birlikte yaşamanın formülü DSCN8675 ”Karşılıklı - TopicsExpress



          

birlikte yaşamanın formülü DSCN8675 ”Karşılıklı anlayış, saygı ve kabul. Artı ortak değerlerde anlaşmaya varmış olmak, farklılıkları yaratıcı bir fırsat olarak görebilmek. İşte birlikte yaşamanın formülü bu. ” Frans JENNEKENS bir televizyon gazetecisi. Birlikte yaşamanın formüllerine ve çeşitliliğe yıllardır kafa yoran bir isim. Uzmanlık alanı medya ve çeşitlilik. Nederlands Radyo Televizyonunda ( NTR) Çeşitlilik Programları Bölümü’nün başında. Ses getiren yüzlerce çok kültürlü TV-Radyo Programına imza atmış. 18 yıldır bu alanda profesyonelce üretiyor. Avrupa Birliği (EU), Avrupa Konseyi (CoE), Avrupa Yayın Birliği(EBU), Temel Haklar Ajansı (FRA), Birleşmiş Milletler(UN), UNESCO gibi bir çok uluslararası kuruluşta medya ve çeşitlilik üzerine aktif çalışmalarda yer almış, alıyor. Ayrımcılık, entegrasyon, birlikte yaşamak ve medya konulu panel ve atölyelerin neredeyse doğal davetlisi. Hiç ayrımcılığa uğradın mı? Ben mi? Evet sen. Hep ayrımcılığa uğrayanlar üzerine konuşuyoruz, sen hiç uğradın mı? Ooow. Dilimden dolayı ayrımcılığa uğradım. Çünkü çok iyi Hollandaca konuşamıyordum. Ben güney Hollanda’dan, Limburg’danım. Güney’in lehçesi biraz farklıdır. Katoliklerin yoğun olduğu bir bölgedir. Başlangıçta genç, sonra yaşlı bulunduğum için, erkek olduğum için ayrımcılığa uğradım. Üniversitede feministlerin toplantısına alınmamıştım. Ayrımcılık her zaman negatif bir şey değildir. Mesela üniversitede örgenci kimliğimle pozitif ayrımcılığa uğradım. Ulaşım, kitap satın alama, konaklama gibi bazı konularda indirimlerden faydalandım. 30 yıl öncesi için etnik değil ama kültürel azınlıktanım diyebilirim. Ama bugün bu duygum giderek azalıyor. Neredeyse yok gibi bir şey. 30 yılda ne değişti? 30 yılda Avrupa çok yol aldı. Bugün ben kendim için ilk önce Batı Avrupalıyım tanımlamasını kullanıyorum. Sonrada Hollandalıyım diyebilirim ama klasik bir Hollanda erkeği değilim, kendimi daha çok Batı Avrupalı olarak tarif ediyorum. Senin için Avrupalı olmak ne demek? Avrupalı olmayı ulusal sınırlarla açıklamak istemiyorum. Doğu Avrupa biraz farklı. Benelux, İskandinav ülkeleri, İngiltere, Almanya, Fransa Avrupa’nın açık fikirli yüzü. Londra’da, Paris’te, Oslo’da yaşasaydım hayat tarzım yine aynı olurdu. Zagrep’te, Atina’da, Viyana’da yaşasaydım hayat tarzım farklı olurdu. Bu arada Hollanda Merkez İstatistik Bürosu verilerine göre, Hollanda’da 200′den fazla farklı ülkeden insan bir arada yaşıyor. Yani bizim tabirimizle yetmişikibucuk millet. Yaklaşık 17 milyon nüfusa sahip. Nüfusun %20′si yabancı kökenli. Hollandaca ve Frisçe resmi dil. Protestan, Katolik, Müslüman, Hindu, Budist ve diğer inanç gruplarından insanlar var. Gerçekten çeşitliliğin anlamı ne? Politik mi? Ajanda mı? Moda mı? Show mu? Özellikle Avrupa bunun için çok da para harcıyor? Daha açık sormak gerekirse samimi bir proje ya da perspektif mi? Çeşitlilik yani bütün farklılıkların bir arada yaşayabilmesi. Toplumdaki