Ehli Sünnet kaynaklarına göre Muaviye Kimdir Hükmü nedir? - TopicsExpress



          

Ehli Sünnet kaynaklarına göre Muaviye Kimdir Hükmü nedir? 2 Yine Muaviye hakkındaki Ehl-i Sünne kaynaklarından biri de Muaviye’nin kendi kötülüğünü kendisinin itiraf etmesidir. Kendi kalbine sakladığı gizli nifakı itiraf etmesidir. Ve Muaviye şöyle diyor; “Ey oğul, ben dinimi de dünyamı da rüzgâra verdim. Seni sevdiğim için. Ali ibni Ebu Talib’in hilafeti hakkında tasarruf yaptım, omzuma günah yükünü aldım Ahirete gidiyorum.” (Ravzatül ahbab cilt 4 sahife 99.) Yine Muaviye hakkında Ehl-i Sünnenin kaynaklarından biri şu; Amr ibnül As’ın Muaviye’nin sui hatimesini itiraf etmesidir. Çünkü Amr şöyle diyor; “Din ve Dünyayı satmak zor bir meseledir. Ali ibni Ebu Talib’e karşı savaşmak insanı sui hatimeye çeker. Ey Muaviye! Sen başardıktan sonra beni Mısır üzerine vali kılarsan, Ali’ye karşı olan savaşta seninle beraber olurum.” (Ravzatül ahbab cilt 3 sahife 456.) Ehl-i Sünne Velcemaatin kaynaklarından biri de şudur; Hasan Basri’nin (Kaddesellahu Sırrahu) Muaviye ile Muğire bin Şube ve Amr bin As’ın kötülüklerini beyan etmesidir. Muğire bin Şube’nin de Muaviye’nin kötülüğünü ikrar etmesidir. Çünkü Hasan Basri (k.s.) şöyle diyor; إن الحسن رضي الله عنه قال [ أفسد أمر الناس إثنان عمروبن عاص يوم أشار على معاوية برفع المصاحف فحملت ونال من القراء فحكم الخوارج فلا يزال هذاالتحكيم إلى يوم القيامة والمغيرة بن شعبة كان عامل معاوية على الكوفة فكتب إليه معاوية أن إذا قرأت كتابى فاقبل معزولاً فأبطأ عنه فلما ورد عليه قال ما أبطأك قال كنت أوطئه وأهيئه قال وما هو قال البيعة ليزيد من بعدك قال أو قد فعلت قال نعم قال إرجع إلى عملك فلما خرج قال له أصحابه ما ورائك قال وضعت رجل معاوية فى غرز غي لا يزال فيه إلى يوم القيامة قال الحسن البصري فمن أجل ذلك بايع هؤلاء لأبنائهم ولولا ذلك لكانت شورى إلى يوم القيامة. (تاريخ الخلفاء. ص 206) “İnsanların işini iki kişi fesada uğratmıştır. Biri Amr ibnül As’tır. Çünkü sıffin savaşında Muaviye’ye işaret verdi ki; Mushafları havaya kaldırıp milleti mushafa davet edelim, savaş dursun, yoksa Ali galip gelir, işi hakemlere bırakalım. Hariciler hakemleri tayin ederler ve hakemlerin o zarar verici hükmü kıyamete kadar devam eder. İkinci adam Muğire bin Şube’dir. Muavie’nin Kufe valisi idi. Muaviye buna mektup yazar ki, sen mektubu okuduğunda görevini bırak çık gel, o’ da gecikir. Gecikince Muaviye O’na sorar. Neden geciktin? O’da der ki, bir plan düşünüyordum, bir iş üstünde idim, onun için geciktim. Muaviye der planın ne? Oğlun Yezid için bey’at topluyordum, Senden sonra O’nun hilafeti için diye cevap verir. Muaviye der, sen o şekilde yaptı isen git işine devam et! Bu mesele ile ilgili olarak Muğire Bin Şube der ki; Muaviyenin ayağını öyle bir dalalet ipine bağladım ki, kıyamete kadar kurtulamaz. Hasan Basri (k.s.) buyurur; Bu sebeple herkes Muavie’den sonra kendi oğluna hilafeti teslim edecektir. Yoksa kıyamete kadar şura ile halife seçilecekti. Muaviye onu bozdu. (Tarihul Hulefa sahife 606.) Acayibin acayibi şudur ki, Muaviye oğluna neyi tavsiye ettiyse Yezid