26 EKİM EYLEMİ HALK BİLDİRİSİ - TÜRKÇE - TopicsExpress



          

26 EKİM EYLEMİ HALK BİLDİRİSİ - TÜRKÇE VERSİYON SAYGIDEĞER AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HALKI, Aşağıda okuyacaklarınız sizlerin vergileri ile yaklaşık 15 yıldır ABD’de yaşamını sürdüren Fethullah Gülen’in ve lideri olduğu cemaatin yaptıkları ve nihai hedefleridir. Türkiye demokrasisi ve aydınlığı yaklaşık 50 yıldır gizli bir düşmanla savaşmaktadır. Bu düşman önce eğitim sistemine girdi. Okullar, dershaneler, üniversiteler açarak kendi müridlerini yetiştirdi. Aile yapısı itibariyle kendisine mürid olabilecekleri ayrı bir eğitime tabi tuttu ve onları kendi hizmetine aldı. Diğerlerini ise kendi tarihinden ve gerçeklerinden yoksun bıraktı. Eğitim sisteminin içindeki yasal boşluklardan yararlanarak ilk önce tarihini unutturdu. Sonra kahramanlarını… Yaşamış karakterleri ve olayları olduğundan farklı lanse ederek tarihi gerçekleri çarptırdı… Kendi hizmetine almayacağı gençleri ileride karşılarına çıkmaması için devlet kademelerine, bilime ve ülkenin ileri gitmesini sağlayacak mesleklere yönlendirmedi. Oysa kendi hizmetine aldıklarını bu konularda yetiştirdi. Daha sonra yetişen bu müridler planın devamını sağladı. Devlet kademelerinde yer buldular… Siyasette… Orduda… Poliste… Hukuk ve yargıda… Üniversite yönetimlerinde… Kısacası ülkenin kontrolünü sağlayabilecek her yerde… Diğer nesil ise olan bitenden habersiz olarak yetişti. Milli duygulardan yoksun bırakıldıkları için karşı duramadılar… Tarihlerini bilmedikleri için itiraz edemediler… Bu süreç içerisinde büyük bir maddi güce de sahip oldular. Kendilerine yakın gördükleri iş adamlarını haraca bağladılar. İnsanların kişisel açıklarını kullanarak kendilerine hizmet etmelerini sağladılar. Birçoğuna da güç sözü verdiler. Devlet kademeleri için yetiştirdikleri müridler onlar için bir köprü oldu. İstedikleri her şeyi yapabilecek güce eriştiler. Siyaset devlet yönetimini ele geçirmekte bir araçtı onlar için. Bunu yaparken de herkesin hoşuna gidecek söylemlerde bulundular. Demokrasiden, özgürlüklerden bahsettiler. Oysa yetiştirdikleri nesiller bu kelimelerin gerçek anlamını dahi bilmiyordu. Bugün Türkiye’yi yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların tamamı cemaatin doğrudan ya da dolaylı olarak temsilcisidir. Kendi medyalarını kurdular. Kara propagandayı bunlar aracılığı ile yaptılar. Bunun dışında kalan medya kuruluşlarını ise devlet eliyle maddi açıdan zor duruma düşürerek ve devlete borçlandırarak, devlet içindeki adamlarının yardımıyla satın aldılar… Orduya sızarak kendilerine karşı gelebilecek vatansever askerleri operasyonlara tabi tuttular. Bunları yaparken de kendi planladıkları darbeleri ve düzmece operasyonları örnek göstererek mağdur olduklarını savundular… Ele geçirdikleri hukuk ve yargı aracılığı ile kendilerine muhalif olan gazeteci, asker, siyasetçi, aydın herkesi düzmece operasyon ve delillerle hapse attılar. Haklarında yüzlerce yıla dayanan cezalar verdiler. Oysa cemaatin lideri seneler önce gizli çekilen bir görüntüsünde “gerekirse hakim ve savcı kiralayacağız” diyordu ve biz bunu görmüyorduk. İstedikleri kişiyi istedikleri göreve getirecek ve istedikleri kanunu çıkartacak güce eriştiler. Tüm plan 50 yıllık süreçte tıkır tıkır işlerken amaca doğru uygun adımlarla ve sabırla yürüdüler… Asla kavgaların