SAYFA 9 Onun Ankara istikametine yaptığı yolculuğuna - TopicsExpress



          

SAYFA 9 Onun Ankara istikametine yaptığı yolculuğuna General’ın özel kurduğu 10 kişilik Tim, Cinayet Bürosu Ekipleri ve Savcı ile birlikte toplam yirmibir kişilik İzleme Ekibi, araçlarıyla eşlik ediyordu.Birbirlerinden haberi olmayan General’in Ekibi ile Emniyet Ekibi, Katil’in kaldığı Otel’e ve çevreye yerleştirildi. Duygu ile yaptığı telefon görüşmelerinde Villa’daki işler bitmediği için halen onun Otel’de kaldığını bildiğinden Otel’e gitmek için, 19 Mayıs Bulvarı, Mevlana Bulvarı üzerinden Eskişehir Yoluna geçtiğinde saat 02:00 idi.O saatte Duygu’nun uykuda olabileceğini düşünüp, Ankara’ya girş yaptığını söylemek istese de söylemedi.Altı günlük bir maceradan sonra tekrar Ankara’da idi. Otel’in Resepsiyon Memurundan kiraladığı dairenin anahtarını alıp, asansöre bindi ve dairesine girdi..Duygu’yu yatak odasında şeffaf bir kırmızı gecelik ve pembe kilotuyla yatağında uyur vaziyette buldu.Geceliğinin altındaki portakal biraz büyük göğüsleri ve güzel çıplak bacakları, odanın loş ışığında onu daha da seksi gösteriyordu.O, kızın yatak odasının kapısını kapatıp salona geçti.Derimondunun cebinden çıkardığı ilaçları, masanın üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup içti.Yorgunluğunu atmak için duş alacak dermanı yoktu, yatmak için odasına geçti.Uzerinden sadece tişortunu çıkarıp ayakkabılarıyla yatağına uzandı. Duygu’nun başucunda çalar saatın 08:30’da çalması üzerine seksi küçük şempanze, yatağından fırlayarak banyoya girer.Elini yüzünü yıkayıp çişini yaptıktan sonra aceleyle kot pantolon, askılı yeşil renk, beline kadar kısa ve dantelli bir elbise ile ayakkabılarını giydikten sonra onun odasının kapısını sessizce açıp, onu arkasını kapıya dönmüş uyurken gördü..Sonra da akşamdan hazırladığı, Osmanlı motifleriyle örülmüş okul çantasını masanın üzerinden alıp, daireyi terk etti.Otel’in dışına çıktığında da kendisi için çağrılmış taksiye binerek O.D.T.U. Kampüsüne doğru yol alır. Otel idaresiyle bağlantıya geçen ve Duygu’nun bir süredir katille birlikte orada kaldığını öğrenen Ekipteki dedektifler de onu da yakın takibe alırlar.General’ın Ekibi nedense onu yalnızken şimdilik izlemeyi gerekli görmez. Cinayet masası dedektiflerinin Otel’deki onlara ait kayıtları incelediğinde katil’in Yozgat İli, Sorgun İlçesi, Eymir Kasabası nüfusuna kayıtlı, Eray Halil Vişne, 98 kilo, 178 cm, 1962 doğumlu, serbest meslek sahibi olduğu bilgisine ulaşıldı.O görevdeki bir kişinin üzerinde birden fazla sahte kimlikler olabileceği düşünülerek, bilgilerin doğruluğu pek dikkate alınmadı.Bayana ait kimlik bilgilerinde de Duygu Kartal, 1990, Çorum İli, İskilip İlçesi, Kuyu Köyü, 171 cm, 76 kilo, Universite öğrencisi yazıyordu.Bilgilerin doğruluğunu araştırmak için gerekli not alındı. Eray, saat 11:30 civarında uyandığında kahvaltısını lokantada yalnız yapmak istemedi.Oda servisini arayarak hem kahvaltı hem de öğlen yemeğini bir arada halletmek istedi.Oda servisinden iki porsiyon yoğurtlu döner, bol yeşillikli salata ve büyük bir kutu da vişne suyu