlar önlerindeki bütün engelleri ortadan kaldırmaya kararlıdırlar... Taksim ve Çamlıca tepesine büyük camiler yapılacak, Tek lider Recep Tayyip Erdoğan Cuma namazlarını sırasıyla bu camilerde kılacak ve Sultan Süleymanın minarelerinden daha yüksek olacak Erdoğan minarelerinin gölgesinde, Ein volk ein reich ein führer.... diye haykıran sürülerine seslenecek, önemli nutuklarını buradan okuyacaktır...! Erdoğanın ırkçı söylemleri Musolini ve Hitlerden farksız: Tek lider? Erdoğan, Tek Bayrak? Türk bayrağı. Tek Devlet? Türk devleti. Tek ırk? Türk ırkı. Tek Dil? Türkçe, Tek din? Sunni İslam dini AKP rejiminin başını çeken Erdoğan, Musolini gibi makyavelist uygulamalarla, askeri rejimleri aratmayan yeni bir polis devletine doğru hızla ilerliyor. Esasen Türkiye 1970 lerden itibaren bir polis ve asker devleti olarak şekillenme sürecine sokuldu. Toplam polis sayısı sürekli artarak 350 000 ni geçti. Politik islamcılar, onlarca tarikat ve cemaat eşliğinde askeri darbelerin de kendilerine sağladıkları olanaklardan faydalanarak devletleşmelerini tamamladılar. AKP de, Gülen hareketi de, İslam-Türk-NATO Sentezini benimsiyor. Her iki hareket de, parazit tefeci İslami dinci gericiliği ve şovenist milliyetçiliği harmanlıyor. Her iki güç de, demokrasiye, düşünce, örgütlenme ve inanç özgürlüğüne düşman. Her iki güç de, akıl ve bilim yerine imancılığı ve göksel dogmatizmi bayrak ediniyor. AKP de, Gülen hareketi de, Kürt toplumunu, Alevi toplumunu, bütün yerli halkları mukaddesatçı-milliyetçi şovenizm doğrultusunda asimile etmek amacını paylaşıyor. Her ikisi de NATO’nun emrinde Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar’da yayılmacılık yapıyor. Her iki güç de, sendikal harekete, kadın hareketine, laikliğe düşman. AKP militarizme, öncülleri gibi diktatörlüğün olmazsa olmaz koşulu olarak sarılıyor. TSK, köy koruyucuları ve paramiliter güçler bir bütün olarak AB üyesi devletlerin toplamından daha fazla bir kitlesel güçle ülkeyi kıskaç altına almış durumdadırlar. Türkiyede, tek adamın kontrolüne girip ifade özgürlüğünün adım adım kısıldığı, belli bir kimlikçi siyasi çevreye özgü islamcı sembollerin halka dayatılmaya başlandığı Türkiyede iyice otoriterleşen ve önemli ölçüde bozulan şekilsel Parlamenter Politika Dünyası, kendisiyle meşgul olmaktan, gençlerin yeni dünyasını göremedi -ta ki tek belirleyici Tayyip Erdoğanın, eski tavrını terkedip yaşam tarzlarına müdahale etmeye başlayıncaya, tek tip Müslüman Muhafazakar bir insan modeli yaratmaya hız kazandırıncaya kadar. Anadoludaki de facto alkol yasağını ve islami kimlikçi sembolleri metropollere de dayatmayı deneyen, kendi islami kimlikçi biatkar insan modeline uymayan herkesi kabaca aşağılayan Erdoğan, bilmeden, bu yeni dünyanın sınırlarını ihlal etti ve hiç tanımadığı, son derece özgün büyük bir gücün saldırısıyla karşılaştı. Erdoğan, devrin imaj devri olduğunu, insanların itibarsızlaştırılarak ölmüşten beter edilebileceğini iyi bilen biri olarak, karşısındaki orantısız yeni güç karşısında paniğe kapılmış görünüyor. Gençlerin, çeşitli konularda itilip kakılmış farklı halk kitleleri tarafından desteklenmesi ise tam bir devrimin yaşanmasını sağladı. Aynı desteği ne 68liler ne de 78liler