Düşman cephe, her ihtimali hesaba katmıştı, ama bu imanın - TopicsExpress



          

Düşman cephe, her ihtimali hesaba katmıştı, ama bu imanın kahramanlaştırma derecesini bilememişti. Ateş püsküren çeliğe karşı Mehmetçik, iman dolu göğsünü siper etmişti. Hem de onca kana, kine ve acımasızlığa rağmen insanlığından bir şey kaybetmiyor, düşmanının seviyesizliğine asla düşmüyor, böylece savaşa güzellik getiriyordu. Hastaya, hastaneye, silâhsıza, teslim olana ateş etmiyor, esire misafir muamelesi yapıyordu. İmanından kaynaklanan merhameti öyle coşkundu ki, onu tek dişi kalmış medeniyetin acımasızlığı bile söndüremedi. Bu merhametten düşmanı da yararlandı. Kendisini tehlikeye atarak, yaralı düşmanını sırtlayıp siperine götürdü. Mehmetçik, Çanakkalede binlerce insanlık dersi verdi. Şimdi, daha aradan bir asır bile geçmeden, bırakın düşmanlarını, dostları, hatta çocukları ve torunları dahi o insanlık örneklerine yabancılaştı! O güzelim insanlık tabloları unutuluverdi. Mehmetçiğin Çanakkalede yaşattığı insanlığa bütün dünya, şimdi daha çok muhtaçtır. Çünkü, açık ve örtülü savaşlarda yine acımasızlıklar, sömürüler, bencillikler ve yaşanıyor;yine insanlar, küçük çıkarlar uğruna, açlığa ve ölüme terk ediliyor;özellikle de Müslümanlar, yine dünyanın her yerinde kana, gözyaşına, acıya boğuluyor. İşte bu sebeple, Çanakkalede Mehmetçiğin sergilediği insanlığı samimi olarak yaşatacak bir imana şiddetle ve çok acele ihtiyaç vardır. Bu imanı yaşayarak, dünyada insanlığın, sevginin, hoşgörünün hâlâ var olduğuna insanları inandırmak gerekiyor. Aksi halde zayıfın ezilip sömürüldüğü, zenginin daha da zenginleştiği bir maddeci zihniyet, çölleşmedik gönül bırakmayacaktır. Dünyayı yeniden ve bir daha merhametle, vicdanla, sevgiyle, şefkatle kim tanıştıracak? Bu insanlık görevi, herkesten önce, Çanakkale dehşetinde bu güzellikleri yaşayanların torunlarına düşmez mi?Yani bize, size, hepimize düşen ve alternatifi olmayan bir görevdir bu... İnsanlık ya yeniden ve bir daha kendine gelerek yaratılış gayesini hatırlayıp dünyaya yaşanılacak bir hayatı gösterecek ya da gelişini hızlandırdığı kıyameti bekleyecektir. Mehmetçiğin güzelliklerin kaynağı yüreğindeki imandı. O, imanın başka adreslerde aranmaması gerektiğini, adıyla da bütün âleme göstermekteydi. Çünkü o, Mehmetçik idi...Adı, sahibinin güzelliklerine sahipti. Bütün imkânsızlığına, çaresizliğine ve bilgi eksikliğine rağmen, güzelliğin adresini biliyordu. Güzelliğin kaynağından fazla uzaklaşmamıştı. Gönlü, Güzeller Güzelindeydi... Bu millet, onu o kadar çok seviyordu ki, bu muhabbetle onun adını askerine ad olarak almıştı. Böylece dünyada, peygamberinin adını kendisine ad olarak alan tek ordu olmuştu. Hem de bu adı alışta, benzersiz bir incelik göstermiş, asla onun gibi olamayacağını bilmenin ve aşkının derinliğini göstermenin idrakı içinde Muhammedi Mehmete çevirmiş, onu da küçülterek askerine isim yapmıştır. İşte Çanakkale, bu askerin zaferidir. Çanakkaleyi diğer zaferlerimizden ayıran bir üstünlüğü de, Osmanlının son döneminde, daha doğrusu çöküşü sırasında kazınılmış olmasıdır. Bu zafer, Çöktü, bitti,öldü denildiği zamanda Osmanlı insanının ne olduğunu bir kez daha bütün dünyaya göstermiştir, Osmanlı insanını bütün olumsuzluklara rağmen güçlü ve üstün kılan İslâm imanını dosta düşmana tanıtmıştır. O günden sonra düşmanlarımızın asıl hedefi imanımız olmuştur. Çünkü onlar da iyice anlamışlardır ki, yüreklerde bu iman olduğu sürece bu millet ne sürü olur, ne de sömürülür... Bugün ülkemizin içinde bulunduğu bütün darboğazların sebebi, bizi biz yapan, kimlik ve kişiliğimizi oluşturan değerlerimizden uzaklaşmamızdır. Çanakkaleden aldıkları dersle, düşmanlarımız, neremize vuracaklarını öğrenmişlerdir. Biz ise, tam tersine, bir gaflet ve tembellik içine düşüp sürekli düşman oyunlarına gelmişiz. İşin en acı yanı da, maddi ve manevi varlığımızı borçlu olduğumuz İslâm imanından ve onun kazandırdığı ahlâktan uzaklaşmış olmamızdır. İslâm imanından uzaklaşmak demek, sahip olduğumuz temel hayat damarını koparmak demektir. Çünkü bu millet, bin senedir, sahip olduğu bütün güzellikleri