sipariş etti.Yoğurt ile vişne suyunun midesini bulandırıp kusmasına neden olacağının farkında değildi.Yemek seçimi rahatsız olmasına neden olacaktı. Oda servisi için sivil Ekipten gelen orta yaşlı, Garson kıyafetli adamdan, yemekleri masanın üzerine servis yapmasını ister.Garson, getirdiği yiyecekleri, salondaki masanın üzerine uygun bir şekilde yerleştirip, yirmi lira bahşiş aldıktan sonra teşekkür ederek odadan çıkar.Eray, yemeğini yerken ilaçlarını da içmeyi ihmal etmez.Yemekten sonra sakalında uzayan fazla kılları traş eder.Top sakalı ve saçları biraz daha uzamıştı.Traş ve banyo gibi temizlik işleri bittikten sonra, Cep telefonuyla Duygu’ya bir iki aramadan sonra ulaşır.Duygu, Kampüste olduğunu ve saat 14.30 civarında Villa’da Aysun Hanım ile buluşacağını, Villa’daki kapı ve pencereleri değiştirdiklerini, villaya yeni doğalgaz kaloriferlerinin yerleştirildiğini, işlerin henüz bitmediğini söyledi.Eray da çalışmaları görmek için birara oraya uğrayacağını, yapması gerektiği başka işlerinin olduğunu anlattı. Duygu, ayrıca villaya yerleştikten sonra ailesini ve oda arkadaşkarını da çağıracağını, bunun sakıncası olup olmadığını sordu.O da Duygu’ya hiçbir sakıncasının olmadığını, annesini de düşündüğü için hayırlı evlat olduğuna sevindiğini söyledi. Eray, uzun zamandır gelmediği Ankara’daki dostlarını ziyaret etmek istedi.İlk olarakta Gülhane Askeri Tıp Akademisindeki doktor arkadaşlarını ziyaret etmeye karar verdi. Ziyaretlerinde hediye götürmeyi alışkanlık haline getiren Eray, Etlikteki Antareste bir hediyelik eşya dükkanından aldığı birkaç tablo ve roman kitaplarını aracına koyup, ziyaretlerine başlar.Tabib Albay bir bayan arkadaşı ile başka üç tabib arkadaşnı da ziyareti, yaklaşık üç saat sürer. En son ziyaret ettiği Ortopedist Operatör Doktor arkadaşından, Duygu için bir randevü alıp, ziyaretini sonlandırarak Villa’ya gitmek üzere oradan ayrılır. Eray’ın aracının oraya doğru uzaktan gelmekte olduğunu gören Duygu, villanın ikinci katından hızla kapının önüne iner, bahçe kapısını da sonuna kadar açtıktan sonra onu beklemek için kapının önündeki basamaklara oturur.Eray, villa arazisine aracıyla girdiğinde ayağa kalkar.Birbirlerine sıkı sıkı sarılıp, öpüşürler.Eray, kıza sarılmış bir vaziyette önce Aysun Hanımı sonra orada çalışan dört kişiyi selamlar. Onlara, işlerin nasıl gittiğini sorar.Sonra da baba kız birbirine sarılmış bir şekilde yapılanları görmek için villanın içinde dolaşmaya başlarlar. Eray, evin içinde yirmi dakikalık bir incelemeden sonra onlara ‘iyi çalışmalar’ dileyerek Duygu’yu da yanına alıp Otel’e gitmek üzere oradan ayrılır.Duygu, babalığın süratındaki yeni imajını çok komik bulur.Aracın içinde kafasına küçük birkaç tokat atıp, keçi sakalındaki kılları çeker, neşe içerisinde.Her ikisi de etraflarında araçlarıyla cirit atan Ekibin farkında değillerdi. Oteldeki dairelerine çekildiklerinde derslerden, okul arkadaşlarından, villadaki işlerden bahsettikten sonra, Eray, o gece tiyatroya gitmeyi önerdi.Kız da kabul etti.Yemeklerini dairelerinde yedikten sonra Duygu, tiyatro için uygun kıyafet giymek için