Sow “budist” olsa oynar mı? İlker Aktükün / - TopicsExpress



          

Sow “budist” olsa oynar mı? İlker Aktükün / Evrensel Ersun Yanal, 6-0 kuralına referans yapıp, Sow’u teknik sebeplerle oynatmadığını izah ederken, Hıncal Uluç ve Sinan Engin’in ısrarla Sow oynatılmalı diye yazı yazması, birilerinin ise kazana “oruç tuttuğu için oynatmıyor, H.Şükür’e de aynısını yapmıştı” diye odun atması medyamızın bugün geldiği çöküşün resmidir. Filmi biraz geri saralım. Olimpiyatları İstanbul’un neden alamadığını tartıştığımız günlere, Spor Bakanı Suat Kılıç’ın “kına stokları tükendi” mesajı damga vurmuştu. Olimpiyatları İstanbul’un alamamasının faturası “içimizdeki hainler” söylemiyle toplumsal muhalefete kesilmişti. Oysa aynı günlerde sporda içine düştüğümüz çukurun boyutları iyice belli olmaya başlamıştı. Amatör branşların hemen hepsinde patlayan doping skandalları, “er meydanı Kırkpınar’a” kadar inmiş, memleketin en sevilen iki branşında ise futbol ve basketbol milli takımları “iflas” bayrağını göndere çekmişti. Sık sık yazdım: Futbolun içine düştüğü durumu spor düzeyimizden ayıramayacağımız gibi gelinen noktada en az suçu olan futbolcular ve taraftarlardır. Siyaset, spor bürokrasisi, yöneticiler ve tabi ki medya genel olarak sporun, özel olarak futbolun içine düştüğü durumun baş sorumlusudur. Sorumluluğun en büyük payı ise “ironik” biçimde kendisinden başka herkesi suçlayan merkez medyada. Eleştirel haber ve yorum yapmanın neredeyse imkansız hale geldiği ve en ılımlı muhalif yorumcuların bile kalemlerinin kırıldığı bir medya ikliminden çok fazla şey beklememek gerektiği de ortada. Son 15 günde yaşadığımız 3 örnek aslında spor medyasının içler acısı halini gözler önüne seriyor. Hafta sonu oynanan Kasımpaşa-Fenerbahçe maçının sonrasında spor muhabirleri T.Direktör Şota Arveladze ile “röportaj” yapıyorlar ama aslında yaptıkları “şey” iletişim fakültelerinde “röportaj” nasıl olmaz diye gösterilmeli. Seyretmeyen internette bulabilir. Bir muhabir soruyor “Fenerbahçe’den çok üstün oynadınız ama…”, Şota “hayır üstün oynadık diyemem” ; bir başka muhabir soruyor, “çok geriye yaslandınız ve yenildiniz” , Şota “öyle de diyemem”; bir başka muhabir soruyor “hakem taraflı mıydı hakem yüzünden mi yenildiniz?” , Şota birazda kızgın bakıyor ve “bizi Fenerbahçe” yendi diyip muhabirlerin bulunduğu yeri terk ediyor. Aynı maçı seyreden 2 spor muhabirine birine göre Kasımpaşa “üstün” ve açık oynadığı için, diğerine göre ise “kapalı” oynadığı için yenilmişti ki maçı seyreden ve biraz futbol bilenler iki tespitinde yanlış olduğunu söyleyebilir tıpkı Şota gibi. Asıl dert başkadır, Şota hakem ile ilgili bir şey söylese veya rakip takıma yönelik bir söylemde bulunsa gece yayınlanacak bütün spor programları ve ertesi günkü gazeteler için müthiş bir malzeme çıkacaktır. Futboldan değil futbolun dedikodusundan nemalanan bir ortamın muhabirleri. Tabi Şota’nın açıklamaları medyada kısa bir yer bulduktan sonra unutulmaya terk edilip, herkes kendi senaryosunu anlatmaya devam etti. İkinci örnek 5 Eylül günü TRT’dekatıldığı “Birebir” programında Oğuz Tongsir’e Türkiye’de hakemler, şike, kimi yöneticilerin federasyonlarla ilişkileri ve futbol sistemi ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Yılmaz Vural. Bu programın da tam kaydı internette bulunuyor. Yılmaz Vural’ın açıklamaları ertesi gün kimi medya organları tarafından “bomba açıklamalar” diye biraz hafifletilerek verildi. Peki o günden beri neredeyse 15 gün geçti, tek bir yorumcunun, tek bir gazetecinin Yılmaz Vural’ın örneklerle gösterdiği ilişkiler üzerine konuştuğunu, yazdığını gördünüz mü? O da unutulmaya terk edilen “bomba açıklamalar” arasında yerini aldı. Aziz Yıldırım’ın medyanın “ağır toplarını” misafir ederek gerçekleştirdiği toplantı ise son örnek: 759 sayfalık kitap haline getirilmiş Yargıtay savunmasının da dağıtıldığı toplantıda, 3 Temmuz süreci üzerine yazı yazıp yorum yapanların, “halkı bilgilendirenlerin” durumunu gördük. Meraklısı toplantının bütününü internet ortamından bulabilir. Aziz Yıldırım “sorularınıza açığım, iddialarınız sorabilirsiniz” dedikçe hiç kimsenin konuşamadı, korkudan değil aslında doğru düzgün dava dosyasını bile bilmediklerinden. Sürekli Fenerbahçe’yi yazanların dosyadaki diğer takımlardan habersiz olduklarını, daha da ötesi yazdıklarıyla, yorumlarıyla milyonlarca insanı manipüle edenlerin iddialarının ne kadar mesnetsiz olduğu gördük. Siyasetin, spor bürokrasisinin, yöneticilerin hatalarını eleştirmesi, eşit ve adil bir bilgi dağıtımını sağlaması gereken medyanın çöküşünü görmek için bile bu 3 örnek yeterli. Daha bir ay önce ülkenin açık ara şampiyonu olacağı iddia edilen takımın Avrupa’daki ilk maçında 6 gol yediği, tarihinde tek beraberlik olan Andorra karşısında dünya üçüncüsü ünvanı taşıyan milli takımın aldığı galibiyete bile sevindiğimiz bir futbol düzeyimiz var artık. Medya ise Sow “Budist” olsa oynar mıydı diye yine bir “kaos” gündeminin peşinde. Esas “kına” kimlere lazım acaba? evrensel.net
Posted on: Thu, 19 Sep 2013 06:24:39 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015