o imana borçludur;bütün kahramanlığını, güzel ahlâkını, sevgisini o imandan ve o imanın en yüksek temsilcisi olan Güzeller Güzelinden almıştır. Bu gerçeği görenler, bu milleti zayıflatmak ve yenmek için doğrudan doğruya her vesile ve vasıta ile imana saldırıyor, bu konuda netice almak için her yolu, daha doğrusu her yolsuzluğu deniyorlar;ilmi gerçekleri saptırıyor, tarihi tahrif ediyor, güncel olayları tersine çeviriyorlar. Bütün mesele, İslâmla güçlenmiş, kahramanlaşmış olan bu milleti tarih sahnesinden silmektir. Çanakkalede çok ümitlendiler;maddi sebeplere, silâh ve asker üstünlüğüne, Osmanlı askeri ve bürokratik çözülmesine bakınca da hemen harekete geçtiler. Ancak Mehmetçik bütün bu olumsuzlukları tersine çevirircesine şahlandı. Bu şahlanış , bütün plânları, entrikaları, ince ayar hesapları alt üst etti. 1916 yılının şartları iki yıl sonra değişti, çünkü Mehmetçik, elinden geleni, hatta gelmemesi gerekeni de yapmıştı. Ancak askeri ve sivil bürokrasi, kendisinden ve silâh arkadaşlarından kaynaklanan sebeplerle çaresiz kaldı ve devlet çöktü. Mehmetçik çökmemişti; zira hâlâ aynı imanın sahibiydi... Gün, düşünülen yerden kalkmanın günüydü. Tekrar, yegâne gücümüz olan Mehmetçiğe iş düştü. Bu defa bütün millet yediden yetmişe Mehmetçikti... Yeni savaşın adı İstiklâl Savaşı idi. İstiklâl bağımsızlık demekti. Daha iki asır önce dünyaya bağımsızlık armağan eden devlet, şimdi son vatan parçasında kendi bağımsızlığını kurtarmaya çalışıyordu. Yine imkânsızlık vardı... Yine düşman çoktu ve güçlüydü...Biraz yorgun ve yaralı da olsa, yine karşılarında kahraman Mehmetçik vardı. İstiklâl Savaşı, Çanakkalenin verdiği tecrübe ve moralle kazanıldı. Mustafa Kemal Paşadan Ali Çavuşa kadar aynı kadro, bir kez daha cephede saf tuttu. Çanakkale Zaferi, hem Balkan Savaşlarındaki acı yenilgimizin hüznünü giderdi, hem de İstiklâl Savaşımıza güç verdi. Söylemesi biraz zordur;ama Çanakkale Zaferi, günümüzdeki olumsuzluklardan bile sorumludur!Çünkü Çanakkale Savaşı, sekiz buçuk ay içinde, ülkemizin en iyi yetişmiş, en kaliteli insanlarını, gelecek vaat eden parlak gençlerini de alıp götürmüştür. Zira Çanakkale bir subay savaşı olmuştur. İstanbulun ve Anadolunun en seçkin liselerinin öğrencileri, gönüllü olarak Mehmetçiğin imdadına koşmuş ve büyük bölümüyle de burada şehit olmuşlardır.Biz Çanakkaleye bir darülfünün(üniversite) gömdük! sözü Atatürke aittir. En kaliteli insanımızın Çanakkalede dünyasını değiştirmesi, günümüze kadar uzayıp gelen bir kaht-ı ricale(adam kıtlığına) sebep olmuştur. Bununla beraber Çanakkale, milletimizin hafızasına kazınmış, hatıralarının en canlısı ve en etkilisi olarak ibretlerle dolu durmaktadır. Çünkü neredeyse her üç evden biri, Çanakkaleye evlâdını göndermiştir. Hem de Çanakkalede, bugün çok muhtaç olduğumuz müthiş bir birlik ve beraberlik yaşamışızdır. İstanbuldan Ankaraya, İzmirden Adanaya, Samsundan Selanike, Antepten Tunceliye, Maraşten Diyarbakıra, Medineden Bağdata, Kudüsten Trablusgarpa, Üsküpten Saraybosnaya kadar bütün Osmanlı coğrafyasından insanımız, yan yana omuz omuza düşmana karşı durmuştur. Bu birlik, gönül birliği idi, iman birliği idi, din kardeşliğinin verdiği beraberlik idi. Şimdi son vatan parçası olan Anadoluda bile, bir avuç insan, Çanakkaledeki birlik ve beraberliği gösteremiyorsa, burada durup düşünmek gerekmez mi? Evet, bu noktada durup düşünmek ve Acaba biz nerede yanlış yapıyoruz? diye kendimizi hesaba çekmek icap etmez mi? Çanakkalenin o zor ve çetin günlerinde var olup da bugün kaybettiğimiz ruh, nasıl bir şeydi? İşte, elinizdeki eser, o ruhu, Çanakkale heyecanını yeniden bulmakta bir nebze işe yararsa, mutluluğumuz sonsuz olacaktır. İnanıyoruz ki, yeniden Çanakkale ruhunu kazanırsak, bir daha Kuva-yı Milliye aşkını yakalarsak, maddeten ve manen çok güçleneceğiz; önümüz açılacak ve biz, bir daha dünyaya insanlık nedir, gösterebileceğiz. Ümitsiz değiliz. O güzel insanlara ve hatıralarına lâyık olmaya çalışıyoruz. Onları anlayan, seven ve yollarını yol bilen güzel gençler yetişiyor. O güzel gençlere, erkekliğiyle kızıyla, güneylisiyle kuzeylisiyle, doğulusuyla batılısıyla hepsine sevgiler, saygılar sunuyorum. Vehbi VAKKASOĞLU Kaynak: Bir Destandır Çanakkale-Vehbi Vakkasoğlu-Nesil Yayınları Bir destandir canakkale, bu kitabi okumanizi tavsiye ediyorum arkadaslar elinizden birakamiyacagizin bir Kitap Cevapla Yazar: VuSLaT 23-11-2006 , 17:48 ŞEHİTLERİMİZ 2. 