odasına giderken birden bire olduğu yere düştü.Kız, yerde çırpınıyordu.Eray, onun nefes almakta zorlandığını, ciğerlerine yeterli havanın gitmediğini bir doktor olarak kısa sürede anladı.Onu yerde yattığı yerden kucağına alıp, yatağına kadar taşıdı.Başını geri yatırıp, burun deliklerini parmaklarıyla kapatıp suni tenefüs etmeye başladı.Arada bir kalbine de masaj yapıyordu.Uzun süren suni tenefüsün sonucunda kız yavaş yavaş kendine geliyordu.Eray, kızın üzerine eğilmiş son hayat öpücüğünü verirken, hoşuna gitmiş olmalı ki, üzerine eğilip kendisini öpen Eray’ın sırtını iki elinin avucuyla okşamaya başlamıştı.Eray, okşandığını önceleri farketmemişti.Farkettiğinde oturduğu yerden hızla ayağa kalkarak, işaret parmağını ona doğru sallayarak, birazda öfkeyle: -‘Bunu bir daha yapma.Aramızdaki birlikteliğimizi yanlış değerlendirme.Sen, benim için bir evlatsın.Ben de senin için bir dost olmalıyım.Anlaşıldı mı?Hoş olmayan düşüncelerini zihninden at.’ Der ve yatağın kenarındaki küçük komidinin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup, Duygu’ya uzatır. -‘Al bunu iç ve uyu.Dinlenmen lazım.Tiyatroya da başka zaman gideriz.’ der ve odadan çıkması üzerine Duygu, yaptığından utanmış olmalı ki ağlamaya başlar. Yaklaşık iki saat sonra Duygu’yu kontrol etmek için onun odasına girer.Kızı, daha önce de birkaç defa gördüğü gibi aynı kırmızı şeffaf gecelik ve bu sefer mavi kilotuyla yatağına uzanmış ve uykuya henüz dalmak üzere görür.Eray’ın ayak ucunda oturup kendini izlemekte olduğunu farkeder etmez.İki eliyle geceliğin altından gözüken taş gibi sert göğüslerini elleriyle kamufle etmeye çalışır.Eray da oturduğu yerde: -‘ Astım ya da kalp hastalığın mı var?Neden rahatsızlandın?’ diye sorar. -‘ Bebekken Ağır Bronjial Hastalığı geçirdim.Tam olarak iyileşemediğimden arada bir aynı şeyler olup rahatsızlanıyorum.’ -‘ Sana şimdi iyi bir uyku çekmen için ilaç vereceğim.’ der ve salondaki derimontunun cebinden ve odadaki şöminenin üstündeki ilaç kutusundan bir kutu ilaç alıp, masanın üzerindeki bardağa su ile beraber koydu.Bardağın içine koyduğu haplar onun uzun süre uyumasını ve hafızasını bulandırmasını sağlayacaktı.Belki de kafasında yeni bir cinayet planlıyordu. Elinde bir bardak ilaçlı su ile tekrar odaya gelip bardağı kıza uzatır.O içerdeyken üstünü oradaki bir örtü ile kapatan Duygu, yüzünü ekşiterek suyu içer, teşekkür eder ve bardağı yanındaki komidinin üzerine bırakır.Kız, çok geçmeden uyku moduna geçer.Kızın uyuduğundan iyice emin olduktan sonra oturduğu yerden ayağa kalkıp kendi üzerindeki tüm elbiselerini olduğu yere çıkarır. Duygu’nun yanına uzanıp, sırt üstü yatıp tavanın güzelliğini izler.Arada bir de yanında yatan kıza bakar.Sonra bir eliyle kendi, diğer eliyle kızın cinsel organını okşamaya başlar.Yatağın üzerinde çömelerek kızın kilotunu çabucak çıkarır.Sonra da geceliğini çıkarıp yatağın alt tarafına koyar.Beş karış uykuda olan bitenden habersiz kızın vücudunu üzerine uzanarak kapatır.Onu yanaklarından öpmeye başlar.Öpücükler göğüslere kadar inmişti.Bir eliyle bir göğsünü sıkıp okşarken diğerininde başını emmeye başlar.