dezavantajlı grupların sesinin dinlenmesi. Çeşitlilik denince benim aklıma sadece göçmenler ve etnik gruplar gelmiyor. Kadınlar, yaşlılar, sakatlar, farklı cinsel tercihleri olanlar, farklı inanç grupları, farklı ekonomik seviyelere sahip insanlar… Bütün farklılıklar yani. Evet, çeşitlilik biraz ajanda. Yeni bir iş alanı, business. Biraz politika. Herkes oy kazanmak için farklılıkları olumlu veya olumsuz anlamda adres gösteriyor. Biraz da Show. ”Ben çeşitliliğe inanıyorum” derseniz toplumda itibar görür, aydın insan grubuna alınır ve iyi bir konum kazanabilirsiniz. Senin için yeterli bir cevap oldu mu? Sen de bu alanda çalışıyorsun. Biliyorsun bunları. Evet oldu. Biliyorum ama senden de duymak istiyorum. Frans o güzel kahkahasını atıyor. Frans için çeşitliliğin anlamı ne diye sorsam? DSCN8711 Çeşitlilik benim için bir yaşam tarzı. Günümüzde toplumlardaki çeşitlilik dengesini sağlayabilirsek, iyi yönetebilirsek birlikte barış içinde yaşamamamız için hiçbir neden yok. ”Senin marifetin ne? Benim marifetim bu. Belki birlikte bir şeyler yapabiliriz. Beraber dengeyi bulabiliriz.Hadi birlikte yeni bir denge bulalım” diyebilmeliyiz birbirimize. Önce bazı evrensel değerler üzerinde anlaşmamız gerekir.Temel insan hakları, demokrasi gibi. Herkesin aynı olmasını istemiyorum, herkesin farklıklarını koruyarak bir diğerine tepeden bakmadan birbirini kabul etmesini, saygı duymasını, anlayış göstermesini istiyorum. Eğer sen bana ”seni kabul etmiyorum, saygı duymuyorum benim kendi kurallarım var” dersen ben de sana derim ki: ”Kendi yoluna git, ben seninle iletişim kuramam, kurmam.” Mesela din benim için özel bir tercih. Devletin aktif rol almasını, gücünü dinden, inanan insanlardan almasını istemiyorum. Böyle elde edilen bir güçle yönetilmek istemiyorum. Bütün farklılıklara rağmen birlikte yaşamanın formülü ne peki? Karşılıklı anlayış, saygı ve kabul. Artı ortak değerlerde anlaşmaya varmış olmak, farklılıkları yaratıcı bir fırsat olarak görebilmek. İşte birlikte yaşamanın formülü bu. Yüksek kültürel değerlere sahip, hümanist, yumuşak, liberal biri olarak algılanmak istemem. Zira değilim. Benim sloganım şu: Hadi birlikte yeni bir denge bulalım. Çeşitlilik yaratıcı bir fırsattır. Çeşitlilik konusunda yeterince yol aldı mı Hollanda – Avrupa? Çeşitliliği nasıl kullandığınız önemli. Hollanda’ya gelenlere biz bu ülkenin değerlerini öğretmedik. Sadece suçladık kötü şeyler yapıyorlar diye. Çeşitliliğin çalışması için önce genel değerlerle ilgili aynı fikirde olmalısınız. Ben de, sen de biraz bakış açılarımızı değiştirmeliyiz. Bunun eğitimine çocukluktan itibaren ailede, okulda, sosyal ortamlarda başlanmalı. Herkes özel, herkes biricik, herkes değerli. 30 yıl öncesine göre önemli yol kat ettik ama elbette yeterli değil devam etmek gerekiyor inatla, inançla. Bence ikinci yarısındayız çeşitlilik projesinin. İnsanlar şikayet etmeye başladığı zaman, bir takım taleplerde bulunmaya başladığı zaman bir durup, dinlemen , bakman gerekiyor. Kavga etmeye, sidik yarışına girmeye başladığınız zaman işler başka yöne gider. Eğer iletişim kurabiliyor, tartışabiliyorsanız bu önemli. Bir şeyler oluyor, oluşuyor demektir. Ne mutlu ki biz Avrupa’da çatışma ve tartışma kültürünü oluşturduk. Artık yalnızca Hristiyan bir Avrupa değiliz. 