alabilmişti. Direnişin ilk haftasında, tüm Türkiyede her gece on milyon kadar insanın sokağa inip Erdoğanı protesto etmesi, Türk tarihinde benzersiz bir olaydır. Gençler, bu kadar güçlü olduklarını bilmiyorlardı birkaç gün içinde öğrendiler. Bunu onlara öğretenlerin başında da kadınlar var. Kızlar en ön saflarda, yanımızda olmasalardı, bu kadar cesur olmazdık diyen aktivistleri unutmamak gerek. Gezi Parkında hemen dikkat çekiyorlar. Direnişçilerin yarısı, hatta yarıdan fazlası kızlardan oluşuyor. Bu da, kadın cinayetlerinin rekor düzeye çıktığı bir ülkede, tavizsiz özgürlük isteğinin en somut ve anlamlı ifadelerinden biridir. Göstericilerin dağılmaması, her gaz saldırısından sonra sokağa geri dönmeleri AKP iktidarının diktasının benzersiz tarihî bir olayla karşı karşıya bıraktı: Burada eskiden, yaşam tarzını tehdit altında görmeyen ve kendi dünyasında yaşayan kitleler, şimdi yaşam tarzını tehdit altında görüyor ve kendini güvence altına almak için politika sirkine doğrudan müdahale ediyor ve devrin kötü sembolü haline gelmiş olan Tayyip Erdoğanı devirmek istiyor. Neşeli, esprili, birbirine saygılı, doğayı sevip savunan, yaşadığı alanlara ve şehrine sahip çıkan, tavizsiz demokrat, kimsenin yaşam biçimine karışmayan, kendi hayat biçimine karışılmasına da kesinlikle izin vermeyen, kim olursa olsun herkesle aynı göz hizasında konuşan, zengin-fakir ayırmayan, kendi içinde elitizme ve imtiyazlara izin vermeyen, parayla ölçmeyen, bu yüzden satın alınamayan, çoğunluğu 16 ile 25 yaşları arasında, nazik, zeki, yardımlaşmayı seven, mücadeleci gençler bunlar. Verdikleri mücadele, aslında kendi bireysel özgürlüklerinin kısıtlanmaya başlaması nedeniyle başlamış olsa da, buradan yola çıkarak bütün ülke için özgürlük ve demokrasinin garanti altına alınması mücadelesine dönüşmüş durumda. Bunun karşısında Osmanlı İmparatorluğunun suç ve günahlarının bu mirasçısı olan İslami gericilerimizin hırslarının, gerçekte sahip oldukları olanak ve kapasitenin çok daha ötesinde olduğu belli. Erdoğanın ırkçı söylemleri Musolini ve Hitlerden farksız:Erdoğan, “Biz Afyonkarahisar’dan çıkarken tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet dedik. Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Biz Türkiye’nin dört bir yanında bunu söylüyoruz” dedi....Güçlü millet istiyorsak bunun olması lazım. ..., Bizim genç ve dinamik nüfusa ihtiyacımız var. O da buradan geçiyor. ..tek ırk, tek devlet, tek lider anlamina gelen Almanca nazi kılıbını kopyalan Erdoğan bunu 80 yıl sonra devam ettiriyor! Sadece Kemalistlerin dikenli telleri arkasında değil, Führer Erdoğanın, tek vatan, tek dil, tek ırk, tek din sloganları şimdi her yerde çınlamaya başladı. Türlü türlü komplolar, faili meçhul cinayetler, kışkırtmalar, başta muhalifler olmak üzere giderek tüm toplumu kuşatan izleme-gözetleme gibi gelişmeler, gerçekte bunayan sistemin kendini ayakta tutabilmek için giderek korkunç bir Büyük Birader’e dönüşmesinin kaçınılmazlığını göstermektedir. Tek Bayrak?Türk bayrağı.Tek Devlet?Türk devleti.Tek ırk?Türk ırkı.Tek Dil?Türkçeö Tek din? Sunni İslam dini sloganları ile diktatörlüğünü pekiştirmeye çalışan AKP Türkiyeyi kan gölüne çevirmekte kararlı görünüyor... R.T. Erdoğan Türkiye’yi