1915-Çanakkale Savaşında Şehit Olan Subaylarımızdan Bazıları ADI MEMLEKETİ 1. Bnb. Saffetoğlu Raşit Gelibolu 2. Bnb. Hüseyinoğlu İ. Hikmet Kanlıca 3. Yb. Dursunoğlu Cemil Batum 4. Yb. Salihoğlu Tevfik Dersaadet 5. Yb. Süleymanoğlu Mehmet Gemlik 6. Yb. İsaoğlu H. Sabri Manastır 7. Yb. Alioğlu Seyfettin Vodina 8. Ütğm. Hasanoğlu A. Tevfik Yemen 9. Bnb. İshakpaşaoğlu Rıfat Dersaadet 10. Yzb. Abdullahoğlu Abdülkadir Şam 11. Yzb. Mehmetoğlu M. Rıza Samsun 12. Yzb. Zekeriyaoğlu M. Sami Üsküp 13. Bnb. Hüsnüoğlu Şefik Şemni 14. Yzb. Ziyaoğlu Y. Cemal Gelibolu 15. Yzb. S. Mahmutoğlu Hasan Sungurlu 16. Bnb. Mehmetoğlu H. Zihni Tiran 17. Bnb. İsmailoğlu M. Sabri Edirne 18. Alb. Nuranoğlu M. Faik Vorça 19. Bnb. İbrahimoğlu Halil Hırkaişerif 20. Bnb. İbrahimoğlu A. Hulusi Kudüs 21. Yb. Yusufoğlu A. Fahri Drama 22. Bnb. H. Mehmetoğlu A. Ulvi Trablusgarp 23. Bnb. Selimoğlu M. Nuri Hadim 24. Yb. Saimoğlu Rauf Girit 25. Üstğm. İsmailoğlu Ali Rıza Ünye 26. Ütğm. Mehmetoğlu İbrahim İşkorda 27. Ütğm. Ahmetoğlu M. Kazım Zeyrek 28. Ütğm. Hayrioğlu Alisbarı Trablusgarp 29. Tğm. İ. Ethemoğlu H. Furat Selanik 30. Ütğm. A. Rızaoğlu H. Sabri Silistre 3. 1915-Çanakkale Savaşı nda Şehit Olan Neferlerimizden Bazılar Adı Doğumu Ş. Yaşı Memleketi 1. Mesutoğlu Mehmet 1893 (1309) 22 Adana-Ceyhan 2. Himmetoğlu İsa 1893 (1309) 22 Adıyaman-Besni 3. MusaoğluŞehmus 1892 (1308) 23 Adıyaman-Gerger 4. Yaşaroğlu Yusuf 1896 (1312) 19 Afyon-Dazkırı 5. Mesutoğlu Salih 1893 (1309) 22 Ağrı-Merkez 6. İsmailoğlu Atilla 1890 (1306) 25 Amasya-Merkez 7. Seyfioğlu Nizam 1896 (1312) 19 Ankara-Merkez 8. Arifoğlu Salih 1893 (1309) 22 Antalya- Alanya 9. Şerefoğlu Namık 1892 (1308) 23 Artvin-Ardanuç 10. Niyazioğlu Sadık 1895 (1311) 20 Aydın-Merkez 11. HüseyinoğluAhmet 1896 (1312) 19 Balıkesir-Merkez 12. Rızaoğlu Durmuş 1890 (1306) 25 Bilecik-Merkez 13. Şehmusoğlu Şifo 1893 (1309) 22 Bingöl-Karlıova 14. Şabanoğlu Şakir 1894 (1310) 21 Bitlis-Merkez 15. Durmuşoğlu-Ali 1896 (1312) 19 Bolu-Merkez ŞEHİTLİKLERİMİZ VE ANITLARIMIZ İsimsiz Yüzbaşı Şehitliği: Çanakkale savaşlarını kanları ile tarihe yazan kahraman şehitlerimizin isimsiz yüzbaşı şehitliği;Eceabattan Kilitbahire giderken oradaki milli park yol kenarındadır. İsimsiz topçu Yüzbaşı Şehitliği: Eceabat ile Kilitbah ir arasındaki Değirmen Burnundadır. Havuzlar şehitliği: 21 Haziran 1915te Kerevizde de yapılan savaşlarda 6. 000 tane kahramanımız şehit olmuştur. Bu şehitlerimizin kemikleri toplanarak havuzlar mevkine getirilerek buraya gömülmüştür. Çanakkale Şehitlerine yardım derneği tarafından 1961/1962 de anıt yapılmıştır. Sargı Yeni Şehitliği: Akıtepe köyündedir. Seddülbahir bölgesi savaşlarınd yer alan 18bin askerimiz tedavi görürken İngilizlerin saldırısına ve ayrıca İngiliz donanmasının bombardımanına maruz kalarak şehit olmuşlardır. 1995te Sargı Yeri Şehitliği yapılmıştır. Harfiyat sırasında çıkan şehitlerimizin kemikleri mezarlara konmuştur. Burada 300 er ve 60 subay olmak üzere toplam 360 şehidimizin isimleri mezar taşlarına yazılmıştır. Son ok Anıtı: Alçıtepe köy mezarlığının yanındadır. 3. kirte alçıtepe savaşında şehit düşen 9. 000 şehidimiz adına yapılmıştır. Nuri Amut Anıtı: 28 Haziran 1915te Sığındere savaşlarında şehit edilen 10. 000 şehidimiz adına Gelibolu 2. kolordu komutanı Nuri Yamut tarafından yapılmıştır. Saroz Körfezine hakim bir tepededir. Çanakkale Şehitleri Anıtı Şehitliği: Vatan,namus,din uğruna canlarını vermek pahasına imparatorluğun dört bir yanından Traslusgarp, Cezayir,Silistire, Şam,Selanik, İşkodra, Kudüs, Üsküpten gelen kahramanlarımız adına mayıs 1992 de yapımı tamamlanan bu şehitlikte 600 tane şehidimizin adları vardır. Çanakkale Şehitleri Abidesi: Çanakkale şehitler anıtı Türkün tükenmezliğinin simgesi, birlik ve beraberliğimizin kanıtıdır. Çanakkale savaşlarında şehit düşen yaklaşık 253 bin şehidimizi simgeleyen abidelerin en görkemlisidir. Bu anıt, hepimizin gönlünde geleceğe güven yansıtan, Türk milletinin en zor döneminde bile yedi düveli dize getirebileceğini ve yüz binlerce şehit pahasına vatan topraklarını ebediyen koruyacağını gösteren anıtımızdır. Bu anıtımız ilk olarak Gelibolu Yarımadasında Alıçıtepede yapılması planlanmış ancak arazinin bozuk olması ve denize uzak olmasından dolayı vaz geçilmiştir. Daha sonra Hisarlık burnunda Mortoya hakim 50 metre rakımlı olan Hisar Burnuna yapılmıştır. 