ve çatışmaların tarafı olmadılar. Kendilerini hep iyi gösterdiler… Hep saldırılan oldular… Onların sahte yüzlerini sıradan saf duygularla onlara yaklaşmış kişilerle makyajladılar… Ama pis işlerini terör örgütleri ve mafyalar eliyle hallettiler… Kendilerini ifşa edecek kişileri kim olduğuna bakmazsızın öldürttüler, yok ettiler… Türkiye’nin aydınlanma devriminin öncüsü olan birçok ünlü gazeteci, devlet görevlisi ve yazarı ard arda suikastlere kurban gittiler. Ve katilleri hiçbir zaman bulunamadı ya da sahte katiller ürettiler. Zaman zaman gerçeklere çok yaklaşan hakimler, savcılar ve gazeteciler oldu ancak hiçbir zaman başaramadılar… Ya öldüler, ya görevden alındılar, ya da susturuldular… Oysa biz bunları da biliyorduk. Cemaatin lideri bir başka açıklamasında “hedefe giden yolda her şey mübahtır” demişti. İşte o hedefe giden yolun bir önemli ayağı da polis kuvvetleriydi. Polis akademisindeki yapılanmaları ile kendi müridlerini polis içinde önemli görevlere taşıdılar. Yeni yetişen polisleri de kendi müridlerinden seçtiler ya da daha önce yetiştirdikleri nesillerden… Şu an hemen tüm polis gücü cemaatin elinde. Bu gücü ise vatanseverlere yapılan operasyonlarda, kendilerine karşı çıkan isyanları bastırmakta ve bir korku toplumu yaratmakta kullandılar… Geçtiğimiz aylarda yaşanan gericiliğe karşı duruşun ve demokrasiye olan özlemin bir dışa vurumu olan Gezi Direnişi bunun en önemli örneğiydi. Polis yüzlerce genci sakat bıraktı, kör etti ve acımasızca dövdü. Dahası 6 genci öldürdü. Hala komada olan gençler var. Hepsi silahsızdı, hepsinin tek isteği birazcık demokrasi idi. Bunları yapanların hiçbiri ceza almadığı gibi bu direnişi destekleyen kişi ve kurumlar cemaatin radarına girdi. Bu zamana kadar yapılanlar karşısında hiç ses çıkarmayan kişiler çıkardıkları tek seste birden cemaatin hışmına uğradı. Bazıları hedef gösterildi, bazılarına ekonomik operasyonlar yapıldı, bazıları ise ekonomik ve operasyonel tehditlerle konuşamayacak vaziyete getirildi. Cemaat kendisine hizmet eden herkesi de korudu bu süreçte… Yargı ise bu savaşın en önemli ayağıydı onlar için. Yetiştirdikleri hakim, savcı ve avukatların borçlarını ödeme zamanı gelmişti. Tüm yargı kurumlarının başına kendi adamlarını geçirdiler. Sistem kuruldu. Ve operasyonlar başladı. Cemaatin savcısı emir veriyor, cemaatin polisi tutukluyor cemaatin hakimi karar veriyor… Ve hatta cemaatin yüksek yargısı ise kapıları temyize kapıyor… Her şey son derece sistematik ve kusursuz işledi… Ekonomik güç ise cemaat için vazgeçilmezdi. Kendi holdinglerini, bankalarını yarattılar… Devlet bankalarından kendi adamlarına karşılıksız krediler verdiler… İhaleler onlara verildi… Devletin bütün maddi gücü onların ayaklarının altına serildi… Kendilerinden olmayan holdingleri ve iş adamlarını ya yok ettiler ya da kontrollerine aldılar… İşte o hedefe giden yolda sona yaklaştıkça yüzlerini göstermeye başladılar. Aracı kuklalar kullanarak ele geçirdikleri devleti şimdi doğrudan yönetiyorlar. Türk aydınlanma devrimini 1923’deki Cumhuriyet ilanından daha da gerilere götürdüler… Türkiye’de şu an 80 yıl önce bile tartışılmayan konular tartışılmaya hatta uygulanmaya başladı. Kendi tarihinden, kurtarıcılarından, kurucularından habersiz nesiller yetişti. Ülke sevgisi kavramı yok edildi… İnsan sevgisi kavramı yok edildi… Kişiler kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yetiştirildi… Halka ekonomik bağımsızlık verilmedi. Bir şekilde halkı kendilerine muhtaç edecek statüler sağladılar. Artık kız ile erkeğin beraber spor yapması, aynı okula gitmesi neredeyse imkansızlaştırıldı… Milli bilinci aşılayacak marşlar, andlar yasaklandı… Alkol yasağı adı altında kendi ideolojilerini dayattılar… Kadının yeri evidir dediler… Hamile kadın dışarıda dolaşmasın dediler… Devlet ve kamu düzeninin içine Türbanı soktular. Oysa laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıydı… Türkiye içinde yaşayan farklı etnik kökenleri kullanarak Türkiye’nin bölünmesi için adımlar attılar. Her etnik kökene kendi milliyetçiliğini aşılarken Türk vatanseverliğini yok ettiler. Atatürk ve devrimlerini yok ettiler. SAYGIDEĞER AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HALKI, Yukarıda bahsettiğimiz bu cemaat yaklaşık 15 yıldır ABD’de yaşamını sürdüren Fethullah Gülen’in lideri olduğu cemaattir. Yani sizlerin Gulen Movement ya da golden Generation adıyla tanıdığı şebeke. Yukarıda anlattığımız her şey Türkiye’de son 50 yılda olanların bugüne kadar gediş süreciydi… Belki bizi ne ilgilendiriyor bunlar diyeceksiniz ama önce aşağıdaki satırlara da biz göz atın… Cemaatin lideri Fethullah Gülen seneler önceki açıklamasında nihai hedefini “ Tüm Dünya’nın İslam şeraiti ile yönetilmesi” olarak belirtmişti. Şimdi gelelim konunun sizleri yakından ilgilendiren kısmına. Fethullah Gülen cemaati yaklaşık 15 yıldır ABD içinde yapılanıyor. Şu an hali hazırda ABD’deki okul sayısı 150 civarında. Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise mezun olanlarla birlikte 500 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’den getirdiği yetişmiş müridlerini bu okullarda öğretmen yapıyor, okul yönetimine alıyor… Ancak ne yazık ki cemaatin ABD faaliyeti bununla da sınırlı değil. Cemaatin ABD’de faaliyet gösteren 200’ün üzerinde non-profit organizasyonu var. Bu organizasyonlar kendilerine yakın aileleri bir araya toplamak, bağış toplamak, yanıltıcı konferans ve etkinlikler düzenlemek ve kendilerine ilgi duyan Amerikalıları yanıltmak amacıyla kullanılıyor. Cemaatin bu organizasyonlarına sürekli olarak katılan ve destek veren kişi sayısı ise ortalama 1 milyon civarında… Bu organizasyonlar zaman zaman toplumsal afet bölgelerine göstermelik yardımlar da yaparak herkesin takdirini de kazanıyor. Ve bunların büyük bölümünün cemaatin gerçek hedeflerinden haberi yok. Ama bitmedi… Cemaatin bizzat kendisine ait ABD içinde faaliyet gösteren 100’ün üzerinde büyük şirketi var… Bunun dışında da yine cemaat müridlerinin sahibi olduğu yüzlerce büyük ve küçük çaplı şirletleri de var. Bu şirketler ABD’de birçok devlet ihalesini alıyor. Hatta kendilerine ihale de veriyor. Tüm alışverişi kendilerinden yapıyorlar. Şu an için cemaatin servetinin 30 milyar doların üzerinde olduğu öngörülüyor… Cemaat ABD’deki 15 yıllık gelişimini tamamladı. Yani cemaat birkaç yıldır ABD devlet kurumlarının içine, ABD ordusuna, CIA’ya, FBI’a, IRS’e, ILS’e ve ABD siyasetine sızmaya başladı… Dahası birçok yerel bölgede siyasetçileri ve devlet görevlilerini rüşvet çarkına bağlayarak kendilerine karşı çıkamaz vaziyete getirdi. Birçok cemaat mensubu Cumhuriyetçi parti ve Demokrat partide önemli görevlere geldi. Bazı cemaatçiler ILS içindeki görevleri aracılığı ile kendi adamlarını