Hapishaneye Çevirmiştir. Türkiye’de her dönem muhalif kesimler tutuklanmakta, işkenceden geçirilmekte ve cezaevlerine operasyonlar düzenlenerek tutuklular katledilmektedir. Bu iktidar döneminde de bu politika aynı şekilde devam etmektedir. Yine on binlerce insanın, sendikacının, avukatın, gazetecinin, seçilmiş siyasetçinin zindanlara tıkıldığı bir süreçten geçmektedir. Arada sırada çete dalaşmaları olsa da temel yasalar ve sistemin ana güçleri aynen kaldı: şimdi Siyasal İslamcılar aynı anayasayı kullanarak, aynı işkenceci polis ve askeri kullanarak zulme devam ediyorlar...Özel yaşamlar, telefon konuşmaları her şey herkesin elinde koz olarak kullanılan baskı ve tehdit unsuru haline getirilmiştir. Rejim bekçiliğine soyunmuş teror ve zulüm mekanizması aynen zamanın İttihat-Terakki’si gibi kendilerini en kötü ihtimale (bir bölünme sürecine) hazırlıyorlar. Bu çerçevede iç savaş aygıtına, Osmanlının çöktüğü ve TC’nin kurulduğu süreçtekine benzer bir misyon ve şekil kazandırılmakta olduğu anlaşılıyor. Bu kesimler, zamanında Ermeniler ve Rumlara yapılanların bu kez de Kürt ve Aleviler için gerekli hale gelebileceği üzerine birtakım hesap ve hazırlıklar yapmaktadırlar. Bu hazırlıkların rengi, bazı illerin muhtemel pogrom provaları için pilot bölgeler olarak seçilmiş olması, Kürtlerin “sürülmesi”, “kısırlaştırılması”, Sunni Türklere en az 3 çocuk yapma zorunluluğu, gibi Nazi söylemlerinin ayyuka çıkması gibi olgulardan iyice anlaşılmaktadır. Bunları yapanların patolojik vakaymış gibi ele alınması tarihten hiç ders alınmaması anlamına gelir. R.T. Erdoğan Soykırımcıdır Türk devletinin tarihi aynı zamanda soykırımlar tarihidir. Anadolu’da yaşayan farklı kültür ve inançları bir zenginlik olarak görüp, geliştirmek bir yana “tehdit” olarak görüp yok etmek istemiştir.Başta Rumlar, Kürtler, Ermeniler olmak üzere farklı ulus, milliyet ve azınlıklara karşı soykırım uygulamıştır. 1915 Ermeni, Êzidî, Süryani, Keldani’lere karşı, 1938’de Dersimlilere ve kuruluşundan günümüze kadar Kürtlere yönelik soykırım politikası süre gelmiştir. Çamlıcada, Taksimde camiye ihtiyaç yok. Gösteriş uğruna siluet mahvediliyor. İşgalci barbar kitleler İstanbulun tarihi silüetini zaten yeterince değiştirdiler. Bu dev caminin amacı gerçekten ibadet için değil, bunca cami varken Erdoğanın kalkıp 20 000 kişiyi barındıracak böylesine dev bir cami için emir vermesi, Osmanlı padişahlarının şan ve şöhretlerinin sembolleri olan bu beton yığınlarını, gösteriş için, kendisi için kopyalamasından başka bir şey değildir. Balkanlar’da; Osmanlı sömürgeciliğinden kurtulmak isteyen mazlum halklar, bağımsızlık mücadelelerine başladıklarında; Türkler ve Osmanlılar tarafından müslümanlaştırılan, Arnavut, Boşnak, Ladino ve Çerkezlerden oluşan kitleler Anadolu’ya göç ettiler. Balkanlardan gelenler, amansız bir savaştan kaçarak Anadolu’ya sığınmışlardı. Gelenler bir daha yer ve yurtlarından göç etmemek için kendilerine kalıcı ve güvenli bir yurt edinme amacındaydılar. Ne varki o zamanlar Anadolu’da Rum ve Ermeniler, Kürdistan’da; da Kürtler yaşıyorlardı. Bu durum yangından canını kurtarmak için evinin penceresinden atlayan birinin; sokaktan geçmekte olan kişilerin başına düşmesine benzeyen bir