1952de yapımına karar verilmiştir. 19 Nisan 1954te temeli atılmıştır. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı (müteahhitlerin yolsuzlukları, yeterli miktarda para bulunamaması gibi) birkaç defa yapımı durmuştur ve nihayet 15 Mart 1958de sadece gövde kısmı yapılabilmiştir. Bu anıtımız 1960da tamamlanmıştır. 25x25 m kaide üzerine 4 ayak üzerine oturtulmuş ve 41. 70 metre yüksekliğindedir. İlk Şehitler Şehitliği ve Anıtı: 3 Kasım 1914te İtilaf devletleri donanmasından 6 kruvazörün yapmış olduğu bombardıman sonucunda bir mermi kale içi cephaneliğine isabet etmiş ve infilaklar sonunda 5 subay ve 81 erimiz şehit olmuşlardır. Bunlar Çanakkale savaşlarının ilk şehitleridir. Bu şehitlerimiz adına Seddülbahir Kalesi önünde 1986 yılında anıt yapılmıştır. Yahya Çavuş Şehitliği ve Anıtı: 25 Nisan 1915 Ertuğrul koyundan çıkartma yapan düşman kuvvetine 63 kişilik takımı ile karşı koyan Ezineli Yahya Çavuş güneş batana kadar karşı koymuştur. İngilizler buradaki mücadelede de Generalleri Napieri kaybetmişlerdir. Yahya Çavuş Şehitlik anıtı Ertuğtul koyuna hakim bir tepeye yapılmıştır. Gözetleme Tepe Şehitliği ve Anıtı: Saroz körfezine hakim bir tepede gözetleme yaparken şehit olmuşlardır ve bunlar adına 1939 da anıt yapılmıştır. İsimleri belli olmayan üç tane mezar vardır. Mehmetçiğe Derin Saygı Anıtı: Kanlı sırta çıkarken sağ taraftadır. 1995 te yapılmıştır. Hikayesi şudur;Kanlı sırtta yapılan siper muharebelerinde süngü taarruzu devam ederken 8-10 m. mesafeli olan Türk ve düşman siperleri arasında saha bir anda şehidi ölü ve yaralıları toplama antlaşmaları yapılır. Bir süre sonra sakin olan sahaya Mehmetçiğimiz ızdırap çekmekte olan Anzak subayını bir ana şefkatiyle kucaklar ve düşman siperleri üzerine bırakarak geri döner. O kahraman Mehmetçiğin cesareti,insan sevgisi,centilmenliği günlerce savaş alanlarında konuşulmuştur. Kanlı Sırt Anıtı Kanlı sırta çıkarken sağ taraftadır. Bu sırtlarda çok şiddetli çarpışmalar yapılmıştır. 1520 şehit ve 4750 yaralı vermemize rağmen kanlı sırt kahramanca savunulmuştur. Arıburnu Şehitliği: Bomba sırtında savaşırken şehit olan 628 kahraman şehidimiz adına 12 Aralık 1932de yapılmıştır. Bu şehitliğimizin yapımı sırasındaki kazılarda İngiliz Yüzbaşı Waiters ve 57. alay 6. bölük komutanı Erzincanlı üst teğmen Mustafa Asım beyin iskeletleri yan yana ve yanlarında mataraları ile bulunmuşlardı. Bu şehitlerimiz bulunduğu gibi gömülmüştür. Mehmet Çavuş Anıtı: Mehmet Çavuş ve takım arkadaşlarının üstün başarıları sonucunda bu tepeyi kahramanca savunmuşlardır. Bu tepe onların anısına cesarettepe olarak anılır. Conk Bayırı Anıtları: Savaşlarının en şiddetli ve kanlı cephelerinden biridir. Çok sayıda Mehmetçiğimiz şehit olmuştur. Burada yapılan kahramanlıklar ve şehitlerimiz adına 5tane anıt dikilmiştir. 1. Anıt: M. Kemal Atatürk 25 nisan 1915 sabahı Conkbayırına doğru ilerleyen düşmana karşı 57. p. alayı ile taarruz başlarken: ben size taarruzu emretmiyorum,ölmeyi emrediyorum,biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir,başka komutanlar hakim olabiliremrini vermiştir. Bu coşku ile şahlanan Mehmetçikler donanmanın yoğun ve etkili ateşi altında yılmadan sürdürdükleri taarruzlarıyla düşmanı esaret tepeye kadar geri atmışlardır. (anıt yazıtı) 2. Anıt: 10 Ağustos 1915 sabahı Türk karşı taarruzu siperler yakın olduğu için süngü hücumu ile başlamıştır. Düşman donanma topçunun yoğun ateşi altında cehennemin bir alan Conbayırı ndaki muharebeler sırasında gözetleme yerinden bir an bile ayrılmayan Anafartalar Grup komutanı albay Mustafa Kemalin bir