Adamın gözü gibi üzerine titrediği oğlu vurulmuş... Hem de - TopicsExpress



          

Adamın gözü gibi üzerine titrediği oğlu vurulmuş... Hem de başından... Hem de daha 14’ünde... Hem de masum olduğu hâlde... Hem de bakkala giderken... Hem de can güvenliğimizi emanet ettiğimiz polis tarafından... Çocuk bir buçuk aydır komada... Aile çaresiz, hastanenin önünde bekliyor; gelip giden sadece birkaç duyarlı vatandaş... Emniyet Müdürü ziyaret etmemiş, “Berkin’i vuranı bulacağız” dememiş... Vali ortada yokmuş... Emniyet Genel Müdürü bir mail bile yazmamış... İçişleri Bakanı telefon etmemiş... Başbakan, “Berkin de benim 76 milyon vatandaşımdan biri... O da haksızlığa uğrayan baş örtülü kızlar gibi benim çocuğum” dememiş... Cumhurbaşkanı bir ihtiyaçları olup olmadığını sormamış... Konuşmak yasak! Baba acılı... Baba çaresiz... Baba öfke içinde... Kendisini arayıp soran üç beş vatandaşla birlikte çıkmış Taksim’e... Amacı Berkin’in durumunu anlatmak ve onu vuran polisin bulunmasını istemekmiş! Sen misin Taksim’e çıkan, sen misin sorumlu polisin bulunmasını isteyen? Birdenbire TOMA’larla, “Akrep”lerle, Çevik Kuvvet polisleriyle dolmuş Taksim... “Konuşamazsın” demiş polis şefi... “Neden?” demiş baba... “Halkı kışkırtıyorsun” diye yanıt vermiş şef... “Ne alâkası var, ben oğlumu vuran polisin bulunmasını istiyorum sadece... Kim o, gösterin bana!” demiş kederli baba... Başını önüne bile eğmemiş polis şefi... Utanmamış, sıkılmamış, geri adım atmamış... “Basın gidin buradan” diye gürlemiş sadece... Sonra da o alıştığımız manzaraya bürünmüş Taksim! Kahraman polis! TOMA’lar kimyasal katkılı basınçlı su püskürtmeye başlamış küçük topluluğun üstüne... ‘Akrep’ler zehirli iğnelerini çıkarmış... Önce copla saldırmış Çevik Kuvvet... Sonra... Silahlar çekilmiş, silahlar! Ne o? Kahraman Türk polisi, asayişi sağlıyor! Nasıl? Anayasa’da bile yazılı bir hakkı kullandırmayarak! O polis şefine... Emniyet Müdürü’ne... Vali’ye... Emniyet Genel Müdürü’ne... İçişleri Bakanı’na... Başbakan’a... Cumhurbaşkanı’na soruyorum: O baba yanında bir PKK bayrağı getirseydi, yine yapar mıydınız aynı şeyi? Sorum bu kadar net beyler! Bana yanıt vermeyeceğinizi biliyorum elbette... Ama... Düşünün en azından; vicdanınız duysa yeter: Kırk beş gündür hastanede can çekişen Berkin Elvan’ın babası PKK’lı olsaydı ve PKK’yla gelseydi o meydana... Yine de yapar mıydınız, önceki akşam yaptıklarınızı? Doğru yanıt “Hayır” değil mi? İşte; biz en çok buna kahroluyoruz! Ayrıntı! Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın avukatı değilim... Ayrıca günahım kadar da sevmem kendisini! Ancak bugün bu ülkede iktidar mensupları ve yandaşları bu devlet başkanına ağza alınmayacak sözler söylüyor. En hafif deyişle hakaret ediyor... Biliyorsunuz hakaret, Türk Ceza Kanunu’na göre iki yıla kadar hapsi gerektiren bir suç... Medya aracılığıyla işlendiğindeyse, ceza üçte bir oranında artırılıyor... Şimdi gelelim gözden kaçan konuya... Aynı TCK’nın 340’ıncı maddesi şöyle diyor: “Yabancı devletlerden birinin başkanına karşı bir suç işleyen kişiye verilecek ceza, sekizde biri oranında artırılır.” Bu durumda Beşşar Esad, Türkiye’de kendisine hakaret edenler hakkında Türk mahkemelerinde dava açsa, ortaya çıkabilecek tabloyu düşünebiliyor musunuz? GÜNÜN SORUSU MHP, 2009’da yapılan son yerel seçimlerde 487 belediyede seçimi kazanmış... Ancak aradan geçen dört yılda bu sayı 383’e gerilemiş... Çünkü MHP’li seçmenin oy verdiği 104 belediye başkanı AKP’ye geçmiş... Sorum “demokrasi” konusunda derin (!) bilgiye sahip liboş arkadaşlara: Bir partinin oylarını toplayıp, başka bir partiye geçen siyasetçilerin yaptığı “şey” ne kadar demokratiktir? Ya da diğer anlamıyla bir tür “oy gasbı” değil midir? Trafik lambası ve Sarıgül! CHP Basın Sözcüsü Haluk Koç, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün adının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için geçmesini yorumlamış ve “Onun önce kendini konumlandırması gerekiyor. Böyle kırmızı, yeşil, sarı trafik lambası gibi olursanız ne tarafa bakacağınızı şaşırırsınız” demiş... Bence çok kötü bir benzetme! Çünkü trafik lambası asla “kararsız ve belirsiz” değildir. Programı vardır; zamanı gelen ışık yanar! Siz de ona göre bekler, hazırlanır ya da geçersiniz... Oysa Sarıgül, hiç ışık vermiyor. Yani rengini belli etmiyor! Adı AKP için de geçiyor, CHP için de... Hatta bakarsınız, yeniden parti kurmaya bile kalkışabilir! Yani Sayın Haluk Koç: Keşke bütün siyasetçiler trafik lambaları kadar net olabilse... Ancak maalesef çoğunuz, ışıksızsınız! Mustafa Mutlu - Vatan
Posted on: Fri, 02 Aug 2013 06:57:30 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015