durumdu. Tabii gelenler sadece sokatan evine giden adamların başına düşmekle kalmadılar. Sokağın (Anadolu’nun) binlerce yıllık sakinlerini de etnik temizliğe uğrattılar. İtihatçılar bu işin çözümünü kendileriyle birlikte getimişlerdi. Bu çözümde tek vatan, tek millet, tek bayrak, ve tek dil şeklinde formüle ediliyordu. Bunun için Rumlar mübadele edilecek, Ermeniler techir ve Kürtlerde asimile edileceklerdi. Bu görev; Enver, Talat, Cemal paşalar ve Bahattin Şakir tarafıdan uygulamaya başlandı. Bu şahsiyetlerin tümü de Balkanlardan gelen ırkçı - milliyetçilerdi. Anadolu’yu; tek vatan, tek millet, tek bayrak ve tek dil formülüyle türkleştirmek için başlatılan göç ve katliam operasyonları; yüzbinlerce Rum’un; Yunanistan ile mübadele edilmesine ve 1, 5 Milyon Ermeninin katledilmesiyle sonuçlandı. Enver, Talat, Cemal ve Bahattin Şakir dörtlüsü; Kürtlerin asimile edilmesinini göremeden bu dünyadan ayrıldılar. Onların yarıda bıraktığı görevler Kemalistler tarafından devralındı. Türkiye Cumhuriyetini Kuran Kemalistler; Kürtlerin hak, adalet ve kendi kaderlerini tayin haklarını tanıyacaklarına, onların zayıf ve yaralı olmalarından faydalanarak yavaş yavaş Kürdistan’ı işgal etmeye başladılar. Kürtler bu işgali kabullenmeyerek 1925 yılında Şeyh Sait Efendinin önderliği altında direnişe geçtiler. Direniş; Sovyetler Birliği ve Fransızların; Kemalistlere verdiği desteklerle yenilgiye uğratıldı. 48 Kürt önderi darağacına çekildi. Binlerce Kürt köyü yakıldı, yıkıldı ancak Kürtler yılmadılar. 1928’de Hoybun cemiyetinin hazırladığı Ağrı Dağı direnişine başladılar. Kemalistlere karşı verilen son Kürt direnişide 1938 de Şeyit Rıza önderliğinde Dersim’de verildi. Desimli Kürtler katledildiler, yenildiler ancak diz çökmediler. O tarihten sonra Türkiyedeki devlet ve siyaset tamamen Balkanlardan gelen ırkçı-milliyetçi kadrolar ve elitler tarafından yönetildi. Kürtler üzerinde şiddetli baskılar ve asimilasyon uygulandı. Kürt şehirlerindeki demografik yapılar değiştirildi. Kürtlerin varlığı inkar edildi. Adalet ve demokrasi isteyen Kürtler zindanlara dolduruldular, işkencelerden geçirildiler. 2000 li yıllara gelindiğinde AK Parti adalet ve demokrasi vaad ederek iktidara geldi. Yıllarca Kemalist diktatörlük altında inletilen kitleler verilen vaadlere inanarak AK Partiyi desteklediler. Kürtler AK Partiye; hiç kimseye vermediği ölçüde destek verdiler. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa Anadolu’lu kadroların yer aldığı bir hükümet kurulmuştu. Ne var ki bu durum çok fazla sürmedi. Tayib Erdoğan’ın etrafında toplanan Balkan kökenliler; AK Partiyi avuçlarının içine alarak; dede ve babalarından yadigar aldıkları tek vatan, tek millet, tek bayrak ve tek dil gibi ırkçı- milliyetçi formülü; AKP nin ana çizgisi haline getirdiler... Tayibb Erdoğan; gittiği her toplantıda Balkan milliyetçilerinin düdüğünü çalmaya başladı. ERMENİ MEZARLIĞI’NA PARK VE APARTMAN KARARI DAHA ÖNCE DE SORUN OLMUŞTU! 