ABD’ye getiriyor. IRS içindeki cemaatçiler ise kendilerine bağlı kurumlardaki vergi kaçakçılıklarını örtbas ediyor ya da rakip gördükleri firmaları kıskaca alıyor. ABD ordusundaki cemaatçiler ise aynı türkiye’de olduğu gibi ordu içinde yüksek rütbelere gelene dek bekliyorlar. Ancak cemaatin propagandasını ordu içinde yapmayı da ihmal etmiyorlar. FBI ise onlar için en önemli kurumlardan birisi. FBIdaki adamları aracılığı ile hem tüm suçlarını örtbas ediyorlar hem de kendi karşıtlarını fişlemek, tehdit etmek ve hapse attırmak için kullanıyorlar. Dahası cemaatin ABD’de yaratacağı problem bununla da sınırlı değil. Cemaat okullarındaki taciz, ayrımcılık, tehdit gibi skandallar, cemaat şirketlerindeki vergi kaçakçılığı, kara para aklama, kanun dışı para transferleri gibi suçlar da sizlerden götürdükleri maddi ve manevi değerler… Tüm bunlar bizlerin yani Türklerin Türkiye’de 50 yıldır yaşadığı şeylerin tıpa tıp aynısıdır. Tek bir farkla. Türkiye’nin bu duruma getirilmesindeki suçlular sadece cemaate karşı koyamayan bizler değiliz. Cemaati istihbarat ağı olarak kullanan, Ortadoğu, Afrika ve Orta Asya planları için aracı kılan ve hala destekleyen bazı Amerikalı politikacılar ve onların istihbarat örgütleri içindeki uzantılarıdır suçlu olan. Kısacası birkaç politikacı ABD’nin içindeki düşmanı kendi elleriyle yaratmıştır. Tehlikenin farkına varanlar elini ayağını çekse de cemaat ABD demokrasisinin yasal boşluklarını kullanarak çoktan ABD içine ve damarlarına yayılmaya başlamıştır. Ve en büyük silahı rüşvet ile etkisiz hala getirdikleri politikacı ve devlet görevlileri, medyadaki uzantıları aracılığı ile yaptıkları kara propagandalar ve sizlerin sırtından kazandıkları maddi güçleridir SAYGIDEĞER AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HALKI, Bizler “YURTTA BARIŞ DÜNYA’DA BARIŞ” diyen büyük bir liderin torunlarıyız. Aydınlanma devrimini bundan neredeyse 100 yıl önce gerçekleştirmiş bunu özümsemiş ve sevmiş insanlarız. Ülkesine bağlı, tarafını aydınlanmadan, bilimden ve demokrasiden yana seçmiş kişileriz. Bu yüzden de birçoğumuz geçmişte büyük acılar yaşamış Amerikan halkı ile iç içe yaşayıp demokrasi ve aydınlanmanın peşinden koşuyoruz. Anavatanımızdan binlerce kilometre uzakta olsak da yaşadığımız bu ülkeyi de kendimize bir vatan yapmayı biliyoruz. Gülen cemaati durdurulmadığı takdirde gelecekte Amerika Birleşik Devletleri halkını iç savaşlar, kan, gözyaşı ve Amerikan rüyasının bitişi beklemektedir. Bugün bizim yaşadıklarımız size ders olmalıdır. Yakın bir gelecekte ülkesinin kurucusunu bilmeyen ya da yanlış bilen, ülkesinin tarihini bilmeyen ya da yanlış bilen, ailesinden nefret eden, dininden, dilinden nefret eden, tüm milli değerlerinden nefret eden çocuklarınız olacak… ABD’nin bütünlüğünden ayrılmak isteyen ırklarınız ve eyaletleriniz olacak… Kendi dilinizi ve kimliğinizi kaybedeceksiniz… Dost olduklarınız size karşı kışkırtılacak… Beraber yaşadıklarınız size düşman gözüyle bakmaya başlayacak… Kurucumuz ve önderimiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önce Amerikan halkına yaptığı hitabında söylediği gibi “Amerikan halkı kesinlikle demokrattır”. Demokrasinize sahip çıkın… Demokrasilerimizi yok etmeye çalışan bu düşman ile olan savaşımızda bize omuz verin!
Posted on: Thu, 17 Oct 2013 14:26:09 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015