Öpücükler daha da aşağıya inmişti.Siyah kılların içerisinde saklanan klitorisini emmeye başlar.Dudakları, kılların arasında gezinirken, elleriyle kızın dolgun ve güzel bacaklarını okşuyordu. Bir asker gibi dimdik duran aletini, kızın aletine yavaşça yerleştirdi.Sonra birden kızın içine hızlı bir dalış yaptı.Kızın ağzından uykulu haliyle ‘ahh’ der gibi bir ses çıktı. Kollarını kızın koltuk altından geçirip, avuçlarını kızın omuzuna koyarak, içindeki kaygan zemininde aletini aşağı yukarı gezdiriyordu.İşini bitirdikten sonra öküz böğürmesi gibi sesler çıkardı.Adam, beş kilometre koşmuş gibi nefes nefese kalmış, kalbi yerinden çıkacakmış bir hal almıştı.Ne de olsa o işin için pek uygun yaşta değildi.İçindeki sıvıyı da kıza naklettikten sonra, uzunca bir süre onun üzerinde olduğu gibi kaldı.Kızın dudağına son bir öpücük kondurup, üzerindeki siyah kırmızı lekeleri temizlemek için banyoya gitti.Biraz zorlansa da son derece başarılı ilişki de viagra gibi ilaçların payı var mıydı bilinmedi. Duygu, yaklaşık on saatlık uykunun ardından bacak arasındaki ağrı ile uyandı.Eray’ın daha sonra giydirdiği kilotunda ıslaklık hissetmesi üzerine kilotunu tutar ve parmaklarındaki kanı görünce, önce nedenini anlayamaz sonra da daha önce defalarca yaşadığı kanlı rutin olayın tekrar ettiğini düşünür.Odasındaki banyoya kalkıp giderken adeta yeni sünnet olmuş bir çocuk, bir ördek gibi yürüyordu.Gece yaşadıklarından dolayı saat 10:15’deki dersini de kaçırmıştı. Eray’ın orada olmadığını anladıktan sonra elbiselerini giyip, Kampüs’e gitmek için Otel’den ayrıldı.Saat 14:00’deki derse yetişmek için acele ediyordu.Otel odasından dışarı çıkmakta olduğunun Polis telsizinde anons edilmesi üzerine görevli Ekip elemanları da hazır duruma geçip takibata başladılar. Duygu, akşam Otel’e dönünceye kadar Eray’a defalarca telefon etmiş fakat onunla görüşmede başarılı olamamıştı.Otel dairesindeki salonda tekrar onu telefon ile ararken Eray’ın telefonunun masanın üzerinde çaldığını farketti.Telefonlarını açmadığı için Eray’a duyduğu öfke yokolmuştu.Çünkü, Eray telefonunu yanına almayı unutmuştu.Oda servisi akşam yemeğini getirinceye kadar tv izlemek istedi.Tv’yi açtığında çoğu kanal aynı haber görüntülerin veriyordu.Ulus semtinde ünlü bir Çarşı’da büyük bir patlama olmuş ve bir çok insan kanlar içinde yerlerde kıvranıyordu.Duygu, biran Eray’ın da orada yaralanmış olabileceğini düşünüp endişe etmeye başlamıştı.Karmaşık duygu ve düşünceler içinde tv’deki haberleri izlerken Ulus’a gidip Eray’ı bulmak istiyordu.Oraya gittiğinde olay yeri çevresinde ne Eray’a ne de aracına rastladı. O, onu oralarda ararken General, Ekibine onu yanına getirmelerini istemişti.Onun. General’in evinde dört günlük misafirliği başlayacaktı.Dört günlük misafirliği süresinde General, Savcı ile tekrar bir görüşme yaparak, onun hakkında cinayetlerle ilgili yürütülen soruşturmanın Savcılıkca kapanmasını, gerekli tahkikatı kendisinin yaptırdığını, konunun sivillerce araştırılmasının askeri bakımdan bazı sakıncalarının olduğunu, bu isteklerini gerekirse yazı ile de makamlarına