1930 lerde İçinde Ermeni kilisesi bulunan Surp Agop alanı istimlak ediliyordu. Kanuni Sultan Süleymanın aşçısı Manuk Karaseferyan’ın padişahı komplodan kurtarması ile Ermeni cemaatinin eline geçtiğine inanılan, 1560’ta İstanbulda yaşanan büyük veba salgını ile mezarlığa dönüşen büyük arazi yüzyıllar sonra el değiştiriyordu. Ermeni toplumunu rahatsız eden kararın ardından iki kısma ayrılacak olan mezarlığın ön tarafında yani tramvay caddesinde 7 parça arsa apartman yapılmak üzere satılacaktı. Belediye burada küçük küçük binalar inşasına izin vermeyecek, arsaları ancak büyük apartmanlar yapmak isteyenlere satacaktı. Bu arsaların arasında birer yeşil saha bulunacaktı. İkinci kısım Taksim Meydanı’ndan başlayacak olan gezinti yolunun devamı olacaktı. İşte bu Ermeni ve Rumların kemiklerinin gömülü olduğu yere bir cami, gezeğenin en büyüğü en pahalısı, muhteşem bir cami kurulacak ve adı da Erdoğan camisi olacaktı. Böylece Erdoğan, başkanlığını, kendisini ondan sandığı, yolundan gittiği Osmanlı sultanlarının devamlılığını sembolleştiren, yüksekliği onlarınkini geçecek minarellerin gölgesinde mehter marşları ile ilan edecekti. Hünkarımızın Sunni Müslümanların önderliği sevdası şimdilik tehlikeye girdi! OSMANLI TORUNU ERDOĞAN! Osmanlı dönemini hayal eden Erdoğanın ortak hareket ettiği Arap ülkelerinde halk zulüm va baskı altında inim inim inliyor. Erdoğanın Suudi Arabistan, katar, Sudan, Cezayir, Fas ve diğer ilkel Sunnici İslam diktalarını desteklemesi hangi özgürlüğe tekabul ediyor? Osmanlıcı R.T.Erdoğan kendisine karşı çıkmayan Sunni İslamcı diktalara karşı değil, onların koruyucusudur. Demokratlık postuna bürünen AKP rejimi başta Suudi Arabistan, Kuveyt, Sudan ve Katar olmak üzere yeryüzünün en zorba şeriatçı diktatörlüklerinin yandaşıdır, onların desteğinde Suriye iç savaşında ki görevlerini tamamıyla yerine getirmektedir. Suudiler, Kaddafi ve Esad gibilerini yaramaz çocuklar olarak gördükleri için onları istemiyorlar. Yoksa Libyaya veya Suriyeye hürriyet getirmek değil...! Nitekim tüm bu ülkelerde Suudi ve AKP desteğinde aşırı dinci diktalar inşa edilmiştir. AKP, Suudi barbarlığının kendilerine verdikleri görevlerden hangi özgürlüğü anlıyorlar! Abdullah Gül, yeşil sermayenin merkezi olan Arap bankaları birliğini en uzun yönetenlerdendir. Şimdiki AKP rejimi Sunnici İslam diktatörlüklerinin en büyük destekçisidirler. İslâmi bankacılık, özellikle Suudi Arabistan ve diğer ülkelerde, örneğin Bahreynde kurulan İslâmi para kurumları, esas olarak Kara Bankacılığı sistemiyle çalışır. AKP bu kirli paralarla palazlandı. Tarihte en fazla kara para AKP döneminde aklanmıştır. Afganistan ve Pakistandan Türkiyede ki köy koruyucuları denetiminde Avrupaya uzanan uyuşturucu hattı AKP döneminde tam hızla çalışmaya devam etti. Kirli İslâm paraları ülkede cirit atarken, Rabıtanın yanında Faysal Finans ı boş durmadı. Merkezi Cenevre kenti olan 55 İslâm bankasının üst örgütü Dar-al Mal-al İslâmi tam birçok Uluslu para kapitali şirketidir. Faysal Finans da bu örgüte bağlıdır. Yani çok uluslu şirketler grubunun Türkiyedeki düzenin bir parçasıdır. Üçüncü örgütün adı: Al Barakadır. Türkiyedeki kolu ise Al Baraka-Türktür. Suudi merkezlidir. Özal ve Topbaş ailelerinin ortaklığı vardır. Başkan yardımcılığını ünlü Topbaş adlarından biri; Mustafa Topbaş yapmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının da soyadı Topbaştır. Kurulun diğer adları ise; Türkiyede Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, AKPlilerin