AYRAN SARHOŞLUĞUNDAN UYANANLARDA VAR! "TAKSİMDE GÖRDÜKLERİM - TopicsExpress



          

AYRAN SARHOŞLUĞUNDAN UYANANLARDA VAR! "TAKSİMDE GÖRDÜKLERİM Dün akşam Taksim’deydim. Maksadım gazetelere yansıyan görüntüleri yerinde görmekti. Eylemciler işgal ettiği için Taksim’e belediye otobüsleri çalışmıyor. Daha önce İnönü stadı tarafından gelen araçlar geçiş olmadığı için Taksime giremiyorlar. Meydandaki bütün binalar pankartlar, afişler, yazılarla donatılmış durumda. Meydana girer girmez hemen girişte, çiçekçilerin bulunduğu tarafta,”Tek yol Sosyalizm, tek yol Bolşevik ihtilali” yazan büyük bir pankart göze çarpıyor. Sağında, solunda daha küçük, Deniz Gezmişin, Cheguevera’nın resimlerini barındıran afişler var. İstiklal caddesinin girişine, Kızıl Meydana gider pankartı asılmış. Meydana kurulan ses düzeni ile müzik yayını yapılıyor. Yer, yer sloganlar atılıyor. Medya’nın aktardığı ve göstermek istediği kadar Türk bayrağı yok. Bilakis meydana –örgütlü gelenler- sadece Marksist örgütlere ait pankart ve amblemleri taşıyorlar. Meydanda Marksist solun her rengi var. Dev-Yol, TKP, ÖDP, PKK, EMEP, DHKPC, Dev-Sol, KESK’e bağlı sendikalar ve diğer marjinal guruplar. İstiklal caddesindeki duvarların neredeyse tamamına sloganlar yazılı... Her taraf kirletilmiş, bu yazıları silmek için bile günlerce uğraşmak gerekiyor. Caddenin girişinde her on metrede buz kasalarının içinde bira satılıyor.(veya bedava dağıtılıyor) Güya içki sınırlaması ile ilgili yasağı protesto ediyorlar. Çocuk yaştaki gençler, kızlar, insanlar aldıkları biraları yudumlayarak İstiklal caddesinde turluyorlar. Bazı mağazaların camları kırılmış(Mango), esnaf tedirgin. Yer, yer münferit göstericilere de rastlamak mümkün. Bu tipler örgütsüz, dağınık görüntüleriyle ötekilerden ayrılıyorlar. Karton kâğıtlara, daha çok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan ibareler yazmışlar. İki şey çok belirgin, Erdoğan düşmanlığı ve Marksist, Leninist görüntü. Medya’nın sempatik göstermeye çalıştığı, cımbızlayarak ekranlara taşıdığı görüntülerin meydandaki kitle ile hiçbir alakası yok. Solcusu, Marksisti, Ermenicisi, Mezhepçisi, bölücüsü kinini kusmak için meydana koşmuş. İlk günkü karma yapı neredeyse kaybolmuş. İlk iki günün dışında eylem, halkın çekildiği, meydanın sol ve bölücü unsurlara kaldığı bir eylem haline dönmüş. Meydandakilerin daha demokrat daha yaşanabilir bir Türkiye hedefledikleri kanaatinde değilim. Yazı tahtasına çevirdikleri çevre binaların duvarlarına yazdıkları sloganlar nasıl bir Türkiye özlemi taşıdıklarını gösteriyor. İktidarın verdiği malzeme ile taksimi tahrire çevirerek amaçlarına ulaşacaklarını sanıyorlar. Dertleri kesilen iki ağaç veya çevre duyarlılığı değil. 12 Eylülde yarım kursaklarında kalan devrim özlemlerini bu defa giderebileceklerini düşünüyorlar. Göstericileri sevimli göstermeye çalışan medyanın ve dış dünyanın desteği moral motivasyonlarında büyük payı var. Hükümetin PKK ile anlaşmasının da –umutlarını- artıran önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Direnen kazanıyor düşüncesi öteki Marksist örgütleri de kamçılamış. ABD ve Batı’dan gelen tepkiler, eylemlerin bir an önce bitirilmesi gerektiğini gösteriyor. Aksi takdirde dış dinamikler bu eylemlerden bir Türk baharı çıkarmak, Türkiye’yi Iraklaştırmak, Suriyeleştirmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Bu noktada en büyük sorumluluk iktidar partisine düşüyor.12 Eylül referandumundan sonra her şeyi nefsine mal eden, dostça ikazlara bile düşmanca tepkiler veren, farklı düşünenlere en küçük bir ifade alanı bırakmayan Başbakan’ın hem kendini, hem de çevresini gözden geçirmesi gerekiyor. Siyaset millete saygıyla yapılırsa, saygı görür. Aşağılayarak, tezyif ederek, tepeden bakarak yapılan siyaset, en başta yapana zarar verir. Aynı sorumluluk muhalefet için de geçerlidir. MHP, kendi düşünce ve geleneğine yakışan bir noktada durarak geniş bir kitlenin sempatisini kazanmıştır. Hiçbir milliyetçi(Başbakanın kulakları çınlasın) amacı –Kızıl bir ihtilal- yapmak olan, bu millete hayat veren değerlere düşman olan sol, bölücü ve mezhepçi örgütlerle bir arada olamaz. Ülkücülerin hedefi iktidar olmak, ülkeyi bütünleştirmektir. İktidarla rekabet içinde olmak, bu ülkeyle problemli olanlarla bir araya gelmeyi gerektirmez. Kaldı ki, muhalefet doğru bir zeminde yapılırsa karşılığını bulur. Bahçeli’nin tavrı büyük bir kitlede yankısını bulmuştur. Bahçeli AK parti karşıtlığını, ülkeye zarar verecek, Türkiye tahripçiliğine taşımamıştır. CHP’nin tavrı ise tam bir hayal kırıklığıdır. Atatürk’ün partisini Kılıçdaroğlu, DHKP-C,Dev-Yol gibi örgütlerin peşine takarak iyice geleneğinden koparmıştır. Zaten, CHP bugün Kürtçülükle ulusalcılık arasında sallanıp duran, kimliğini kaybetmiş bir parti durumundadır. Bazısı haklı, bazısı maksatlı bu tepkilerin iktidar tarafından iyi okunması gerekiyor. Gösterilerin başlangıç biçimi, gelişimi, medyanın takdimi ve batı dünyasının tepkileri iyi anlaşılmalıdır. Gösterilere –ideolojik- gerekçesi olmadan katılanların da, gelinen noktanın Marksist örgütlerin değirmenine su taşımak olduğunu görmeleri gerekir. Şimdi herkese düşen, bu karmaşadan menfaat devşirmek değil, itidaldir. habererk/kose-yazisi/3980/taksimde-gorduklerim.html
Posted on: Wed, 05 Jun 2013 15:57:56 +0000

Trending Topics



yle="min-height:30px;">
Can anybody hear me? Or am I talking to myself? My mind is
NOT IN NOAM: 11/22/COUP> THE VIETNAM WAR On May 10, John Newman
b>
“— Alô? É da polícia? — Sim. Qual a emergência? —

Recently Viewed Topics




© 2015