HERGÜN BİR ÂYET LÜTFEN OKU..ÖĞÜT AL.HAYATINDA - TopicsExpress



          

HERGÜN BİR ÂYET LÜTFEN OKU..ÖĞÜT AL.HAYATINDA UYGULA..PAYLAŞ.. Ey insanlar! Kur’an’ı inceleyin, iyi anlayın göreceksiniz ki, gözünüz gönlünüz açılacak, konuların kurmayı olacaksınız, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini eskisinden daha iyi seçeceksiniz RAD SÛRESİ RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA 1. Elif [1], Lâm [30], Mîm [40], Ra [200]. İşte bunlar, Kitabın Âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen şey haktır/gerçektir. Lâkin insanların çoğu inanmıyorlar. 2–4. Allah, gökleri gördüğünüz şekilde, direkler olmadan yükselten, sonra Arş üzerine istiva eden, güneşe ve aya boyun eğdiren zattır. –Hepsi adı konmuş bir ecele akıp gidiyor.– O, işi yönetir, Rabbinize kavuşacağınız güne kani olursunuz diye Âyetleri detaylandırır. Ve O, arzı uzatan, orada sabit dağlar ve ırmaklar kılandır. Ve O, orada bütün meyvelerden iki eş yarattı. O, geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden bir toplum için Âyetler vardır. Ve O, yeryüzünde bir tek su ile sulanan birbirine komşu kıtalar, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar kılandır. Ve Biz, nasipliklerinde [meyvelerinde; kokularında, tatlarında] onların bazısını bazısı üzerine fazlalıklı kılıyoruz. Şüphesiz aklını kullanan bir toplum için bunda birtakım deliller vardır. 5. Ve eğer sen şaşıyorsan, asıl şaşırtıcı olan, onların, Biz toprak olunca mı, biz gerçekten yeni bir yaratılışta mıyız? sözleridir. İşte bunlar, Rablerini inkâr etmiş kimselerdir. Ve işte bunlar, boyunlarında demir halkalar bulunanlardır. Ve işte bunlar, ateşin ashâbıdırlar, onlar orada sürekli kalıcıdırlar. 6. Ve onlar senden, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmanı isterler. Hâlbuki onlardan önce onlara iz bırakan cezalar gelip geçmiştir. Ve gerçekten senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için cidden mağfiret sahibidir. Ve kesinlikle senin Rabbin, azabı/kovuşturması cidden çok çetin olandır. 7. Ve şu inkâr eden kimseler, Rabbinden ona bir Âyet indirilmeli değil miydi? diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Ve her toplum için bir yol gösteren vardır. 8. Allah, her dişinin neyi taşıdığını ve rahimler neyi eksiltir ve neyi artırır bilir. Ve her şey, Onun katında bir ölçü iledir. 9. (Allah) gaybı ve açıkta olanı bilendir, pek büyüktür, yüceler yücesidir. 10. Sizden, sözü gizleyen kimse ve onu açığa vuran kimse, gece gizlenenle gündüz açığa çıkan kimse eşittir. 11. Onun [her kişi] için, iki elinin arasından ve arkasından –Allahın işinden olarak– onu gözetip koruyan izleyiciler vardır. Gerçekte, bir halk, kendi nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah hiçbir şeyi değiştirmez. Ve Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onun geri çevrilmesi söz konusu değildir. Onlar için Onun astlarından bir veli [yardım eden, koruyan, yol gösteren] de yoktur. 12. O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve o yağmur yüklü bulutları ortaya çıkarandır. 13. Gök gürültüsü, Onun övgüsüyle birlikte, melekler de Onun korkusundan dolayı Onu tesbih ederler. Ve O, yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa O [Allah], çarpması pek çetin olandır. 14. Gerçeğin daveti yalnızca Onadır. Onların [müşriklerin], Onun astlarından yalvarıp durdukları kimseler; onlar, kendilerine hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar, ancak ağzına gelmemesine rağmen ağzına su gelsin diye iki avucunu açan gibidir. Ve kâfirlerin duası sadece bir sapıklık içindedir. 15. Ve yerde ve göklerde olan kimseler ve gölgeleri, ister istemez sabah-akşam [sürekli olarak] yalnızca Allaha secde ederler. 16. De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allahtır. De ki: Allahın astlarından o kendi kendilerine fayda ve zarar vermeye gücü olmayanları veliler mi ediniyorsunuz? De ki: Hiç kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Ya da Allaha, Onun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah, her şeyin yaratıcısıdır. Ve O, birdir, kahhardır [her şeye üstün ve kahredicidir]. 17. O [Allah], gökten bir su indirdi de vadiler, kendi ölçüsünde sel olup aktılar. Sonra da sel, suyun yüzüne çıkan bir köpük yüklendi. Bir ziynet eşyası veya bir yarar sağlamak için ateşte erittiklerinin üzerinde de benzeri bir köpük vardır. –Allah, hakk ve bâtılı böyle örnekler.– Sonra köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yerde kalır. İşte böyle Allah, örnekleri verir. 18. Rablerine uyanlar için en güzel vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde bulunan ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha kendilerinin olsa, onu kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte onlar, hesabın kötüsü kendileri için olanlardır. Varacakları yer de cehennemdir. Orası da ne fena yataktır. 