ve de Başbakanın Kemal abisi diğeri de Talat İçözdür. Bir başka kurum ise,44 İslâm ülkesince gerçekleştirilen İslâmi Kalkınma Bankasıdır. İç tüzüğüne göre; üye ülkelerin tekil veya kolektif toplumsal ve ekonomik gelişmelerini Şeriat ilkelerine uygun olarak artırmak ana hedeftir. Suudi Arabistan, Türkiye tarikat- cemaatler aracılığıyla sokulmuştur. Parasal ilişkiler bu kesimin hizmetiyle ve karşılıklı desteğiyle sağlanmıştır. İslâmi sermayenin girişine izin veren Özal ailesidir. Özcan ve Topbaş ailelerinin bir kısmı nurcu, bir kısmı da Nakşi Erenköy cemaatindendirler. İçerisinde tarikat-cemaat sermayedarlarının da bulunduğu bu yeni sermaye kesimi, ilk kez hatırı sayılır bir ekonomik güce sahip bağımsız bir güce dönüşüverdi. İşte yeşil ya da İslâm Emperyalizminin güçlenip, yayıldığı ve aranan olan oluverdiği bir merkez... AKP yönetimi; başlı başına bir sermaye grubudur. Ailenin, Suudi finansmanı ile tarikat anamalının ya da parasını bağdaştırarak siyasi ve ekonomik açıdan nasıl yükselişe geçtiğidir. Çoğu Nakşibendidir. POLİTİK İSLAM DEMOKRASİ İLE BAĞDAŞMAZ. Osmanlı devleti benzeri bir siyasal yapının oluşumuna soyunan Sunnici İslamcıların, Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu konjonktüründe, bu heves ve hayallerini yaşama geçirebilmeleri olanaksızdır. Sunni Şii çatışmasından faydalanan daha büyük güçler mevcuttur. Herşeyi tepeden takip eden Batılı devletlerin buna sıcak bakacaklarını ya da en azından Ankaranın bu doğrultudaki girişimleri karşısında sessiz kalacaklarını sanmak yanıltıcıdır, dolayısıyla, Türk gericilerinin Erdoğanın özel harpçilerince yönetimi devralınan PKK ve benzeri örgütleri kendi güdümlerine almak suretiyle büyüme planları, risk olasılığı yüksek bir kumar oynamaya benzemektedir. Yıllarca Batıyı alavere dalavere ile uyutan AKP cemaatleri, ırkçı dinci tarikatlar, ılımlı İslam adı altında büyük güç topladılar. Batıdaki bazı geri parti ve otoriteler bu sinsi yalan dolanın etkisinde kalarak kendileri de bataklığa saplandılar. Avrupada sosyalist geçinen bir sürü gurup ve parti İslamcılığın etkisinde kendi idelojilerini de unuttular! Bu sözde salon aydınları ılımlı Sunnici diye algılamaya çalıştıkları aşağılık şeriat rejimlerini desteklerken, temel insan haklarını yokeden Talibanlara, hamaslara, Vahhabi yobazlarına, tek tek ya da organize destek vermeye devam ediyorlar. AKP desteğindeki din maskeli İslamcı örgütler Avrupada cirit atıyor her tarafa cami kuruyorlar, açılışlarını ise bu kafir denilen çürümiş beyinsiz sosyalistlerle beraber yapıyorlar... Böylece islamcılık hem daha kolay militan, hem daha kolay maddi ve lojistik destek bulmakta, hem de büyük bir halk desteğine kavuşmaktadır. Küresel olarak baktığımızda İslam dini, baskı ve zulmün önemli bir kaynağı olmuştur. Şeriat, cihad, şehitlik, tekfir vb. kavramlarla kitleleri hakimiyet altına alacak unsurlar haline gelmişlerdir. Mısırda Müslüman Kardeşler iktidarında ülke bir şeriat devleti karanlığına doğru sürükleniyor. Mısırda olan bitenler bir dogmalar bütünü olan İslam ile demokrasinin bağdaşamayacağını bir kez daha ortaya koyuyor. AKP rejiminin geldiği nokta bir daha gösteriyor ki, İslam ile Demokrasi kesinlikle bir biriyle bağdaşamaz. İslam tabiatı gereği anti- demokratik olmak zorundadır. Türkiye örneğinde olduğu gibi bütün bu cemaat ve tarikatlar askeri diktatörlüklerin yanında yer almışlardır, İslam locasından olan Özal, Kenan Evren tarafından başbakan yapılarak ödüllendirilmiştir. 