şarapnel misket ile parçalanan cep saati hayatını kurtarmıştır,ve düşman bu taarruz sonunda Ağıl Deresinde kadar geri atılmıştır. (anıt yazıtı) 3. Anıt: Düşman kuvvetlerinin;Gelibolu Yarımadasının en önemli bölgesi ve doruk noktası olan Conbayırı ele geçirerek Türk kuvvetlerini ikiye bölmek ve Çanakkale boğazını ele geçirmek amacı ile giriştikleri devamlı saldırıları kahraman Türk askerinin büyük cesaret ve gayretle yaptığı savunma karşısında başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu bölgedeki cereyan eden muharebelerde Türk ordusu 9200 şehit düşman 12000 kayıp vermiştir. (anıt yazıtı 4. Anıt: Arı burnundaki düşman kuvvetleri aldıkları takviyeyle daha da güçlenmiş olarak 6 Ağustos günü Conkbayırında doğru yeniden taarruza başlamışlardır. Gece gündüz aralıksız devam eden kanlı muharebeler sonunda iki tarafta ağır kayıplar vermiş,Türk askeri düşmanı 9 Ağustos 1915 akşamı Conkbayırı tepeler hattına 25 m mesafede durdurmayı başarmıştır. (anıt yazıtı) 5. Anıt: 19. Piyade Tümen komutanı kurmay yarbay M. kemal Atatürk 25 Nisan 1925 günü düşmanın Arıburnuna çıkartma yaptığını öğrenince kendi insivatiyle 57. piyade alayını bölgeye sevk etmiş bu arada kıyı örtmesi yapan cephanesi bitmiş çok az sayıda ere yaptıkları süngü hücumu ile kazanılan zaman içinde yetişen alaya mevzi aldırarak düşmanı conkbayırına ulaşmadan durdurmayı başarmıştır. (anıt yazıtı) Kemal Yeri Anıtı: Conkbayırı ile Kemal yeri arasında bir yerdedir. Bu anıtta Atatürkün askerlerine verdiği emir bulunmaktadır. Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku,dinlenme aramanın bu dinlenmeden yalnız bizim değil,bütün milletimizin sonsuza kadar yoksun kalmasına neden olacağını hepinize hatırlatırımM. Kemal Atatürk (anıt yazıtı) Kabatepe Arıburnu Sahil Anıtı: Takım komutanı asteğmen Muharrem adına Kabatepe sahiline dikilmiştir. Üzerindeki yazı şudur; 27. piyade alayının 8. bölüğünden 1. takım 25 nisan 1915 günü sabaha karşı Anzak kolordusunun 1500 kişilik ilk kademesine ağır kayıplar verdirerek kıyının dik yamaçlarına sığınmak zorunda bırakmıştı. (anıt yazıtı) İngilizce Türk Anıtı: Çanakkale savaşlarından sonra 1934te ölülerini ziyarete gelen yabancı ailelere hitap etmek üzere Atatürkün kaleme aldığı Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar,burada bir dost vatanın toprağındasınız,huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar,göz yaşlarınızı dindiriniz,evlatlarınız bizim bağımızdadır,huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. (Atatürk) Yusufçuk Tepe Anıtları: 1. Anıt: Arıburnu cephesindeki Türk kuvvetlerini kuşatmak için 7 Ağustos 1915 günü Anafartalar limanına çıkan düşman kuvvetleri zayıf gözetleme birlikleri zayıf gözetleme birlikleri karşısında İsmailoğulları ve Yusufçuk tepelere kadar ilerlediler. (anıt yazıtı 2. Anıt: Anafartalar grubu komutanı Albay Mustafa Kemalin komutasındaki Türk kuvvetleri 9-12 Ağustos 1915te yapılan 1. Anafarta Muharebesi sonucunda düşman kuvvetlerini yenerek kireç tepe ve mest an tepe hattına attı. (anıt yazıtı) 3. Anıt: İki tarafın daha büyük kuvvetleri ile 21-22 Ağustos 1915 günü yapılan 2. Anafarta Muharebesi sonunda düşmanın Sivri Tepe ve Mestan Tepe hattında taarruz gücü kırıldı. Bu muharebelerde Türkler 8155 şehit düşmanda 19. 850kayıp verdi. (anıt yazıtı) Kireçtepe Anıtı: 6-8 Ağustos 1915te Gelibolu ve Bursa Jandarma Taburlarının kahramanca çarpışan üç bölüğü iki tugay gücüne ulaşan İngiliz kuvvetlerini Karakol Dağı ve Kireçtepede durdurup Anafartalar grubunun kuzey yanını korumuştur. (anıt yazıtı) Büyük Kemikli Anıtı: 1915 yılının 25 Nisan sabahı Arıburnuna 6-7 Ağustos gecesinde Anafartalar limanına çıkan düşman kuvvetleri aylar süren muharebelerden sonra Gelibolu yarımadasındaki Türk savunmasının geçilemeyeceğini anlayarak 20 Aralıkta bu cepheleri boşalttı. (anıt yazıtı Yarbay Halit Bey ve Yarbay Ziya Beyin Mezarları: 11 Ağustos 1915te Bomba Sırtında Şehit olan 20. Alay komutanı yb. Halit bey ile 11 Ağustos 1915te Ama derede şehit olan 21. alay komutanı yb. Ziya beyin mezarları ana fartalar köyü mezarlığındadır. Akbaş Şehitler Anıtı: 1915 yılında