ileteceğini söyledi.Savcı da General’in sözlerine hiç muhalefet etmeden Dosyayı kapatacağını söyleyerek, Emniyetce yapılan izleme ve tahkikatın sonlandırılmasını Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılı ve gizli ibareli bir zarf ile bildirdi Eray’ın misafirliği sona erdikten sonra Belçika’da Kırşehirlilerin yoğun olduğu bir kasabaya yolculuğu başladı.Nedense o, Ankara’da da durmak istemiyordu.Belki de orada uzun zamandır kurmak istediği örgütünün temellerini atacaktı.Belki de General , yurtdışına çıkmasını, ülkeyi terketmesini istemişti.Çünkü o, General için kontrol edilemez, kendi yarattığı bir canavar olmuştu.Ruhsal ve bedenen artık sağlıklı değildi.Böyle durumlarda ülke güvenliği için elemanların, etkisiz bırakılması, gerektiğinde yokedilmesi gerekirdi.General de onu yok etmek yerine, etkisiz hale getirmek için büyük bir uğraş içine girmişti.Onu buldukları yerde öldürmek, onu yakalamak ve çökertmek için konuşturmak isteyen kişi ve grupların hedefi olacaktı.Birileri için onun konuşması ya da konuşturulması çok büyük bir felakete neden olabilirdi.En büyük sorunu da General yaşayabilirdi.Onun hakkında istihbarat örgütlerine yapılan ihbarlar da gerçekten uzaktı.Herkes, onu farklı şekilde anlattığı için adamın profili çizilemiyordu.Basında ona ait olduğu söylenen asılsız fotoğraflar yayınlanıyor, uyduruk haberler yazılıyordu. SAYFA 11 İKK amaçlı haberlerin kimler tarafından yapıldığını da anlamamak mümkün değildi.Herkesin merak ettiği ama bir türlü tanıyamadığı bu adam, tanınmamanın verdiği avantajla İnterpol tarafından da Avrupada aranmasına rağmen yaklaşık dörtbuçuk ay sürecek Avrupa seyahatine çıktı. Önce Belçika’ya oradan Fransa, İngiltere, Viyana, Berlin ve oradan da Roma’ya gitti.Ulkesini işgal etmiş, müslim ve gayri müslimlere karşı bir savaş başlatacak, bunun içinde ona destek sağlayacak, davasında yanında olacak dostlarına gereksinimi vardı. Birilerinin devrimci azınlıklara yönelik sindirmek amaçlı terör eylemlerini, çok pasif ve acemice eylemler olarak nitelendiriyordu. O Avrupa’da neler yapmak istediğini, işgalcilere karşı nasıl bir savaş yürüteceğini ve nasıl başarılı olacağını dostlarına anlatmış, çoğu da bu savaşta yanında olduklarını ve kendisine her türlü destek vereceklerine dair söz vermişlerdi.Dostlarının çoğu, yıllardır Avrupa’da yaşayıp çalışan, onun gibi kafatasçı, ırkçı, cahil ve zengin kişilerdi. Duygu, bir sabah ansızın ortadan kaybolan babalığı Eray ile birkaç defa telefon görüşmesi yaparak, nerede olduğu, ne zaman geleceği hakkında onunla görüşmüştü.Ondan izin alarak daha önce bir evde beraber kaldığı dört kız arkadaşı ile annesi ve ilerki yıllarda Eray’ın kurbanlarından olacak sakat ablasını da Villa’ya getirmişti.Villa’dan Kampüs’e sürekli taksiyle gitmek masraflı olduğu için, Duygu, kendisine siyah renk Dacia Duster marka Jeep almak istediğini söylemesi üzerine o da Duygu’nun hesabına 100 bin lira daha yatırmıştı..Ne yazık ki ne araç kullanmayı biliyordu ne de ehliyeti vardı. Villa’da birlikte yaşadığı kız arkadaşlarından Trabzonlu Nazlı’nın ehliyeti olduğu için, onu aracın şöförü yaptı.Nazlı, Duygu’dan biraz kısa sarışın, koyu mavi gözlü yoksul güzel bir karadenizli kızıydı.