O’nun tersini yapıyordu. Mesela Yezid’den Hz. Hüseyin’e hürmetli olmasını istedi ve Medine halkına dokunmamasını istedi. Yezid ise bunların zıddını yaptı. Demek bundan anlaşılır ki, O’nun toplumlar içinde yaptığı aleni tavsiyeler riyakârlık üzere bina edilmiştir. Gizliden gizliye ise bu tavsiyelerin zıddını emrederdi. Yezid ile Muaviye arasında gerçek olarak hakikatte muhalefet yoktur. Ne hayat ne de memat zamanında. Çünkü Muaviye açık bir ilanla ilan etmiştir ki, dinini ve dünyasını oğlu yezid’e feda etmiştir, yukarıda belirtildiği gibi. Tarihül Hülafanın 206. sahifesinde de geçtiği üzere Muaviye oğlu Yezid için diyor ki; “Oğlum Yezid herkesin oğlundan Hilafete daha layıktır.” Daha bunlar arasında muhalefet mümkün olur mu? Muaviye’nin muradı Yezidin muradıdır. Yezidin muradı Muaviye’nin muradıdır. Aralarında ihtilaf yoktur. Ehl-i Sünne Velcemaatin kaynaklarından biri de şudur; “Sıffin savaşında Muaviye der ki; her kim bana Ammar bin Yasir’in başını getirirse ona bir dağarcık altın vereceğim.” Bunu söyledikten biraz sonra, iki kişi va’d edilen rüşveti almak için Ammar’ın başı ile Muaviye’nin yanına gelirler. Biri Utbe oğlu Velid, diğeri Servi’nin oğlu Hurri, her biri Ammar’ı kendisinin ödürdüğünü iddia eder, Muaviye bunları Amr bin As’a havale eder. Aranızda Amr hüküm etsin der. Amr Selvi’ye karar verir. Ve cehennem ile müjdeler. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Hz. Ammar Bin Yasir’e (r.a) buyurmuş ki; “Seni bâği (âsi) bir topluluk öldürecek ve öldürüldüğün yerde de Cebrail (a.s.) ve Mikail (a.s.) var.” Başka bir rivayette ise “ Ammar’ı öldüreni Cehennemle müjdeleyin. Hak Ammar ile beraberdir. O nerde olursa hak oradadır. Yıldızlar dünyada dönüş yaptığı müddetçe Ammar haktan ayrılmaz. ”diye buyurmuştur. (Ravzatül ahbab cilt 3 sahife 517.) Çok Ehl-i Sünnet kitapları Hz. Ammar’ın (r.a.) katlinden bahsetmiş, Nurul-ebsar gibi Taberi gibi daha başka nice nice kitaplar. Ehl-i Sünnet Velcemaatin kaynakalrından biri şudur; Muaviye yukarıda geçtiği gibi Büşr’ü 3.000 asker ile Yemen’e göndermiş, Yemen’de Büşr Abdullah ibni Abbas’ın iki oğlunu öldürmüştür. Bunlar, Abdurrahman ve Kasımdır. (Ravzatülahbab cilt 3 sahife 545,546.) Bu katilden sonra İbni Abbas ruhsat üzere nefsini helaktan kurtarmak için Muaviye’ye bey’at etmiştir. Muaviye hakkındaki Ehl-i Sünnet Velcemaatin kaynaklarından biri şudur; Veysel Karani (k.s.) Muaviye’nin askerleri tarafından Sıffin savaşında öldürülmüştür. Çünkü Haydarı Kerrarın etbaı idi. Aynı savaşta Rasûlüllah ile beraber bedir savaşında savaşa giren seksen Sahabe öldürülmüştür. Hudeybiye savaşında Rasûlüllah ile beraber bulunan sekiz yüz Ashabı Kiram da yine bu savaşta katledilmiştir. Bu Ashabı Kiramlar hep Muaviye’nin emri ile öldürülmüştür. (Ravzatül ahbab cilt 3 sahife 474.) Ehl-i Sünnet velcemaatin Muaviye hakkındaki kaynaklarından biri de şudur; Hz. Hasan (r.a.) hilafeti Muaviye’ye cebren ve kerhen terk ederken şunu şart koştu, sen benden evvel helak olursan, hilafet tekrar benimdir. Muaviye bu şartı kabul etti ve