12 Mart darbesinden sonra tek bir İslamcıya dokunulmadığı gibi, işkence ve infazlarda Nakşibendi tarikatından özel adam istenmiştir. Bugünkü siyasal İslam rejiminin temelleri 12 eylül askeri cuntasından sonra atılmıştır. AKP kadroları askeri kliğin çizdiği politik sistemin ürünleridirler. AKP kadrolarının yaklaşık yüzde 64 ünü sağlayan sertlik yanlısı Nakşıbendi tarikatı, Erdoğanın tam diktatörlüğünü isterken, son olaylardan sonra yeni mevziler kazanan Fetullah gurubu A. Gül ile beraber hizipleşmeye yeni bir ivme kazandırıp, TSK yi yanlarına alarak Erdoğanı zayılatmaya çalışacaklardır. Sevgi ve Saygılarla Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey ---------------------------------------------------------------------- Esin Duran, Selda Suner, N. Gök, Pelin Moda, Bedri Engin, Nazmi Dogan, Sevda Suner Sezer Aşkın, H. Datvan, Salih Demir, Nizamettin Duran A. Demir Melahat Baykara, ismail çekmez. Aydin Nizam Uğur Demir Ismail B. Cenk, Tekin Balkic Selma Altuntaş, Filiz Serin, Nedim Serin, Vedat Koçak, Salih Birdal, Mustafa Gur, Hasan Zafer Bahar Ünsal Osman B. Ayse bahar Metin Maslak H. Maslak Dilek Solak zeynep içkaya Sevda maslak Sercan Gezmiş Aynur Balkaya İpek Doğan Nazım Doğan Murat Doğan esin erkan Beyhan erdem n. erdem İsmail Deniz Ayten BARAK Ugur Birdal Ahmet Tan Yıldırım Kongar Selma Kongar Birol Aytekin Hatice Gül Ibrahim Erkin Kemal erdem Rıza Akdemir Mehmet Coskun Hüseyin demir fethi killi Yeliz Ender Mustafa Ender Ugur Basak Kemal Dektaş Ayten Ilkdal Nuri Aktanır Metin Koc Sevgi Ender Burhan Kulakçı Oğuz Duran Burcu Kanter Aysel kanter Erol kanter Layla SOLGUN M. Oktay Kemal Aktas Yelda tekinoglu Orkun Keskin T. Vural Oğuz şen Nur Şen Ismail çaykara Burhan Orkal D. Kahan Seher Yıldız Esra akkaya Mehmet Uzan Yeliz IŞIK Seyhan İlknur Osman Çekiç esma yıldız Murat Çetindal Ali OkyarMusa Tekin Aslı Birdal Nazmi Doğan İnci Gür L. Okar Mustafa Karkaya Omer Aytac Mürsel Bozkır Zeynep Şengül Gülcan Iğsız Murat Nidar şemsi Kaya Ayten Ekşi, Eda leman nermin ışıl D. Polat Kadir Erdem Serdar OKTAY Mehmet Özdemir Mustafa Erkan Nuri AKTAS Emine AKTAS O. Kadir Ergun Metin Kurca Sedat Isiklar Filiz Bag Kadir Baskale Sevim Varlik Hasan Mesut Akkaya Necmi Guler Erhan Isguz Meral Okur Bilge Okyaz. Kemal Koç L. Mirakoğlu Oktay Kızılcık Mehmet Yavuzgil Erdal Polat Hüsnü oktay k. Sankay Ahmet tekin. Semra Kaya Mustafa Çiçek Kayhan Göçkaya Erdal Solgun Mehmet Solgun Esra Solgun N. Altik Oguz Karakış Leyla Mert Işık mert D. Öksüz Erdem Yılmaz Ayse Eltan S. Guner M. Deniz Ok Mehmet İnce Huseyin Cinar Meltem Cinar Berk Cinar L. Demirkaya Huseyin Çilek Ayten Irmak D. Okdere Ali Uskan Berdan Temiz. H. Baskale Murat Gülay Esra Gülay Mustafa Akyol A. jale Kol M. Kol Tamer Oktay Aslan Burukoglu I. Demir Nurettin Akdal Uzan Kara ismail Igdır Nuri Şen Hasan.Y. Balci Mehmet Yucel ***********************************
Posted on: Tue, 12 Nov 2013 07:37:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015