Şakacı, esprili ve çok zekiydi.Ayrıca da o da Hazırlık Sınıfında okuyordu.Altı odalık villada yedi kişi kaldığı için odalar yeterli olmamış, onunla ikinci kat ön cephedeki balkonlu odayı paylaşmıştı.Daha önceden bekar kız öğrenci evinde kaldıkları gibi.Eray, geldiği zaman yatak odası ve çalışma odası olarak kullanacağı iki odanın tahsis edilmesi gerekecekti. Elinden tesbihini hiç düşürmeyen türbanlı, yaşlı, orta boylu evlatlarını tek başına büyütmüş çileli annesi ile MS Hastası ablası, üst katta kaldığı odanın bitişiğindeki odalar da kalıyorlardı.Her oda da baza yatak, tek kişilik modern bir aynalı gardrop, küçük bir masa ve sandalye vardı.Tabi ki birer televizyon ile telefon da mevcuttu.Farklı tablolar , duvar ışıkları ve avizelerle süslenmiş , ayarlanan sürede bahar kokuları püskürten kağıt duvarlara monte edilmiş otomatik Air Fresh cihazları da odalara ayrı bir hava katıyordu.Pancurlu pencereler, duvarları boydan boya kaplayan kadife, bordo kırmızı, yeşil, lacivert modern dikilip monte edilmiş perdelerle süslenmişti.Giriş katından üst kata çıkmayı sağlayan merdivenin duvarları da büyük tablo ve lambalarla süslenmiş, basamakların üzeri lacivert, beyaz desenli bir halı ve ve halıyı basamaklara tutturan sarı pirinç çubuklarla örtülmüştü. Evin öğrenci hanımları, alt kattaki geniş Mutfakta birlikte hazırladıkları akşam yemeğinden sonra Mutfağın yanındaki büyük Salon’da toplanır.Sekiz kişilik büyük masada oturup, birlikte ders çalışırlar, birbirlerine dersle ilgili sorular sorup, Hazırlık sınıfının en başarılı oğrencileri olmaya çalışırlardı.Dersten sıkılınca da müzik setine bir CD koyup, dans eder, göbek atıp eğlenirlerdi. Evin en yaşlısı mübarek kadında yemekten sonraki vaktini odasında, ibadetle, kuran okumakla geçirirdi.Uykusu gelince de kızlarını kontrol edip uyumaya çekilirdi.MS Hastası ablası, odasında kendisine tahsis edilmiş laptopunda oyunlar oynamakla,köydeki arkadaşlarına telefon etmekle vaktini geçirirdi.İçine kapanık olduğu için de hep yalnız kalmak ister, odasına kimsenin gelmesinden pek hoşlanmazdı.Annesi onu dindar yetiştirdiği için türbanlıydı ve bir erkek ile konuşurken onun yüzüne utanıp bakamazdı.Özürlü olduğu içinde namaz kılmayı istemezdi..Az konuşur çok uyurdu.Adeta kendisine bir şey sorulmadığında konuşmazdı.Annesinden gizli küçük çocuklar gibi çizgi filmler izlemekten hoşlanır.Keloğlan’ın dizilerini kaçırmazdı.Otuz yaşındaki bir kızdan çok on yaşındaki bir çocuk gibiydi. Evdeki tek sanatçı, 1.86 boyunda ince ve sarışın bir güzel olan İstanbullu sınıf arkadaşı Keman çalmakta ustalığını defalarca ıspatlamış Merve idi.Klasik Batı Müziğine ilgisi vardı.Boş zamanlarında ünlü müzisyen Mozart, Çaykovski, Bethooven ve List’in parçalarını çalmayı becermek için saatlerce kemanını elinden düşürmezdi.Selanikli sanatsever bir ailenin çocuğu olduğundan olsa gerek, sanatla uğraşmaktan büyük bir zevk alıyordu.