Çanakkale savaşlarında şehit olan 7. tümen hatırasına Akbaş köyünde 1945 yılında yapılmıştır. Hastana Bayırı Şehitliği: Çanakkale savaşlarında ağır olarak yaralanan askerlerimiz Hastane bayırındaki hastaneye getirilmişler. Ancak kurtarılamayarak şehit olmuşlardır. Bu şehitliğimiz Çanakkalenin Anadolu yakasında Hastane bayırındadır. Hasan Mevsuf Şehitliği: 18 Mart 1915 deniz savaşında bu bataryanın gözetleme yerine isabet eden bir düşmanın mermisi ile şehit olan Bataryası kumandanı Hasan ve tarassut subayı Mevsuf ve dört erimiz şehit olmuştur. Bunlar anısına Çanakkale Dardonosta denize hakim bir tepede anıt yaptırmıştır. Hamidiye Şehitliği: 18 Mart 1915 te ölen Türk şehitleriyle birlikte Alman ölüleri de vardır. Almanlar kendi ölülerinin kemiklerini toplayarak İstanbula getirmişler ve Alman Elçiliğinin bahçesine gömmüşlerdir. Kumkale Şehitliği: 25 Nisan 1915 sabahı Anadolu sahillerine çıkan düşman kuvvetlerine karşı koyan ve 28-30 Nisan 1915te düşmanın denizden açtığı ateş sonucu şehit olan 14 batarya personelinin mezarı vardır. Şehitlik İntepededir ve 1983te yapılmıştır. Lapseki Çardak Arıburnu Şehitliği: 1915te Çanakkale savaşlarında yer alan askerlerimiz getirildikleri Çardak Harp Hastanesinde kurtarılamayarak şehit olmuşlardır. 2030 şehidimiz bulunmaktadır. İsimleri belli değildir. Bunlar anısına 1940ta anıt yapılmıştır. Anıt Çanakkale Biga yolu üzerinde Çardak kasabasındadır. Biga Namazgah Şehitliği: 1915 Çanakkale savaşlarında Bigada bulunan 1850 yataklı Harp hastanesinde sevk edilen ve ancak kurtarılamayarak şehit olan 173 askerimizin mezarları vardır. Şehitliğimiz Bigadadır. Vatanı, namusu, dini için imparatorluğun dört bir yanından gelerek kahramanca ölmek var dönmek yok diyerek canlarını bu vatan uğruna seve, seve veren kahraman şehitlerimizi rahmetle anıyoruz ve huzurlarında saygıyla eğiliyoruz. Ruhlarınız şad olsun! KAYNAKÇA 1- İslam Ansiklopedisi: 3. Cilt. Çanakkale Maddesi 2- Prof. Dr. Abdurrahman Güzel; Türk Edebiyatında Çanakkale Zaferi, Çanakkale, 18 Mart 1996 3- Fehmi YILMAZ: Ög. Kd. Alb. , Çanakkale Muharebeleri 75. yıl Armağanı, Gn. Kur. ATEŞE Bşk. lığı 1. AS. T. Krl. Bşk. 4- Şemseddin ÇAMOĞLU; Çanakkale Boğazı ve Savaşları, İstanbul 1962. 5- Salih Zeki ULUARSLAN; Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi, Çanakkale 2001 • 6- Ekrem BOZ; Adım Adım Çanakkale Savaş Alanları, Çanakkale 1998 • 7- Aksiyon Dergisi; 13 Mart 1999, sayı 2 Cevapla Yazar: VuSLaT 23-11-2006 , 17:48 Çanakkale Savaşı’nın inanç analizi Osmanlı İmparatorluğu zamanında Müslümanlık gittikçe yayılarak Avrupa merkezine kadar gelerek, hıristiyanlığa büyük üstünlükler sağlamıştı. Birçok defa Avrupa Birleşik Güçleri Papa’nın emrinde birleşerek Haç savaşları yapılmış ama bunların yaklaşık olarak hemen hemen hepsi başarısız kalmıştır. Çanakkale Savaşı’nın derinliklerinde, Türk ve İslam inançlarının durdurulması, Avrupa’dan dışa atılması ve Orta Asya’ya kadar takibi yatmaktadır. Bu savaşlar bu dini inanç ve ideolojisi üzerine inşa edilmiştir. Bu savaşın kökeninde de keza, ekonomik petrol zenginlikleri ve doğal gaz enerji kaynaklarının kendi ellerine geçmesi de vardır. Savaşa katılanların kimin ölüp gideceği, kimin yaralanıp sakat kalacağı kesinlikle bilinmemektedir. Birçok yeni asker, hatta korunmasını sadece tabii zekasıyla yapan nice askerler savaşı bitirerek evlerine dönmüş, çok bilgili iyi korunan ve çok tecrübeliler ise savaş alanında kalmışlardır. Bu durum tamamen; Takdiri ilahidir. Bunun başka türlü yorumlanması ise mümkün değildir. Savaş teknikleri inanç ve ruhi dengeler Türk askerleri ayrıca savaş tekniğinin en basit olanlarını gayet iyi bildiklerini burada da ispat etmişlerdir. Mevzilenme ve siper savunması bunların en başında gelmektedir. Çanakkale savaşlarında, düşmanlarda en modern teknik ve silahlar, en geniş imkanlara sahip askerler vardı. Onlara karşı Türkler ise cesaret, inanç, vatanperverlik, disiplin ve askeri bilgilerle karşı koyarak muvaffak olmuşlardır. Çanakkale savaşları ölümle hayatta kalmanın kavşak noktası olmuştur. Genel ilke ise şudur: “Milletimizin yaşaması, bizim ölümü tercih etmemize