20 milyondan fazla Müslüman var aramızda. Bu gerçekle yüzleşmeli ve bir anlaşmaya varmalıyız. İslam hala çok önemli bir konu Hollanda’da-Avrupa’da ama bugünlerde ekonomik kriz gündemin birinci maddesi oldu. Her geçen gün daha çok konuşulup, tartışılıyor. Krizin çeşitliliğe etkisi ne oldu? Ekonomik kriz elbette işleri daha da radikalleştiriyor, zorlaştırıyor. İnsanlar para, iş, pozisyon için kavga ediyor ve giderek daha muhafazakarlaşıyor. İspanya’da, Portekiz’de, Yunanistan’da olanlara bakıyor ve aniden nasıl hızla fakir olunabileceğini görüyor. Muhafazakar ve Nasyonalist Partiler ”Neden Portekiz’e, İtalya’ya, İspanya’ya, Yunanistan’a milyonlarca Euro ödüyoruz? Neden onları sırtımızda taşıyoruz? Derhal kurtulmamız lazım onlardan. Paramızı kendi endüstrimizi yenilemek için kullanmalıyız”diyor. Krizin Hollanda toplumundaki yansımaları neler? DSCN8722 Hollandalılar risk, kaos ve macera istemiyor. Hollanda yatırımları Avrupa’nın her yerinde. Krizle birlikte özellikle Romanya, Bulgaristan, Polonya`dan gelenlere İspanya’dan Yunanistan’dan gelenler de eklendi. Kamu kuruluşlarının bütçeleri kısıtlandı. Özellikle gençler arsında işsizlik oranı arttı. Son üç yıldır pek çok kişi için maaşlar donduruldu ama fiyatlar arttı. Banka kredilerini ödeyemeyenler giderek çoğalıyor. Banka, eğitim, sağlık, ev satın alma sistemleri üzerinde tartışmaya başladık. Yeni göç dalgasıyla gelen göçmenler daha ucuza çalışmaya razı olduklarından Hollandalılar huzursuz. İşin ilginç tarafı doğu Avrupa’dan gelenlere Türkler, Faslılar ve Surinamlılar da tepki gösteriyor. Kimse önceliğini ve konumunu kaybetmek istemiyor. Kriz politik tercihleri etkiledi mi? Son seçimlerde Hollanda merkez partilere oy verdi. Bence bu çok önemli. Nasyonalist Parti lideri Geert Wilders %25 oy kaybetti. Wilders’in İslam ve AB karşıtlığı prim yapmadı. Müslümanların Hollanda’da ekonomik bir gücü yok, halk bu popülist yaklaşımları saçma buluyor. Kriz insanları sakinleştirdi ve kendi hayatlarına fokusladı. Kimse din, İslam, yabancılar konularıyla eskisi kadar uğraşmıyor artık. Eğitim, sağlık, işsizlik, kredi borçları, kesilen kamu bütçeleri, AB konuşuluyor. Ancak kriz daha da kötüye giderse radikal politikacılar Avrupa’da bir yangın çıkaracağa benziyor. Kriz daha da kötüye giderse Avrupa`da bir yangın çıkabilir diyorsun? Kriz zamanlarında ırkçılık hortlar. Göçmenler, azınlıklar günah keçisi olabilir kolayca. Kimse elindekini kaybetmek istemez. Bence çeşitlilik krizin cevabı. Sadece orta ve orta yaş üstü beyaz erkeklerin enerjisi ile değil, herkesin enerjisi ile krize çözüm aramalıyız. Yaşlı, genç, kadın, gay, lezbiyen, göçmen, azınlık, yabancı, sakat herkesin enerjisini kullanmalıyız. Sistemi açıp sahnede herkese yer