19–24. Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler; Allahın ahdini yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan, Allahın birleştirilmesini istediği şeyi birleştiren, Rablerine haşyet duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler, Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş, salâtı ikâme etmiş ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak etmiş ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte onlar, bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir! 25. Allahın ahdini sağlamlaştırdıktan sonra bozan ve Allahın birleştirilmesini emrettiği şeyleri koparan ve yeryüzünde fesat çıkaran kimseler; İşte onlar, lanet kendileri için olanlardır. Yurdun kötüsü de onlar içindir. 26. Ve Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de ölçülendirir de. Onlar ise basit hayat ile ferahladılar. Oysa basit hayat, âhirette sadece bir kazanımdır. 27–29,31. Yine o küfretmiş olan kimseler, Ona Rabbinden bir Âyet indirilmeli değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kurân olsaydı… diyorlar. De ki: Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allahı anmakla yatışan kişileri kendisine kılavuzlar. Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız Allahı anmakla yatışır/tatmin olur. İman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseler; tuba [güzellikler, müjdeler] ve güzel dönüş yeri sadece onlar içindir. Aslında emrin tümü Allahındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle insanların tümüne hidayet ederdi. İnkâr eden kimseler, Allahın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir belâ çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz. 30. İşte böyle, seni, onlar Rahmânı inkâr edip duruyorlarken, onlara sana vahyet tiklerimizi okuyasın diye kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde elçi yaptık. De ki: O [Rahmân], benim Rabbimdir, Ondan başka ilâh diye bir şey yoktur. Ben yalnızca Ona tevekkül ettim, dönüşüm de yalnızca Onadır. 32. Ve andolsun ki, senden önceki elçilerle alay edildi. Ben de o inkâr etmiş kişilere süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim; haydin bakalım Benim azabım nasılmış! 38. Andolsun ki, Biz senden önce de Peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve zürriyet [nesil/oğlan-kız çocuklar] verdik. Hiçbir Peygamber için Allahın izni olmadan herhangi bir Âyet getirmek de yoktur. Her ecel için bir yazı vardır. 39. Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Kitabın anası da yalnızca Onun katındadır. 33. Peki, o, kazandığı şeyler ile birlikte her bir nefsin [kişinin] üzerinde dikilen [görüp-gözeten] kimdir? Onlar ise Allaha ortaklar kıldılar. De ki: Onları isimlendirin! Yoksa siz Ona yeryüzünde bilmediği bir şey mi ya da sözden açık olanı mı haber vereceksiniz? Aslında şu, küfre sapmış olan kişilere plânları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar. Allah kimi saptırırsa, artık onun için yol gösteren kimse yoktur. 34. Onlar için şu basit hayatta [dünya hayatında] bir azap vardır. Âhiret azabı ise kesinlikle daha ezicidir. Onları Allahtan koruyacak biri de yoktur. 35. Muttakilere söz verilen cennetin misali şöyledir: Onun altından ırmaklar akar, nasiplikleri [meyveleri, renkleri, tatları] ve gölgeleri süreklidir. İşte bu, takvâlı davrananların akıbetidir. Kâfirlerin akıbeti de ateştir. 36. Ve kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen ile sevinirler. Hizipleşenlerden, onların bir kısmını inkâr eden kişiler de vardır. De ki: Ben ancak Allaha kulluk etmekle ve Ona şirk koşmamakla emrolundum. Ben yalnızca Ona davet ediyorum, dönüşüm de yalnız Onadır. 37. Ve Biz böylece onu [Kurânı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına uyarsan, Allahtan sana bir yakın kimse ve bir koruyucu yoktur. 40. Ve onlara vaat ettiğimizin bir kısmını sana göstersek yahut seni vefat ettirsek, şüphesiz yine de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Bize düşen de hesap görmektir. 41. Ve onlar, şüphesiz Bizim yeryüzüne geldiğimizi, onu etrafından noksanlaştırdığımızı görmediler mi? Allah hükmeder. Onun hükmünü engelleyecek hiçbir kimse yoktur. Ve O, hesabı çok hızlı görendir. 42. Onlardan önceki kimseler de hileler yapmışlardı. Fakat bütün hileler [hileleri bozup cezalandırmak] Allaha aittir. O, her nefsin ne kazandığını bilir. Bu yurdun akıbetinin kim için olduğunu kâfirler de yakında bilecekler. 43. Ve şu küfretmiş olan kişiler, Sen gönderilmiş [elçi] değilsin diyorlar. De ki: Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanında Kitabın bilgisi bulunan kişi yeter. hakkı yılmaz
Posted on: Thu, 21 Nov 2013 12:47:19 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015