Çevresindeki kişiler, sanata ilgi duymayan, onun çaldığı parçalardan zevk almayan, tembel ve meraksız kişiler olduğu için, genellikle sanatını yalnızken icra ederdi.Onun ile ‘kemanını çalarken ayı oynatsan, çok para kazanırsın’ diyerek dalga geçen medeniyetten nasibini almamış banal bir çocuğu, çoğu zaman boğmak isterdi.Bir gün, o çocuğun kendisini çok kızdırması üzerine kemanını kafasına geçirmiş, kemanın kafasında parçalanmamasına çok üzülmüştü.Onu üzen başka şey de bacaklarının çok zayıf olmasından dolayı short pantolon giyememesi idi.Kısa short pantolon ya da mini etek giydiği zaman, bacaklarının blardo sopasına benzetilmesi de onu çok üzüyor ve kızdırıyordu. Bir gün Fakülte’nin bahçesinde Duygu, ayı kostümünün içine girip, dans eden bir ayıyı canlandırırken, o da kemanıyla İspanyol çingenelerinin şarkılarını çalmış, şapkasıyla onları izleyen arkadaşlarından para toplamış ve paralarla dolu şapkayı, kendini kızdıran, onları izleyen çocuğun kafasına geçirmişti.Gerçekleşen komediden sonra, sahnedeki bir assolist kadar alkış almıştı SAYFA 11 Villadaki hane üyelerinden biri de Duygu’nun birlikte kaldığı Seyranbağlarındaki arkadaşlarından Mülkiye idi.O,Suriyeli Arap bir anne ile Azeri bir babanın Kırşehirli, çok cılız, esmer buğday tenli, Çekik gözlü, dindar kızıydı.Sigara içmez, kimseye de yanında sigara içmesine izin vermezdi.Konuşkan değil, sosyal faliyetlere, çağdaş girişimlere pek katılmaktan hoşlanmazdı.Sosyal ilişkilerde başarısız olmaktan, alay edilmekten çok korkardı.Emperyalist Faşistler olarak nitelendirdiği Kürtler’e karşı tahammülü yoktu.Kürtlerin dışındaki halklar ile sevmese de iyi geçinmeye çalışır, inançlı müslümanlara daha hoşgörülü ve yardımsever davranırdı. Villadaki arkadaşlarının en öfkelisi Devrimci Halkların özgürlüğü ve bağımsız Kürdistan ile ilgili düşüncelerini dilinden hiç düşürmediği için herkesi bıktıran ve provakatörlük yaptığını düşündükleri için fazla arkadaşı olmayan Erzurumlu Devrim, oradaki iki uzun kızdan biriydi.Diğer kızların içinde pek de yoksul sayılmazdı.Saçlarını sarıya boyatır, elbiselerini siyah renklilerden seçerdi. Mülkiye ile biraraya gelmekten kaçınır, onunla zorunlu olarak biraraya geldiğinde, muhakkak bir tartışma çıkarırdı.O, uyurken ya da müzik dinlerken gürültü yaparak,onun eşyalarını saklayarak onu kızdırmaya çalışırdı.Ekonomik şartlar, onları biraraya getirmişti.Fakülte’ye Duygu’nun aracıyla gidip gelirken de onun yanına oturmamaya çalışırdı.Kazara yanyana otursalar ‘sıkıştım,yerimi işgal etme’ diyerek Mülkiye’yi azarlardı. . Eray, bu öfkeli,deli dolu genci,yıllar sonra lideri olduğu bir terör örgütünun içine çekip, ondan alması gereken bilgileri aldıktan sonra, örgüt evini polislere ihbar etmiş, çıkan çatışmada kanlı bir şekilde imha ettirmişti.O, kullandığı kişileri hiçbir zaman canlı yakalatıp, konuşturmazdı.Eğer onun militanları canlı yakalansa,kim olduğu ortaya çıkacak o da yakalanacaktı. Eray, Avrupa’daki iş seyahatini bitirip, tüm ev halkının evde olduğu bir akşam üstü ülkesine dönmüştü.Evdeki herkes ile tanışmış,yaklaşık iki saat onlarla sohbet edip daha önce Duygu ile kaldığı Otel’de kendisine bir oda kiralamıştı. Ertesi gün öğle saatinde villaya