Akıntıya kürek çekenlerin ufku Yazarlar23 Kasım 2013 - TopicsExpress



          

Akıntıya kürek çekenlerin ufku Yazarlar23 Kasım 2013 Cumartesi A-A+ Gültekin AVCI [email protected] Avrupa tarihini liberal Hegelci bir üslupla kaleme alan Michelet, üstadı Vicodan bahsederken Ondan önce tarih biliminin tek kelimesi bile söylenmemişti der. Haklıdır Michelet. Çünkü tarihi ona Vico gibi kimse öğretememiştir. Bilgi ve eğitim kaynaklarının rengi ve dokusu farklılaştıkça, kalite ve çeşitlilik artar. Schopenhauerdeki dehâyı romancı olan annesi ve okullar sezemezken, Goethe ilk görüşte pırıltıyı hissetmişti. Görür görmez Bu çocuk bir dahi olacak dedi. ABDde meşhur Eisenhowera karşı Demokrat Partiden iki kez başkan adayı olan Adlai Stevensonı hatırlarım. Akıntıya kürek çekmekten çekinmeyiniz diyordu. Her daim gözlerimizin çevrili olduğu Batı, bugünkü demokratik standartlara akıntıya kürek çekerek geldi. Politik hassasiyetler ve siyasal saplantılar karşısında demokratik bilinci yüksek olan Batı toplumu, istikbalini politikanın akla, topluma ve demokrasiye aykırı akıntılarına bırakmadı. Haklı olduklarına inandıkları sürece inanç ve özgürlükleri için mücadele ettiler. Büyük adamlar da akıntıya kürek çekerek isimlerini tarihe ezberlettiler. Amblemde Edison imzası Edebiyatta natüralist akımın öncüsü Emile Zola, Sorbonneun dil ve edebiyat giriş sınavını kazanamamıştı. Şansını Marsilya Üniversitesinde denedi ama sonuç daha da kötüydü. Akıntıya kürek çekti ve edebiyata Germinal gibi bir şaheseri kazandırdı. İtalyanların efsanevi tenoru Büyük Carusoya okuldaki müzik öğretmeni Senin sesin pencere kenarından giren rüzgârın ıslık çalmasına benziyor demiş ve ders vermemişti. Akıntıya kürek çeken Carusoyu okulu keşfedemedi ama başkaları keşfetti. Büyük İtalyan besteci Giacomo Puccininin müzik hocası Bunda musiki yeteneği yok diyerek ders vermekten vazgeçmişti. Ama Pucciniyi idrak edebilen başka üstatların ufku ve gayreti, opera tarihine hem romantik operaların en iyisi arasında gösterilen La Bohemei hem de Puccini efsanesini nakşetti. Edisonun okul öğretmenleri onun yeteneksiz olduğunu ve hiçbir şeyde başarılı olma potansiyeli görmediklerini söylediler. Bugün AK Partinin ambleminde Edison imzası var. Amerikan romancı Margaret Mitchellin Rüzgâr Gibi Geçti (Gone With the Wind) adlı ünlü romanı yayıncılar tarafından tam 38 defa reddedildi. Akıntıya karşı azimle kürek çekip ters rüzgârlara karşı dimdik duran Margaret, sonunda kıymetini anlayan bir yayıncı buldu ve hedefine ulaştı. Toplumun bağrından yükselen çığlıklara yerlerdekiler sağır olsa da semalar bigâne kalmaz. Gün gelir her masum ve mazlum çığlık Nietszchenin tabiriyle bir üstün insan (Übermensch) sıfatına bürünür ve yorgun kalabalıklara ışık tutar. ABDdeki Wisconsin Üniversitesi Öğretmenler Koleji Dekanı Dr.L.H. Adolfson bir defasında eğitimin hikayesini şöyle anlattı: Eski zamanlarda üç atlı bir çölden geçiyordu. Kurumuş bir nehir yatağından geçerlerken meçhul bir istikametten bir ses yükseldi: - Durunuz! Derhal atlarını durdurdular. Meçhul ses atlarından inmelerini söyledi ve ekledi: - Yerden bir avuç taş alarak ceplerinize koyun ve yolunuza devam edin! Her birisi yerden taşlar alıp ceplerine koydular. Ve meçhul ses tekrar yükseldi: - Emrettiğim gibi yaptınız. Yarın güneş doğduğu zaman hem sevineceksiniz hem üzüleceksiniz! Hayretle ne söyleyeceklerini bilemeyen üç atlı yoluna devam etti. Ertesi sabah güneş doğduğunda ellerini ceplerine sokan bu üç atlı, bir mucizeyle karşılaştı. Kuru nehir yatağından alıp ceplerine koydukları taşlar, pırlanta, elmas, altın gibi değerli taşlara dönüşmüştü. Sevindiler. Çünkü iyi ki meçhul sesin emri üzerine bu taşları ceplerine koymuşlardı. Üzüldüler. Çünkü daha fazla taş alma imkânları varken almamışlardı. İşte eğitimin hikâyesi. Keşke bizim çocuklarımız da ceplerine biraz daha renkli taş koyabilseydi. Okullar elmas ise dershaneler pırlantaydı çünkü. Farklı renk ve kıymetteki taşlardı bunlar. Heybene zümrüt dolduruyorsan, yakutları da alsan ne zarar? Nur saçmayı bilecekler Birileri almayın dese de çocuklar kuru nehir yatağındaki cevherleri görüyor. Akıntıya kürek çekecekler... Türkiye Cumhuriyetinin adının bile bilinmediği en ücra dünya köşelerinde Türkiye kültürünü öğretip tarih yazanlar, felaketlerin üzerinde dimdik oturmasını bilirler. Allahın yardımı olmasaydı Devlet-i Aliyyenin bile gidemediği iklimlere kim nüfuz edebilirdi? Hayal bile edemediğiniz ufukları size tüm renkleriyle resmedenler, an gelir felaketlerin üstünde yükselip, kararan ufuklara nur saçmasını da bileceklerdir. Unutmamalı ki kartalların kanadını yolmak, doğacak nesillerin kartal olmasını engellemez. Ve kasırgalar toprağın derinliklerine kök salan ağaçları daha da güçlendirir. Bize sam yelidir bunlar diye bir türkü tutturup ahenkle salınmaya ve yüzünü güneşe dönmeye devam ederler...
Posted on: Sun, 24 Nov 2013 09:14:24 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015