bağlı olmaktadır. Biz burada ölümü göze alamazsak bu millet yer yüzünden tamamen yok olabilir.” Cesaret ve inançın değeri, müttefiklerin güçlü donanmasındanki en büyük gemilerin batırılmasında açıkça görülmüştür. Mesela; müttefiklerin Goliath muhteşem zıhlısı, basit ve küçük bir hümcumbotun torpilleri ile batırılmıştır. Çanakkale Savaşı (Çanakkale Zaferi) I. Dünya Savaşında, Osmanlı Devletinin, Çanakkale Boğazını geçmek isteyen İtilâf kuvvetleriyle yaptığı savaşlar (1915). Bahriye Nazırı Churchillin teklifleri ve İngilterenin ısrarıyla İtilâf devletlerince girişilen harekâtın amacı, Rusya ile doğrudan temasa geçmek, onlara silâh ve malzeme yardımı yapabilmekti. Bu yolla, Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki Türk baskısı da kaldırılmış olacak; savaşa katılmak istemeyen Balkan devletleri, İtilâf devletleri yanında yer almağa zorlanacaktı. Yapısı bakımından, savunmaya elverişli olan boğaz, Türkler tarafından mayınlanmıştı. Tabyalar, toprak ve taştandı. Zırhlı veya betondan tabya yoktu; ayrıca birçok sahte mevzi yapılmıştı. Savunma düzeni, dış, orta ve iç bölgeler olmak üzere üçe ayrılmıştı. Bunların kumandası Miralay Cevdet Beyde idi. Savaş ilânından birkaç gün sonra, 3 Kasım 1914te İngilizler, Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular. 19 Şubat 1915te boğazın dış tabyaları tahrip edildi. Ayrıca, karaya çıkarılan askerler, tahrip işini tamamladılar. Bu harekâtta Türkler, 19 top kaybetti. Dış savunmanın düşmesi, bazı ülkelerde büyük yankılara yol açtı. Bulgaristan, çekingen bir durum aldı. İtalya, İtilâf devletlerine meyletti. Yunanlıların İstanbula girmelerini istemeyen Ruslar, 40 bin kişilik yardımcı bir kuvvet göndermeyi teklif etiler. Bunun üzerine İngilizler ve Fransızlar, boğazları Ruslara vermeyi vaat ettiler. Bundan sonraki büyük taarruzun, Marmara Denizine geçmek amacıyla, Fransız ve İngiliz savaş gemileri tarafından, 18 Mart 1915te yapılması planlandı. Orta savunma tabyaları, sürekli olarak bombardıman edildi. Dış hatlara komandolar çıkarıldı. Boğazdaki mayın tarama ve temizleme işi başarıyla yürütüldü. Fakat 7-8 Mart gecesi, Yüzbaşı Hakkı Bey kumandasındaki Nusret mayın gemisi, karanlık limana, sezdirmeden tekrar mayın döşedi. İtilâf kuvvetlerinin 16 harp gemisi, 18 Mart 1915te boğaza girerek, tabyaları ateşe tuttular. Gerek mayınlar ve gerekse bataryaların atışları ile İtilâf kuvvetleri birçok gemi kaybederek geri çekildi. 18 Mart hücumu, Çanakkalenin, karadan yardım görmedikçe geçilemeyeceğini gösterdi. Bunun üzerine, İngiliz, Fransız ve Anzaklardan (Avustralya, Yeni Zelanda ordusu) kurulan 70 000 kişilik kuvvet, 25 Nisan 1915te Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde karaya çıkarıldı. Düşman kuvvetleri, 109 harp ve 308 nakliye gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla denizden desteklenmekteydi. Bu çıkarmaya karşı savunma görevi, 5. Orduya verildi. İlk çıkarmalar Seddülbahir, Arıburnu ve Kumkaleye yapıldı. Bazı yerlerde başarı kazanan düşman, kesin sonuca gidemedi. Seddülbahir ve Arıburnunu almayı başaramadı. Binbaşı Mahmud Bey idaresindeki Türk kuvvetleri, düşmanın içi bölgelere sızmasını engelledi. İlk çıkarma günü, 19. Tümen kumandanı Mustafa Kemal Bey (Atatürk), 17. Piyade Alayını, Conkbayırına vaktinde yetiştirerek, Kocaçimen tepesinin düşman eline geçmesini önledi. Düşman, 25 Nisan 1915 harekâtında, büyük kayba karşılık küçük bir köprübaşı elde edebildi, orada tutundu. Türk kuvvetleri, gecenin karanlığından faydalanarak düşmanı denize dökmek istediyse de, bu harekâtta yer alan Arap askerlerinin başarısızlığı ve çıkarttıkları gürültü, buna imkân vermedi. Öte yandan, 15 000 kişilik Anzak kuvveti de karaya çıkarılmıştı. Aynı günlerde düşman Saros Körfezine, Beşike Limanına gösteriş çıkarmaları yaptı. Sonraki günlerde de Alçıtepe ve Arıburnunda Kocaçimen tepesini elde etmek için harekete geçti. Fakat, 5. Ordu kuvvetleri, büyük kayıplara rağmen, düşmanı püskürttü. Bu arada yapılan Seddülbahir, Arıburnu ve deniz savaşları çok kanlı geçti. Düşman, Seddülbahire 26 Nisan günü, top ateşiyle hücuma başlamıştı. 