vermeliyiz. Çeşitlilik bize yeni fikirler, yeni bakış açıları getirir işte o zaman yeni çözümler bulabiliriz. Kimse patron değildir. Asıl patron çözümdür. Çeşitlilik politikalarına - projelerine yaptığımız yatırımlara ve çalışmalara devam etmeliyiz. Bu arada daha fazlasına ihtiyacımız yok, sahip olduklarımız bize yeter. Güzel bir yaşantımız var bu ülkede. Standartlarımız koruyarak, yeni fırsatlar yaratarak toplumsal barış ve refah içinde devam etmememiz için hiçbir neden yok. Başında olduğun NTR Çeşitlilik Programları bolümünde işler nasıl gidiyor bu anlamda? NPO`da (Nederlands Kamu Yayıncılığı Organizasyonu) 4000 kişi çalışıyordu. 800 kişi işten çıkarıldı. Genel anlamda bütçeler daraltıldı. Benim bölümünde 65 kişiyiz. 1 Ocak 2015′e kadar bütçemde bir kısıtlama yok. Bu tarihe kadar özgürüm yani. Sonra ne olur bilemem. Biz çeşitlililik içeren bir ekip olarak çeşitlilik programları üretmeye devam ediyoruz. Mesela Ramazan ve Bayram programları yaptık. İlk defa Hollanda’da baş örtülü kızlara ben program sundurdum. Hem azınlık hem çoğunluk tarafından izlendik. Bazı programlarımız yılın programı seçildi, uluslararası mecralarda gösterildi. Bu işler popüler işler değil biliyorsun. Sen de içindesin bu işlerin. Çok çalışmak, sabırlı olmak gerekiyor. DSCN8686 Hep mi olumlu idi tepkiler? Yaptığım programlardan dolayı olumsuz tepkiler aldığım da oldu. ”Sen sadece radikallere yer veriyorsun, Müslüman dostusun, Hollanda toplumunu yıkmaya çalışıyorsun” gibi eleştiriler de geldi. Telefon edip evimi yakacaklarını söylediler. Hem iş yerimde hem evde güvenlik tedbirleri alındı. Nefret mailleri aldım. Pozitif reaksiyonlar beni daha çok ilgilendiriyor doğrusu. İzleyiciler mesela Müslümanlarla ilgili yaptığımız programlara: ”Biz şimdi anladık neden Müslümanlar böyle yaşıyor, arkasındaki sebep ne? Daha fazlasını öğrenmek istiyoruz lütfen programlarınıza devam edin, daha çok anlatın” diyen mailler gönderdi. İyi bir ekibim var. Genç, yaşlı, sakat, gay, muhafazakar, yeşillerden, ortodoks Müslüman, liberal Müslüman, Musevi, Katolik, Protestan, ateist. Farklı fikirlerdeki insanlarla çalışmayı seviyorum. Ekibimi seçerken önce kaliteye sonra çeşitliliğe önem veriyorum. Beni de işe alır mısın? Bir gün Hollanda’da yaşamaya karar verirsen hemen işe alırım seni. Hem kalite hem çeşitlilik açısından tamamsın. Hollandacayı konuşman şartıyla elbette. Teşekkür ederim. İşim hazır yani ama dominant olduğumu söylüyorsun. Ben de dominantım. Biraz dominant olmak lazım. Bu tutkulu olduğun, bir şeyler yapmak, fark yaratmak istediğin anlamına gelir ama tabii ki dengesi önemli. Gülüyoruz. EBU Kültürlerarası ve Çeşitlilik Programları Grubunda 8 yıldır birlikte çalışıyoruz. Az dominant olmadık birbirimize. Bu yıl neler yapabileceğimizi, krizin projelere ve toplantılara katılıma etkisini konuşuyoruz ayaküstü. Ve Frans hasta annesine bakmak üzere Limburg’a doğru yola çıkıyor. semra güzel korver
Posted on: Wed, 21 Aug 2013 07:15:44 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015