resmi mühürle mühürledi. Muaviye bu sözü bozmak ve oğlunu kendi yerine geçirmek için Hz. Hasan’a (r.a) karşı hile düşündü. Mervanın Medine’ye tasallutu zamanında Mervan’a ailesi Cu’de’ye zehir gönderdi. Sen Hasan’ı zehirlersen sana Irak’ta yedi yayla vereceğim ve oğlum yezid’e seni nikâh edeceğim, diye vaat etti. Ve Cude’ye Hz. Hasan’ı zehirletti. Gerçek zehirletme planını kuran Muaviye’dir. Yeter ki hilafet Hz. Hasan’a (r.a.) değil, Yezid’e geçsin.” (Ravzatül ahbab cilt 4 sahife 17, 18.) Muaviye hakkında Ehl-i Sünnet Velcemaatin kaynaklarından biri şudur; إن معاوية كان إذا قنت لعن علياً وإبن عباس وحسناً وحسيناً والأشتر. (نورالأبصار. ص110) “Muaviye kunut dualarını okuduğu zaman Hz. Ali, İbni Abbas, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Üştür’e (Hz. Ali’nin komutanı) lanet okurdu.” (Nurul-ebsar sahife 110) İslam fıkhına göre Kâfir kişiye hayatta iken ona lanet getirmek dâhi haramdır. Ancak Kâfir olarak öldükten sonra ona lanet getirebilir. Fıkhi malumattandır ki, Salatü Selam bu Âli Rasûl üzere namaz celselerinde vacibatı diniyedir. Çünkü bunlar Âl’dir. Muaviye salât kelimesini lanetle tebdil etmiştir. Nasıl ki Hz. Osman’ın (r.a.)’ın katlini dünya riyasetine alet ettiği gibi türlü türlü yalanlarla ve “Kısas Ayetini” bozmakla tarihi kitaplara müracaat edilirse, Taberi gibi “Kısas Ayetini” nasıl bozduğu anlaşılır. Bunun gibi Hz. Ömer’in (r.a.) katlinde nasıl Ebu Lü’lü’yü kullandı ise. Çünkü Ebu Lü’lü Muğayre bin Şube’nin kölesi idi. Muğayra bin Şube’yi Hz. Ömer (r.a.) Kufe valiliğinden azletmişti. Muğayra’nın zina işleme meselesi duyulduktan sonra. (Bu mesele Ravzatül ahbab Cilt 3, Sahife 156.’da zikredilmektedir.) Bu olaylar, Hz. Ömer’in (r.a.) katli Muğayra’nın azlinden sonra vuku buldu. Muğayra da Muaviye’nin evvelden en yakın dostu idi. İşin en garibi şudur ki, Ebu Lü’lü’nün haracını yiyen ondan fazla haraç alan efendisi Muğayra’dır. Ancak Ebu Lü’lü Muğayra’ya iltifat etmeyip, Hz. Ömer’i (r.a.) hedef kılmıştır. Neden? Hz. Ömer’in (r.a.) Ebu Lü’lü’ye yaptığı şu nasihat için. Çünkü Ebu Lü’lü “Muğayra benden fazla haraç alıyor” diye Hz. Ömer’e (r.a.) şikâyet ettiğinde, Hz. Ömer (r.a.); “ Efendine itaat et ve hürmetli ol!” dediği için O’nu Ebu Lü’lü vurmuştur. Muaviye’nin harbü Dar’da Harici ve Sebeilere karşı, yardım etmemesi, Hz. Osman (r.a.) altı ay boyunca Muaviye’den yardım istediği halde (Tarihul Hulefa sahife 200) ve Muaviye’nin Harici’lerle Mushaflar havaya kaldırılırken Sıffin savaşında hakemlik meselesinde ittifak yapması (Ravzatul-ahbab cilt 4 sahife 526 da zikredildiği gibi) Âli Rasûlü sebb, şetm ve tekfir eden Haricilerle beraber olması delalet ediyor ki, bu iki cemaatin önderi ve kurucusu ve kötülüğe teşvikçisi Muaviye’dir ve bu iki cemaatin manen bir olmasına delil şu; Tarikatı Muhammediye üzere olan Berika’nın makalesidir, şöyle diyor Berika; [ لعل أول الخوارج عند وقعة عثمان حين خرجوا عليه و أوقعوا حرب الدار إلى شهادة عثمان] إلخ. ص300
Posted on: Thu, 14 Nov 2013 13:04:43 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015