geldiğinde Mervenin dışında tüm kızlar derse gitmiş, yaşlı kadın ile büyük kızı da odalarına çekilmişti.Merve, altkattaki mutfakta masanın köşesinde masanın üzerindeki gazeteye eğilmiş makaleleri okuyordu.Merve’nin giydiği kısa şortun içinde kilotunun olmaması onu çok etkilemişti.Cinsel organını Merve’nin arkasından kilotsuz bedenine değdirmesi çok uzun sürmemişti.Kızı arkadan kucaklamış, bir eliyle boğazından tutup, masanın üzerine eğmiş, kendi pantolonunu aşağıya indirdikten sonra kızın şortunu da diğer eliyle poposundan aşağı çekip, sıcak aletini bir anda kızın arka küçük deliğine yerleştirmişti.İki eliyle masanın üzerine eğilip adamdan kurtulmaya çalışırken yaptığı gayretleri fayda etmemişti.Bir süre sonra da kız, adamın poposu üzerinde bir vahşi at gibi ileri geri yaptığı hareketlerden zevk almış olmalı ki, adama teslim olmuştu.Kızın artık karşı koymamasından yararlanarak, onu kucağında taşıyarak duvara dayar,kızın çıplak vücudunu bacaklarının üzerine oturtup,zevkten rengi gittikçe kızarmış aletiyle onun hymenini çok sert giriş yaparak yıpratmıştı.Merve,içindeki zarın yıpranması sonucu, ilk defa orada çığlık atmıştı.Merve’nin bu yaşadığı zoraki olay,onun ilk tecrübesi de değildi.O güne kadar seks hayatında sadece arkasındaki kaba etini kullanmıştı.Sanat ve seks onun vazgeçilmez iki hobisiydi.Fakat, böyle zoraki girişimlerden de çok zevk almıyordu.Evdeki diğer insanlar, üst katta olduklarından çığlığını duymamış, olan bitenden habersizlerdi.Merve’nin Eray’a kısa sürede teslim olması ve fazla karşı koymamasının nedeni onun varlıklı kişi olmasından yararlanma düşüncesi de olabilirdi.Belki de varlıklı sapık adam, ona düşüncelerini gerçekleştirmek için maddi imkan sağlayabilirdi.Fakat, zavallı kız, azgın kurdun ağına düşmüş küçük bir kuzu olduğunun farkına varmamış, hiçbir zamanda varamayacaktı.Merve, sapığının tek zevk kaynağı olmak için çaba sarfetse de çabaları fayda etmeyecekti. Mutfakta yaşananlardan sonra birlikte yıkandıkları küvette de şansını bir kere daha denemiş, denemesinde hiç başarılı olamamıştı.Yaşlı bedeni,isteklerini gerçekleştirmesini engellemişti. Bu olaydan kısa bir süre de kendilerini banyoda yıkanırken gizlice izleyen Duygu’nun ablasını farketmiş, Merve’ye onu katletmesi için azmettirmişti.Onu da yavaş yavaş yetiştirip kendisi gibi ölüm makinesi haline getiriyordu. Sıra, ikilinin zevk dolu gizli ilişkisinin tek şahidi olan, hasta kızın ortadan kaldırılmasına gelmişti.Zaten bunalımda olan hasta kızı,intihar süsü vererek ortadan kaldırmak.adam için çok sorun olmayacaktı.Polisler, cinayeti çözse de kendisine bir şey olmayacaktı.Çünkü, cinayetin faili bu kez kendisi değil, Merve olacaktı.Kimse,ondan şüphelenmeyecekti.Merve, kendisini Eray’ın azmettirdiğini söylese de ispatlayamazlardı. Yalnız onun yaptıkları da cezasız kalmayacaktı.Merve’ye yaptıklarının benzeri devrimci gençler adı verilen, bir grup tarafından ıssız bir adaya kaçırıldığında başına gelecekti.Uzun bir süre poposunun üzerine oturamayacaktı.
Posted on: Fri, 02 Aug 2013 20:03:28 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015