Allah`ın sekineti ve geçici mutluluk araçları Pazar, Nis 29 - TopicsExpress



          

Allah`ın sekineti ve geçici mutluluk araçları Pazar, Nis 29 2007 Makalelerim Ali karataş 8:58 am Dil bakımından sekine, hareketin karşıtı olan sükûn kelimesinden yapılmış bir sıfattır. Sükûnet, huzur, rahatlık, serinkanlılık, güven duygusu anlamlarına gelir. Bu kökten türeyen teskin de: hareketsiz bırakmak, ızdırabını, çalkantısını, huzursuzluğunu gidermek demektir. Keza sükûn bulunan (ısıtan) ateşe de seken denilir. Süknâ, bir evde ücretsiz oturmaktır. Sekn evin sakinleri anlamına gelir. İşte bu kökten yapılmış sıfat olan sekine gönlü yatıştıran, gönülden korkuyu giderip ruha huzur ve güven veren, insanı tam anlamıyla rahatlatan psiko¬lojik bir durumdur. Seken ve sekine aynı anlama gelir. Sekine`nin, mü`minin kalbini yatıştıran ve ona güven duygusu veren bir melek olduğu da söylenir.(Lisanu’l-Arab) Buradan hareketle sekineti nefisteki telaş ve heyecanın kesilmesiyle meydana gelen ve kalp oturması, yürek ısınması, gönül rahatı denilen huzur ve sükûn hâli olarak tanımlayabiliriz. Kur’an’da sekinetin faili Allah’tır. Kuluna sekineti indiren O’dur. Demek ki insanın sükûn bulması Allah’ın ona kalp huzuru diyebileceğimiz sekineti indirmesine bağlıdır. Sekinetin indiği yer ise “kalp”tir. “O (Allahü Teâlâ) , îmânları üstüne îmân artırsınlar diye mü`minlerin kalplerine, sekîne indirdi. Bütün göklerin ve yerlerin orduları Allah-ü Teâlâ`nındır. Allah-ü Teâlâ, Alîmdir (her şeyi bilir) , Hakîmdir (hikmet sâhibidir) . (Feth sûresi: 4) Allah neden sekineti indirir? Ayetten anlaşıldığına göre sekinetin inmesi kişide imanın artmasını sağlamaya yöneliktir. İmanın artması ve eksilmesi hakkında farklı görüşler ortaya konmuştur. Fakat biz burada imanın artmasını güçlenmesi şeklinde ifade etmek istiyoruz. İnsanın her hali bir olmaz. Halden hale değişiklik gösterebilir. Bazen Allah’a bağlılığı zayıflar, bazen de çok güçlenir, Allah’ı kendisine çok yakın hisseder, duygulanır, Allah sevgisi ve korkusu ile ağlar. Elbette insanın dünyaya dalıp duygusuzlaştığı haldeki imanı ile Allah sevgisi ve korkusu ile dolup ağladığı haldeki imanı bir değildir.(Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, VIII/472.) İşte ayette ifade edildiği üzere Allah “sekineti” indirerek kişide “kalp huzurunu” meydana getirir. Kalpte itmi’nan oluşur. Yaratıcının sevgisi açığa çıkmaya başlar ve kişinin imanı artar. İman arttıkça kula tat vermeye başlar. Allah sekinetini kimlere indirir? Bu soruya verebileceğimiz cevap hadislerde ifade edilmektedir. “Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Bir grup, Kitâbullah`ı okuyup ondan ders almak üzere Allah`ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah`ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar. (Ebu Dâvud, Salât 349, Müslim, Zikir 38, 269” Hadiste ifade edildiğine göre Kuran’ı okumak üzere bir araya gelen topluluğa Allah sekinetini indirir. Sekineti Allah’ın rahmeti takip eder. Bu hal üzere olan topluluğu da Allah bir takım yüce cemaatle içerisinde yüceltir. Allah’ın ayetlerini tedris etmek ve ders almak üzere bir araya gelen topluk Allah’ın ayetlerini duyduğunda yürekleri titrer ve imanları artar. Zaten Kur’an’da gerçek müminlerin sıfatları anlatılırken Kur’an’ın onların imanlarını artırdığından bahsedilir. “Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.”(Enfal:2) Yukarıda verilen ayette de sekinetin imanı artırması üzerine indirildiği ifade edilmişti. Burada şunu ifade etmek istiyoruz. Kur’an, bir zikirdir. Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmak kişiye sekineti indirir. Sekinet inen kalpte de iman artar. Ayrıca Kur’an’da kalplerin ancak Allah’ı anmakla tatmin olacağı ve huzur bulacağı ifade edilmektedir. Allah’ı anmak da ibadetlerin en büyüğüdür, bu da namaz ve Kur’an’da ifadesini bulur.(Ankebut:45) Allah’ı zikretmek kişiye kalp huzuru ve sekineti kazandırıyorsa zikretmemenin sonucu nedir? “Kim Rahmân`ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.”(Zuhruf:36-37) Ayete göre Rahman’ı anmaktan gafil olmak kişide şeytani dürtülerin yerleşmesine neden olmaktadır. Şeytan kötülüğün simgesidir. Girdiği her yere kötülük ve şer yerleşir, huzur oradan kalkar. “Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.”(Taha: 124) Allah’ı anmamanın neticesi olarak sıkıntılı bir hayat yaşar. Bir hadisi şerifte de Allah’ı anmaktan gafil davranan bir topluluğun durumu şu şekilde ifade edilir: “Allah’ı zikretmeden bir meclisten kalkan bir kavim, merkep leşi yanından kalkmış gibi olur. Meclis onların nedametine sebep olur.(Ebu Davut) Zikr; hatırlamak, şan, şeref, övmek, namaz kılmak, dua etmek ve Kur`an okumak anlamlarına gelir. Burada bahsedilen ve yukarıdan itibaren ifade ettiğimiz şekliyle zikir tasavvufi anlamda alınabilir. Fakat biz zikri bu anlamda ele almıyoruz. Bizim zikirden ifade etmek istediğimiz şudur: Hadislerde ifade edildiği üzere sekinet Allah’ın adının anıldığı bir topluluk üzerine inmektedir. Bu topuluk tasavvufi anlamda zikir de yapıyor olabilir. Fert ve toplum hayatı açısından düşünüldüğünde zikir; bir araya gelen bir gurup Müslüman kişinin meclislerinde Allah’la bağlarını kuracak her türlü ilmi, fikri ve tefekkür boyuttaki çabayı ifade edebilir. Sohbetlerine Rahmani boya ve renkleri katmalarını anlatır Bu meclis sadece kendilerinin yaratana karşı bağları üzerine değil, insan ve insanlık adına bağları tesis edecek paylaşımlarda bulunurlar. Bayağı ve sıradan ilişkiler ağından uzak olurlar. Böyle olmadığı takdirde hadiste ifadesini bulduğu üzere merkep leşi yanında bulunmak gibi bir durumla karşı karşıya kalmış olurlar. Böyle bir uyarı ile birlikte Peygamber Efendimiz bir araya gelmenin amacını da Allah’ı anmak gibi yüksek ve ulvi bir derce üzerine olması gerektiğini ifade etmektedir. Bu amaç üzere bir araya gelen insanlar Allah’ın sekinetine ulaşacak, hem dünyevi hem de uhrevi gönül rahatlını yaşayacaktır. İnsanoğlunun çabası mutlu olmak içindir. Mutluluğu, sahip olduğu bakış tarzına göre ya tamamen bu dünyaya göre şekillenir, ya da “Kutsal”ın önüne koyduğu iki dünya anlayışına göre. Her iki bakış tarzına göre hayatını şekillendirmekle birlikte kendi yapıp etmeleri ile zaman zaman huzurda kesinti ve duraksamalarla karşılaşır ve kesintisini giderecek arayışlara girer. Modern zihin yapısının birçok ürünü vardır. Bu ürünler insanın dünyasını daha huzurlu ve daha renkli kılma amacı gütmekle birlikte her daim mutluluğu üretecek ürünlere henüz kendisini ulaştıramamıştır. Mutluluk hep kesintili bir şekilde karşımızda durmaktadır. Sürekli mutlu olduğunu düşünenler de açıkça bir zan ve yanılgı içindedirler. Başka tatları ve ruhsal huzuru tatmamış oldukları için kendilerini saadet ambarında görürler. Bunun için tüm geçici ve kesintili aynı zamanda sahte mutluluk araçlarından kurtulup gerçek anlamda kalp huzuruna ve gönül rahatlığına kavuşmak için Allah’ın sekinetine ihtiyacımız olduğunu unutmamak gerekir. Allah’ın sekinetinin de O’nu anmaktan geçtiğini zihinlere kazıyıp birer davranış modu gibi pratiğe geçirmek gerekmektedir. Allah’ı anan insanlar hem kendisi hem de insanlık için bir araya gelip fikir yürüten ve meclislerini lağıvdan uzak tutan insanlardır.
Posted on: Sat, 30 Nov 2013 17:47:54 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015