1 Mayıs gecesi ve daha sonraki günlerde, 17 000 kişilik Türk kuvveti karşı saldırıya geçti. Fakat, bunda başarı kazanılamadı ve Türkler, 16 000 kayıp verdiler. İngilizlerin kaybı, 14 000 kişiydi. Düşmanın ikinci hücumu, 6-8 Mayıs arasında, Alçıtepeyi ele geçirmek oldu. Birkaç kere siperlere giren Fransızlar püskürtüldü. Sadece birinci hat siperleri, düşman elinde kaldı. 26 Nisanda ve daha sonraki günlerde denizde savaşlar oldu. Türklerin Nurulbahir adlı gemisi battı. Gülcemal vapuru yara aldı. Buna karşılık, İtilâf kuvvetlerinin Goliath zırhlısı batırıldı. 14 Mayısta İngiliz harp komitesi, savaşa devam kararı aldı ve İngiliz kabinesinde bazı vekiller değiştirildi. 18 Mayısa kadar nemli çarpışma olmadı. Haziran ayında, kanlı siper muharebeleri yapıldı. 4 Haziranda 50 000 kişilik İngiliz ve Fransız ordusu, 25 000 kişilik Türk ordusu üzerine, top ateşi desteğinde taarruza geçti. Taarruzda zırhlı araçlar da kullanıldı. Bu hücum, Çanakkaledeki en kanlı muharebe oldu. Düşman, bazı Türk siperlerine girdi. 9 Temmuzda Seddülbahir kumandanlığına Vehip Paşa getirildi. Biraz sonra Kerevizdere savaşları başladı. Çıkarmanın başlamasından 70. güne kadar Türk ordusu, 100 000 kayıp verdi. Her şeye rağmen düşman ilerlemeyi başaramadı, yeni bir çıkarma yapmaya karar verdi. Amaç, Anafartalar platosunu ve Kocaçimeni ele geçirmekti. Taze kuvvetler, Ağustos başında Suvla kıyılarına, baskın halinde çıkarma yaptılar. Bunun üzerine Mustafa Kemalin emriyle 28. ve 41. alaylar, 10 Ağustosta hücuma hazırlandı. Kumandanın kısa bir konuşmasından sonra, süngü hücumu başladı. Düşman, siperlerinde bastırıldı. Türkler, Şahinsırta kadar ilerledi. Savaş sırasında, Mustafa Kemalin göğsüne bir şarapnel parçası çarptı. Düşman, Mustafa Kemalin yönettiği bu harekâtla, ağır kayıplar vererek püskürtüldü. 1915 yılının sonbahar ayları, kanlı fakat sonuç alınamayan çarpışmalarla geçti. Türk başkumandanlığı, 1. Orduyu Geliboluya yolladı. Böylece Türk ordusu, 21 tümene çıktı. Başlangıçta üç gün içinde Çanakkale Boğazını geçeceklerini sanarak giriştikleri savaşı bir an önce sonuçlandırmak isteyen İtilâf Devletleri, yeni kuvvetler sağlamağa çalıştılarsa da sonuç alamadılar. General Charles Monroe, Çanakkalenin boşaltılması gereğini belirten bir rapor verdi. Bunun üzerine, 5 Aralık tarihinde iki İngiliz tümeni, Selânike gönderildi. Kasım ayında başlayan yağmur ve kar fırtınası, siperlerde birçok askerin boğulmasına sebep oldu. Bu felâkette düşmanın kaybı da çoktu. Limanda birçok küçük gemi battı. Neticede çıkarma sahaları, düşman tarafından boşaltıldı. Gizlice yapılan boşaltma harekâtı sonucu, Ocak 1916da Gelibolu yarımadası tamamen bırakılmış oldu. Bu arada bazı çarpışmalar da oldu. Anafartalar ve Arıburnu çekilmesi sırasında dikkati dağıtmak için, düşman, 19 Aralık günü Seddülbahir bölgesine saldırdı. Buraya döşenmiş olan mayınlar, Türklerin düşmanı takibine imkân vermedi. Çanakkale, I. Dünya Savaşında Türkiyenin çarpıştığı on cepheden biriydi. Türk kara ordusu, savaş araç ve gereçleri bakımından çok zayıftı. Burada görev alan Türk deniz kuvvetleri, 1911-1912 İtalyan ve 1912-1913 Balkan savaşlarında yıpranmış durumdaydı. Savaş sırasında Türkiye, müttefiklerinden beklediği yardımı göremedi. Sadece Alman subayları, Türk subayları yanında görev aldılar. Avusturyanın yardımı, iki bataryadan ibaret kaldı. Beklenen silah ve malzeme yardımı sağlansaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi. Çanakkale savaşları, 8,5 ay sürdü. Türk ordusunun karşı koymasıyla, Çanakkale, Irak, Filistin cephelerinde bir milyona yakın İngiliz ve Fransız askeri, batıdaki ana cephelerinden uzak tutulmuş oldu. Savaşlar, iki taraf için de büyük kayıplara sebep oldu. İtilâf devletleri, Çanakkaleye önce 70 000 kişi göndermişlerdi. Sonradan bu kuvvet 500 bin kişiye çıkarıldı. Bunun 400 000i İngiliz, 79 000i Fransız ordusundandı. İngilizlerin kaybı, 115 000i ölü, yaralı, esir ve memleketine gönderilen, 90 000i hasta olmak üzere 205 000 idi. Fransızların kaybı 47 000di. Türklerde ise şehid, yaralı
Posted on: Sat, 19 Oct 2013 18:18:00 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015